Küresel Isınma Vakit Geç Olmadan - Sevgi Bilinci I

Küresel Isınma ve Ekoloji sorunları, tartışmaları

Küresel Isınma Vakit Geç Olmadan - Sevgi Bilinci I

İletigönderen ACD » Çrş Ağu 29, 2007 22:56

Resim

Televizyon programlarında Küresel Isınma ve Küresel Felaketlerden bahsediliyor. Dünya atmosferinin giderek ısındığı, bunun da çok yakında Küresel Felaketlerin artışında en büyük etken olacağı ve bizlerin yani Dünya İnsanlığının Küresel olarak bilinçlenmesi gerektiği anlatılıyor.

Şimdi şu anda dünyada yaşayan her insanın Bilincinin değişiminden söz ediliyor. Küresel Isınmaya ve onun sonucunda da 10 sene içinde kapımızda olacağı belirtilen Küresel Felaketlere neden olan ve halen bilincimizin içinde taşıdığımız neler var. Ve biz İnsanlık Medeniyeti olarak felaketlerin - kargaşanın eşiğine geldik.

Küresel Bilincimizle atmosferi nasıl ısıttık, kıtaları nasıl hareket ettirdik, iklimleri nasıl değiştirdik, kutuplardaki buzulları nasıl erittik, dünya bitki örtüsünü ve üzerindeki canlıların türlerini gün be gün nasıl bitirdik. Nasıl milyonlarca milyarlarca mutsuz, aciz, sefalet ve yokluk içinde robot gibi yaşayan ve ölen, birbirini savaş meydanlarında nedenini bile bilmediği bir sebepten yok edebilen insanlar yarattık.

Bütün bu görünen tabloyu nasıl ve hangi bilinçle resmedebildik. Bu nasıl bir nefret, bu nasıl bir öfke, bu nasıl bir Toplumsal Bilinçtir ki bütün Dünyayı "Yok Oluş" Uçurumunun kenarına getirebildi.

ŞİMDİYE KADAR KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİYLE NELER OLMUŞ DÜNYADA

1 - Brezilya'daki Amazon yağmur ormanlarını her yıl kaybediyoruz Yaşarken karbondioksit (CO2) emen ağaçlar, öldükten sonra karbondioksiti geri bırakıyor. Amazon ormanlarında üç sene kuraklık yaşanması halinde ağaçlar dördüncü senede yok oluyor. Amazon'da 2 seneden beri Küresel Isınmadan dolayı yağış miktarı çok az.

2 - Kuzey Atlantik akımlarındaki değişimler hızlanmış durumda. Gulf Stream eriyen buzullar vb. yüzünden yavaşlıyor. Yavaşlama sıcaklığın düşmesine ve iklimin değişmesine neden oluyor.

3 - Üçüncüsü Grönland eriyor. Tamamen eridiği takdirde 10 metreye kadar dünyadaki denizlerde ve okyanuslarda yükselme bekleniyor. Bu da dünya yüzeyindeki en yoğun ve medeniyetin olduğu yerlerdeki yerleşim alanlarını kaybedeceğimiz anlamına geliyor.

4 - Son Yıllarda Küresel Isınmanın atmosferin üst tabakası olan stratosferin de soğumasına neden olduğu tespit edildi. Soğuyan stratosfer ozonun kendini tamir etmesini ve dengelemesini geciktirici etki yapıyor.

5 - Ozon tabakasındaki incelme planktonların yok olmasına neden oluyor. Planktonlar denizlerde ve okyanuslarda beslenme zincirin en alt seviyesinde ki canlılar. Deniz de yaşayan canlıların çoğu plaktonlarla besleniyor. Plaktonları yiyen diğer canlılar ve diğerleri ile beslenen diğerleri. Beslenme zincirinde bir kopmanın oluşması demek, beslenme zincirinin hepsinin etkileneceği ve zamanla yok olacağı anlamına geliyor.

6 - Sahra çölü her sene biraz daha küçülüyor. Bölgesel rüzgarlar sahradan aldıkları toz bulutunu okyanuslara taşıyarak, içindeki minerallerle planktonları besliyor. Sahra çölü küçüldükçe ve ozon incelmeye devam ettikçe planktonlar tükenme noktasına gelecek.

7 - Himalayalar ve üzerindeki buzullar ayna görevi görerek güneş ışınlarını geri yansıtıyordu. Yansıtma dünya da sıcaklığın dengelenmesi demekti. Şimdi Himalayalardaki buzlar eridiği için eskisi gibi sıcaklığı dengeleyemeyeceği ve ayrıca dağlardan akan nehirlerin ve oluşan göllerin kuruyacağı ve kıtlık ve kuraklığın yaşanacağı anlamına geliyor.

8 - Muson yağmurlarının dengesi bozulmuş durumda. Ya çok yağıyorlar ve seller neden oluyorlar yada az yağarak kuraklığa neden oluyorlar. Bu da Hindistan'da korkunç yağmurların ve sel felaketlerinin yaşanması ve tarım alanlarının-yaşam bölgelerinin yok olması demek.

9 - Okyanus yataklarında donmuş olarak bulunan büyük miktarlardaki metan yataklarının küresel ısınmayla açığa çıkarak sıcaklığı muazzam miktarlarda arttıracağı tahmin ediliyor.

10-Sibirya, Kanada'da gibi donmuş toprakları olan ülkelerdeki toprakların erimesiyle toprak içindeki fosiller açığa çıkacak ve çürüyecek. Bu da milyarlarca ton metan gazının açığa çıkacağı anlamına geliyor.

11 - Ayrıca donmuş bir toprakların içinde şimdiye kadar bilinmeyen 500 gigatonluk yeni karbon kaynağı bulundu. Bu topraklar ısınmanın etkisiyle çözünüp sıcaklığı artıracağı tahmin ediliyor. Ve bu da Felaketleri bir noktadan sonra artık istesek de durduramayacağımız anlamına geliyor.

12 - Küresel Isınmanın sürekli artışı ile El Nino okyanus akıntısının her yıl yaşanabileceği belirtiliyor. Her yıl yaşanması demek; tufanlar ve ani sel felaketleri ve kasırgalar yaratacağı anlamına geliyor.

Bütün bunlar ile Dünya İnsanının Bilincinin, dolayısıyla her birimizin tek tek bilincinin ne alakası var diyebilirsiniz. Benim dünyada kapladığım yer, benim bahçemdeki karıncanın kapladığı yerden daha az. Zararım ise hiç yok. Fabrikaları ben mi kurdum? Okyanusları ben mi kirlettim? Ağaçları ben mi kestim? Diyebilirsiniz. Eminim Dünyada yaşayan her insana sorulsa aynı cevabı verecektir. Ben mi yaptım bütün bunları? Eğer hiç birimiz yapmadıysak o zaman kim yaptı? Okyanusta yaşayan balıklar mı yaptı? Bitkiler mi yaptı? Hayvanlar mı yaptı? Ağaçlar mı yaptı? Biz Yaptık?

Her birimizin bilincinde olan ne var ise, alışkanlıklarımızdan, inançlarımıza, hırslarımızdan, açgözlülüklerimize, tutkularımızdan, değer yargılarımıza, öfkemizden, nefretimize, tatmin olmayan egomuzdan, beklentilerimize, tüketim alışkanlıklarımızdan, dünya ve diğerleri ile olan ilişkilerimize kadar hepsiyle birlikte; bizde olan ne var ise; Dünyada yaşanan Isınmanın nedeni ve yaklaşmakta olan Küresel Felaketlerin nedeni "Biz"iz.

Mevlana der ki "Testide ne varsa dışına o sızar." Bizim bilincimizden sızanlar da dünyadaki felaketleri ortaya çıkardı.

Bu nasıl bir Oyundur. Kim bu oyunu oynamaya cesaret edebildi, üstelik hepimiz, oynayanlar da dahil aynı geminin yolcularıysak. Aynı Dünya denen gezegenin sakinleriysek. Ve gidecek başka bir dünyamız da yok iken.

Yaşamdan ve onun yeryüzündeki ifadesi olan her türlü görünüşten bu kadar mı nefret ettik? Tabiatı ve içindeki canlıları, çeşitli maskeler ve yollar ve nedenlerle yok ederken, kendimizi de yok ettiğimizin farkında olmadan nasıl bunları yapabildik?

Eğer Bilinç farkındalıksa, farkındalığımız nelerin üzerinde, İlgimizi dikkatimizi arzularımızı isteklerimizi ve sonucunda eylemlerimizi yönlendirdiğimiz düşünceler ve düşünce sonucunda ortaya çıkan eylemler neler?

Bilincimizde olanlara ve onlarla olan ilişkilerimizin üzerinde biraz gezinelim.
Daha iyi yemek yemek, daha iyi giyinmek, daha güzel görünmek, daha zengin olmak, daha çok şeye sahip olmak, daha başarılı olmak, iyi yaşamak istiyoruz.
Her birimiz tek tek her şeyin en iyisine en çoğuna sahip olmayı düşünüyoruz. Bu isteklerimizi gerçekleştirebileceğimiz planları yapıyoruz, eylemlerde bunuyoruz.

Neden bütün bunları yapıyoruz. Mutlu, sevgi içinde ve huzur içinde olmak için yapıyoruz. Huzuru ve sevgiyi mutlu olmayı ve bolluk içinde olmayı istemekte yanlış bir şey yok. Bu istekler her insanın yaşama arzusundan kaynaklanır. Ve sevgi, mutluluk, huzur, bolluk, başarı sağlık her insanın da hakkıdır. Her insan en iyi şekilde yaşamayı hak eder.

Yanlış olan bu arzuları yerine getirmek için tercih ettiğimiz yöntemde ve seçimlerimizdedir. Çünkü biz isteklerimizi gerçekleştirirken yalnızca "kendimiz" için isteriz. Buradaki kendimizden kasıt küçüklükten beri bize büyüklerimiz, çevremiz, eğitim sistemimiz ve iletişime geçtiğimiz diğer insanlar tarafından empoze edilmiş fikirlerin oluşturduğu "imaj kişiliktir".

Toplumsal bilinç tarafından yaratılmış imaj kişilik yani Ego yani Nefs bu dünyada kendine küçük bir krallık, özel bir cennet kurmak ister. Fakat ne yazık ki egonun yaratmaya çalıştığı cennet, diğerlerinin cehennemi olur. Tek tek hepimizin ortak bilincinin toplamından oluşan Toplumsal Bilinç dünya kaynaklarının sınırlı olduğuna ve diğerleri ile paylaşırsa kendi küçük cennetini yaratmak için yeterli kaynak kalmayacağına inanır. Dünyada var olan kaynaklar ya kendisi için kullanacaktır. Ya da diğerleri için. Ve her zaman olduğu gibi yalnızca kendisi için kullanmayı seçer. Paylaşmaz. Paylaşılanın biteceğine ve azalacağına inanır.

Toplumun diğer üyeleri yani diğerleri, kendisinden sahip olduğu kaynakları paylaşmasını talep ettiğinde red eder. Eğer paylaşılma talebi sertleşirse, karşısındaki diğerlerini çeşitli yöntemlerle manupile veya yok etmeye çalışır. Kişisel ilişkilerde nefret ettiği insanlar ve düşmanları oluşur. Ülkeler arasında savaşlar çıkar, küresel boyutta kıtlık yoksulluk açlık olarak ortaya çıkar.

Çünkü kendi küçük cennetini oluşturmak için kullanacağı kaynaklar ve sahip olduğu her şey "Güç" demektir. Güç demek güven, saygınlık itibar ve sahip olduklarının daha fazlasını ona getirecek araç demektir. Ve kendi cennetini dilediği gibi kurması içi ve yaşaması için gerekli olan tek şeydir. Daha fazlası daha iyisi demek ,daha fazla üretim demektir. Daha fazla sahiplenme ve daha çok istemek demektir. Sahiplenme Paylaşmamak demektir. Paylaşmamak Savaş demektir. Savaş; Silah, Nükleer tehlikeli deneyler, Kirlilik, Atık demektir. Belki de Dünyayı bir düğmeye basarak nükleer savaşın eşiğine getirmek demektir.

Ve bunun adı da AÇGÖZLÜLÜKTÜR

Her birimiz kendimiz adına, her şeyin daha fazlasını istedikçe ve elimizdekileri paylaşmayı red ettikçe ve diğerlerinin varlığını içimize sindiremedikçe şuandaki Küresel Bilinç veya diğer adıyla Toplumsal Bilinç değişmeyecektir. Ve değişim gerçekleşmediği için de Küresel Felaketler büyük bir hızla Dünya Gezegeninde yaşanacak ve türümüz değil daha fazlasını yeterli olan yaşam şartlarını bile bulamayarak son günlerini yaşayacaktır.

Küresel felaketler yaşanmaya başladığı zaman, insanoğlunun bunu durduracak ne teknolojisi, ne zamanı, ne de gidecek başka bir yeri olacaktır. Ve Küresel Felaketler sizin küçük cennetinizin ve ne kadar altınızın, paranızın ve yatırımlarınızın olduğuna bakmaz. Kim olduğunuzun, ne kadar itibarlı ve başarılı olduğunuza da bakmaz. Her şeyi kendi Sürecinde ve Yasalarında yeryüzünden süpürür.

Açgözlülük şahı da piyonu da aynı kutuya koyar ve İnsanoğlunun Dünyadaki Yaşam Oyunun son perdesini indirir.

Küresel Isınma sonucunda yaklaşan Küresel Felaketleri durdurmanın tek çözümü İnsanoğlunun Açgözlülüğünü fark etmesi ve henüz vakit varken dünya gezegeninde yaşayan diğer kardeşleriyle, dünyada bir bütünü oluşturduğunu bilerek ve sevgiyle paylaşmayı öğrenerek Sevgi Bilincine Evrilmesidir.

İnsanoğlunun içine bakarak her şeyin daha fazlasını, her şeyin daha iyisini isteyen Egosunun Açgözlülüğün görmesi, üretime talep oluşturan tüketim alışkanlığını gözden geçirip değiştirmesine neden olacaktır. Tüketim alışkanlığının değişmesi, üretimi yapan kişilerin değişen alışkanlıklar neticesinde dünyayı daha az kirleten ve daha çok çevreyi düşünen üretimler yapmasına neden olacaktır.

İnsanoğlunun Açgözlülüğünü fark etmesi demek Kutsal Kitaplarda anlatılan ve Nefis denilen ve insanı illuzyonların peşinde koşturan ve bu dünyada yaptığı bütün kötülüklerin baş sorumlusu kişiliğini fark etmesi demektir. Fark etmek demek sorumluluk almak demektir. Sorumluluk almak onu düzeltebilme ve dönüştürme gücüne ulaşmak demektir. Ve bir kez dönüşüm başladığında, dağdan ufak bir kartopunun aşağıya inmesi gibi her şeyi siler ve temizler. Açgözlülüğün fark edilmesi demek, içimizde geçeceğimiz ve geçerken de kendimizi şifalandırıp iyileştireceğimiz diğer Farkındalık kapılarının Ana Kapısı demektir. Ve Açgözlülüğün fark edilip bilincin dönüştürülmesi başka bir Yola çıktığınızın, başka bir Bilince Evrildiğinizin de habercisidir. Evrildiğiniz Bilinç Sevgi Bilincidir.

Nilgün Nart
Mevzubahis VATAN ise gerisi TEFERRUATTIR...!
Kullanıcı küçük betizi
ACD
Üye
Üye
 
İletiler: 1137
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:58

Şu dizine dön: Küresel Isınma / Ekoloji

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x