Madde Bağımlılığı

Diğer kategorilere uymayan başlıkları burada paylaşabilirsiniz

Madde Bağımlılığı

İletigönderen Hasta » Pzr Şub 25, 2007 8:19

BAĞIMLILIK



Bağımlılık bir sendromdur.

Bağımlılığın çeşitli ölçütleri vardır. Buna göre aşağıda yer alanlardan sadece üç tanesinin birarada bulunması bağımlılık tanısı koymak için yeterlidir.

+ Madde kesildiğinde ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması.
+ Madde kullanımını denetlemek ya da bırakmak için yapılan ama boşa çıkan sürekli çabalar.
+ Maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcamak.
+ Madde kullanımı nedeni ile sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması.
+ Maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması.
+ Fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımını sürdürmek.

Bağımlılığı tehlikeli kullanımdan ayırmak gerekir.

Tehlikeli kullanım, madde kullanımının kişinin kendine, hayatına ve çevresine zarar vermesidir. Madde kullanımına bağlı olarak kişi işine gitmez, okula devam etmez, işinde başarısızlıklar ortaya çıkar, ailesini ve çocuklarını ihmal eder, bedeninde fiziksel bozulmalar olur. Madde kullanımı nedeni ile tartışma, kavga gibi yineleyen kişilerarası ve toplumsal sorunlar, madde taşımak ve bulundurmak ya da madde etkisi ile gelişen davranış bozuklukları dolayısıyla yasal sorunlar yaşanabilinir.

Bağımlılığı şeker hastalığı gibi düşünebiliriz…

Şeker hastalığında da kişi eğer şeker kullanmaz ve diyetine dikkat ederse, rahat yaşar ve hastalık onun için bir sorun olmaz. Ancak ne zaman şeker yer ise hastalık canlanır ve o kişi için ciddi bir sorun yaşanmaya başlar.

Ruhsal ve fiziksel bağımlılık

Bağımlılık uzun zaman ruhsal ve fiziksel bağımlılık olarak ikiye ayrılmıştır: Fiziksel bağımlılık; maddenin varlığına karşı duyulan fizyolojik bir istektir. Beden uyuşturucu maddeye karşı bir adaptasyon geliştirir. Madde alınmadığı zaman, ortaya bazı belirtiler çıkar. Çünkü, bedenin bulduğu fizyolojik adaptasyon bozulmuştur. Kendini yeni duruma göre ayarlamak zorundadır. İşte bu dönemde belirtiler gözlenir.

Ruhsal bağımlılık, alışkanlık, itiyat gibi diğer bazı terimler ile de açıklanır. Kişinin duygusal ya da kişilik yapısı gereği, gereksinimlerini tatmin etme, gidermek amacı ile o maddeye düşkünlüğü biçiminde tanımlanabilir, ruhsal bağımlılık. Ruhsal bağımlılıkta madde alındığında doyum, rahatlama ve haz meydana gelir.

Ancak günümüzde bu iki tanım birbirinden ayrılmamaktır. Çünkü, kişide hem ruhsal, hem de fiziksel bağımlılık aynı anda görülebilir. Pratikte de bunun bir yararı yoktur. Fiziksel bağımlılık kısa bir süre içinde sonlanabilir. Ancak asıl sorun ruhsal bağımlılığın sonlandırılmasıdır. Bu daha uzun bir süreç ve çaba gerektiren bir durumdur.

Bağımlılık kontrol edilemez!

Bağımlıların büyük çoğunluğu kontrol edebileceği inancı ile madde kullanmaya başlamıştır. Hiçbir zaman bağımlı olabileceğini düşünmemiştir. Amaç ara sıra kullanmaktır. Ancak sonuçta kişi bağımlı hale gelir. Çünkü, bağımlılık madde kullanımının kaçınılmaz sonucudur. Kişi bağımlı olduğunun farkına varamaz. Farkına vardığı zaman ise çok geçtir.

Bağımlılık iyileşmez, düzelir!

İnsan bir kez bağımlı oldu mu artık bir daha tam olarak bu bağımlılıktan kurtulamaz. Ancak bu demek değildir ki, bağımlılık düzelmez. Bağımlılık düzelir ancak iyileşmez. Kişi madde kullanmadığı sürece iyidir. Bir sorunu yoktur. Ancak madde kullandığı andan itibaren bağımlılık sorunu derhal canlanır ve her şey yeniden başlar. Örneğin alkol bağımlıları düzeldikten sonra her zaman arada sırada bir içmenin hayali ile yaşarlar. Ancak bu hayalin gerçekleşmesi mümkün değildir. Çünkü, bir kez alkol aldıktan sonra kısa bir süre içinde gene bütün gün içmeye başlarlar.



Bağımlılık Yapan Maddeler

Alkol
Sigara
Esrar
Uçucu Maddeler
Eroin
Morfin
Ketamin
Meskalin (kaktüs)
Metamfetamin
Steroidler
Kokain
Ecstasy
Rohypnol (Roche)
LSD
GHB
Ice
Crack
Fensiklidin (PCP)
Ritalin
Mantar (Psylocibin)


Bağımlılığın önlenmesi

Önlemenin önemi


Önleme, insanların madde kullanmasını ve eğer kullandıysa bağımlı hale gelmesini engellemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerine verilen addır. Tüm dünyada önleme programları giderek önem kazanmaktadır. Çünkü;

Bağımlılık, geliştikten sonra tedavisi oldukça güç olan bir hastalıktır. Kişilerin bağımlılıktan kurtulma isteği tedavinin başarısını etkileyen en önemli faktördür. Ancak buna rağmen tam temiz kalmayı başarma oranı oldukça düşüktür.
Bağımlılığın başlangıcından tedavisine kadar geçen sürede topluma yansıyan olumsuz yanları çok büyüktür. Bağımlılığın getirdiği sosyal ve ekonomik zorluklar sonucu insanlar yasal olmayan eylemler yapabilmekte ve suç işlemektedirler. Para kazanabilmek için kadınlar fuhuş yapmak zorunda kalmaktadır. Kullandığı mala para yetiştirebilmek için kimi zaman bağımlı kişiler madde satışına yönelebilmektedir. Kullanıcılar kullanmayan insanlara birer kötü örnek oluşturmakta ve yeni kullanıcıların ortaya çıkışını kolaylaştırabilmektedir.
Uygulanan uzun süreli tedavilerin topluma maliyeti çok yüksektir. Altı ay ve daha uzun süren tedavilerin madde bağımlılığında daha etkin olduğu gösterilmiştir. Bu kadar uzun süreli tedaviler için fiziksel mekanlar yaratmak, personel çalıştırmak, rehabilitasyon alanları açmak, iş bulmak oldukça yüklü bir organizasyondur.
İyileştikten sonra yineleme oranı çok yüksektir. Kişinin tekrar madde kullanmaya başlamasını etkileyen bir faktör vardır. Tüm bu faktörleri minimal düzeye indirmek oldukça ciddi bir uğraş gerektirmektedir. Tüm bunlar yerine getirilse bile beklenmeyen olaylardan dolayı tekrar kullanımın görülmesi seyrek değildir.
Öte yandan her türlü önleme programı maliyetinin, tedavi maliyetinden daha düşük olduğu gözlenmiştir.

Önleme çalışmasının biçimleri

Önlemeye yönelik çeşitli çalışmalar yürütülebilir.

1. Bilgilendirme: Bunlardan birincisi ve belki de en sık kullanılanı 'Caydırıcı' yöntemdir. Burada amaç, kişiyi uyuşturucu madde kullanımını tehlikelerine karşı uyarmak, olumsuz bir tutum geliştirmek ve madde kullanmaktan korkmasını sağlamaktır. Bu yönteme örnek olarak "uyuşturucu öldürür" sloganı verilebilir. Uyuşturucu kullananların yakalandıkları zaman, yasal olarak cezalandırılmaları ve cezaevlerine gönderilmeleri de bir tür caydırma amacını taşır. Gerçekçi bilgilendirme yöntemi ise, madde kullanımının etkileri ve sonuçları hakkında insanları bilgilendirmek, merakı gidermek, yanlış inançları düzeltmek ve madde kullanan insanlara karşı olumsuz tavrı gidermek amaçlarını taşır.

2. Eğitim: Programlı eğitim yaklaşımı standart biçimde hazırlanmış paket eğitim programlarının uygulanmasını içerir. Birleştirilmiş eğitim yaklaşımı, diğer dersler içinde uyuşturucu maddeler hakkında bilgi verilmesidir. Örneğin kimya, biyoloji, yurttaşlık derslerinde uyuşturucu ile ilgili bilgilerin yeri geldikçe ulaştırılmasıdır.Uyuşturucu madde konusunda eğitimin, genel sağlık eğitimi içinde yer almasının çok daha etkili olduğu bildirilmektedir. Bireysel geliştirme yaklaşımında amaç bireyin, kendine olan güvenini ve sosyal becerilerini artırmak, karar verme yetisini geliştirmek, sorunları ile başa çıkmasını öğretmek, insanlar arası ilişkilerini düzenlemektir.

3. Toplumsal çalışmalar: Toplumsal çalışmalar tüm topluma yönelik etkinlikleri kapsamaktadır. Bunlar içinde, kamuoyuna yönelik bilgilendirme ve eğitim çalışmaları, kamuoyunda madde karşıtı bir değer geliştirmek sayılabilir. Danışma merkezlerinin kurulması da toplumun bilinçlendirilmesinde büyük önem taşır.

Özel kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin desteğinin sağlanması, yardım ve bakım evlerinin oluşturulması ve bilgi ve alternatif aktivitelerin geliştirilmesi uyuşturucunun toplumda yayılmasını önleyecek çalışmalardır. Tüm bu çalışmalar tek tek ya da birarada yapılabilir. Ancak bu tür çalışmalarda süreklilik ve gönüllü katılım çok önemlidir.



GENÇLİK VE BAĞIMLILIK


Özellikle ergenlik dönemi,bağımlılık geliştirme açısından en riskli dönemdir.Dünyada yapılan araştırmalar,bağımlılık geliştirme yaşının giderek düştüğünü göstermektedir.Çocuklarımızı her türlü bağımlılıktan korumamız,onları ve ihtiyaçlarını iyi tanımamızla mümkün.Özellikle,kendi ve dünya ile olan çatışmalarının yoğunluk kazandığı ergenlik döneminde,çocuğumuzla kuracağımız sağlıklı ilişki,onları bağımlılık geliştirmekten koruyabilecektir.O zaman,ergenlik dönemini inceleyelim.

Ergenlik dönemini simgeleyen bir heykel yapılsa, ergen bir eliyle iten ve reddeden, diğer eliyle isteyen ve bekleyen şekilde gösterilebilirdi. Bir yandan yoğun bağımsızlık isteği, diğer yandan ait olma ve sahip çıkılma beklentisi bu dönemde yaşanan tipik çatışmalar... Ergenlik yoğun çelişki ve ikilemlerin yaşandığı bir dönem. Bu nedenle ergen, kendini tanıma yolunda büyük bir çaba harcamak zorunda kalır. Ben kimim? Nelerden hoşlanırım? Gücüm ve yeteneklerim nedir? Neleri yapamam? Gelecekte ne olacağım? gibi soruları henüz kendi yanıtlayamazken, bu gibi konularda birilerine yanıt verme ya da en azından etkileşime girmek zorunda kalır. Bir gün önce sevdiği bir giysiyi bir gün sonra neden sevmediğini anne ve babasına anlatmakta çok güçlük çeker. Dün işe yaramaz bulduğu bir fikri bugün neden savunduğunu kendisi de bilmiyordur, ama yine de sonuna kadar direnir. Bu durum gençlerle birlikte yaşayan erişkinleri de çok zorlar.

Çatışma, sevgi ve saygıya dayanan tutarlı ilişkide az yaşanır :

Delikanlılık döneminin çalkantılarını atlatmış, dingin bir yaşamın keyfini çıkarmaya çalışan erişkinler de bu bilinmezliklerden huzursuz olabilir, nasıl baş edebileceklerini bilemeyebilirler. Bebeklik döneminden başlayarak kurulan, sağlıklı, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan tutarlı bir ilişkiyle yetişen gençlerde bu karmaşa çok daha az yaşanır. Yine de, az da olsa duygusal git-gellerin yaşanabileceğinin bilinmesi anne, baba ve çocuk açısından bir aşı işlevi görmekte, koruyucu ve rahatlatıcı olur.

Güven ve güvensizlik arasında kalma:

Kendine güven ve güvensizlik ergenlik döneminde en yoğun yaşanan çelişkilerdendir. Ergen bir yandan öne sürülen tüm örneklere karşın, eve geç vakit tehlikesizce dönebileceğini savunur. “Bana güvenmiyor musunuz? Bana bir şey olmaz.” sözcükleri çok sık duyulur ergenin ağzından. Ancak aynı ergen, yolda adres sormaya utandığı için saatlerce yanlış yollara sapabilir. Ya da derste soru sormaya, komşudan bir fincan ödünç şeker istemeye çekinir. Bir yandan kendini vazgeçilmez biçimde hoş bulan genç, yüzünde çıkan bir sivilce ya da yatmayan saçı nedeniyle dünyanın en çirkin kişisi haline gelebilir! Çok kısa aralıklarla aşırı hareketli ve aşırı durgun olabilir. Kabına sığamayan, “eli, kolu durmayan” çocuğunuz, bir an sonra gözünü saatlerce tavana dikip yatabilir.

Beğenilme isteği :

Bir yandan başarılı olmak beğenilmek ister: Diğer yandan çalışkan olduğunda arkadaşları arasında komik duruma düşeceği , alay konusu olacağı yönünde bir endişesi olabilir. Bu dönemde başkalarının, özellikle arkadaşlarının ne düşündüğü onun için çok önemlidir.

Giyime düşkünlük :

Giyim, beğenilme ve ait olma duygusunun somut bir ögesidir. Arkadaşlar arasında adı geçen ya da benzemek istediği kişilerin üzerinde görülen giysiler ve markalar öne çıkar. Ancak, sahip olmak için o denli çaba gösterilen ayakkabılar bağları açık, partal bir görünümde giyilebilir, kot pantolonlar beyazlatılmak için duvarlara sürtülebilir, üzerine yazılar yazılabilir ya da kesikler oluşturulabilir.

Kendisine odaklanma, çevreden soyutlanma :

İlgi duyduğu konular ve nesnelere ilişkin aşırı dikkat ve titizlik söz konusudur. Yapmak istemediği ya da ilgisini yeteri kadar çekmeyen bir konuda dikkatini toplamak çok zor gelir. Pek çok ana-babanın ortak tanımı olan “bakar-görmez” sözcüğü bu durumu oldukça güzel özetlenebilir. Yine “on kez, yirmi kez sesleniyorum, duymuyor” şeklinde yakınılan ergenler, kendilerine ilişkin bir fısıltıyı bile duyabilirler.

Hassas bir dönem :

Ergenlik döneminde gençler çok kırılgan olurlar. En ufak bir eleştiriyi benliklerine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirebilirler. Buna karşın argo, kaba konuşma ve hitap biçimlerine en çok bu dönemde rastlanır. Aynı zamanda keskin birer gözlemci olma yeteneğinin tadını çıkaran ergenler acımasız birer eleştirmen olurlar. Onların yaptığı biçimdeki bir eleştiri sizden gelirse bunu kaldırmakta zorlanır, hiç unutmaz ve sizin kendinizi suçlu hissetmenize neden olur.

Özveri ve acımasızlık :

Özveri ve acımasızlık neredeyse aynı zamanda gözlenebilir. Babasının borçlanarak aldığı bir giysiyi, hiç düşünmeden bir arkadaşına armağan verebilir.Büyümek ve gelişmek her çocuğun gerçekleştirmesi beklenilen hoş bir serüvendir. Ancak, her serüven gibi zaman zaman bilinmezliklerin yaşanması, beklenmeyen sürprizlerin ortaya çıkması da bu uğraşıyı daha meraklı hale getirir.

Bağımsızlık düşüncesi :
Çelişkili davranış biçiminin belki en uç örneği bağımlıklar açısından yaşanabilir. Özgürlüklerine en düşkün oldukları bu dönemde bağımlılık onları çok ürkütür. Ancak, yaşadıkları karmaşa nedeniyle neye bağımlı olduklarını anlamadan bağımlı olabilirler.

Sevginizi sınar :

Bu denli karmaşa içinde olan ergenlerin kendilerini sevebilen bir yetişkin olmaları için sevildiklerinden emin oldukları bir ortam içinde büyümeleri ön koşul.. Çocuklar zaman zaman yaptıkları yaramazlıklarla büyüklerinin kendilerine olan sevgilerini sınarlar. “Beni ne kadar çok seviyorlarsa o kadar çok katlanırlar” mantığı çok yabancı olmasa gerek. Ancak yetişkinlerin de bunu “Seni çok seviyorum. Bu nedenle kendine olumsuz bir şey yapmana ya da olumsuz bir kimlik geliştirmene izin veremem şeklinde değiştirmesi gerek. Küçük yaştan başlayarak, konulan kuralların tartışılabileceği, gözden geçirilebileceği, ancak konulduktan sonra uyulması gerektiği çocuklara aşılanmalı.

Kurallara önce kendiniz uyun :

Sağlıklı kurallar, çocuklara güven duygusu aşılayabilmenin temeli. Tutarlı yaklaşımların çocukların daha bilinen bir dünyada yaşamalarına yol açar. Güvenli bir ortam bireyin kendini keşfetmesi ve sergileyebilmesi için gerekli. Bir çocuk için annesi sağ ayağı ise, babası da sol ayağıdır. Bu iki ayağı ile attığı adımlar ne kadar sağlamsa o kadar yol katedebilir. Bu iki ayağın birbirine çelme taktığı durumlarda çocuk tökezler ve düşer . Zaman zaman çocuk tek ebeveynle yaşamak zorunda da kalabilir. Bu durumda da hayatta ya da yitirmiş olsun, birlikte olunmayan ebeveynin desteği hissettirilmelidir. Çocuk ve gençlerin sağlam dayanaklara gereksinimi vardır. Anne babanın kendine güven ve güçlülük duygusu çocuklarına da geçecektir.

Ebeveynler çocuklarıyla arkadaş olabilir mi ?

Bir Dönem çok sık kullanılan bir sloganın yanlış anlaşıldığı görülmüştür. Çocuklarınızla arkadaş olun. Bu ana baba ve çocuk arasındaki sınırların, düzeyli ilişkinin, yönlendirmenin ve deneyim aktarımının önüne geçtiği zaman çok olumsuz sonuçlarla karşılaşıldı. Bu nedenle, sağlıklı anne-baba olma niteliklerinin akılcı bir biçimde gözden geçirilmesi sorgulanması ve yaşama geçirilmesi temel koşul olmalı.

Risk alırlar :

Ergenlik dönemi gençlerin risk almaktan çekinmedikleri ya da olumsuz koşulları yeterince değerlendiremedikleri bir çağdır. Ana-baba duyguları da çocuğuna inanmakla riskli yaşantılardan korku arasında gidip gelir. Küçük yaşlarda çocuğa ne kadar çok zaman ayırır, duyarlı ve tutarlı davranırsanız ergenlik döneminde sorunla uğraşma olasılığı o kadar azalır. O güne değin pek çok olumlu özellik aşıladığımız ergen çocuğumuza güven duymak hem onu hem de bizi mutlu kılar.

Açık ve güvenli olun :

Çocuğu ile açık, güvenli ve dürüst bir ilişki içinde olan ana-baba aksaklıkları çok daha iyi fark edebilecektir. Böylelikle sorunlar büyümeden baş edilebilecek, bu da hem ana babaya hem de gence yeni bir güç ve dayanıklılık kazandırır.

Haklar ödev karşılığı kazanılır :

Anne babalar çocuklarına sorumluluk duygusunu, ona örnek olarak aşılamalı. “Hakların “ insanın doğuştan getirdiği bir olgu olduğu fikrine karşın, bunların bir ödev karşılığı kazanıldığı görüşü, çocukları yaşama hazırlar ve olgunlaştırır. Bununla eş zamanlı olarak olumlu davranışların fark edilmesi ve bunun çocuğa yansıtılması, güzellikleriyle var olmam duygusunu yeşertir.

Eve geliş gidiş saati çocukluktan aşılanmalı :

Gençlerin, eve geliş-gidiş saatlerinin sorulmasından hoşlanmadığı söylenir. Ancak küçük yaşından itibaren anne ve babasının birbirlerine ve kendisine nerede oldukları ve kaçta gelecekleri aktarılan bir çocuğun, gençlik döneminde sorun yaşadığı sık rastlanmayan bir durum. Anne ve babalar ergen çocuklarını yaptıkları itiraz ve tartışmaları kendilerine yapılmış bir saygısızlık, başkaldırı olarak görmemeli. Bu, küçük çocuklarının büyüyüp bir birey olarak söyleyecek sözü olduğunun bir göstergesidir. Ancak, tartışmaların uygar, saygı çerçevesinde, kırıcı ve örseleyici olmadan da yapılabileceği düşüncesi çocuğa kazandırılmalı.
- Gencin evine ve sevdiklerine bağlılığını sürdürerek bağımsızlığını kazanması en sağlıklı davranış biçimidir.
- Bu onu istemediğimiz bağımlılıklarından korumak için en etkili yaşam biçimidir.

Ancak yine de çocuğunuz,
- Derslerinin tümünde başarısız olmaya başlamışsa ya da notlarında ani ve belirgin düşüşler gösteriyorsa;
- Arkadaşlarını sık sık değiştiriyor ya da onlardan uzaklaşıyorsa, çevreyle ilişkiden kaçınıyorsa;
- Çok yoğun içine kapanıklık sergiliyorsa;
- Hiçbir şeye ilgi duymuyor ve tüm etkinliklerden uzaklaşıyorsa ;
- Geleceğine ilişkin planlar yapmıyor ve yoğun mutsuzluklar dile getiriyorsa;
- Her zamankinden daha çok harcama yapıyorsa ;
bir sorununuz var demektir. En kısa sürede genç ve ailesi için bir uzman yardımı önerilmektedir
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52

İletigönderen Sema » Pzr Şub 25, 2007 20:47

nurdi, çok önemli bilgiler bunlar emeğine sağlık :)
Bizi öldürmedikçe bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız inkılap ve ilerleme bir an bile durmayacaktır....
Kullanıcı küçük betizi
Sema
Üye
Üye
 
İletiler: 710
Kayıt: Çrş Şub 21, 2007 18:03
Konum: Istanbul

İletigönderen Hasta » Pzr Şub 25, 2007 20:55

Sema, sağol canım.Çağımızın sorunu... Bilgili olmakta fayda var... :wink:
Kullanıcı küçük betizi
Hasta
Satılmıştır
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 14:52


Şu dizine dön: Diğer

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x