''Mankurt''tan inciler..

Tartışma Alanı

''Mankurt''tan inciler..

İletigönderen |Kuralsız| » Çrş Kas 28, 2007 17:19

[img]http://www.ensonhaber.com/images/news/79888.jpg[/img]


MHP'nin aşırı milliyetçilerinden olan Mehmet Gül, “Dağda ölen PKK’lılar da bizim şehidimizdir” dedi.

VATAN gazetesi ÖZEL HABER
Röportaj: Mine ŞENOCAKLI

MHP içinde bile en uçtaki milliyetçilerden olan Mehmet Gül, “Dağda ölen PKK’lılar da bizim şehidimizdir” dediğinde, yanlış duydum sanıyorum. O devam ediyor, Atatürk’ün Anzakların annelerine söylediklerini hatırlatarak; “Onlar artık bizim de evlatlarımız.

Çünkü onların anne babaları bizim vatandaşımız. Çocukları kandırılmış, dağa çıkmış... Sonunda da bedelini canıyla ödemiş. Onlar artık bizim şehitlerimiz!”

Kürt sorunu nasıl çözülür?

Gazetenizdeki söyleşide DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş diyor ki, ’Bugün Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yeni bir Ortadoğu yaratılmak isteniyor. Bu yaşanan Ortadoğu krizidir. Aslında bizim sorunumuz yok. Bu emperyalizmin bir oyunu...‘ Çok doğru diyor. Bugüne kadar 29 Kürt isyanı oldu diyenler var. Hiçbiri Kürt isyanı değil ki! Birincisi Şeyh Bedirhan isyanı, merkezileşmeye karşı. Şeyh Ubeydullah isyanı, Batılıların tezgâhladığı bir isyan. Şeyh Sait bir Kürt isyanı deniyor. Ama Şeyh Sait kendisi Zaza. Üstelik İslam adına, şeriat adına isyan ettiğini söylüyor... Ben PKK’lıların ve DTP’lilerin bir kısmının Büyük Ortadoğu Projesi’nin ne anlama geldiğini, Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerinde Amerika’nın ve diğer emperyal güçlerin hangi tezgâhları kurmaya başladığını kavradıklarını görüyorum. Bu olumlu bir gelişme.

Siz 2003’te ‘Amerika artık Türkiye’yi stratejik ortak değil stratejik hedef olarak görüyor’ demiştiniz. Ya bugün?

Bakın, Amerika 17 yıldır Kuzey Irak’ı kendi istediği gibi şekillendirmeye çalışıyor. Son savaşa da 500 milyar doların üzerinde para ayırdı. Bölgede güçlü Türkiye onların menfaatlerine aykırı. PKK ise ellerindeki bir koz. Niye bu kozu bıraksınlar ki!

Ama anlaşmaya varıldı, Amerika PKK’yı bitirmek için yardım edecek deniyor...

Amerika sana bu imkanı tanır mı? Soğuk savaş bitti, müttefiklik, NATO, hepsi yeniden değerlendirmeye alındı ve Türkiye gözden çıkartılır bir ülke oldu. Amerika stratejisini ortaya koydu, sana sormadı. Sen Amerika’nın koyduğu stratejiye ortak olayım diye debelenirken, o ’Hayır, seni ihtiyacım olduğu zaman part-time değerlendiririm’ diyor. Şimdi bize ihtiyaç var, yarın yok. İran ve Suriye meselesi olmasa Türkiye’ye bu kadar da taviz vermezlerdi. Amerika’ya, ‘Kurduğun sistemi yık’ diyoruz. Yıkmayacak. Tabii elinden gelirse...

Nasıl?

Ülkemizdeki bu direnç ve birlik süper güçleri de geride bırakır. Şırnak’ta, Hakkari’de, her tarafta, bunun ipuçlarını görüyoruz. Türk milleti, Gürcüsü, Türkü, Kürdü, tümüyle artık şuna inandı; ‘Bizi bölmek istiyorlar. Bizi birbirimizden ayıracaklar.’ Bunu DTP’lilerin içinde de bazılarının anladıklarını düşünüyorum. Selahattin Demirtaş onlardan biri... Aysel Tuğluk onlardan biri... Bazıları ise anlamak istemiyor.

Kürt komşularımıza sahip çıkalım!

DTP kapatılmamalı o zaman?


O ayrı. Demokrasi açışından farklı bir bakış getirebilirsiniz. Ama hukukun üstünlüğü açısından kimse mazur görülemez. DTP, kapatılmasını istemiyorsa kapatılmayacak gibi davranacak.

DTP’nin kapatılması tam da barış derken sorunu derinleştirmez mi?

Hukuki açıdan bu şart.

Peki ne yapılmalı?


Kendi insanımıza daha çok sahip çıkacağız. Sevindirici olan bir şey var. Hiçbir yerde PKK’dan dolayı Türk ve Kürt çatışması olmadı. Zaten 700 bin Kürt ve Türk evliliği var. Herkes bütünleşmiş. Ben bu yaşananların geçeceğini düşünüyorum. Direnmemiz lazım. Kürdü, Türkü, Lazı, Hakkari’den Edirne’ye bütün millet ayağa kalktıysa bunu durdurmaya da gerek yok.

Başbakan’ın açıklamaları aftan yana...

Sonra tam öyle söylemediğini izah etti. Bakın, eve dönüş yasası bile sadece 25 kişinin teslim olmasını sağladı. İçeriden çıkan PKK’lıların büyük bölümü de Kandil’e gitti. Yani ‘af’ diyorsunuz, ‘Meclis’e gelin’ diyorsunuz. Ama Meclis’e gelmenin belli kuralları var. Siz suçluyu, terörün elebaşlığını yapmış insanı Meclis’e getiriyorsunuz. Mahkemelere giderler, cezalarını çekerler. Tabii ki hafifletici cezalar söz konusu olabilir, zaten teslim olana pişmanlık yasası uygulanıyor. Ama bebekleri bile şehit edenler, toplumu acılara boğanlar cezalarını çekmezse bütünleşme olmaz. ‘Ben artık iyi düşünüyorum, affedin!’ olmaz. Yani seni şahsi olarak benim affetmem mümkün olabilir. Ama o şehitlerin yakınları seni nasıl affedecek?

Affedilmezse barış mümkün olabilir mi?

Herkes yaptığına katlanacak. ‘Ben bunu yaptım, pişmanım, cezamı çekeceğim’ diyecek. Yani sen bütün topluma zulmetmişsin. Kürt ve Türk’ün birbiriyle bağını çözmeye çalışmışsın. Ama Allah’a çok şükür ki, bugün Hakkari’de de insanlar ellerine bayraklarını alıp sokağa çıkıyorlar... İdil’de geçen gün 250 genç, 10’u Hristiyan, tıpkı Yozgat’taki gibi halaylarla uğurlandı askere. Şehit olan askerlerimize bakarsanız yarıya yakın Doğulu. Yani Kürt, Türk demeden, Çanakkale Savaşı’nda savaşır gibi teröre karşı bir mücadele var... Üstelik de 30 bin insan ölmüş bu uğurda.

30 bin insan içinde sadece asker yok ama. Büyük bölümü de PKK’lı...

Dağda ölen PKK’lılar da öldükleri andan itibaren bizim şehidimiz. Atatürk nasıl ki Çanakkale’de savaşırken ölen Anzaklar’ın anneleri geldiği zaman, ’Artık onlar bizim de evlatlarımızdır’ diyor. Onun gibi PKK’lıların anne babaları da bizim vatandaşımız. Çocukları kandırılmış, dağa çıkmış. Sonunda da bedelini canlarıyla ödemiş. Onlar artık bizim şehitlerimiz. Biz toplum olarak Hakkari ve Edirne’yi farklı tutamayız! Onların hepsi bizim vatandaşımız. Herkes bunu yüksek sesle söylemeye başlamalı. Ve eğer komşusu Kürtse onu daha çok sahiplenmeli. Çünkü bizim gücümüz şehit verebilmekten geliyor. Amerika’da, 30 asker tabutta gidiyor diye ülkelerine millet ayağa kalkıyor. Biz hâlâ İdil’de bile davul zurnayla yolluyoruz çocuklarımızı askere.

Nazım’a fazla yüklenmişim

Nazım Hikmet’i eleştiren bir kitap yazdınız. ’Nazım Memleket mi?’ diye... Peki sizi etkileyen dizeleri oldu mu?


Ben Nazım Hikmet’in şair yönüyle ilgili bir şey söyleyecek durumda değilim. O farklı bir konu. Onun, ’Dört nala gelip Uzak Asya’dan... Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan... Bu memleket bizim’ diye başlayan meşhur bir şiiri var. Bir de ağaçlar, kardeşler dediği...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür... Ve bir orman gibi kardeşçesine...

Evet, o... Hatta onun Kuvvayi Milliye Destanı çok güzel ama maddi hatalar var içinde. Bunları kitabımda da yazdım. Beni Nazım’dan çok millilik ve gayrimillilik ilgilendiriyor. Ben milli komünistleri, Mustafa Suphi de dahil olumsuz bulmuyorum. Onlar bir alternatiftir. Ama enternasyonele, yani Sovyetler’e çok fazla biat eden, Türkiye’yi ikinci, üçüncü sınıfa atan yapıya karşı olduğum için eleştirdim Nazım’ı. Yoksa ona, NATO’ya girişimiz hakkında söylediklerinden ötürü fazla yüklendiğimi düşünüyorum. Nazım Hikmet’in o dönemde bunu Sovyet ağzıyla söylemesini kabullenemiyorum.

Ne diyor NATO’yla ilgili?

Kore’ye niye gittin? Ey Mehmet, dön evine dön diye şiirleri var...

Haklı mıymış?


Şu anda haklı ama haksızlığı şurada; o dönemde Amerika bizim için tehdit değil, ama Sovyetler tehdit. Boğazları istiyorlar falan... Türkiye de mecbur kalıyor Amerika’ya. Yani ehven-i şer kabul ediliyor Amerika. Onun için de fedakarlık yapması gerekiyor Türkiye’nin; Kore’ye gidiyor. Türkiye açısından bir zaruret gibi bu... Nazım’ın Amerika’ya çatmalarının, eleştirilerinin doğru olduğunu biliyordum da bugün daha iyi anlıyorum.

Askerlerin hatası Evren mantığından kaynaklanıyor...

Artık askerler bile Kürt sorunu konusunda hata yaptık, onları yok saydık diyorlar...


Hayır, askerlerin hatası ondan kaynaklanmıyor. Askerlerin hatası Kenan Evren mantığından kaynaklanıyor. Amerika’nın eski Başkanı Carter diyor ya, ’Bizim çocuklar, iktidarı ele aldı, işe el koydu!’ Evren de öyle düşündü. Bu Amerikan mantığı... Büyük Ortadoğu Projesi’nin ön hazırlıkları bunlar. Düşünün federasyon benzeri şeyleri bugün bile savunabiliyor Kenan Evren. Ne badireler atlatmışız? Diyarbakır’da pek çok işkence yapıldı. O dönemde Kürtçeyi yasaklamanın bir anlamı var mıydı?

Diyarbakır cezaevindeki insanlar kendilerini ziyarete gelen ve tek kelime Türkçe bilmeyen anne babalarıyla bu yüzden yıllarca konuşamadılar...

Öyle. İnsanlar konuşacak. Bu bir lehçedir. Türk milletinin ona bir tepkisi yok ki! Türkiye’nin resmi dili Türkçedir. Onun dışında tabii ki herkes istediği dili konuşabilir. Ama DTP’lilerin istediği gibi Kürtçeyi eğitim dili haline getirmek, dil farklılığını kurumlaştırmak anlamına gelir. İki dilli olduğunuz zaman otomatikman iki milletli olmaya başlarsınız... Ama o dönemin basiretsiz yöneticileri adeta bugünkü zemini hazırladı.

Peki siz o dönemde de böyle mi düşünüyordunuz?

Biz de aynı işkencelerden geçtiğimiz için doğru yapılmadığını görüyorduk. ‘Onlar hain, siz vatanperversiniz’, böyle bir mantık olmaz. Yani orada devlet teröre bir ivme kazandırdı. Onlara bir koz verdi. Zaten sorun vardı, Kürtler birden kitlenme imkanı buldular. Bilinçsiz yöneticiler tarafından zulümler yapıldı. Oysa ben daha çocuk yaşta Genç Ülkücüler Teşkilatı’na girdiğimde, ’Türklerle Kürtler aynı milletin evladıdır’ diyordum. Şimdi de bu fikrimi geliştirerek sürdürüyorum...

Doğrusu aynı milletin değil, aynı ülkenin evladıdır demek olmaz mı?

Hayır. Çünkü milletleşme farklı bir olgudur. İşte Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, Amerika 250 yılda millet oluyor da, biz nasıl olamıyoruz? Bırakın daha önceki etnik süreçleri, Kürt-Türk ayniliğini, bin yıldır İslam inancıyla yoğrulmuşuz. Üç devlet kurmuşuz; Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti... Üç devlette bir arada olmuşuz. Aynı savaşları, aynı mücadeleleri vermişiz. Bugün hâlâ aynı değiliz diyoruz. Demek ki, bir yanlışlık var.

Herkes hata yaptı

‘Din kardeşliği bir çimentoydu ama artık o da zayıflıyor’ demişti Abdülmelik Fırat...

Zayıflatılmak isteniyor olabilir. Ama hiç de zayıflamadığı anlaşılıyor. Hakkari’de eline Türk bayrağı almış vatandaşımız, ’Aynı Kuran’a, aynı dine, aynı Allah’a inanıyoruz. Biz ayrı değiliz!’ diyor. Demek ki yapacağımız şey, buluştuğumuz ortak noktaları geliştirmek ve bu konuda eksiklerimiz varsa gidermek olmalı.

Askerlere dönersek...

Ben de hata yaptıklarını kabul ediyorum. Ama sadece onlar değil herkes hata yaptı. Mesela Türk devleti 1990’dan itibaren Kuzey Irak’taki oluşuma katkıda bulunmadı mı? 5 bin peşmergeyi biz eğitmedik mi? PKK’yla mücadele edecek diye... Pasaportlarını biz vermedik mi? Hatta birbirleriyle kanlı bıçaklı olan Talabani ve Barzani’yi biz barıştırmadık mı? Onların milli birlik ve bütünlüğüne hizmet etmedik mi? Onlara günde 1 milyon dolarlık bir sınır ticaretiyle imkan tanımadık mı? Bu hata değil mi? Amerika’nın etkisinde kalan insanlar kanalıyla oldu bu. İçinde askerler de olabilir. Ama bütün bu gerçeklerden sonra ordumuz çok tecrübelendi. 23 yıllık bir hata var ama sonuçta o hatalardan ciddi ders almış bir Türk ordusu var. Bugün orduya Kuzey Irak’a girme müsaadesi verildi aslında. Girmeyip, hazırlık yapıyorlarsa eğer, bu hata yapma endişesinden ve işin sonucunu çok iyi hesaplamalarından kaynaklanıyor.


[img]http://www.ensonhaber.com/images/news/80120.jpg[/img]

ŞEHİT PKK'LILAR sözleri için MHP ve DTP NE DEDİ


Bir söyleşide, “Dağda ölen PKK’lılar da şehidimizdir” diyen bir dönemin MHP içindeki en uç milliyetçilerinden Mehmet Gül’ün sözlerine MHP ve DTP’den yorum geldi.

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır: Yanlış anlaşılmadır ya da yanlış aksettirildi. Gül’ün geçmişini biliyoruz. Onun dışında söylediği sözlere katılıyorum.

Eski Sağlık Bakanı MHP Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş: Gül’ün karaciğeri değişti. O yaşasın. Biz onu seviyoruz. “PKK’lılar şehidimiz” sözleri yanlış. Her ne kadar kandırılmış da olsalar PKK’lıların şehit olması mümkün değil. Olur mu böyle şey?

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş: Gül’ün sözleri ilginç. Bir zamanlar oldukça uçta olan birisinin şimdi bunları söylemesine sadece ilginç diyebiliriz. Bunlar, MHP resmi ağızlarının görüşleri değil. Gül’ün kendi görüşleridir. Bu tür düşünceleri resmi ağızların söylemesi lazım. Mehmet Gül’ün söylemesi bir şeyleri değiştirmez. Bu ifadeleri bizden öte MHP’lilerin değerlendirmesi gerekir.

Akşam


[img]http://www.ensonhaber.com/images/news/80206.jpg[/img] ,

Mehmet Gül'den beklenen yalanlama


Bir röportajında 'PKK’lılar da bizim şehidimizdir' dediği yazılan eski MHP Milletvekili Mehmet Gül, röportajdaki sözleri söylemediğini açıkladı.

MHP'nin önde gelen siyasetçilerinden Mehmet Gül'ün, dünkü Vatan gazetesinde çıkan röportajında yer alan, "Dağda ölen PKK’lılar da bizim şehidimizdir” sözleri gündeme bomba gibi düştü. Mehmet Gül'le konuşan Mine Şenocaklı da, röportaja bu sözleri duyunca 'yanlış duydum sandım' diye giriş yapmıştı. Sözleri kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve MHP teşkilatlarında büyük tepki oluşturan, sözleri hakkında görüştüğümüz Mehmet Gül, Haber7.com'a yaptığı açıklamada, PKK'lılara şehit demediğini, kendisiyle röportaj yapan Mine Şenocaklı'nın sözlerini çarpıttığını söyledi.

SÖZLERİMİ ÇARPITTI

Söylediklerinin yanlış anlaşılmanın ötesinde, tamamen çarpıtma olduğunu ifade eden Mehmet Gül, "Ben böyle bir söz sarfetmedim. PKK'nın bölgede 30 bin insanımızı şehit ettiğini ve bunların arasında da bölgede yaşayan birçok insanımızın da olduğunu söyledim. 'PKK'lılar da bizim şehidimizdir' demedim. Benim bahsettiğim insanlar, bölgede yaşayan masum vatandaşalrımız. PKK, kadın, çocuk demeden binlerce masum insanı katletti. Benim şehitten kastım bu insanlardı. Fakat gazeteci arkadaş manşete flaş birşey taşımak için benim sözlerimi ya yanlış anlamış ya da çarpıtmış. Röportajın girişinde benden bu sözleri duyunca şaşırdığını yazmış. Madem şaşırmıştı da neden tekrar sormadı? Orhan Pamuk'la ilgili de ben bir satır konuştum. O, on yerde farklı farklı kullanmış" şeklinde konuştu.

ARADIM BANA DÖNMEDİLER

Röportajın yayınlanmasından sonra,hemen gazeteyi aradığını belirten Gül, " Mine hanım yerinde yokmuş. Ulaşamadım. Yazı İşleri Müdürü Barbaros beyle görüştüm. beni arayacakalreını söylediler ama daha arayan falan olmadı." dedi.

ŞEHİTLERİMİZE İHANET ETMEM

Kendisine gelen tepkilerle de cevap veren Gül şunları söyledi: "Ben sözlerime sahip çıkan ve ne söylediğini bilen birisiyim. Bu başıma gelen ilk değil. Fakat bana tepki gösteren arkadaşlar benim böyle bir söz söyleyemeceğimi bilmeliydi. Yılların Mehmet Gül'ü böyle b saçma sapan bir laf eder mi? Ben geçmişimi nasıl silerim? Mücadelemi nasıl yok sayarım? PKK'lılara şehit diyerek verdiğimiz binlerce şehide ve şehitlik makamına ihanet etmiş olacağımı ben iyi biliyorum."



Kaynak
''Hayattaki yegane üstünlüğüm Türk doğmaktır! Muhterem milletime şunu tavsiye ederim ki; sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin."
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk

Ruhun Şad, Mekanın Cennet Olsun Türklüğün Yüce Başbuğu ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
|Kuralsız|
Üye
Üye
 
İletiler: 2244
Kayıt: Pzr Şub 25, 2007 13:25
Konum: Gecenin Kıyısından Karanlığın Tam Ortasından |K@yse®ciyes|

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Kas 28, 2007 17:30

Röportajin elbette band kaydi vardir, bekleyelim görelim...
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Panzehir » Çrş Kas 28, 2007 17:42

Buna ihtimal bile vermiyorum. Hem de Mehmet Gül...

Gün gelir devran döner
Adımıza türküler söylenir bu şehirde!..
...
Kullanıcı küçük betizi
Panzehir
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 3483
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:02

İletigönderen Türk-Kan » Prş Kas 29, 2007 13:35

Türk-Kan yazdı: MHP'li Gül'ün 'Sözlerimi çarpıttı' dediği Mine Şenocaklı, ses kayıtlarını aktardı.

MHP'nin önde gelen siyasetçilerinden Mehmet Gül'ün, Vatan gazetesinden Mine Şenocaklı ile yaptığı röportajında yer alan, "Dağda ölen PKK'lılar da bizim şehidimizdir" sözleri gündeme bomba gibi düştü.

Gül'ün bu sözlerini yalanlamasının ardından Şenocaklı kendini böyle savundu:

Karaciğer nakliyle hayata dönen MHP eski milletvekili Mehmet Gül'le bir söyleşi yaptım, geçtiğimiz cumartesi günü. Tam 2.5 saat sürdü.

İKİ GÜN ÜST ÜSTE YAYINLANDI

VATAN'da; 'Organlarım Orhan Pamuk'a bile gitse, helal olsun!..' ve 'Dağda ölen PKK'lılar da şehidimiz!' başlıklarıyla...

Mehmet Gül, dün Haber 7'ye bir basın açıklaması yapma ihtiyacını duymuş. Söylediklerinin yanlış anlamanın ötesinde, tamamen çarpıtılarak verildiğini ifade ederek, "PKK'lılar da bizim şehidimizdir' demedim...

Bu, gazeteciliğin kötü yansıması. Benim PKK'ya şehit demem tüm geçmişimi inkar anlamına gelir. 'Türkiye, 30 bin şehit verdi' dedim. Asla PKK'lılar şehittir demedim. Hainden şehit mi olur" diyor.

Bunları okuyunca çok üzüldüm... 'Acaba gerçekten yanlış mı yaptım' diye kasetleri bir kez daha dinledim. Mehmet Gül'ün sözlerini birebir aktarıyorum. Çarpıtmış mıyım, çarpıtmamış mıyım, yorum sizin...

Soru: Ama bir yandan da düşünülürse o 30 bin ölen insanın içinde sadece askerler yok. Büyük bölümü de PKK'lılar...

Cevap: Hepsi bizim. Öldükleri andan itibaren bizim. Atatürk nasıl ki Çanakkale'de, Anzaklar geldiği zaman diyor ki, artık onlar bizim de evlatlarımızdır.

Onların anne babaları da bizim vatandaşımız. Çocukları kandırılmış, gitmiş. Sonunda da bedelini canıyla ödemişler. Onlar artık bizim, bizim şehitlerimiz.

(Bu laf üzerine çok şaşırdığımı görünce, bir an duraksayıp şöyle devam ediyor;)

Veyahut da bizim ölülerimiz. Ama sonuçta bizim evlatlarımız kandırılıp PKK'lı yapıldı...

Bu duraksamadan sonraki 'Veyahut da bizim ölülerimiz'cümlesini söyleşiyi kısaltırken atmışım. Çok kararsız kalmıştım, atmamalıydım. Bir hatam varsa o da bu, kabul ediyorum...

Mehmet Gül'ün bir itirazı daha var; 'Orhan Pamuk'la da ilgili ben bir satır konuştum. O, on yerde farklı farklı kullanmış' diyor. Kasetleri dinledim, baktım 8 yerde Orhan Pamuk'tan bahsetmiş, ben de tamamını kullanmışım!

Kaynak
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x