Markalar ve Kelimeler

Din-İzlem (Teo-Strateji) Uzmanı

Markalar ve Kelimeler

İletigönderen Ram » Pzr Ara 20, 2009 0:11

Markalar ve Kelimeler

Açılımı, barışa yolculuk olarak niteleyen taifenin markalı elemanı son günlerde yaşanan olayları şu sözlerle açıklıyor: ’Bingöl’de 33 asker şehit edildiğinde üzerine gidilip gerekli soruşturma yapılsaydı Reşadiye olayı gerçekleşmezdi.’ Bu kelimeler tanktan, füzeden daha korkutucudur. Açılım adına PKK terör örgütünü korumaktır. Birlikte yaşama kültürüne vurulan bir darbedir. Tehdidi, tahriki ve saldırıyı barış olarak göstermektir. Sahtekârlıktır. Böyle bir yaklaşım, barışın dili olamaz. Çünkü fitnenin, kargaşanın dili ve varoluş şartları ile barışın dili ve varoluş şartları birbirinden farklıdır. Türk Milleti, fitneyi barış olarak satan tacirleri görmekte ve buna göre vaziyet almaktadır.

Sosyo-politik olaylarda kelimeler kadar, kelimelerin toplum tarafından nasıl algılandığı da önemlidir. İllerden ilçelere kadar gerilime neden olan ’açılım edebiyatı’ barışa yolculuk olarak değil, ülkemize dayatılan bir proje olarak algılanmaktadır. Zaten sahnelenen tabloyu barışa yolculuk olarak nitelemek için Kandil ziyaretinde bulunma ve Mahmur’dan haberler sunma markasını taşımak gerekir. Açılım ilanından önce terör örgütünün yuvalarından ve liderlerinden haber aktaran, açılım dedikçe kendinden geçen markalı elemanlar ’bu yolculuğun her aşamasında barışa, demokrasiye biraz daha yaklaşılır’ dedikçe ayrışma ateşi yükseliyor.

Damgalı / markalı elemanların kullandığı dilin ve anlayışın yol açtığı nedenler toplumu germekte ve ayrıştırmaktadır. Bunların bir kaçını şöyle sıralayabiliriz;

    BİR: Daha işin başında ’açılımın açılışı’ yandaşların tekelinde tutulmuş ve kamuoyuna dikte edilmiştir. Görüntüyü kurtarmak adına da ’suskun vasıflı’ ziyaretler yapılmıştır. Sonra iki yıllık bir çalışmadan sonra istihbarat birimlerinin hükümete telkin ettiği öneriler basına yansımıştır. Basına yansıyan çalışma ve sunulan öneriler söz konusu ayağın üzerinde düşünmemiz gerektiğini telkin etmektedir...

    İKİ: Terör örgütünün korunduğu izlenimini veren beyanlar, güven ortamını temelden sarsmıştır. Habur kapısından giriş, seyyar mahkeme, Reşadiye’de yedi askerin şehit edilmesi üzerine siyasi iktidarı temsil eden üst düzey yetkililer, iktidarla birlikte çalışan bazı gazeteler, tarafsız olması gereken devletin kurumu TRT akıl ve insaf sınırlarını aşan, vicdanları susturan imalarda bulunmuş ve doğrudan birilerini ve bazı kurumları şaibe altına sokmuşlardır... Sonra da açılımı provoke etmek için PKK tarafından yapıldığını zorunlu olarak ifade etmişlerdir...

    ÜÇ: Bedel ödemiş insanların aşağılanması insanların vicdanını yaralamıştır. Hem terör örgütünün saldırısına maruz kalmış insanlar hem de bu noktada duyarlı olan insanlar; siyasi aktörler, efsane aydınlar, berduşlar ve iktidarın saz arkadaşları tarafından açık ve dolaylı olarak ağır ifadelerle tanımlanmışlardır.

    DÖRT: Parti, hatta dernek kapatılmasına karşıyız diyerek demokrasi havarisi kesilenler ve akıllı taklidi yapan yetkililer parti kapatma konusunda hiçbir şey yapmamışlardır. Özel teknik ve yöntemlerle taban oluşturması sağlanan bir hareketin parti kurması iki günlük iş. Zaten parti hazır.

    BEŞ: Terör örgütü PKK ve bunun siyasi ve sivil uzantılarının açılım için öne sürdükleri temel şart terörist başı A. Öcalan’ın ev gözetimi adı altında serbest bırakılmasıdır. İlk aşamada İmralı’yı aşmak, ardından özgürlük nutukları eşliğinde sürekli çatışma ve gösteriyle tansiyonu yükselterek açılımın ’olmazsa olmazı olarak sunulan’ şartın gerçekleşmesine zemin hazırlamaktır. Oyunun perde arkasında bu coğrafyayı yeniden şekillendirmek isteyen gücün eli var. Oyuncuların bazen ağır sözlerle birbirini suçlamaları politik manevranın gereğidir.

    ALTI: Egemen güç ve ortaklarının barışın dilini anlamak ve kullanmak dedikleri şey; PKK’yı tasfiye etme üzerinden Türkiye’yi yeniden biçimlendirmektir. Unutmayalım ki çeşitli markalar üzerinden sürdürülen her biçimlendirme kaos ve kargaşanın arkasından gelir.


Nadim MACİT - 18 Aralık 2009 / YENİÇAĞ
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Nadim MACİT

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x