Mutlu Musunuz Bugün? / Zahide UÇAR

Mutlu Musunuz Bugün? / Zahide UÇAR

İletigönderen Güncel Meydan » Pzt Ağu 06, 2012 15:58

Mutlu Musunuz Bugün?

Hesap Gününü Beşiktaş Yargısı, Cenneti Babalarının Tapulu Malı Sananlaradır sözüm:

BUGÜN HESABIM VAR SİZİNLE.


8 Şehidimiz var bugün. Yüreğim dayanmıyor artık. Nefes alamıyorum. Bu güne gelişimize sebep olanların, sebep olanları destekleyenlerin yakasından tutup hesap sormak istiyorum.

10 yıldır başımızda din diye diye boza pişirdiniz. Siz Müslüman’dınız, size göre bizler dinsiz. Sanki cennet babanızdan miras kalmıştı, cehenneme istediğinizi atın diye sizi memur kılmışlardı. Kendinizi Allah yerine koyduğunuz, kendi şirkinizi de bize din diye dayatmaya kalktınız.


90 Yıldır Atatürk’ü dinsiz, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kafir devlet ilan etmiştiniz. Zannedersiniz ki Allah elinize İMAN metre vermiş, ölçüp-biçip laboratuvar sonuçlarını okuyorsunuz.

Peygamberler bile böyle EMİNLİK içinde hareket etmediler ama sizler muhalif olan herkesi cehenneme atarken kendi cennetinizden çok emindiniz(!).

Dedim ya;

CENNETİ BABANIZDAN KALMA TAPULU MALINIZ sanmakla kalmadınız, çünkü küfrün sınırı yoktur. Sizlerin de cahil cesareti, küfrünüzü sınırsız kıldı.

Ahiret hesabını da “BEŞİKTAŞ YARGISI” sandığınız için; sehvenler, sahte günah yüklemeleri ile istemediklerinizi cehenneme atıp; kendi suç delillerinizi karartmanıza göz yuman YARGIÇLARINIZ olacak sanıyordunuz herhalde?..

Küresel elit, kan emici vampirler, TİRANLARIN, yani şeytanların ortakçısı olan sizler…

Evet, sizlere söylüyorum:

Irak’ta ramazan günü bombalanan, bedenleri parçalanan Müslümanların, mazlum bebelerin KANI BULAŞTI ELİNİZE.

Çünkü destek verdiğiniz hükümet o şeytanların ortağıdır. Ve Ramazan ayında Irak’a girmenizde bir sakınca yok demişlerdi. Tıpkı Libya’nın “Meclis Tiyatrocularının desteği ile” Ramazan ayında bombalandığı gibi… Şimdi de Suriye’ye Hatay’dan gönderilen seyyar katiller Müslüman katliamı yapıyor? Neden? Küresel şirketler daha çok kazansın diye. Sizler oruç tuttuğunuzu zannederken; Afganistan, Pakistan, Irak, Libya, Yemen, Suriye Müslümanlarının oluk oluk kanı akıtılıyor. Bu kanda eliniz var, günahınız var.

Irak’ta tecavüz edilen binlerce Müslüman kadının ahı sizleri çoktan mahkum etti.

Çünkü Masum Müslüman bir kadına tecavüz etmenin vebali Kabe’yi yıkmaktan çok daha büyüktür.

Sizler kaç Kabe’nin yıkılışına el verdiniz, yol verdiniz biliyor musunuz?

Ebu Gureyb zindanından; “Bedenlerimize her gün hayvanlar gibi saldırıyorlar, hepimiz karnımızda ABD piçlerini taşıyoruz. Öldürün bizi.” Diye yalvaran Nur’un çığlığı sizleri mezarda bile takip edecektir. Ve söylediği şu sözler bir hançer gibi saplanacak dumura uğramış vicdanlarınıza:

“Siz ey bizim dinî liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler! Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvanî eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?!” (Cenneti babasının tapulu malı sananlar da bu liderleri destekliyor Nur Bacım. Onlar utanma duygusunu kaybetti. Çünkü vicdanları yok.)

Peygamber Efendimiz'in ‘en değerli hazineniz’ buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz. (Nasıl sıkılsınlar? İncirlik’ten kalkan uçaklarla bombalattılar size. Yetmedi, size tecavüz edenler sağ-salim evlerine dönsünler diye dua bile ettiler. Hatta adında Gül olanı; ‘ABD kadar hiçbir ülke bu dünya için evlatlarını feda etmedi’ bile dedi.)

Bizi ve kendinizi birkaç dolar kırıntısı karşılığında pazarlardaki köleler gibi Amerikalılara ve Siyonistlere mi sattınız? Haysiyet ve şerefinizi ne çabuk kaybettiniz?.. (O dediklerin nedir bacım? Gemi, mücevher falan alır mı? Bazıları o dediklerinizi kaybettik, hükümsüzdür ilanı vereli çok oldu.)”

Daha o kadar da fuhuşa sürüklenen Iraklı kadınlar var. Evladımın karnını doyurabilmek için çocuğumun yüzünü duvara çevirip kendimi satıyorum diyen Iraklı kadın… Müslüman diye yere göğe sığdıramayıp, desteklediğiniz, Gül ve Erdoğan ikilisinin otele ayağına gittiği Suudi Kralı… O Kralın vatandaşları Iraklı Müslüman kadınlara yardım etmek yerine fuhuşa sürüklenmelerinden faydalanmak için uçaklarla Suriye’ye gittiler…

Yıllardır dinsiz diye küfrettiğiniz, istediğinizi atma yetkisine sahipmiş gibi EDEPSİZCE cehenneme attığınız Atatürk bu kepazeliklerin hangisini yaptı? Söyleyin, hangi Müslüman ülkeye düşman oldu, hangi Haçlının kucağına yattı?

Amerikan iti, Türk düşmanı Suudi Kralını bile başınıza taç ettiniz de, Atatürk ve kurduğu ülkeye olan kininiz yıllardır bitmedi.

90 Yıldır karanlık inlerinizde “Cumhuriyet ahlaksızlık getirdi” diye anlattınız. Suudi Arabistan’da ve diğer Şeriatla yönetildiğini sandığınız Arap ülkelerinde yayılan Oğlancılığı hangi yönetim getirdi bre nankörler? İngiliz lokantalarında, orta yerde, ceplerine doldurdukları petrol paraları ile masa altlarından yaptıkları Oral seksi hangi yönetim öğretti onlara söyler misiniz?

Afganistan’da 8-9 Yaşında ki erkek çocuklarına zenne kıyafeti giydirerek kullananlar kim, söyler misiniz?

Kadınları burkaya sokunca Müslüman oldular değil mi? Allah(c.c.) sizlerin Müslümanlığınızdan bütün Müslümanları korusun!..

Kurtuluş savaşını, Atatürk ve silah arkadaşlarını değersiz kılmak için hep şöyle dediniz:

“Savaşı aslında Allah’ın yolladığı yeşil sarıklıların yardımıyla kazandık.”

Bu iddianızda bile açığa düşecek kadar cahil, Allah’a iftira edecek kadar şirk ehlisiniz. Neden mi, bakın anlatıvereyim o karanlık beyinlerinize de, belki biraz ufkunuz açılır:

Allah(c.c.), sizin kafir ilan ettiğiniz Atatürk’ün kumanda ettiği bir savaşın kazanılması için niye yardım etti?

Sizin inandığınız Allah KAFİR SEVİCİ bir Allah’mı?

Şimdi diyeceksiniz ki;

O zaman Atatürk’ün nasıl bir devlet kuracağı belli değildi.

Tabii, ben de hemen soracağım;

Sizin inandığınız Allah(c.c.) yarattığı kulunu ve yarattığı zamanı bilmekten aciz mi?

“Aslında Allah Atatürk’ün yanında yer aldı” diye kendiniz bile bilmeden itiraf ediyorsunuz.

Sizlere sakladığınız başka gerçekleri anlatayım mı?

Osmanlı’nın son 100 yılı. Anadolu halkı fakir, aç, çaresiz. Yemen’den Kafkasya’ya savaşlara sürülen erkek nüfus kırılmış.

Devlet Anadolu’da otoriteyi kaybetmiş. Askerden kaçanlar ve devlete isyan edenler “eşkıya” olarak dağlara çıkmış. Kimi çaresiz köylülerin güzel karılarını-kızlarını kaçırmış. Köyleri, beldeleri haraca kesmiş. Kaçırılan kadınlar hem kullanılmış, hem çengi olarak oynatılmış.

Benim memleketimde anlatırlardı. Delikli bir kuruş için bir köylünün gözü çıkarılmış.

İlk eşi şehit olan nenem şöyle derdi:

“Yavrum, açıklık falan diyorlar ama, şimdiki zaman çok daha iyi. Eskiden ak çemberli(beyaz büyük baş örtüsü) bir kadın şuradan (yolu gösterirdi) yürüse, adamlar hemen önüne iniverirdi.

İşte, devam ettirilmediği için kan kustuğunuz Padişahlığınız…

Anadolu’da okuma-yazma oranı %3’ tü. Bunların da bir kısmı okuyor ama yazamıyordu.

Hani, insanlar bir gecede cahil bırakıldı diye yıllarca kara propaganda yaptınız ya… Açıkçası YALAN söylediniz ya..

Hiç düşünmez misiniz; ahlakı olmayanın vicdanı olur mu? Vicdanı olmayanın dini olur mu?

Siz bize din satacağınıza; gidin de tövbenizi yapın. Bu gidişle altınıza bir tuğla koysanız, o tuğla eriyene kadar yıkansanız, gene de aklanamayacaksınız.

Adınıza AK koymakla adam ak olmuyor.

Şu Ramazan ayında Suriye’de kan döktürenler, Nihat Genç’in güzel benzetmesi ile “kanla abdest alanlar”, bir başka deyişle çağımızın Firavunları, Türk Milleti’ni Müslüman katline ortak ettiniz ya… Elbet bu hesap sorulur!!.

“Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest alıp durmaktan fayda bekleme ! ''
(Hz.Mevlana)

Biz de diyoruz ki:

“Girme şu alçakların hizmetine;
Konma sinek gibi pislik üstüne.
İki günde bir somun ye, ne olur!
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
(Ömer Hayyam)


GELELİM GÜNÜMÜZE

8 Eve daha ateş düştü. Gençliklerinin baharında 8 evladımızı şehit verdik. Türk-Müslüman kanına doymayanlar, cinayetlerine devam ediyor.
Bu günlere nasıl geldik biz?

Bu soruya en iyi cevabı “Kürtlerin Erdoğan’a heykeller dikmeleri lazım.. “ başlıklı yazısıyla Irak Türkmenlerinden Türkmenşanı Medya ve Araştırma Merkezi Genel Müdürü Ümit Köprülü vermiş. Yazısına;

“ O Türkiyeli olmasına rağmen bebek katili Abdullah Öcalan ve çapulcular Mesut Barzani ve Celal Talabani’den daha Kürtçü ve daha çok Kürt geleceğini düşünen bir lideridir.” diye başlıyor ve;

“Değişimden, açılımdan ve bahardan çok söz edildi ve hale edilmektedir, ancak hepsi Türkiye ve Türk dünyası düşmanlarının lehine olmuştur.” diye yorumluyor. http://www.turkmensani.net/tr-tr/index.php?option=com_content&view=article&id=599:-kuertlerin-erdoana-heykeller-dikmeleri-lazm&catid=46:tuerkye&Itemid=125

Çok doğru.

Sizlere Ottawa Sözleşmesini hatırlatayım:

Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşmedir.

Türkiye Sözleşme'ye 2003 yılında taraf oldu. Sözleşme Türkiye açısından 1 Mart 2004'de yürürlüğe girdi.

Sözleşmeye imza konduktan sonra Ordunun elindeki kara mayınları toplandı, imha edildi. Kırıkkale silah fabrikasındaki mayın imal bölümü kapatıldı.

Başında böyle bir terör belası varken; hangi aklı başında iktidar iyi niyetle böyle bir anlaşmaya imza atar?

2004 Yılından bu yana PKK mayın döşüyor. Mehmetçiğimiz şehit oluyor. Ordu Irak sınırı ve geçiş alanlarına mayın döşeyemediği, PKK’ya saldırmadıkça operasyon yapamadığı, hatta saldırıya uğradığı zaman bile izinsiz karşılık veremediği için sürekli kan kaybediyor.

Irak sınırı mayınsız, tehlikesiz, adeta PKK’ya “buyur” diyen bir konuma getirildi.

Biz bu hale nasıl düştük?

Biz aslında Gazi Albay Abdülkerim Kırcı silahını şakağına dayayıp intihar ettiği gün vurulduk.

Abdülkerim Kırcı tekerlekli sandalyeye mahkum Gazi bir Albayımız idi.

“Hesap Gününü Beşiktaş Yargısı, Cenneti Babalarının Tapulu Malı Sanan” güruhun basın kanadı, Rahmetli Kırcı’yı darbeci diye günlerce linç etti.

Bu ülke uğruna, o linç ekibinin de üzerinde yaşadığı bu topraklar üzerinde rahat yaşayalım diye iki dizinden aşağısını kaybetmiş, “kahramanlık madalyası olan” gazimiz; o aşağılık, onursuz saldırıya dayanamadı. Çünkü bu saldırı hükümet kanadınca da destek görüyordu.

“Teröristler bizden kıymetli oldu” dedi. Abdestini aldı. Şakağına tabancasını dayayıp ateşledi. Aslında o silah bu milletin şakağında patladı.

Kurşunu o gün şakağından yiyenlerden biri de Ordudur. Anlamadılar!.. Türk Milleti yedi, anlamadı. Sanki vicdanlar kör, insanlık sağırdı.

O kurşun o günden beri yüreğimde ince ince kanıyor.

Milli kahramanına sahip olamayan bizler, o günden beri Albay Abdülkerim Kırcı’nın tabancasından çıkan o “merminin tutuklusuyuz.” aslında!

Bu sözümü UNUTMAYIN!!.

Cenneti babasının tapulu malı sanan, Müslüman kanıyla abdest alanlar ise KATİLİDİR!!.

O günü asla unutmuyorum. Başbakanın kadrolu gazetecisi(!) Mustafa KARA-ALİOĞLU bu intihar için aynen şu yorumu yaptı:

“Tutuklanacağını anladığı için intihar etmiştir.”

Vicdanı olmayanın dini olur mu?

Bu adamlar yıllarca zenci geçindi. Mazlumu oynadı. 28 Şubat süreci üzerinden ağlaya ağlaya bir hal oldular. Biz de hallerine bakınca “güç ellerine geçerse adil olurlar” sandık. Oysa şimdi onlar Obama, Rice kadar, hatta daha fazla beyaz ve zalimler.

Biz o cinayetleri ve vicdanı olmayanların saldırılarını seyrederek bu günlere geldik.


HİLMİ ÖZKÖK MESELESİ

Hilmi Özkök nihayet teşrif etti. Darbe iddiaları için tanık olarak dinlendi.

AKP iktidara geldiğinde; kendisi dahil, komutanlar rahatsız olmuş(!)..

E, olmuşta ne olmuş?

Kasaptaki ete soğan doğramamış(!)..

Değerli okur, bugün sizlere bambaşka bir yorum getireceğim. Belki bazılarının ezberi bozulur.

Osmanlı döneminde “Millet-i Sadıka”, sadık millet denilen Ermeniler isyan ettirildi. Erkeksiz ve silahsız Müslümanları kesmeye başlayan Ermenilerin ihaneti sonunda kendilerine döndü. Yerlerinden, yurtlarından oldular. Şimdi sözde soykırım safsatası ile taciz ediliyoruz.

Günümüzde ise bir kısım Kürtler, gizli Ermeniler ile birliktelik kurarak Türk Devleti’ne karşı kanlı eylemlerini sürdürüyor.

Her iki kalkışma da ülkemiz üzerinde emelleri olan devletler tarafından kurgulanıyor. Türkler basiretsiz yöneticiler nedeniyle bu kurguların sadece karşı OYUNCUSU olabiliyor.

Siz oyun kuran, en azından oyunbozan stratejiler geliştiremiyorsanız, oyun kuranların sizi katil, katilleri mazlum göstermesi kaçınılmazdır.

Özkök’ün tanıklığından anladığımız şudur:

Türk Devletini geliştirmek, büyütmek, tehlikelerden korumak, yaşatmakla görevli kurumlar, oyun kurmaktan acizdir. Kurulan oyunların karşı oyuncusu olmaktan başka bir kabiliyetleri yoktur.

AKP iktidar olunca “rahatsız” olmuşlar(!)..

Sonra?

Sonra Amerika Irak’a saldırdı ve Türkiye’den cephe ülkesi olması istendi. 1 Mart Teskere pazarlıkları ve dayatması yapıldı.

O günleri hatırlıyorum. AKP acemi ve kıvranıyor. Ordu’dan çekiniyor. Ordu ne yaptı? AKP Hükümetinin kıvranmasını zevkle seyretti. Ve 1 Mart teskeresi milli hücrelerini henüz Soroslara tam anlamı ile teslim etmemiş meclis tarafından reddedildi.

İşte Ordu iradeyi o gün AKP’ye teslim etti.

AKP Hükümeti Ordu ve iç dinamiklerden korkarak kendini dış güçlere teslim etti.

Bakınız; bir büyük dalga geliyorsa, o dalgaya karşı durmak ölüm demektir. Oysa o dalga yönünde bir proje geliştirirseniz, dalganın enerjisini siz kullanabilirsiniz.

Ordu 28 Şubat sürecinde iktidar olanlara karşı yanlış bir yol izleyerek AKP siyasetinin büyük bir dalga ile gelmesine yol açtı. Oysa halka rağmen yapılacak hiçbir proje başarı getirmez. Tam tersine zıddını güçlendirir. Öyle de oldu. Halk 28 Şubat Post Modern Darbesinin kendisine karşı yapıldığını düşündü. 28 Şubat sürecinden sonra gelen iktidar döneminde yapılan büyük banka ve diğer soygunlar ise, bu müdahaleyi toplum vicdanında mahkum etti.

Biz yazarlar, gazeteciler, aydınlar eleştiririz. Geldikleri kök ve söylemleri nedeniyle ötekileştirebiliriz. Çünkü biz olanı yorumlarız. Okuyan karar verir.

Bu ülkeyi korumakla görevli kurumlar bizlerin yaptığı, söylediği eleştirilerden daha fazla bir şey yapamıyor ise “ki öyle olduğu görülüyor”, bu ülkeyi elimizde tutamayız.

Ülkeyi korumakla görevli kurumlar; yaşadıkları ülkenin toplum yapısını, zayıf noktalarını tespit ederek neden ve sonuç ilişkisine göre bir proje geliştirmek zorundadır. Hem de A ve B planı olacak şekilde.

(ABD+İngiliz+İsrail) ve diğer istihbarat örgütleri ülkemizin bütün zaaflarını, zayıf noktalarını tespit edebiliyor, elindeki verilere göre ülkemiz insanı üzerinde çalışabiliyor da, siz kendi ülkeniz insanının zayıf noktalarını değerlendirmek yerine Genelkurmay’da oturup “bazen toplanır, düşündüklerinizi söylersiniz” öyle mi?

Biz de söylüyoruz düşündüklerimizi. Düşündüklerimizi söylemek için Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları olmamız gerekmiyor.

İşte bu öngörüsüzlükleriniz toplattı bu orduyu.

AKP bu ülkenin içindeki halk tarafından büyük bir dalga ile geldi. Kurumlar bu dalgaya karşı durup ülkeyi bu günkü noktaya sürükleyeceklerine, “dalgakıran” vazifesi görecek karşı projeler üretmeli; zıtlaşmadan, dışarıda hazır bekleyen küresel şirketlerin kucağına itelemeden kendiniz yönetmeliydiniz.

İnatlaşmanın bize getirisi ne oldu?

Baba baskısından kaçan kızlar gibi iç dinamiklerden korkarak yabancı devletlerin şefkatli(!) kollarına sığınan bir siyaset.

Yapılarının buna çok müsait olduğunu, zaten mandacı bir kültürden geldiklerini göremediniz mi?

Sonuç:

“İç ve dış baskı kıskacında, hırs ve öfkesi, korkuları arasında kalarak Deli İbrahim tadında bir sultan…”

Bir de;

Baskı korkusuyla baba evinden kaçarak Rothschild Hanedanlığı kucağına düşenlerin, Ortadoğu’nun ortasına bıraktığı bir PİÇ silueti!!.

Yahudi-Kürt devleti..

Yani; Büyük İsrail…

Ülkemiz yararına hiçbir strateji geliştiremeyenlerin, Ortadoğu cehenneminden çıkabilecek projesi de yoktur!!.

Tarih sizi günlük kaygılarınızla, havanda su döven yorumlarınızla yazmayacak. Tarih sizin kumanda ettiğiniz gemiyi Limana sağ salim getirip getiremediğinizle ilgili yargılayacak.

Bu millet kendi oyununu kendi yazmadıkça, yazılan oyunlarda figüran olmaktan kurtulmadıkça, küresel şirketlerin kullanımında olan NATO’dan çıkmadıkça, vatan evlatları şehit olmaya devam edecektir.

DİN konusunda komplekslerden kurtulup, ARAP-EMEVİ geleneksel din algısını yıkıp, KURAN dinini öğretmedikçe; Fetullahlar, AKP siyaseti, Şeyh Sait ihaneti yaşanmaya devam edecektir.

Cehalet din sanıldığı sürece;

Erdoğan+Fetullah+Gül: VATAN

Diyebilen gafiller, “cenneti babasından kalan miras, Allah’ın adaletini Beşiktaş Yargısı sanan zalim ve şirk ehli” daima olacaktır.

Bütün yazdıklarımdan ve yazıyı uzatmamak adına yazamadıklarımdan vardığımız sonuç:

Bu meclisin ülkemiz yararına 1919 yılındaki Meclis-i Mebusan’dan farklı bir işlevi kalmamıştır. Ülkemizi düşünenler önce bu durumu idrak etmelidir.

Diğer bütün kurumlar da 1919 şartlarındaki durumlarına evrilmiştir.

Sadece MİT daha kötü durumdadır. O yıllarda kurulan istihbarat örgütleri milli idi. Oysa Oslo görüşmeleri MİT’in düştüğü durumu açıkça gösteriyor.

Bu günden sonra, vatanını seven her birey “Ben bir Mustafa Kemal’im” diye düşünecek, kimseden önderlik beklemeden bulunduğu beldede vatanını savunacak şartları oluşturmak için elinden geleni yapacaktır.

Türk Milleti’nin vatanını, onuru, dinini, namusunu savunma hakkı doğmuştur!. Bu hak MEŞRU bir haktır!.

Ve biz başaracağız.


Sözü bağlarsak:

“Felaketlerde Ümitsizliği, Başarılarda Gururu Yenmek Gerekir”. (Mustafa Kemâl ATATÜRK)

Zahide UÇAR, 6 Ağustos 2012
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Re: Mutlu Musunuz Bugün? / Zahide UÇAR

İletigönderen zuhal's » Pzt Ağu 06, 2012 20:37

Yüreğinize, kaleminize sağlık Sayın Zahide Uçar. Her geçen gün sizler gibi yazarlarımızın yazılarını sabırsızlıkla bekler oldum. Yazılarınızı okuyunca adeta yüreğim aydınlanmanın verdiği duygu ile ferahlıyor, içime umut tohumları serpiliyor. Yazılarınızı her ne kadar etrafımdaki insanlara da ulaştırıp okumalarını sağlamaya çalışsamda cehalet had safhada, Allah yardımcımız olsun...
Kullanıcı küçük betizi
zuhal's
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Ağu 06, 2012 20:29


Şu dizine dön: Zahide UÇAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x