Neredeen nereye! (18 Mart 1915 - 18 Mart 2007)

Genel & Güncel Konular

Neredeen nereye! (18 Mart 1915 - 18 Mart 2007)

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Mar 18, 2007 0:41

Neredeen nereye!

Resim


Düşman, 18 Mart 1915’te topu, tüfeği ve bombasıyla gerçekleştiremediği işgali şimdi, AB kriteriyle yapıyor

Mustafa Kemal, o günü anlatıyor: Bombasırtı harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan hadisedir. Siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor...

AB teslimiyetçileri, bu günü anlatıyor: Bize emredilen kriterleri uygularsak ekonomi düzelecek, enflasyon düşecek. Bazı hallerde egemenliği devredebiliriz. BOP eşbaşkanıyız. Ne notası veriyorsun, müzik notası mı? Eyaletlere bölünün. Kemalizmi unutun, Atatürk’ün fotoğralarını indirin...

* 92 yıl önce
Çanakkale’de egemenlik uğrunda can verildi
kan döküldü

* 92 yıl sonra Roma’da egemenliği Avrupa ile
paylaşan imza atıldı

Müzakereci değil, mücadeleci kemiği...

Çanakkale destanının sırrı, işte bu kemiğe saplanmış mermide saklı. AB karşısında eğilmedi. Müzakereyi değil, namusuyla vuruşarak toprağa düşmeyi seçti...


Türk ordusu
destan yazdı

Çanakkale’de, 18 Mart 1915’te tarihin en kanlı savaşlarından birinde, bugün Avrupa Birliği’nin kurucu ortaklarından olan emperyalistlere karşı kahramanlık destanı yazdık. Yurdumuzu işgal etmek için Boğaz’ı geçmeye çalışan İngiltere ve Fransa topuyla, tüfeğiyle, bombasıyla saldırdı...

253 bin şehit
Ancak karşılarında adeta etten duvar ören kahraman Türk askerinin mücadelesiyle bozguna uğrayan Avrupalı emperyalistler, Çanakkale’yi geçemeyeceklerini anlayınca geldikleri gibi gittiler... Türk ordusundan çoğu öğrenim yaşında tam 253.000 subay, er ve erbaş şehit oldu...


Üsteğmen Zahid’in
ailesine vasiyeti

“Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz. Bilirsin, her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasib etti ise, benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde, elbette, ruhlarımızı da birbirine kavuşturur. Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu. Ancak, sana bir vasiyetim var:
Birincisi benim için kat’iyyen ağlama...
İkincisi, eşyamın listesi ilişikte. Bunları sat, ele geçecek paradan ”mihr-i muaccel“ ve ”mihr-i müeccel“ ini al, üst tarafı ile bana bir mevlüt okut. Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma...”
Ayrıca üsteğmenin mektubunun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar. Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.
(* Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid, 9 Ocak 1916’da şehit düştü.)


***

Adım adım savaşa doğru
1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin en başarılı olduğu cephe Çanakkale Cephesidir. Dünya tarihinin en kanlı savaşı bu cephede cereyan etmiştir. İngiltere ve Fransa, müttefikleri Rusya’yla birleşerek savaşın seyrini lehlerine çevirmek istiyordu. İtilaf Devletleri Osmanlı Devletini saf dışı bırakmak, Rus Ordusuna gerekli askeri yardımı ve malzemeyi en hızlı bir şekilde ulaştırmak, Kafkasya Cephesinde bunalan Rusya’yı rahatlatmak ve Türk Ordusu’nun geri çekilmesini sağlamak için Çanakkale Boğazına harekat düzenlediler. İngiliz ve Fransız savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı’ndan geçişlerine 18 Mart 1915’te başarıyla karşı konuldu. İtilaf Devletleri donanması ağır kayıplar verince, Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarıp kara muhaberelerini başlattılar. 25 Nisan 1915’te Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta ettiği birlik Conkbayırı’nda durdurdu. Bu başarı üzerine, Mustafa Kemal albaylığa yükseltildi. General Harrington komutasındaki İngiliz birlikleri 6-7 Ağustos 1915’te tekrar taarruz etti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal, 9-10 Ağustos 1915’te 1. Anafartalar Zaferi’ni kazandı Bu zaferi, 17 Ağustosta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta 2. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşı’na katılan Türk Ordusu’ndan, çoğu öğrenim çağında 253.000 subay, er ve erbaş şehit oldu. Çanakkale’nin geçilemeyeceğini anlayan İngiliz ve Fransızlar da, arkalarında Türkler kadar kayıp bıraktılar. 19/20 Aralık 1915’te Anafartalar ve Arıburnu’ndan, 8-9 Ocak 1916’da Seddülbahir’den kesin olarak çekildiler.


VE ATATÜRK ANLATIYOR:

Saat tam 04:30’da
kıyamet kopmuştu


10 Ağustos 1915 Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20 bin kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım. Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu. Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yb. Servet Bey’den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece yani 10 Ağustos günü beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler. Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.”


Şehit olmak
için yarıştılar

‘Bombasırtı Olayı ( 14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına şehit düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz. Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok, okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiç bir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.’


***

Günün Tarihi 18 Mart 1915

Yenilmez donanma
Boğaz’a gömüldü

Çanakkale Savaşları, yüzyılımızın en büyük savaşlarından birisidir. Bu savaş, büyük bir deniz filosu ile kara birlikleri arasında gerçekleşmişti. 18 Mart tarihinden sonra çarpışmalar, uzun süreli, korkunç bir kara savaşı şeklinde devam etti. Bu süre içinde 500.000 den fazla asker kaybedildi... Fakat Müttefik Kuvvetleri Çanakkale Bogazı’nı geçemediler... Birinci Dünya Savaşı’nı galip bitirmek isteyen düşman devletler, gemileriyle Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u almak istiyorlardı.

Osmanlı ordusu, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Çanakkale Boğazı’nda aylar süren bir dizi deniz ve kara savaşı yaparak emperyalist güçlerin bu emellerine geçit vermedi. 18 Mart 1915’te Mehmetçik, vatanını ele geçirmek isteyen düşmanı Çanakkale Boğazının karanlık sularına gömdü.
Fikir babası İngiliz...
Deniz Savaşının fikir babası Winston Churchill’in planı; Boğazları donanma ile geçerek Osmanlıyı savaştan saf dışı bırakmak aynı zamanda Bolşeviklerin baskı uyguladıkları Rus Çarına yardım etmekti. Chuchill’in bu planı Akdeniz filo komutanı Amiral Carden de destek bulunca plan İngiliz parlamentosundan geçti. Zamanın en ileri teknolojisine sahip olan İngiliz donanması tarihinde hiçbir yenilgi almamıştı. Fransa’nın desteği ile dünyanın en büyük donanmasını oluşturuyordu. Bu donanmaya yenilmez armada ismi takılmıştı.

Boğaza ağlar gerildi
Osmanlı ordusu ise Boğazı savunmak için Almanlara mayın döşetmişti. Bu mayınlar genişliği 1,5 km ile Boğazın en dar yeri olan Soğandere-Dardanos önlerinden güneye doğru sıralıydı. 10 mayın hattı kurulmuştu. Bu hatlarda toplam 225 mayın bulunmaktaydı. Kıyılarda bu hatları koruyacak gizli obüs bataryaları hazırlanmıştı. Savunma temelde topçu bataryalarına dayanmaktaydı. Bu toplardan çoğu oldukça eskiydi. En iyilerinin bile atış menzili 7-8 km civarındaydı. Boğazın girişinde Rumeli’de Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları, Anadolu’da Kumkale ve Orhaniye tabyaları bulunuyordu. Anadolu yakasında Kepez Burnu’na, Rumeli’de ise Kilitbahir’e kadar topçu savunmasını ağırlıklı olarak seyyar tabyalar (havanlar, toplar, obüsler) üstlenmişti. Kepez altında Dardanos sabit tabyası Kepez’den sonra iki yakada Mecidiye ve Hamidiye tabyaları, Kilitbahir, Namazgâh ve Havuzlar tabyaları bulunuyordu. Ayrıca denizaltılar için Boğaza ağlar gerilmişti.

Savaş başlıyor
3 Kasım 1915 tarihinde 28 gemilik İngiliz-Fransız filosundan ilk atışı Cornwallis adlı zırhlı yaptı. 28 gemi Boğazın dış tabyalarını 17 dakika süren top ateşine tuttu. Bu bombardıman sırasında Seddülbahir tabyası büyük hasar gördü. 19 Şubat günü çeşitli sayıda gemiyle bombardıman başladı. Osmanlı topları menzilleri kısa olduğu için karşılık veremiyordu. Ancak saat 12.00’den sonra gemiler kıyıya yaklaşarak 7 km’den ateşe başlayınca bataryalar karşılık vermeye başladı. Gemilerden ikisi hasar aldı. Amiral Carden saat 17.30’da geri çekilme emri verdi. Bozan hava sebebiyle 25 Şubat’a kadar saldırı olmadı. 25 Şubat günü dış tabyalar tahrip edildi. 18 Mart’a kadar geçen sürede Rumeli yakasında Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edildi. 17 Mart’ta Amiral Carden sinirleri bozulduğu için görevden ayrıldı yerine Amiral De Robeck atandı. 18 Mart günü bir saldırı planlandı. Bu plana göre 3 filo oluşturularak;

1. Filo: Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson, Inflexible

2. Filo: Albion, Swiftsure, Magestic, Ocean, Cornwallis, Irresistible, Vangeance, Canopius, Prince George

3. Filo (Fransızlar): Bouvet, Gaulois, Suffren, Charlmagne ve bu filoların iki hat oluşturarak kıyıları bombardıman altında tutmaları ve bu sırada da mayın temizleyicilerin çalışması planlandı. 18 Marttan önce mayın tarama gemileri yoğun faaliyet göstererek mayınların bir bölümünü toplamışlardı. Ancak Mesudiye-Soğanlıdere hattından Çimenlik e kadar olan bölge mayından temizlenemedi. Bu arada 17 yi 18 Marta bağlayan gece Nusrat Mayın Gemisi Karanlık Liman’ın kuzeyine 26 mayından oluşan bir mayın hattı dökmeyi başardı

Büyük harekat
18 Mart 1915 sabahı saat 10.30’da Agamemnon komutanlığında 1. filo, A hattını oluşturarak ve arkadan 2. filoca desteklenerek Boğaza girdi. 11.00’den itibaren yaklaşık 13.000 metreden tabyaları topa tuttu. Toplam 506 topa karşılık savunmada sadece 150 top vardı. Menzili yetmediği için tabyalardan karşılık verilemedi. Filo biraz daha ilerledi ve tabyaların özellikle de hareketlilerin menziline girdiğinde karşı ateş başladı, Agamemnon ve Inflexible yara aldı. Donanmanın ateşi yoğun olmasına karşın isabetli değildi çünkü, çeşitli yanıltma yöntemleri ve yer değişimi uygulanıyordu. Bu aşamada Kepez den karşıya olan ilk mayın hattının temizlenmesi planlanmasına rağmen buraya yanaşılamadı bile. Saat 12.30’da 3.filo (Fransız) B hattı öndeki gemilere yaklaşarak kıyılara ateş açtı. A hattının iki yanından geçerek ön hattı oluşturdular. Bu arada tabyalardan ateş devam ediyordu ayrıca gemiler ilerleyerek Çanakkale ve Kilitbahir tabyalarının da menziline girmiş, ateş altında kalmışlardı. Saat 14.00 civarında

Türk tabyalarının ateşi biraz azaldığı için Amiral Robeck 2. filonun gelerek en öndeki 3. filo gemileri ile yer değiştirmesini istedi. Bu manevra esnasında Erenköy körfezine giren gemiler Nusrat’ın mayınlarına çarptılar.

Ağır ağır dibi boyladı
Bouvet mayına çarparak 10 dakika içinde sulara gömüldü. Yardıma giden Ocean ve Irresistible mayın ve top yarası alarak terk edildi, mürettebatları diğer gemilerce kurtarıldı. Gaulois, Suffren, Agamemnon ağır hasar almış, Charlemagne da hafif yaralanmıştı. İlk mayın hatlarına bile erişemeden, dış savunma hattı düzeyini bile hizalayamadan bu hale düşen Birleşik Donanma büyük bir panik yaşadı ve saat 17.45’te De Robeck geri çekilme emri verdi. Donanma hızla Boğazı terkederek Bozcaada’ya doğru çekildi. Irresistible ve Ocean da gece çökerken battılar. 6 saat 45 dakika süren bombardıman sonucu iki İngiliz, bir Fransız zırhlısı battı, Bir İngiliz, iki Fransız zırhlısı ağır yara aldı, üç gemi karaya oturdu. Osmanlı tarafındaki zaiyat ise kırkdört şehit, yetmiş yaralı, sekiz top idi.

Ağları aşabilen bazı, İngiliz denizaltıları İstanbul’a kadar gittiler ve ikmal gemilerini batırdılar. 30 Ekim de Fransız Turquoise denizaltısı Türk onbaşı Müstecip tarafından vuruldu ve denizaltı Müstecip’in adı ile Türk donanmasına katıldı. 15 Ocak da Fransız Safir denizaltısı batırıldı, 26 Temmuz da yine bir Fransız denizaltısı Mariotte karaya oturdu ve ele geçirildi. 13 Mayıs’ta Muavenet-i Milliye harp gemisi Boğazdan çıkıp Morto koyunda bir baskınla Goliath muhribini torpil atışıyla batırdı.

Nusrat Mayın Gemisi
Nusrat Mayın Gemisi, Albay Cevat tarafından yönlendirilerek Boğazın çeşitli kısımlarına mayınlar döşedi. Albay Cevat bir gözlem yapmış ve İngiliz gemilerinin Boğazdan girip kıyıları bombaladıktan sonra Karanlık Liman denilen yerden çıktıklarını belirlemişti. Bunun üzerine Nusrat bu limana 26 adet mayını bulunmaması için ters döşedi. Nitekim İngilizler bu mayınları bulamamış ve İngiliz donanmasının en büyük gemilerinden iki tanesi batmış ve iki tanesi de ağır hasar alarak iş göremez hale gelmiştir. Bu savaşın kaderini ve gidişatını etkileyen ve İtilâf Devletlerini deniz harekatından caydıran en büyük etken olmuştur.


DUR YOLCU

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
İstiklal uğruna, namus yolunda,
Can veren Mehmet’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele
Son vatan parçası geçerken ele
Mehmet’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.


* Necmettin HALİL ONAN


Atatürk diyor ki
“Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın bağrında bulunuyorsunuz. Huzur ve barış içinde uyuyun. Sizler Meh
metçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını bu savaşa gönderen analar, goz yaslarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır... Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra,
artık bizim çocuklarımız olmuşlardır..”

***

Çanakkale hainlere
ders olsun


Bahçeli: Türk milletinin gücünü imtihan etmeye kalkışan ihanet odakları nasıl bir sonuçla karşı karşıya olduklarını bilmelidir

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 18 Mart Çanakkale Zaferini Kutlama ve Şehitler Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, tarihi, şan ve şerefle dolu büyük Türk miletinin vatan sevgisinin, şehadetle imtihan olduğu zaferin yıldönümününü kutlamanın gurur ve mutluluğunu yaşadıklarını belirtti. Bahçeli, “Tarihte eşine rastlanmayan bu büyük destan, yaklaşık 850 sene süren fetihler ile üç kıtada hükümran olan atalarımızın, yıllar süren bir çekilmenin ardından, başlattığı Anadolu’yu savunma ve vatan ilan etme savaşıdır.” diyerek şunları kaydetti: “Bu zafer aynı zamanda aziz milletimizin, varlığına yönelmiş ve sabır sınırlarını zorlayan tehditler için neleri göze alıp, nasıl başarabileceğimizin emsalsiz bir örneğidir. Bugün de başka yönleri ile büyük bir tehdit olarak ortaya çıkan emperyalizme karşı mücadelede, aziz milletimizin ihtiyacı olan kudret ve ilhamın eşi bulunmaz kaynağı Çanakkale Ruhunun muhteşem anlamında saklıdır. Çanakkale dirilişi, Türklüğü küçümseyen, onuruna ve kutsallarına el ve dil uzatmaya yeltenen, Türk milletinin gücünü imtihan etmeye kalkışan bugünkü ihanet odaklarını nasıl bir sonucun beklediğini anlamaları açısından, ders almaları gereken tarihi bir ibret ve ihtar vesikasıdır.”

Cumhuriyeti koruyacağız

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer
“Şehit ve gazilerimizin emanetine aynı ruhla sahip çıkmalıyız”
dedi.

Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü dolayısıyla mesaj yayınlayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Çanakkale Savaşlarının, siyasal ve askeri sonuçlarıyla, Türk Ulusu’nun yazgısını ve tarihin akışını değiştirdiğine dikkat çekti. Türk Ulusunun, Kurtuluş Savaşı sırasında O’nun çevresinde birleştiğini anlatan Sezer, şöyle dedi: “Atatürk’e inanmanın ve güvenmenin ulusumuz için en büyük ödülü, bağımsız yurt toprakları üzerinde kurulan laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Atalarımızın, bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüzün simgesi, şehitlerimizin ve gazilerimizin emaneti olan güzel yurdumuzu ve Cumhuriyetimizi aynı ruh ve anlayışla korumak temel sorumluluğumuzdur.”

Erkan Mumcu
Kimsenin önünde eğilmedik

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, “Bir hilal uğruna batan güneşlerin aydınlığı, geleceğimize ışık olmaya ve bize ilham vermeye devam edecektir” dediği mesajında şehitlerin şöyle seslendiğini kaydetti: “Biz, bağımsızlık ve istiklal için hiç kimsenin ve hiçbir iradenin önünde eğilmedik. Sizin istiklaliniz için eğilmedik. Sizden isteğimiz, can verdiğimiz ulu çınarı beslemenizdir.”

Mehmet Ağar
İşbirlikçiler dikkate almalı

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Mehmetçik’in iman dolu göğsüyle zafere ulaştığına dikkat çekerek şöyle devam etti: “Ne yazık ki, bu ders alınacak büyük zafer ortada dururken, siyasi iktidarın teslimiyetçi tutumundan cesaret alan bazı dış güçler ve onların içimizdeki iş birlikçileri, Türkiye’yi bölme haritaları yayınlamakta ve devletimizi tehdit etme cüretini gösterme gafletine düşmektedirler.”


Zeki Sezer
Bölücülere asla geçit verilmemeli

“Çanakkale geçilmez” sözünü anımsatan DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Türk ulusunun, bugün de bölücülere ve Türkiye’yi güçsüz bırakmak isteyenlere asla geçit vermeyeceğinin altını çizdi. AKP politikalarını da eleştiren Sezer, “Ne yazık ki, içeride ve dışarıda ulusal çıkarları korumakta yetersizlik gösteren siyasi iktidar tam bir aymazlık içindedir” şeklinde açıklamada bulundu.

Kaynak
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen TheBradva » Pzr Mar 18, 2007 16:02

Türk-Kan, emeğine sağlık sayın moderatörüm...
Kullanıcı küçük betizi
TheBradva
Üye
Üye
 
İletiler: 62
Kayıt: Çrş Şub 21, 2007 19:04

İletigönderen Sema » Pzt Mar 19, 2007 0:27

Resim




"Henüz 13 yaşında bir küçük delikanlı... Fotoğrafın üzerinde bir not... "Gönüllü Bombacı" Başka bir bilgi düşülmemiş... Duruşuyla,kararlığıyla, gözlerinden okunan özgüveniyle "Gönüllü Bombacı"... Ne yapmıştı da ona bu sıfatı layık görmüşlerdi?"

[img]http://img266.imageshack.us/img266/9619/anakkalebombacsza7.jpg[/img]


Türk-Kan Bu güzel paylaşım için sağol..
Bizi öldürmedikçe bizim kafamızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız inkılap ve ilerleme bir an bile durmayacaktır....
Kullanıcı küçük betizi
Sema
Üye
Üye
 
İletiler: 710
Kayıt: Çrş Şub 21, 2007 18:03
Konum: Istanbul

İletigönderen Ram » Pzt Mar 19, 2007 0:41

Teşekkürler Türk-Kan, teşekkürler...
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x