NEVRUZ KIZ

NEVRUZ KIZ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Mar 18, 2016 12:04

NEVRUZ KIZ (Bilmece Bildirmece)


“Kapıdan girdim hayladım, / Bir elmayı kırk kişiye payladım.”

Bilmecenin yanıtıyla “selam” diyelim, yalancının mumunu yatsıya varmadan söndürelim:

“Yapılmamış duvarda, / Doğmamış kız oturur.
Ekilmemiş bostanı / Yolma diye bağırır.”


“Yalan!” Bunların her yaptığı yalan. Televizyona çıkarmışlar. Kızın adı Nevruz. Takma adıdır Nevruz, bugünlere denk getirildiğine, bu kızla oyun oynadıklarına, toplumla böyle adice alay ettiklerine göre... Hem her yaptıkları sahte olduktan sonra, adları da takma olmuş ne çıkar?

Nevruz, Farsçada yeni gün demek. İlkbaharın, yeni yılın başlangıcı. 22 Mart’ta kutlanan gün.

Bizim bölücüler, neye benim diyorlarsa gariptir hepsi çalma. Dedikleri yalan üstüne yalan!..

"Kandilde var, mumda yok, / Mendilde var, çulda yok.”

Aynı böyle, ortada bir “dil” yok! Bölücü bunlar, adları üstünde ama bölme işlemi için bir dil bulmaları gerek. Dilleri yok, Farsçadan, şuncadan buncadan çal çırp topla doldur, ekle çıkar... Kaç çeşit ağzı tek say, bu ağızlar birbirini anlamazmış, birbirleriyle konuşamazlarmış, sonra bu ağızlar kültür dili değilmiş, yalnızca konuşmaya yararmış, ne gam... Nasılsa arkanızda duran, sizin sayenizde ülkemize el koymayı düşleyen dış düşmanlar, size atılan çerle çöple, sizin artıklarınızla beslenen, ciğeri beş para etmez vatan hainleri ülkemizde sürüyle...

Türkçeden ayrılık numarasını da İngiliz’in verdiği üç virüslü sesle yap. Bir kaç sesin tepesine de inceltme imi koy, olsun sana bir çalıntı alfabe. Bundan sonrası kolay, her adı, her lafı örümcek bacağı gibi çiziklerle incelt babam incelt, çift ve’leri, iks’leri, kû’ları kullan anam kullan...

Kendine renk ara çul boyamaya, hepsini Türk tarihinden, eski Türk devletlerinden kaçır, olsun teröristin kanlı çaputu. Hangi renk, nasıl, ne yaptın da senin oluyorsa... Tarihsel kimlik ara, yine bula bula Selçuklu’dan, bir Türk savaşçısı, dili Türkçe devlet kurucusu bul, Türk değil diye kandır milleti, Selahattin Eyyubi’yi çal tarih kayıtlarından, benim de. Bir iki de kem küm eden soytarı tut konuşturt, olsun bitsin... Sanki deyince olacak. Olsun, sizde bu kafa varken hırsızlığa da alışmışken kim dur diyecek! Akla gelen her yere o adı, sana yardım etsinler, tak, taktırt, bununla da övün. Lider dediğin zaten on binlerin kanının dökülmesinin sorumlusu adi katil, adada hapiste yata yata büyüyor... Çirkin kıral dediğiniz bölücü baş artistiniz yargıç katili. Hapisten Fransa’ya kaçırılmış. Şarkıcı Ahmet Kaya’nız şerefsizlerin ülkesi demiş vatana, sizin için ne fark eder ki, yine baştacınız yine kahramanınız...

Çadır kurup andıklarınız, başsağlığı kabul ettikleriniz, bağlılık yemini ettikleriniz, zaten eli kanlılar, acımasız, beyinsiz, güdülen zavallılar, kan dökücüler, uyuşturulup kendini patlatırken canlar alan insanlık ve din düşmanı katiller...

E... bula toplaya, çala çırpa bir şeyler kotardınız, bayramsız olur mu? Haydi buldukları bayram da yine çalıntı: "Nevruz."

Orta Asya Türk cumhuriyetlerinin bayramı, oldu bölücünün bayramı. Bir şeyiniz de varsa kendinizden olsun, yok!

“Karanlık derenin kurdu, / Vurdu kapıyı kırdı, / Biri içeri girdi, / İkisi kapıda durdu.”

“Hırsızlık” her yanda. "Hırsız", hepiniz hırsızsınız... Oyuncusunuz... Maskelisiniz...

Nevruz kızın oyunu tıpkı sizin oyununuz.

Herkes aptal, bir siz akıllı!

Toplumu uyutma, uyuşturma, “hipnozlama” okulu imiş öyle diyorlar bu evlilik yayınlarına:

“Gittim bir eve ağlarlar, / Sordum neye ağlarlar, / İpsiz adamı bağlarlar.”

Yani, nikahlarlar. Kendi kendine nikahlanamayanlar, aklı buna yetmeyenler, gözlerini ancak toprak doyuracak olanlar çıkıyorlar ekrana.

“Buradan attım iğneyi, / Dolaştı geldi dünyayı.”

Nedir bu, diye sorulsa, bu bilmeceye "gönül" yanıtını nasıl verirler? Çıkarcıların, paragözlerin gönlü katran karası...

Çöpçatanın adı Esra Erol. İkide bir, bunu, suratı anlamsız kızı sahneye alıyorlarmış. Bir özelliği kapanması. Baştan ayağa kara, sarılmış sarmalanmış. Bu tiplerin cıvıklığı toplumu daha bir hoş ediyor olmalı. Sunucu Avrupalı pozunda. Çıkardığı Nevruz ortaçağdan günümüze sıçramış... Sanırsınız hiç evden dışarı çıkmamış, hanım hanımcık...

“ Nine, var getir, vermezlerse yalvar getir, / Koklanmamış gül, yarılmamış nar getir.”

“Gelin” getirecekler bu kızı ama nasıl?

Bir önceki yayından kovdukları kızı, ilgi çekti diye yeniden çıkarmışlar. Bu kez numara başka. Zavallıyı bir iyice kullanacaklar. Bir insana taptıracaklar, resmini öptürüp alına koyduracaklar. Kime tapındıracaklar: “Mucuk mucuk” şarkısının şarkıcısına. Tarkan’a. Tüm değerler yerle bir olacak, kul kulun eteğini öpecek, gözler alışacak ki, istenilen kara düzen, çarpık düzen gelebilsin, aşağılanmaya alışılsın, değersiz ne varsa algılara yerleşsin, silsin süpürsün ortalığı, insanlığı götürsün... Hem de bunu tutucu dediğimiz kesime, kapalı giyimliye yaptıracaklar; bir kız, evlenmek, damat bulmak için meydana çıkmış bir kız, ünlü bir erkeği sevdiğini orta yerde haykıracak, resminin bulunduğu eşyayı öpecek... Sonra alnına sürecek...

Dizlerinin üstüne çöküyor Nevruz. İbadet eder gibi. Elinde verilen müzik CeDe’si. Bu andan sonraki muhabbet insanı kusturmazsa başka hiç bir şey kusturamaz:

“Ay kıyamam sana ya!”

“Ben onu çok seviyorum. Görmek istiyorum ya! Yeter!”

“Ben de çok seviyorum. Ben de görmek istiyorum.”

Sonra kıza CD uzatılıyor.

“Bu son albümü. Bir şarkı seç. Talibin Nihat Bey getirmiş.” Talimat veriyor dışarıya: “Talibi beklesin.” Kıza: “ Çay içer misin?”

Kız kendinden geçmiş. Sayıklar gibi:

“Niye getirmiş bunu! İsmini çok beğendim. “Ahde vefa” Ben sanat müziğini çok seviyorum ama ismini çok beğendim: “Ahde vefa!”

Ahd, Farsça sözleşme, antlaşma demek. Vefa, Arapça, sözde durma. Bu iki eski sözü birleştirmişler, olmuş “ahde vefa.”

Nevruz bu sözü pek beğenmiş. Nesini beğenmiş? Arapça- Farsça olmasını mı? Anlamını mı? Dinciler (dini kullananlar) bu sözü pek severler, ondan mı? Kendine verilen kaset reklamı göreviyle mi?

“Az gitti, uz gitti, dere tepe düz gitti / Altı ay bir güz gitti, / Uyanınca hep bitti...”

Keşke biz de uykuda olsaydık... Bütün bu yaşadıklarımız, ülkemizin durumu bir “düş” olsaydı...

Aklımızla bu kadar dalga geçilmese, bu kadar bölücü, yobaz, vatan yiyici hain bir arada olmayaydı... Sesleri bu kadar gür, bunlara karşın, bizler, böyle dağınık, şaşkın olmayaydık...

Bakın, ”Karanlık damda kalbur asılı!”

“Örümcek”, ağını böyle her yana örmüş... Örümceğin ağının ayırdında olsak... Televizyonları toptan karartsak...

“Ayağında bengi var, / Her tarafta cengi var.”

Sıraya konulduk, “Azrail”in bölgemizdeki çalacağı son kapısı ülkemizin kapısı...

“Karada bir gemi, / Başındadır yelkeni, / Nedir bunun dümeni? / Bil de göreyim seni...”

İşimiz aklımıza kaldı. Aklımızı iyi koruyalım. Örümceklere sardırmayalım...

(Nevruz’u, - Türk’ün bayramı - ulusça kutlayalım. 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ni genç kuşaklara bıkmadan anlatalım, unutturmayalım...)

Feza Tiryaki, 17 Mart 2016
En son Feza Tiryaki tarafından Cmt Mar 19, 2016 11:27 tarihinde düzenlendi, toplamda 2 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: NEVRUZ KIZ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Mar 19, 2016 0:03

Kardeşler (iktidarla-paraleli) birbirine girmiş. "Başörtüsünün(!) namusuymuş..."
Konu, yazıda söz ettiğim konu...
http://haber.sol.org.tr/medya/akit-atvn ... yor-149690
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x