Ölü Sevicilerden Kurtulmak

Ölü Sevicilerden Kurtulmak

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Kas 17, 2011 14:34

Ölü Sevicilerden Kurtulmak


Bir gün değil, birkaç saat kafamızı, kafamıza vuran darbelerden kurtarıp kendi kendimize düşünsek, kendimizi dinlesek, yüreğimize danışsak ölüsevicilerden kendimizi kurtarırdık…

Her yan bunlarla dolu.

Değerleri alt üst edenlerle, iyice bayağılaşan, değerleri yerlerde sürüyen, değerlerimizi çürüten ünsüzlerle, ünlülerle, yüreği milletine karşı sevgi duygularını kaybetmiş kimliksizlerle…

Dün Yılmaz Özdil, “Kaşif” adını verdiği bir yazı yazdı. Doğuşundan, aile fertlerinden başlayarak, katledilişine kadar bir subayımızın hizmetlerini anlattı. O bir sayfa yazıyı okuyan ve okuduğunu anlayan neler olduğunu, nerede olduğunu, neler yapıldığını o saat anlardı. Suçluyu, suçu da kendi aklıyla bulurdu.

Bir gizli kahramanımızı ölümünden sonra tanıdık. Böyle nice kahramanımızı bilmiyoruz. Bilmediğimiz nice değerimiz değerli olmalarının bedelini ödüyorlar…

Kaşif Kozinoğlu gibi bir kişiliğin, bir şerefli asker abidesinin onuru ayaklar altına alınarak böyle bir kişi dört duvar arasına kapatılıyor. Aylarca içerde tutuluyor. Silivri’de. Hadi üç beş gün zamana ihtiyacınız var, delil arayacaksınız, sebep uyduracaksınız bu yaptığınıza, delilsiz belgesiz içeri aldınız çünkü bu değerli kişileri. Ne beklediniz peki aylarca? Deliller mi değiştirilecekti? Kaçacak mıydı bu asker? Kaçacak olsa yurtdışı görevini bırakır koşa koşa çağrınıza gelir miydi?

Böyle aylar değil, yıllarca tutuklu tuttuklarınız ne suçu işlediler? Cinayet işlediler de yenisini işlemesinler diye mi tutuyorsunuz? Ergün Poyraz beşinci yıla girdi, tutuklu. Bir gazeteci. Madem yargılayacaksınız, suçu var diyorsunuz. Niye tutuklu peki? Delilleri mi değiştirecek beş yıl sonra.

Milletvekili adayı yapılıp seçilenlerin durumu ayrı. Arkalarında parti gücü var, ellerinden bir şey gelmiyor. Haberal dünyaca ünlü, arkasında dünyanın hekim kuruluşları olmalı, kimsenin elinden bir şey gelmiyor… Parti başkanları var, öğretim üyeleri, generaller… İleri yaşta kişiler tutuklu. Hiç suç işlememiş kişiler, şu suçu işledi denilemeyenler hayali bir örgüt adıyla suçlanıyorlar. Hem de suç işleyerek suçluyor onları suçlayanlar.

Ülkemizin halkına yani Türk milletine ait bir destanın adını terör örgütü adı diye geçiriyorlar dosyalarda, gazetelerde, her türlü yayında…

Kimse aldırmıyor. Bir yazar kılıklı yazmıştı geçen gün. Öyle vahim iddialar varmış ki bunlar hakkında (affedersiniz kişiye “bu” denmez,”bu” işaret zamiriyle bir kişiden söz edilmez ama bu yazar kılıklı böyle yazıyordu yazısında) yapılanlara itiraz edilemezmiş. İddianamedekiler doğruysa ne olacakmış? Suça bulaşmış olduğu sabit görülebilecek bir örgütve lideri varmış…( cümleye bakın) Beklenecekmiş… Görülecekmiş…


Zaten istese de kimsenin bir şey göreceği falan yok!

Onların yerine görenler var. Milleti bir güzel kafaya alanlar var. Yalanla dolanla, ıvırla zıvırla onları oyalayanlar var.

*
Çok değil bir gün televizyonlardan uzak kalabilsek…

O gün hiç yandaş, karındaş, kalleş gazete falan almasak… Dizi dedikleri abuklukları elimizin tersiye itsek… Vıcık vıcık yağcılık, şımarıklık yapılan, bizi kültürümüzden ayıran, Batı taklitçisi yapan, bizi bölen ayıran radyoları kapasak…

Gönül gözümüzü açsak…

Önce kendimize bir baksak, sonra çevremize…

Ölmüşüz de ruhumuz geri gelmiş gibi etrafımızı incelesek…

Neredeyiz, nereye gidiyoruz görsek…


Kadınlar silkinip kendine gelseler… Kendilerine kadın programı diye sunulan gereksiz bilgileri vermeyi marifet sayan adiliklere şaşsalar… Memleket ayaklarının altından kayarken bu gün ne giyelim, bu gün ne yiyelim diyen dedirtenlerin niyetini görebilseler…

Kim milyoner olmak istermiş? Kim isterse istesin, elin cebine girenden, hem de havadan kuş gibi giren paradan bana ne dese herkes bir anda. Kapasalar bu kanalları, bu yalan makinasını…

Kanuni’ymiş, haremiymiş…Bana ne bundan? Bana benim gerçek sultanlarımı anlatın dese izleyenler. Bana gönüllerin sultanlarını, yurdumuzu kurtaran büyük Türk’ü, büyük Türkleri, gazilerimizi, adsız şehitlerimizi, ilim bilim adamlarımızı, ülkemin kahramanlarını anlatın, bana destanlarımızı anlatın, bana isimsiz kahramanlarımızı anlatın, bana bizi anlatın deseler…

Artık kimse, topluma örnek olamayan, değil örnek olmak, kötü örnek olan, yaşayışlarıyla tiksinti veren, bataklıkta sürünen börtü böceği ünlü yapmasa, paraya boğmasalar böylelerini, yüzlerine bile bakmasalar…

Her hain yaptığının cezasını görse. Türklere iftira atan, sonrada dünya tarafından ödüllendirilen yazar bozuntularının adı bile anılmasa. Bu yaptıklarının suçunu çekseler… Atatürk’e ihanet edenler, Atatürk düşmanları toplum içine çıkamasa, savcılarımız davalar açsa bunlara, her kötülük yapan hesabını verse… Her kötülük edenin yaptıkları burnundan fitil fitil getirilse…

Toplum sanal kahramanların peşine düşmese. Gerçek mağdurlar varken Fatmagül dizilerine kitlenmeseler, sakız gibi uzayan konuları, ağızlarda sakız edip durmasalar… Bunlara bakıp duranlar şaşırsalar durumlarına, ne yapıyorum, ben deli miyim bunca derdimiz varken bunlarla vakit geçiriyorum, kafamı bunlara yoruyorum deseler…

Otuzlu yaşlardaki genç ustaya soruyorum:

“Memleketin durumuyla ilgileniyor musunuz? Neler oluyor?”

“Özür diledi Suriye. Özür yetmez! Cezasını verelim!” demez mi bana önceki gün bir usta. Genç, çalışkan, taştan ekmeğini çıkaran bir adam. Bakınca dünyanın akıllısıdır bu genç, şu bakışlara bak diye içinizden geçiriyorsunuz… Konuşturunca ise ölüsevicilerin eline düştüğünü anlıyorsunuz. Kendisi değil düşünen. Onu öyle düşündürüyorlar.

Artık bütün değerlerimiz ayaklar altında. Saldırı altında!..

Cumhuriyetimizde, Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünde bayrak törenleri yapamadık, marşlarımızı okuyamadık, Cumhuriyet konserleri düzenleyemedik ama vatan hainlerini anmayı unutmuyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa KemalAtatürk’ün Nutuk’ta, hem de Nutuk’un ilk sayfasında ülkemizin genel durumunu ve görünüşünü anlatırken, “ Padişah ve Halife görevinde bulunan Vahdettin soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta …” dediği Vahdettin’i anacakmış bu Meclis. Atatürk için çıkardığı idam fermanının yıldönümü kutlanacakmış... Tabii bunu doğrudan söyleyerek değil, dolaylı olarak bilenlere söyleterek yapıyorlar…

Kendilerini müslüman sandığımız, vatanına milletine bağlı olmalı madem müslüman bunlar dediğimiz yani öyle görünen irili ufaklı bütün kalemler, bedelli askerliği övmeyi bırakın vicdani ret olayını bile övmeye başladılar. Bir düğmeden basılmış gibi hepsi nâğme düzme yarışındalar, bu işi öve öve bitiremiyorlar. Açıktaki memleket düşmanları zaten göbek atıyorlar olan bitene… Yeni Cumhuriyet Halk partisi de “Ben yasa hazırlamıştım bu konuda!” diye hop diye sahneye fırladı, gördünüz…

Çok değil bir gün kendinizi bunlardan kurtarabilseniz…

Ölüsevicilere dur deseniz…

Feza Tiryaki, 17 Kasım 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x