Ordumuza Sahip Çıkalım

Ordumuza Sahip Çıkalım

İletigönderen İrfan Tuna » Pzt Haz 06, 2011 19:08

ORDUMUZA SAHİP ÇIKALIM

Bu ülke, Cumhuriyet tarihi boyunca görmediklerini, duymadıklarını, yaşamadıklarını bu “Haçlı İrtica” sayesinde gördü, duydu, yaşadı.

Anayasadaki “Türk” sözcüğü bile AKP’lileri rahatsız etti.

Demirleri eritip, dağları delen şanlı Ergenekon kahramanları bu iktidar zamanında ayağa düşürüldü.


Türk Ordusu bu iktidar zamanında “arı kovanı”na benzetildi. Devlet sırlarının saklandığı Özel Harp Dairesine girilip, belge aranması “Arı kovanına çomak sokulması” olarak nitelendirildi.

Ordu tertipçilikle, suikastçılıkla suçlanıyor. Ordu sorguya çekiliyor.


Devlet kurumları birbiriyle çekişiyor, birbirini suçluyor. Devlet birimleri birbirine güvenmiyor. Herkes dinleniyor. Yargıtay, Danıştay, başsavcı, politikacı, subay, sendikacı, gazeteci… Say sayabildiğin kadar. Herkes denetim altında.

Herkes darbeci! Herkes birilerine suikast hazırlıyor! Herkes tertip içinde. İktidar kendisine muhalefet eden kim varsa, ona bir suç etiketi yapıştırıp içeri atıyor. Yandaş medya ve iletişim çetesi ile birlikte korku filmlerine taş çıkartacak senaryolar, belgeler hazırlıyor.

Peki, günümüzün “Mütareke Basını”nı da izliyor musunuz?

Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal aleyhine yazı yazan Ali Kemal’leri, Ref’i Cevat Ulunay’ları, Refik Halit Karay’ları mumla arıyoruz. Ordumuza, ordumuzun yiğit subaylarına ağza alınmayacak sözler söylüyorlar. Hani utanmasalar, çekinmeseler, PKK hainleri ile dövüşüp yaşamını yitiren kahraman şehitlerimize bile dil uzatacaklar. “Niye vatanı savundu, neden Kürt gerillasına (onların sözlüğünde teröristin adı gerilla) kurşun sıktı?” diye onları suçlu çıkaracaklar…

Kendisine yapılanları onuruna yediremeyip, canına kıyan bir Türk subayının ardından bakın Sabah gazetesi neler yazmıştı bir zamanlar:

“Galiba şafak attı, güneş doğuyor, tahtakuruları nereye?”

Eşinin anlatımı ile “babalarının intiharını henüz çocuklarının bile tam olarak algılayamadıkları” hüzün verici bir ortamda, bir subayımıza “tahtakurusu” denilmektedir. Suçu kanıtlanmadan ölen bir kişinin arkasından böyle hayâsızca söz etmek, konuşmak, iftira atmak hangi kitapta yazar? Hangi gelenek ve görenekte vardır? Dine imana sığar mı bu? Onlar ki Müslümanlık denilince mangalda kül bırakmazlar.

Bu ülkenin savunmasını üstlenen, canla başla görev yapan ordusunu, subayını kötülemek, küçük düşürmek, tertip ve planlar içerisinde bulunduğunu göstermeye çalışmak kime ne kazandırır? Kimi yüceltir?

Batı basını bile Türk Ordusuna karşı bu denli acımasız, pervasız davranmıyor. Her şeye karşın kıyısından kenarından gerçekleri dile getiriyor.

Kanadı kırılmayan kuruluş kaldı mı Türkiye’de? Yargı, teslim alındı. Basın teslim alındı. Tüm cumhuriyet kurumları ateş altında… Yargı, yaralı kuşa döndü. Diledikleri gibi yönlendiriyorlar.

1.Dünya Savaşının ardından ülkemizi işgal eden İngiliz, İtalyan ve Yunan orduları bile, bugünkü ABD, AB emperyalistleri kadar vatanımızın “Harim-i İsmeti”ne (kutsal ocak) girmemiş, girememişti. Türkiye halkı onları Atatürk’ün önderliğinde “Vatanın Harim-i İsmetinde boğmuştu”.

Şunu söylemek istiyorum kısaca:

Ordumuza sahip çıkalım. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin planladığı doğrultuda ordumuz güçsüz düşürülmeye, ülkemiz savunmasız bırakılmaya çalışılıyor.

Ordusuz devlet olmaz. Ordusuz millet olmaz. Ordusuz halk olmaz.

Nerdesin ey muhalefet? Neden sesin soluğun çıkmıyor? Niçin ordunu savunmuyorsun?

Orduna sahip çıktığın sürece ulusun da sana sahip çıkacaktır. Çünkü ordu bizim halk için kutsal bir kurumdur. Vatandaşımız, çocuğunu askere davulla zurnayla gönderir. Şehit olduğunda da “Vatan sağ olsun” der. Ordu onun niçin bir peygamber ocağıdır ve devlet kurumları arasında en çok güven duyulanıdır. Bunu ben söylemiyorum, anketler söylüyor.


Şu tabloya bir bakar mısınız?

BALYOZ DAVASINDA 32 general, 85 subay, 2 astsubay – KAFES DAVASINDA 2 general, 10 subay – AMİRALLERE SUİKAST DAVASINDA 1 albay,17 teğmen – AS. CASUSLUK VE SANTAJ DAVASINDA 2 amiral, 9 albay, 5 yarbay, 9 binbaşı, 7 yüzbaşı, 6 üsteğmen.

Dünyanın neresinde görülmüştür böyle bir uygulama. “Sen yıllar önce darbe yapmayı düşünmüş ve planlamışsın, sen darbe yapacaktın, sen darbecisin, seni tutukluyorum…”


Şu anda zindanda orduda görev yapandan çok general var.

Şimdi anladınız mı bölücülerin, bölücü başının her geçen gün niçin daha küstahlaştığını? Türkiye Cumhuriyetine niçin meydan okuduğunu? Yunanlıların adalarımızı pervasızca işgal ettiğini?

Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu subaylara:

“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için, bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için, kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur…

…Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır.
Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz…”


“Milletin koyun sürüsü gibi boğazlanmasına engel olmak” istiyorsak. Atatürkçülüğün gereklerini yerine getirmek zorundayız.

Bağırmakla, çağırmakla, nutuk atmakla Atatürkçülük olmaz. Atatürkçü olunmaz.

Atatürkçü olmak demek, ülkenin bölünmesine engel olmak, ülkenin tam bağımsızlığını savunmak, ordusuna ve subaylarına sahip çıkmak demektir.

Parçalanmış, bölünmüş, komutanları esir alınmış bir Türkiye ne Atatürk’ün ne de Atatürkçülerin ülkesi olabilir…

Boş laflarla kendimizi ve halkımızı kandırmayalım.


Ali Eralp - 6 Haziran 2011 - Güncel Meydan
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: Ali ERALP

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x