PARİS BU KEZ KARARLI

PARİS BU KEZ KARARLI

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzr Kas 15, 2015 2:24

PARİS BU KEZ KARARLI
Paris’te, İŞID’ın yaptığı saldırı sonucu, bugün için 129 ölü, 352 yaralı var. Yararlılardan 90 kadarının da durumu ağır. Yani, ölü sayısının artma olasılığı da var.
Ocak ayında Charlie Hebdo saldırısından sonra, Fransa’nın ‘ciddi önlemler’ alacağı ve en azından ülke içinde bu kapsamda bir ‘hezimet’e uğramayacağı beklenebilirdi.
Ancak, İŞID, uzun bir hazırlık döneminden sonra, Fransa’nın kalbinde, üç ayrı ekiple, yarım saat içinde ve altı ayrı noktada Avrupa’nın gördüğü ‘en büyük’ eylemlerinden birini gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı François Hollande, olaydan bir saat sonra sınırları kapatıp ‘topyekün savaş’ dedi ve birkaç saat içinde ülke genelinde ‘olağüstü hal’ ilan edildi.
Başbakan Manuel Valls da, genişletilmiş Bakanlar Kurulu toplantısının ardından, Fransa’da olduğu kadar Irak, Suriye ya da dünyanın herhangi bir yerinde ; Türkçesiyle ‘misliyle’ karşılık vereceklerini ilan etti.
Bu tür haberler, gazetelerden ayrıntılarıyla okunabilir.
Ve Fransa’nın neler yapıp yapamayağını da zaman gösterecek diyelim.
Yine de, İŞID’ın başka bir ülkeyi değil de neden Fransa’yı ‘hedef’e koymuş olabileceği ve eylemin olası sonuçları üzerine şunlar söylenebilir.
Ağca’nın hayranları
1982 yılıydı ; Strasbourg’da üniversite kantininde tanıştırıldığım zaman, « Mehmet Ali Ağca’nın ülkesinden » denilmişti de, tanıştığım Magrep kökenli Fransız’ın gözleri parlamıştı.
‘Müslüman’ ve ‘terörist’ !
Mustafa Kemal’in ülkesini tanımıyordu Faslı çocuk. Dedesi ve babasının Türkiye Cumhuriyeti denildiği zaman gözlerinin yaşaracağından hiç kuşkum yoktu oysa.
‘80’li yıllar, demek ki, sadece Türkiye değil ama tüm dünya ve özellikle de ‘müslüman dünyasında bir ‘dönüm’ noktasına karşılık geliyordu.
İran’da İslam Cumhuriyeti’nin kurulması, ABD’nin Afganistan’daki ‘mücahit’leri SSCB’ye karşı desteklemesi ve Türkiye’de 12 Eylül ‘Darbesi’ bu dönemin belli başlı olaylarını oluşturmaktaydı.
‘Proje’ miydi değil miydi ayrı konu, ama Orta-Doğu’da ‘islam’, tinsel bir ideoloji olmaktan ‘dünyasal’ bir ideoloji olmaya evriliyordu.
‘Siyasal islam’ dedikleri şey yani.
Din ‘Devlet’i ele geçirecekti.
Bunun için de, ‘kanlı mı kansız mı’ olacağı, ülkesine ve dönemine göre değişebilirdi.
Fransa’da bu tür bir ‘olasılık’ yoktu. O nedenle de Kabil’den Kazablanka’ya değin, nerede ‘radikal bir bir eylem’ konulmuşsa, onlar ‘müslüman kahraman’lar olarak görülüyorlardı.
Günü geldiğinde ise, Fransa’ya da bir ‘darbe’ vurmak için sabırla bekleniyordu.
Yani, bugün Fransa’da 5 milyona yakın nüfuslarıyla müslümanlar, ‘terörist’ olmaya en eğilimli ‘kesim’i oluşturmaktaydılar.
İşte salt bu nedenle bile, İŞID elemanı olmak için, Fransa ‘en uygun’ ortamı oluşturmaktadır.
Bir başka bakış açısıyla da, Fransa, İŞID için ‘en kolay hedef’tir denilebilir.
Çünkü, büyük eylemler koyabilmek için, Fransa, gerek ‘altyapı’ ve gerekse her türlü ‘lojistik’ desteğin ‘ülke içinden’ sağlanabileceği bir ülke konumundadır.
Yalpalamak güvenilmezlik doğurur
Sadece Türkiye değil, dünya genelinde, yeni bir ‘strateji uzmanlığı’ türedi.
Herhangi bir olay ya da herhangi bir ‘açıklama’ üzerinden ‘stratejik taktikler’ ya da ‘taktiksel stratejiler’ üretilmekte.
Bu biçimde olmasa da, Fransa’nın ‘Suriye politikası’nda kimi yalpamalar olmadı değil. Her zaman ABD’nin yanında olmakla birlikte, zaman zaman ABD’nin ‘stratejisi’nden uzaklaşacağı izlenimi veren girişimleri oldu.
Ve en son, kraldan çok kralcı bir biçimde, İŞID hedeflerini vurmaya başladı.
Oysa, ABD’nin hedefi İŞID’ı toptan ortadan kaldırmak değildir ki. ABD temel stratejisi, Orta-Doğu’da, belirsizlik ortamını olabildiğince ‘uzun dönem’li tutmaktır.
İŞID ortadan kaldırılınca, yenisini kurmak hem daha zor ve hem de daha pahalıya malolabilir.
Oysa Fransa’nın Suriye politikasındaki ‘zikzak’lar ile son dönemdeki ‘naif’ kararlılığı, İŞID’ı çileden çıkarmış olabilir.
Bu tutum da, Paris saldırısının nedenleri arasında sayılabilir.
Nedenleri değişken olsa da, saldırının yolaçacağı sonuçlar konusunda da şunlar ileri sürülebilir.
Terörizmle savaş devlet politikası olmak yolunda
Paris saldırısının ardından ‘olağanüstü hal’ önerisini ilk dillendiren Sarkozy oldu deniyor.
Öyle olmasa da, Fransa’nın sağı-solu, ya da şimdiki hükumet ve muhalefet partilerinin, uluslararası politikalarında, önemli bir ‘sapma’ sözkonusu olmaz.
Sadece, aşırı sağcı ‘Cephe’, ‘şovenist milliyetçi’ poltikalarla Hollande-Sarkozy kliğinden ayrı düşebilir.
Ancak, bu kez, Cumhurbaşkanı Hollande ve ardından Başbakan Valls, İŞID konusunda, yine Türkçesiyle, “inlerine gireceğiz” dediler.
Irak ve Suriye’de Fransa’nın ne denli ‘etkin’ olacağı konusunda bir öngörüde bulunmasak da, ülke içinde kesin sonuçlara yöneleceği açıktır.
Çünkü, ‘güvenlik’ konusundaki laçkalıklara halkın dayanma gücü kalmayıp, bu konuda alınacak her türlü ‘önlemi’ benimseme noktasına gelmiş bulunmaktadır.
Ne var ki, Hollande da olsa Sarkozy de; sermaye kesiminin ‘ekonomik özgürlükler’ini kamu çıkarıyla sınırlayıp, emekçi kesimlerininkini serbest bırakmak yerine, emekçi kesimlerin ‘politik özgürlükler’ini kamu çıkarıyla sınırlayıp sermaye kesinimininkini serbest bırakacaklardır.
Böylece İŞID’la savaş konusu, tüm toplumun beklentileri yönünde bir ‘amaç’ iken, sermaye kesiminin sorunlarını çözen bir ‘araç’a dönüşmüş olacaktır.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x