Bugün Sevgili Necip Hablemitoğlu’nun mezarı başında ailesi ve dostlarıyla buluştuk. Onun “Risk almadan vatan kurtulmaz” sözünü lacivert bir kolye gibi boynumda taşımaya devam ediyorum. Eğitim Küresel Piyasaya Teslim kitabımın önsözünde ona, “İyi ki yaşadın” diyerek dostluğumuzu tarihe yazdım.
Hablemitoğlu gibi, Uğur Mumcu gibi, “katli vaciptir” fetvalarıyla bedeni ortadan kaldırılan nice Türk aydınımız var.
Önceleri, ne zaman bir Kemalist aydın katledilse, gazetelerde hemen İran’a dikkat çekilir, düşman İran’dır mesajı verilirdi. Fakat bu hafta Aydınlık dergisinde İngiliz vatandaşı Şeyh Kıbrısi’nin bantları yayınlanınca, gördük ki bu tür “katli vaciptir” fetvalarının arkasında İngiliz parmağı var.
Sevgili Necip’i haklı çıkartan başka gelişmeler de var. Fethullahçıların arkasında Alman vakıfları, emperyalistler var diyordu. Şimdi bölücülerle Fethullahçılar aynı yolda buluştular, Necip bir kere daha haklı çıktı.
Emperyalistler, kendi işbirlikçilerini birleştirirken, vatanseverleri bölmeyi ve birbirine karşı kışkırtmayı da ihmal etmiyorlar; Prof.Cemil Koçak hakkında kaynatılan cadı kazanına dikkat ediniz. Bu bir çeşit linç girişimidir.
Eskiden gerici basında Kemalist bir aydın için “dinsizdir” gibi bir dedikodu kaynatılmaya başladığı zaman, birileri tahrik edilir, birisi de durumdan vazife çıkartır, “katli vacip” ilan edilen aydını öldürürdü. Bizim kimi suçlayacağımız da aynı kaynaklardan yayılırdı; suçlu İran molla rejimi olurdu. Buna safça inananlar da olurdu.
Son günlerde yeni bir tür “katli vaciptir” fetvaları dolaşıyor ortalıkta. Sabancı Üniversitesinde Profesör Cemil Koçak için internette dolaşan tuhaf yazılardan söz ediyorum. Gerici basın bu konuyla ilgilenmiyor, Kemalistler arasında dolaşıyor dedikodu. Hocanın konferansını öylesine dinlemiş bir velinin orada tuttuğu notlar dayanak gösteriliyor, olacak iş değil. Konferans verenler bilir, her dinleyici kendi bildiği kadarını anlar. Bazen öyle bir soru gelir ki, sizi hiç dinlememiş olduğunu anlarsınız, bazen de “bu sonucu nerden çıkardı acaba?” diye şaşarsınız.
Hocanın kitaplarını okumadım, düşüncelerini bilmiyorum, ama, ağır bir saldırı altında olduğunu açıktır. Düşüncesini çürütmeye yönelik değil, kişiyi hedef almaya yönelik görünüyor. Öyle ki, rektörden, hocayı görevden almasını isteyen mektuplar dolaştırılıyor, bunları yaymamız isteniyor. Oysa, Sabancı Üniversitesine tepeden inme rektör getirilirken bu antidemokratik atamaya karşı hiç birinin sesini duymamıştık. Rektör’ün Amerika’da MIT’in dekanıyken yazdığı “Spin camları altında bunalım ve kaos” makalesini de hiç kimse eleştirmedi. Şimdi birileri Atatürkçü olmak hesabına bu antidemokratik rektörden Atatürk’ü yanlış anlatan(!) hocayı okuldan atmasını istiyor, bir yandan da Cemil Koçak’ın atılması için Atatürkçüleri galeyana getirmeye çalışıyor.
İşin farklı bir mecraya sürüklendiğini hissediyorum. Birileri durumdan vazife çıkartır da bu hocaya silah sıkacak olursa, açıkçası, Atatürkçüleri zanlı gösterecekler diye endişe ediyorum. Bunu da Ergenekon davasına ekleyebilirler diye endişe ediyorum. Bu endişeyle, Cemil Koçak’a aşağıdaki mektubu gönderdim:
Sayın Koçak,
Sizi hedef göstererek yapılan internet yazışmalarının bitmesini diliyorum.
Yeni bir "katli vaciptir" dönemi, yeni bir linç dönemi mi başlıyor, Atatürkçüler adına birileri sizi öldürmeye mi hazırlanıyor? Bir tek Atatürkçüler cinayet işledi dedirtememişlerdi, bu mudur planlanan?Her şey geliyor aklıma.
‘Ergenekoncular cinayet işledi’ dedirtmek için bile bunu yaparlar, kuşkuluyum.
Lütfen bu tartışmaları kesecek bir yol bulmaya bakın, ülkemiz için.
Üniversitelerde bilim yapılmıyor, kavga var, bunu dedirtmek için bile kurarlar bu tezgahı, çünkü 5544 Sayılı Yasa gereği YÖK kaldırılıp MYK kurulacak, Özel üniversitelere öğrenci, öğretmen ve veli kaçırtmak zorundalar, sertifikalı mezuniyeti kamufle etmek zorundalar, dersanelere sertifika veren kurum statüsü vermek zorundalar, fakülte müfredatlarının lise düzeyine çekildiğini kamufle etmek zorundalar, yabancı özel sınav şirketleri getirildiğini kamufle etmek zorundalar, MYK Yasasının hükümlerini işleme koymak zorundalar...
Bütün bunlar için kaosa ihtiyaçları var. Sizi kaos yaratmak için seçmiş bile olabilirler.
Aklın ve sağduyunun galip gelmesi umut ve dileğiyle.”
Mahiye Morgül / Eğitim Küresel Piyasaya Teslim (Ekim 2010) kitabının yazarı
Sayın Cemil Koçak’tan yanıt gecikmedi.
“Sayın Morgül;
Yakın ilginize teşekkür ederim.
Aşağıda herkese ve her yere ilettiğim mesajımı üyesi olduğunuz mail gruplarında kopyalarak kullanırsanız bana yardımcı olmuş olursunuz. Teşekkürler.”
Cemil Koçak
TEKZİP METNİ
Sabancı Üniversitesi’nde yapılan bir konferansta ifadelerimi yansıttığı iddia edilen haber tamamen gerçek dışıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın nedenleri, savaş ve Osmanlı cephelerine ve bu arada Çanakkale ve Gelibolu cephesine ilişkin yaklaşık iki buçuk saat süren konferansım sırasında bu veya benzer ifadeler kullanılmamıştır. Maalesef bir dinleyicinin anlatılanları tamamen kendisine göre yorumlaması ve bu yorumları bana ait ifadeler şeklinde yansıtması üzüntü vericidir. Daha da üzüntü verici olan, medyanın bazen hiç araştırma ihtiyacı duymadan, sadece duyumlara dayanarak, bu türden gerçek olmayan ve iftira niteliğinde yazılara yer vermesidir. Maalesef konuşmam tahrif edilerek şahsıma yönelik şiddetli bir saldırı şekline dönüştürülmüştür.
Uzun konferansım sırasında; (a) Gelibolu'nun kara savaşlarını anlattığım son kısımda benim ifademle Yarbay Mustafa Kemal Bey'den söz ettim.. Yani o dönemdeki resmi ünvanından. Tarihçilerin tarihsel dönemde kullanılan isim ve ünvanları kullanmak zorunda olduklarını, bunun tarihçiliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu bilmem açıklamama gerek var mıdır? (b) Atatürk’ün Gelibolu cephesine yeniden atanmasının hikayesini anlatırken de, yeniden fiili askerlik hizmetine dönebilmek için ne kadar çaba harcamak zorunda kaldığını, çünkü Enver Paşa'nın başkomutan olarak ve İttihat Terakki Cemiyeti'nin önde gelenlerinin bu türden bir atamaya siyasi nedenlerle karşı durduğunu anlatmış; sonunda neden orada bulunduğunu bu sürecin sonunda belirtmiştim. Kendisinin nasıl önemsiz bir komutanlıkla "ödüllendirildiği"ni anlatmışım. Benim ifadelerim bundan ibarettir. (c) Ardından 24 nisan çarpışmalarından sonra Alman ordu komutanı Sanders'in nasıl olup da takdirini kazandığını ve ilk çarpışmalardan sonra cephe gerisine komutanlıktan alındığında onu koruyup kollayan kişinin de Sanders olduğunu belirtmiştim. Aksi halde, iş Enver Paşa’ya kalsa, belki de emekliye ayrılmak zorunda kalacağını ve ömrünün geri kalanında sivil olarak geçireceğini bir ihtimal olarak zikretmiştim. İfademde Enver Paşa'nın o sıradaki değerlendirmesini aktarmakla yetinmiş, çünkü bundan sonraki siyasal süreçte Enver Paşa ile siyasal mücadelede bunların bilinmesinin tarihi anlamak bakımından önemli olduğunu açıklamış, bunun nasıl askeri ve siyasi bir haksızlık olduğuna dikkat çekmiştim. Yani yeteneksizlik ifadesi bana değil, Enver Paşa'ya aittir. (d) Ayrıca; Çanakkale zaferinin Almanlar tarafından 1930'larda bir Alman zaferi olarak nitelenmeye ve sahip çıkılmaya başlanınca, Almanya ile diplomatik bir kriz patlak verdiğini, bunun üzerine Çanakkale'ye sahip çıkılmaya ve törenlerin başladığını anlattım. Birinci dünya savaşı cephelerinin bundan ibaret olmadığını, aksine pek çok farklı cephede çok sayıda kayıp verildiğini, en son olarak Sarıkamış'ın son yıllarda anılmaya başlandığını örnek vererek anlattım ve diğer kayıplar için de tören yapılmasını gereğinden söz ettim.
Okuyucuların doğru bilgilendirilmesinin ise ahlaki bir zorunluluk ve görev olduğu kanısındayım.
Saygılarımla
Prof. Dr. Cemil Koçak
Sabancı Üniversitesi, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İnternet sitelerinde yayınlanan ve haberde iddia konusu olan hiçbir şeyin bana ait olmadığına ilişkin cevap ve düzeltme hakkımı kullandım.
Resmi noter tasdikli yazılarımı ilgili sitelere ilettim.
Önce Habertürk kanalında çarşamba akşamı canlı yayında haberleri yalanladım.
Bu pazar günü Radikal 2'de de yalanlama metnim yayınlacaktır.
Davet edildiğim bütün televizyon kanallarında da yalanlamaya devam edeceğim.
Bu arada Sayın Muazzez İlmiye Çığ'dan aldığım maili buraya kopyalıyorum.
"Teşekkürler tekzibinize, gazeteye göndermeniz de gerek herhalde. Çok geç ama hiç yoktan iyidir. Yalnız anlattığınıza göre siz talebe velilerine değil adeta yüksek düzeyde tarihçilere anlatır gibi savaşın çok ince ayrıntılarına girmişsiniz. Bu yüzden herhalde çok daha önemlileri atlamak zorunda kaldınız veya bu ayrıntılar içinde onlar kaynadı. 2.5 saatlik bir konferans hem dinleyiciler hem konuşan açısından çok zor olsa gerek. Kutlarım sizi.
Muazzez"
Bu mailimi de yalan haberleri okuduğunuz mail gruplarında kullanıma açarsanız; şahsıma yönelik bu kötülüğün defedilmesinde katkıda bulunmuş olursunuz.
Saygılarımla;
Prof. Dr. Cemil Koçak
Tam yazımı burada bitirecekken, meseleyi CHP Kurultayıyla ilgili gören farklı bir yorum aldım: (Adı bende saklı)
Bazılarının, Sayın Prof. Cemil Koçak hocaya bozulmasının nedeni bugünkü CHP hareketini çok iyi analiz etmesi ve onları topluma medya önünde teşhir etmesi. Bazılarının işine gelmiyor bu analizler
VİDEO (Tarihten Günümüze CHP Prof.CEMİL KOÇAK’ın konuşması )
Esas Mesele CHP yi "darbe" ile ele geçirip onun içine sızan kişiler ve CHP yi amaçları doğrultusunda saptıranlar...
BUGÜNKÜ KURULTAYDA MONARŞİK BİR BLOK LİSTE (HALKIN SEÇTİĞİ - TABANLA FALAN İLGİSİ YOK TABİİ Kİ ) ... BAKALIM KİMLER VAR O LİSTEDE ...
Son sözüm: Bu yazı nerden başladı nereye geldi. İşte tıpkı bu yazı gibidir şu an ülkemiz. Hiçbir şey baştan başladığı gibi bitmiyor. Kaotik görünen bunca çatışmanın altında bir tek şey var; Mustafa Kemal’in kovduğu küresel efendiler hala bizimle savaşıyor.
Sağlıkla
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 18 Aralık 2010
mahiye@gmail.com