gönderen murat8 » Çrş Eyl 15, 2010 0:49
Emperyalist, küresel sermayenin piyonlari, cemaat, CIA kuklalarinin bir ilerleme stratejisi var.
Bunu, örgütün Pensilvanya'daki lideri yaklasik 15 sene önce yayimlanan görüntülü kaydinda gayet net sekilde ifade etmistir.
Sistem cok temel olarak su sekilde isliyor;
Cemaat, okyanus ötesi aldigi direktifler ve müthis finansal gücü ile bu memleketin akliniza gelebilecek her kademesine YANDAS kafalar, militanlar yetistirir.
Bu yetisenler, kozalarindan ciktiktan, kelebek olduktan sonra cemaatin daha DERiN mevkilere ilerleyebilesi, kendi deyimleriyle can damarlarinda dolasabilmesi icin gerekli sondaji yapar, gerekli yollari acar, gerekli düzenlemeleri kotarir.
Yeni acilan tünellere, yeni militanlar mevzilenir. Bu yeni militanlar, o acilan tünelleri daha da ilerletir.
Cok basit bir örnek; cemaat yargiya militanlarini sokar. Yargiya sizan militanlar cemaatin islevini daha kolay ve etkili sekilde yerine getirebilmesi icin yargi bazinda ne yapilmasi lazim geliyorsa, o noktalari zorlar, asindirir. O noktalarda elde edilen stratejik ilerlemeler, yeni militanlarin daha rahat sekilde yargiya sizmasina ortam ve imkan yaratir.
Yine cok basit bir örnek; cemaat var gücüyle cumhurbaskanligi kalesini ele gecirmege calisir. Kale zapteylenince oraya getirdikleri adamlari, simdi cemaatin-emperyalistlerin isini görme vazifesini ifa eder.
Yani ikili bir sistem. Cemaat birilerini belli noktalara tasir, o belli noktalara tasinanlar da cemaate yeni mevziler, yeni kapilar, yeni imkanlar, yeni mesafeler acar.
Cok basit bir ELE GECIRME sisteminin cok basarili bir uygulamasidir son 30 yilda yasananlar.
Son 8 senede zirve yapmistir.
Simdi tüm bu gercegin isiginda yukaridaki oy orani benzeri analizler, tartismalar bize fazla birsey kazandirmayacaktir.
Mesele kaybedilmis bir referandumdan sonra, oylarin analizini yapmak olmamaliydi.
O referandumun hic yapilmamasini temin edebilmek idi.
Mesele Cumhurbaskanligi makamina cemaatin adami, bir Amerikan taseronu oturtulduktan sonra "vay efendim, sen benim cumhurbaskanim degilsin" veya "milli muatabakat saglanmadi ama" demek olmamaliydi. Onun asla oraya oturtulmamasi olmaliydi. Bu ugurda da ne lazimsa yapilmaliydi, cünkü bunun ne anlama geldigi, ileride karanliga ne mevziler acacagi belliydi, bilinmekteydi. Bu anlamda SÖZDE muhalefetin memleketteki esas bertaraf edilmesi gereken pasivist güc oldugu tekrar idrak edilmelidir. Bence emperyalizmin en büyük silahi hedef ülkedeki iktidari belirlemesi degil, muhalefeti bicimlendirmesidir. Cünkü bunu basardiginda, esas engel teskil edecek milyonlarca vatanseveri, gercek direnisi pasivize ediyorlar. Bir Bahceli bagliyorlar milyonlarin basina, RTE'ye koltuk degnegi, Gül'e basamak oluyor. Bir Kilicdaroglu getiriyorlar milyonlari temsilen, daha o milyonlara hitab edemiyor.
Türkiye ele geciriliyor, gecirilmeye calisiliyor.
Hal buyken oy oranlarinin neyi ifade ettigini veya temsil gücü olup olmadigini analiz etmek yetmez. Hele bunun gercekten demokratik olup olmadigi, milli iradeyi baz alip almadigi sorulari esas mesele degildir. Zira olay zaten mili irade veya demokrasi ekseninde dönmüyor.
Olay ele gecirme, köle kilma, bölme, parcalamadir. Analizi de bu yönde yapilmalidir.
Bu referandum oyununun temel dinamigi son 3 senede küresel gücler ve icerideki taseronlari tarafindan cok basarili bir sekilde ortaya konmus bir toplum mühendisligi calismasidir.
Aslinda cok basit bir slogan ve korkuya dayandirilmistir. Zaten Türkiye'deki gibi bir millet profili cizen bir ülkede yiginlari sürüklemek icin basit sloganlar yeter, yetmekte. Bu kampanyalarin stratejileri tesadüf degil, hedefi 12'den vuran mühendislik calismalarinin ürünleri.
Neydi bu korku ve slogan?
Son 3 yilda bu ülkenin televizyon ve gazetelerinde tesirli bir yapay korku islendi milletin suuruna; DARBE!
Bunlar darbeci, darbe yapacaklar, darbe yanlisi bunlar, darbe geliyor, darbe darbe darbe...
Derken birden bir anayasa degisikligi getiriliverdi milletin önüne.
Slogani belliydi: DARBE ANAYASASI MI ISTIYORSUNUZ, YOKSA GERCEK, ILERI DEMOKRASI MI?
3 yil boyunca sanal darbe kakafonisi ile beyni yikanmis bu milletin ekserisi, icindeki maddelere dahi bakma geregi duymadi paketin.
Sahra'da su bulmuscasina kostu, sarildi bu zembille indirilen ileri demokrasiye!
SÖZDE aydinlara ve SÖZDE muhalefete (isini dogru ve stratejik uygulayanlara degildir sözüm) düsen bu oyunu bozabilmekti.
Ama benim gördügüm kadariyla strateji yoktu, zeka yoktu, bilinc yoktu.
Ana muhalefetin 3 ayda yapabildigi, RTE'nin malvarligi ve köseyi dönüsünü temcit pilavi gibi halkin önüne getirmekten öteye gecemedi.
Ne büyük bir stratejik hata!
"Adamlar yiyor, ama is de yapiyor" anlayisinin Özal'dan beri kemiklestigi bir toplumda ana muhalefet slogani olarak talanin, soygunun secilmesi...
Iktidarin o basit ama cok etkili sloganinin karsisina ayni dirayette, ayni siklette bir cümle cikaramadi bu ülkenin aydinlari!
Maddelere daldilar, millete maddeleri anlatmaya soyundular. Bu gerekliydi elbet, ama tek basina YILLARDIR DARBE ÖCÜSÜYLE KORKUTULMUS milyonlari ikna etmek icin yeterli degildi.
Oysa iktidar cok daha net bir yol izledi. Hic o maddeleri dillendirmedi, hicbirini aciklama, izah etme geregi hissetmedi.
Sadece 3 yil süren bir korku propagandasindan sonra bir slogan koydu milletin önüne:
DARBE ANAYASASI MI, ÖZGÜRLÜK MÜ?
Muhalefet ve aydinlar da en azindan bunun kadar net bir slogan koyabilmeliydi ortaya son 3 ayda.
Yapamadilar. Oyunu bozacak bir strateji bulamadilar, fiiliyata geciremediler.
Umarim bundan sonrasi icin tezgahlanan oyunlarda daha hazirlikli ve stratejik bir tepki verir, yol izler bu ülkenin aydinlik insanlari, aydinlari, muhalefeti.