Resmi belgelerle Ermeni vahşeti -10-

Resmi belgelerle Ermeni vahşeti -10-

İletigönderen Türk-Kan » Sal Ara 30, 2008 6:48

Resim

Türk askerlerinin yattığı hastaneleri ateşe verdiler

Ermenilerin mezaliminden yaralılar da kurtulamadı. Çeteler, Van’da yaralı Mehmetçiklerin tedavi gördüğü kiralık evlerden inşa edilen hastaneleri cayır cayır yaktı

Ermeni komitalar cephede yaralanan Türk askerlerine de acımadı. 1900 Van doğumlu Bekir Yörük’ün devlet arşivlerine giren ifadelerinde, bir zamanlar aynı mahallede oturdukları Ermeni gençlerin komitalara katıldıktan sonra yaptıkları taşkınlık ve eylemler şöyle anlatılıyor: “Komiser Nuri Efendi’yi öldürüp çarşıda arkın içerisine attılar. Haşbağ’nda pota memurunu öldürdüler, telefonu göğsüne bıraktılar. Bugün, yerinde hamam yapılmış olan bir binayı bombaladılar, enkazın altında kalan 20 kişi şehit oldu. Ermenilerle 29 gün Haşbağı’nda harp ettik.

Bizim silahımızla vurdu

Silahımız yoktu. Tümen Erzurum’a gidince tamamen korumasız kalmıştık. Meşrutiyet’ten sonra orduya alınan Ermeniler de bizim silahımızla bizi vurdu. Müslüman mahallelerde kalan yaşlı ve yeni yetme gençler sabaha kadar devriye geziyorduk. Bu mücadele 29 gün sürdü. Rusların gelişine kadar devam etti. Yaşlı Ermeniler kavga istemiyorlardı. Çünkü Van’ın zengini, en iyi hayat süren Ermenilerdi. Tüccar ve servet sahibi idiler. Bu olaylar çıkınca civar köy ve kasabaların ahalisi hep Van’a döküldü. Bu dükkanlar iki gün içinde yok olup gitti.

67 vilayetten şehit var

Sonra 50 gemi dolusu insan Van’dan hicret ettik, gemilerin üçünde yaralı askerler vardı. Cevdet Paşa halkı iskeleden gemilere bindirdi. Adaya gittik (Adır Adası). Burada Ermeni tığalar (çocuk) yer altında talim görüyorlardı. Adada 9 gün kaldık. Tahta yelkenli gemilerin bir kısmını dalgalar parçaladı. Adada kuyular vardı. İki fırın vardı. Buradan (Van’dan) kimse bir şey alıp gitmedi. Aç kaldık, perişan olduk. Zor şartlarda Tatvan’a vardık. Biz ayrıldığımız gün Ermeniler her tarafı yangın yerine çevirdi. Van’da Türkiye’nin her yanından gelen yaralı askerler vardı. Ermeniler onların yatmakta oldukları kiralık evlerden yapılma hastaneleri ateşe verdiler. O yüzden burada 67 vilayetin şehidi yatmaktadır. Amcam çok yaşlı idi, adı Teren ağa idi. Van’dan ayrılırken onu götürememiştik. Kendisi, karısı, kızı, iki torunu (kızının kocası da çayda boğulmuştu.

Akrabaları da katledildi

Kaynatası, gelinini bırakmamıştı). Ermeni tığaları amcamı, o çocukları baltayla parçalayıp öldürmüş. Kızı, burada Amerikan okulu vardı. (Van’da ecnebilerin konsoloslukları vardı. Olaylar çok şiddetlenince terk edip gitmişlerdi) Kız oraya sığınıyor. Ermeniler onu da binanın ikinci katından atıp şehid etmişler.”

Yaşlı kadınları kazığa oturttular!

Bekir Yörük’ün anlattıkları bununla da sınırlı değil. Van’dan ayrıldıktan sonra Tatvan’a oradan da Bitlis’e geçtiklerini söyleyen Yörük şunları söylüyor: “İki aya yakın bir zaman da orada kaldık. Ruslar gelince yeniden yollara düştük. Hizan’a, oradan Diyarbakır’a gittik. Biz buradan gittikten sonra Jandarma Kumandanı, Vali Vekili olan amcam Ömer Bey’e rapor gelirdi. Mansur Çavuş adlı birisi vardı. Ömer Bey’e rapor getirdiğinde hüngür hüngür ağladığını görmüş. Sebebi
sorulduğunda şunları anlattı: Van’ın boşaltılmasından üç gün sonra şehidleri toplamaya gittik. Yüzlerce yaşlı kadını, kazığa oturtmuşlar. Başlarında örtüleri, adeta oturuyormuş gibilerdi. Yanlarına gidince kazığa oturtulmak suretiyle şehid edilmiş olduklarını gördük. Akla sığmayacak binlerce vahşeti görenler ağlayarak Ömer Bey’e rapor eder. O da Mustafa Kemal’e bildirirdi. Ermenilerin katlettiklerinden başka, birçok insan da muhacerette öldü. Çoğu açlık ve hastalıktan yollarda kırıldı.”

Harabe halde

Görgü tanığı Bekir Yörük Ermenilerin kenti talan ettiğini anlattı. Olayların yatışmasının ardından oluşturulan heyetler, bölgeye giderek, vahşeti yerinde inceledi.

Çocukları havaya fırlatıp süngüyle delik deşik ettiler

Zeve köyündeki katliama tanık olan İbrahim Sargın’ın anlattıkları insanın kanını donduracak cinsten

1903 doğumlu İbrahim Sargın meşhur Zeve Köyü’ndeki katliamların birinci derece tanıklarından biriydi. Ermenilerin isyanı sırasında 11 yaşını yeni bitirdiğini anlatan Sargın, ailesini, sevdiklerini elinden alan mezalimle ilgili şunları söylüyor: “Rusların Çaldıran’a geldiğini duyan sekiz köyün sakinleri, Zeve Köyü’ne geldiler. Türkler, Ermeni çetelerine evlerindeki beylik silahları ve sınırlı sayıdaki cephaneleriyle karşı koyup namuslarını korumaya çalıştı. Bizimkilerin daha sonra mermileri bitti. Bunu fırsat bilen Ermeniler Türkleri şehit ederek köye girdiler.

Bir insan deryası 2 bin 3 bin o yana bu yana kaçışmaya başladı. Köy yanıyordu. O küçük çocukları havaya atıyorlar, altına süngü tutuyorlar. Süngü çocukların karnına batıyor.

Koyun gibi boğazlamışlar

Çocuklar cıyaklayarak kuş yavrusu gibi yere düşüyordu. O kadınların bir kısmı, gelinlerin bir kısmı, kendilerini suya attılar. Bir kısım kadınlarımızı ve çocuklarımızı, ateşe verdikleri samanlıklarda yaktılar. Diğerlerini ise koyun boğazlar gibi kestiler.”

Herkes can derdine düşmüş

1919 doğumlu Abdülbari Barlas, katliamı yaşayan babasının anlattıklarını şöyle naklediyor: ”Babam, köyden göç etmeye karar veriyor, hazırlanıyorlar. Köyün imamı babama, ’Nerede Rus, nerede Ermeni? Siz kimden kaçıyorsunuz?’ diyor. Babam da ’Bu aşiret harbi değil! Bu sarı Moskof harbi, Ermeni harbidir. Topumuz yok, tüfeğimiz yok; mecbur kaçacağız’cevabını veriyor. Sabah olunca babam ve âilesi ile Şeyh âilesi camışları koşup tekrar yola koyuluyor. Babamların gittiğinin ertesi günü köylüler bir de bakıyorlar ki, Ruslar, şu patika yoldan, Ermeni fedailerin öncülüğünde köyü sarmış herkes can derdine düşmüş. Çocuğunun elinden tutan dereye doğru koşmaya başlamış. Ama atlılar etraflarını çevirmiş, canlarının istediğini hemen orada kalanları da çoluk-çocuk, kadın-erkek, genç-ihtiyar toplamış, önlerine katıp kellede (tepe anlamında) bir eve doldurmuş. Süngülü iki Ermeni kapıda duruyor, ikisi de içeri girmişler. Orada bulunan herkesi süngüyle delik-deşik ederek şehit etmişler.“

Samanlıktaki sepet kurtardı

1897 doğumlu Ayşe Sevimli, o gün Zeve’de yaşanan katliamdan sağ kurtulabilen kadınlardan biriydi. Sevimli, vahşetten nasıl kurtulduğunu şöyle anlatıyor: “Köylüler Ermenilerin geleceğini duyunca, ellerinden geldiği kadar tedbir aldı. Bir sabah Ermenilerin gelmekte olduklarını haber verdiler. Erkekler mevzilere koştu. Savaşmaya başladılar. Bizimkilere ne cephane ne silah yardımı yoktu. Nihayet Ermeniler köye girdi. Mevzilerde sehid olanlar oldu. Diğerlerini evlere doldurup gazyağı döküp ateşe verdiler. Aşağılarda bir samanlık vardı. Biz oraya saklandık. Ben bir sepetin altına girdim. Ermeniler buldukları herkesi öldürdü. Samanlığa da ateş ettiler, annemin leçeğine (başörtüsü, yün atkı) geldi, yaktı, kendisine bir şey olmadı. Pek kurtulan olmadı. İki kadın daha kurtuldu. Biz gece yarısı dışarıya çıktık. Kan, ateş, inlemeler, feryatlar göğe yükseliyordu. Bardakçı’ya yaklaştığımızda, derenin öbür tarafında Mehmetgilin evin orada yeşilliğin üzerinde beş erkeği kollarından birbirlerine bağlamış, kurşun sıkıyorlardı. Onlar yere yıkılınca defalarca süngüleyerek öldürdüler.”


YARIN: Tuğgeneral üniformalı Ermeni katil Antranik


Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Resmi belgelerle Ermeni vahşeti

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x