Resmi belgelerle Ermeni vahşeti -15-

Resmi belgelerle Ermeni vahşeti -15-

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Oca 05, 2009 0:22

Resim
Yargısız infazların ilk kurbanı Kemal Bey

Tehcir sırasındaki Ermeni kayıplarından sorumlu tutulan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, işgal güçleriyle yerli işbirlikçilerinin baskısı sonucu Beyazıt Meydanı’nda asılmıştı.

Tarihler 30 Ekim 1918’i gösterdiğinde, Osmanlı Devleti’nin kaderi de galip devletlerin insafına terk ediliyor, Sultan Vahdettin ve onun hükümeti olan Damat Ferit’in teslimiyetçi politikası ile bin yıllık Türk yurdu işgal edilmeye başlanıyordu. Damat Ferit hükümeti ülkenin kurtuluşunu, işgal güçlerinin tüm tahriklerine karşı sukûnetle karşılık verilmesinde görüyordu. Mustafa Kemal Paşa ve bazı ordu müfettişlerinin pasifize edilmesine yönelik talimatlar veren hükümet, “Harp Canileri” olarak niteledikleri eski İttihat ve Terakki ileri gelenleri hakkında da yargılama sürecini başlatıyordu.

Divân-ı Harb kuruluyor

8 Ocak 1919 tarihinde hususi Divân-ı Harbler oluşturuldu. Bir süre sonra Hükümet 27 İttihat ve Terakki liderini tevkif ettirdi. İstanbul’da İngilizlerin baskısıyla, Ermeni tehciri suçluları aranmaya başlandı. Damat Ferit’in kurdurduğu; mütareke döneminin en önemli mahkemesi olarak bilinen Nemrut Mustafa Paşa Divân-ı Harbi; Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa’yı gıyablarında idama mahkûm etti. Tamamen siyasi bir mahkeme olan bu divanın üyeleri ve başkanı Damat Ferit hükümetine yakın isimlerden oluşmuştu. Nemrut Mustafa Divanı, Ermeni tehcirinin intikamını almak isteyen işgalci devletlerin istek ve arzularına göre oluşturulmuştur. Hatta, İngiliz Yüksek Komiser Vekili Amiral Webb, “davaların geciktiğini” Damat Ferit’e iletmiş, Damat Ferit de “Şimdi güvendiğim yeni bir mahkeme kurdurdum” cevabını vermişti.

Vatansever avı başlıyor

İstanbul’un işgal edildiği Damat Ferit hükümetinin işbaşında bulunduğu bir ortamda, İngilizlerin baskısıyla uygulanan “kurban arama siyaseti” sonucunda, Türk yöneticiler hakkında iki kez soruşturma açıldı. İtilaf devletlerinin kontrolündeki İstanbul’da Ermenileri göç ettirmeye zorlama suçu bahane edilerek vatanseverler her yerde aranmaya başlandı. Yargılamalar Ermeni intikam hareketine dönüşmüştü.

Ermeniler bayram etti

Daha sonra Atatürk ve silah arkadaşları hakkında da idam kararı verecek olan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi; Ermeni yalancı şahitlerin delaletiyle Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Dr. Mehmet Reşit Bey hakkında idam kararı verir. Kemal Bey peşin hükümlü “ Nemrut Mustafa Paşa başkanlığındaki mahkeme tarafından 8 Kasım 1919’da idama mahkûm edilir. Bu, ” savaş suçlusu “ aleyhine verilen ilk idam cezasıdır. Kemal Bey, 10 Nisan 1919 akşamı alaca karanlığında Beyazıt Meydanı’na getirilir. Ve burada Ermenilerin sevinç çığlıkları arasında idam edilir.

İşgal döneminde oluşturan ön yargılı Nemrut Mustafa Paşa Divanı tarafından Beyazıt Meydanı’nda idam edilen Kaymakam Kemal Bey’e, Ulu Önder Atatürk sahip çıkmıştı. Mustafa Kemal’in önerisiyle Meclis’ten geçen bir yasayla Kemal Bey, milli şehit olarak tarihe geçmişti.

Atatürk’ün önerisiyle milli şehit ilan edildi

Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, millî vicdanda unutulmadı. TBMM, 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini milli şehit olarak kabul etti

Vatansever Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, mahkemedeki savunmasında, ”Siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa her halde bütün bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir“ diyordu. Ancak, önyargılı kurulan bu mahkeme, vatansever Kemal Bey hakkında idam kararı vermekte tereddüt etmiyodu. Millet ve memleket uğrunda şehid olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, idamından önce son sözü sorulduğunda halka hitaben şunları söylemişti:

Çocuklarım milletime emanet

”Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Allah şahidimdir ki ben kimsenin öldürülmesi için emir vermedim.. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun böyle adalet. Üç çocuğumu milletime emanet ediyorum. Allah vatanıma ve milletime zeval vermesin.“

Kemal Bey’in idamı Türk milletini derinden yaralamıştı. Anadolu da kendi istiklali için çalışan bir milletin ilk kurbanı olan büyük vatansever Kemal Bey’in uğradığı haksızlık milli mücadeleyi de etkilemişti.

Kahramanlara sahip çıktık

Tehcir iddiaları ile hazırlanan düzmece mahkemelere cevap, devletin kurucusu Atatürk ve silah arkadaşlarından gelmişti. Anadolu’da bağımsızlık ve istiklal savaşı veren Kemal Bey gibi vatansever bürokratların idam kararı, Mustafa Kemal Atatürk ve TBMM tarafından tanınmaz.

Mülki amirlerin sembolü

İdam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Cumhuriyetin Meclisi’nde ”Milli Şehit“ ilan edilir, ailelerine ömür boyu şeref aylığı bağlanır. TBMM’nin 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, Kemal Bey ilk ’Milli Şehit’ ilan edilir ve zor şartlarda görev yapan yerel mülki amirlerin sembolü ve kahramanı olur. Kararın ardından Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey Atatürk’ü makamında ziyaret eder. Orada ”vatanın babası“ iltifatlarıyla karşılanır. Atatürk, milli şehit Kemal Bey’in çocuklarını evlat edinmek istediğini söyler. Arif Bey ise, ” Onlar bana oğlumun vediasıdır. Müsaade edin, bende kalsınlar “ der. Atatürk de bu isteği kırmaz. Ancak, nafakalarının karşılanması talimatını verir.

Bir grup vatansever, 10 Nisan 2006’da, Kemal Bey anısına Beyazıt Meydanı’na bir anıt dikmişti. Ancak, milli şehide bu vefa çok görülmüş, anıt sökülmüştü.

Telgrafların hepsi sahte çıktı

İftiracılar, bugüne kadar soykırımı ispat edecek bir tek belge bile sunamadıkları için, tezlerini kuvvetlendirmenin yolunu Talat Paşa’ya atfedilen sahte telgraflarda buldu. Ancak bu telgraflar üzerinde yapılan bilimsel incelemelerde, telgraflar üzerinde Osmanlı bürokrasisinin mutad işlem kayıtlarının bulunmadığı, telgrafın gönderildiği iddia edilen valinin o tarihte o vilâyette valilik yapmadığı, her Osmanlı belgesinin en üstünde yer alan besmeleye farklı şekilde yer verildiği ve en önemlisi de Talat Paşa’nın imzasının sahte olduğu ortaya çıktı. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun yaptığı araştırmalar ve Talat Paşa’nın resmi belgelerle kaleme aldığı anıları, Paşa’nın Ermenilerin can ve mal güvenliğinin sağlanması amacıyla verdiği üstün gayreti ortaya koyması açısından çarpıcıdır. Prof. Halaçoğlu, Talat Paşa’ya atfedilen telgrafların sahte belgeler olduğunu kanıtlayan birkaç akademisyenden biridir. Şinasi Orel ve Süreyya Yuca tarafından bu belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda ”belgelerin alındığı söylenen Naim Bey isimli şahsın Halep İskan Dairesi’nde hiçbir zaman çalışmadığı, belgelerin otantik ve kullanılan kağıtların Osmanlı Devletinin yazışmalarda kullandığı kağıt türünde olmadıkları, orijinal nüshalarının Başbakanlık Arşivindeki İçişleri Bakanlığı belgeleri arasında bulunmadığı“ gibi çok sayıda somut delillere rastlanmıştır.


YARIN: İşgalciler Ermenilere devlet kurduracaktı


Resim
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Resmi belgelerle Ermeni vahşeti

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x