RESTORASYONDA RESTORASYON

RESTORASYONDA RESTORASYON

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Prş Kas 05, 2015 1:52

RESTORASYONDA RESTORASYON
Önce bir açıklama: yazılarımda gerek klaviye farkı (ki ben Türkiye’deki gibi F değil ama A klaviye kullanmak zorundayım) sonucu kimi sözcüklerimde ‘maddi hata’lar çıktığı gibi, zaman zaman da düzeltmeye olanak bulmadan yazı yetiştirme aceleciliğiyle kimi yanlışlıklar yapıyorum.
Peşinen özür dilerim.
Ancak, Türkçe’ye gözüm gibi baktığımın bilinmesini isterim. Bu bağlamda, Türkçe yazan ve konuşanlarda oyulacak çokca göz olduğunun da ayırdındayım.
**
Şimdi Dr Ahmet’in ‘Restorasyon’ savına geçebiliriz.
Başlık ‘restorasyon da restorasyon’ diye tutturmayı da içermektedir; ‘Restorasyonda yapılacak restorasrosyonu’ da.
İlişikte 2014 yılı Ağustos’unda bu sözcüğün ilk kullanıldığı gün yazdığım yazıyı bulacaksınız. ‘Restorasyon’, orada açıklanmaya çalışılan dönemin adıdır.
Bir ekleme yapılacaksa, o da Tocqueville’in, 1856’da yazdığı “Eski Rejim ve Devrim’de dediği olabilir:
“Devrim’in birincil başarısı, Monarşi’nin o kocaman kurumlarını dağıtmak olmuştu. (Ancak) 1800’lerde ‘restore’ etti. Yüzlerce kez belirtildiği üzere, 1789’un ‘ilkeleri’, o gün bugündür uygulamaya konamamış ve tersine yürürlükte hep Eski Rejimin ilkeleri kalmıştır”.
Türkiye’de farklı mıdır?
Türkiye’de de ‘Devrim’in ilkeleri, Mustafa Kemal Atatürk’ten hemen sonra ‘restore’ edilmeye başlanmıştır. 1960-1965 arasında, bu kez ‘restorasyonda restorasyon’ yapılmaya çalışılmıştı. Ve, o da orada kalmıştı.
1965’ten sonra ise, ayrımsız tüm hükumetler, Ecevit’in CHP’si dahil, ‘restorasyon da restorasyon’ diye tutturmuşlardır.
12 Eylül bir ‘restorasyon’ olmaktan çok tam bir ‘karşı-devrim’ olmuştu.
Peki ama, bundan öte artık ‘restore edilecek ne kaldı’ diye sorulabilir?
İşte, kala kala, Dr Recep ve ‘Serok Ahmet’ ile Dersimli Kemal ile ‘serok Apo’nun ‘restore etmek istedikleri’, ‘Değişmez maddeler’ kalmıştır.
Madde de değişebilir
Diyalektiğe göre ‘değişmeyecek tek şey değişimin kendisidir”.
Doğa sürekli bir ‘değişim’ içindedir.
İnsan da değişebilir ve düşüncesi de..
Ancak, Türkçe’miz yetmediği için Fransızca söyleyecek olursak, ‘imprescriptible’, yani ‘zaman aşımına uğramayacak, kimi yazılı maddeler de vardır.
İnsana ‘insanlık niteliği veren’ kimi ‘ilkeler’dir bunlar.
Şu Birleşmiş Devletler’in ‘sözde’ ‘İnsan Hakları’ değil, Büyük Fransız Devrimi’nin insanlığa armağan ettiği ve o gün bugündür ‘restore’ etmekten usanılmayan, evrensel ve eternel ‘İnsan Hakları’dır sözkonusu olan.
İşte tüm ‘bilmece’, her filizof ya da ‘düşünce okulu’nun ‘keyfi’ne göre dağıtmak istedikleri bu ‘haklar’ın ‘insan doğası’na uygun olup olmadığı, bunların hangilerinin ‘imprescriptible’, yani insan doğasından ‘sökülüp atılmayacağı’ olduğu kadar, bunları kimin ‘uygulayacağı’dır da.
İşte, bu satırların yazarının ‘kafa patlattığı’, ve okurların da bir türlü ne yapmak istediğini çözemediği ‘bilmece’ tam da budur.
Önce, sözü edilen bu ‘hak’ların ‘insan doğası’na uygun olup olmadığının belirlenmesi ve sonra da bu ‘hak’ları ‘kimin’ uygulayacağıdır.
İşte ‘Devlet kuramı’ o nedenle ‘yaşamsal’dır.
‘Yeni Anayasa’ tartışmaları ve ‘restorasyon’ da bu bağlamda ‘güncel’.
‘Terör’de içindedir, ‘Başkanlık hayalleri’ de.
Cumhuriyet tam göbeğindedir.
Halk ve ‘Ulus’ tanımları da boşuna değildir.
Ne var ki, bu tartışmalar ‘Serok Ahmet’in boyunu aştığı gibi, ‘Serok Apo’nun da harcı değildir.
Ne de, Marx okumuş ‘sözde solcu’ların harcı.
Yangına su taşıyan karınca örneği değilse bile, elindeki kovayla koşan biri olarak, bu yangının ortasında görürüm kendimi.
O nedenle, kimilerine, ‘ilgisiz’ ya da ‘zamansız’ gibi görünse de, yazmaya devam edeceğim.
Habip Hamza Erdem

Restorasyon!
‘Restorasyon’, Fransa’da Napolyon Bonapart’ın ‘İmparatorluğu’ndan ‘Temmuz Monarșisi’ne giden onaltı yıllık dönemin adıdır: (1814-1830)
Bir ölçūde, Fransız Devrimi’nin (1789), Napolyon’un 18 Brūmer darbesiyle yitirdiklerinin yeniden kazanılması gibi görūnse de, ‘Eski Rejim’e dönūș, ‘Eski Rejim’in restorasyonu anlamına gelir.
Davutoğlu Ahmet’in ‘restorasyon dönemi’ de, oniki yıllık ‘Dr Recep Dönemi’nin yıktıklarının onarılması dönemi olamayacağına göre, ‘Osmanlı’nın ihya’sı anlamındadır.
Kaldı ki, Dr Recep’ten görevi alır almaz, onun gözlerinin içine baka baka böyle bir ‘itiraf’ta bulunuyor olması dūșūnūlemez.
Ya nedir?
Davutoğlu’nun ‘restorasyon’u, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkan Kemalist Cumhuriyet’in getirdiklerinin ortadan kaldırılması ve ‘İmparatorluğun restorasyonu’dur.
‘Erdoğan İmparatorluğu’nun kurulmasına giden yoldur da denilebilir.
Gerçekten de, Napolyon dönemi, ‘merkezileșme’ eğilimlerinin artırıldığı bir dönem olmasına karșın, Restorasyon, ‘yūrūtme’ ile ‘devlet bașkanı’ arasındaki ișbölūmūnū ‘Eski Rejim’in ‘gothique’ dönemine geri götūrmūștūr (29 Haziran 1814 tarihli kararname).
Böylece kral (18.nci Louis), kendisine yardımcı olacak iki Konsey’in varlığına karșın biricik yönetici konumundadır. Restorasyon’un ‘konsey’ terimi de yine ‘Eski Rejim’in bir terimi olarak dikkat çekmektedir.
Bu Konsey’lerden ‘yūksek’ olanı, soydan (kan bağı) gelen prensler, bakanlar ya da Kralın seçtiği Devlet danıșmanları (yūksek būrokratlar)dan olușmaktadır.
Konsey’in ilk sırasında kız/kızan Erdoğan’ların olacağını söylemek bile fazla.
İkinci Konsey daha geniș ve Devlet’in sıradan ișlevlerini yūrūten bakan yardımcısı ve benzer yönetsel ișlevleri olan yönetici ve uzmanlardan olușmaktadır.
Fransız Restorasyon’u hūkûmet ișlevleriyle yönetsel (idarî) ișlevlerin būtūnleștirilmesini amaçlıyordu.
Davutoğlu restorasyonun da bundan farklı bir amaç tașıyamayacağı ileri sūrūlebilir.
Ne var ki, yine Fransa’da İkinci Restorasyon dönemi de olmuștur.
9 Temmuz 1815 yılındaki kararname ile çok daha ‘morarșik’ bir yönetim biçimine geçilmiștir.
Bu dönemde Kral’a, Yūksek konseyi daha ‘organik’ ve salt kendi istemine dayanan bir biçimde seçme olanağı sağlanmıștır.
Tūrkiye ise “inșa’llah” Haziran 2015 tarihinde bu ikinci ‘Restorasyon’ așamasına ulașacaktır.
Dikkat edilirse Fransa 19.yy’ın ilk yarısında ‘Būyūk Devrimi’ni, İngiliz Monarși’sine özenerek, ‘restore’ ede ede tūketmiștir.
Ve ne yazık ki, her onbeș-yirmi yılda gelen ‘ara devrim’ler de kalıcı değil, dūzenin ‘restorasyon’uyla sonuçlanmıșlardır.
Burada, ‘boyumdan būyūk bir laf’ ederek, bu ‘restorasyon’ların hep, ‘Sosyal Liberal’lerin desteğiyle yūrūtūlmūș olduğunu ileri sūreceğim.
Bu ‘Sosyal Liberaller’, tarihin her döneminde, insanlığın zararına; ve ayırdında olmadan ‘kendi zarar’larına çalıșmıșlardır.
CHP’nin ‘olağanūstū kurultayı’nda, Parti’nin daha ‘liberal’ politikalara yöneleceğini duyunca; Tanrı’dan bu ‘sosyal demokrat’lara ‘akıl ve izan’ İhsan etmesini diledim.
İhsan’a çarpılasıcalar...
Çarpıldıkça ‘akıl ve izan’, ‘tarih ve bilinç’, ‘bilim ve felsefe’den uzaklașıyor bunlar.
Söyledim ama yineleyeyim, bu ‘sosyal liberal’lerin varlığı ve engellemelerine karșın, her restorasyon girișimi bir ‘bilinç sıçraması’na yolaçmıștır.
‘Sosyal liberal’lerin bilinçleri hariç.
Tanrı onları ‘sosyal liberal’ olsunlar diye yaratmıș olmalı.
Ya da ‘demokrat’..
Habip Hamza ERDEM - 22 Ağustos 2014
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1526
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x