“Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün İçinden Geçen Bir Yazı…

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün İçinden Geçen Bir Yazı…

İletigönderen faruk haksal » Pzt Kas 21, 2011 10:14

Ahmet Hamdi Tanpınar…
Onu günümüzün post/modern monşerleri gündemlerine almadılar…
Çünkü o kültürümüzün tepesine paldır küldür sorti yapmasına [ilericilik adına] izin verilen “modern’lik aşısının Anadolu toprağında ne ölçüde tutacağının yoğun araştırması içindeydi.
O, Cumhuriyet sonrası Batı’ya yönelen Türk insanının iki kültür arasında sıkışıp kalmış durumuna kafa yoran bir büyük yazardı.
O “iki cami arasında bi/namaz” bir durumda kalan iyi niyetli ama kıt kültürlü Cumhuriyet aydınının toplumsal sancılarını içtenlikli bir biçimde gönlünde duyan ve sözünü ettiğimiz sorunları bilincinin ak aydınlığında tartışarak sorgulayan bir büyük Türk/Osmanlı/Batı aydınıydı…
Kısacası Doğu/Batı sorunsalını bir yaşama biçimi olarak seçmiş bir kişi ve çağdaş Türk edebiyatına [ne yazık ki] oldukça dar gelen önemli bir “insan”dı…
O post/modern eleştirmenlerin niçin gündeminde yer almadı?..
Çünkü o, onların anladığı anlamda modern değildi.
Modernin postu hiç değildi.
Dolayısıyla edebiyat çevrelerinin post/modern monşer takımı için bir gündem oluşturmamış olması, onun edebiyata, kültür meselelerine ve Cumhuriyet sonrası kuşağın içinde yaşadığı kültür kökenli toplumsal sorunlara ne ölçüde namuslu, ciddi ve bilinçli olarak yaklaştığının en açık kanıtlarından birisidir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın [bizce] en önemli eseri “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”dür.
Bakın o roman içindeki başkahramanına bu büyük edebiyatçımız neler söyletiyor:
“Yukarda hayatımın sıkıntılarından birkaç defa bahsettim. Hatı¬ralarım ilerledikçe okuyucularım ömrüm boyunca ihtiyaç ve mah¬rumiyetin adeta ikinci bir deri gibi vücuduma yapışmış olarak do¬laştığımı göreceklerdir. Fakat hiç de saadet denen şeyi tatmadım di¬yemem.
Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti.
Fakirlik, içimizde etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla -ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre im¬tiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.
Bu kelimeyi bugün sadece siyası manasında kullanıyoruz. Ne yazık!..
Onu politikaya mahsus b:r şey addedenler korkarım ki, hiç¬bir zaman manasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısı¬dır. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtla¬rının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse ba¬na gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi… Ve o geldi di¬ye biz sevincimizden, davul zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimiz¬den alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, "Buyurunuz efendim, ben¬deniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!" di¬ye hediye mi ederiz? Yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbi¬re parlayan fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kö¬mür veya toprak yığını haline giren o büyülü hazinelere mi benzer? Bir türlü anlayamadım.

Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur.
Hürriyet aşkı, bir nevi snobizmden başka bir şey değildir. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? Daha geldiği¬nin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi, biz de yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. Kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmi nutuklarda adının anılması kâfi geliyor.
Hayır, benim çocukluğumun hürriyeti, hiç de bu cinsten bir hür¬riyet değildir. Evvela, burası zannımca en mühimidir, onu bana hiç kimse vermedi. Bu sızdırılmış altın külçesini birdenbire kendi içimde buldum… Tıpkı ağaçta kuş sesi, suda aydınlık gibi…
Ve bir de¬fa için buldum. Bulduğum günden beri de küçücük hayatım, fakir evimiz, etrafımızdaki insanlar, her şey değişti. Vakıa sonraları ben de onu kaybettim. Fakat ne olursa olsun bana-temin ettiği şeyler ha¬yatımın ne büyük hazinesi oldular. Ne dünkü sefaletim, ne bugün¬kü refahım, hiçbir şey onun mucizesiyle doldurduğu seneleri ben¬den bir daha alamadılar. O bana hiçbir şeye sahip olmadan, hiçbir şeye aldırmadan yaşamayı öğretti.
Lüzumsuz hiçbir şeyin peşinde koşmadım. Hiçbir ihtirasın pe¬şinde beyhude yere emek sarf etmedim. Hiçbir zaman sınıfımızın birincisi veya ikincisi, hatta yirmincisi olmak istemedim.
Fatih Rüştiyesi'ndeki sınıfımızın kalabalık mevcudu bana, etra¬fımdaki yarışı en geri sıralardan, isterseniz buna kral locası deyin, seyretmek imkânını verdi. İnsan işlerine uzaktan bakmayı oradan öğrendim.”
Ve bunları söyleyen başkahraman, romanın sembollerle süslü kurmaca ortamında ülke çapında ve hatta ülke sınırlarını da aşarak genişleyen bir düzlemde saatleri ayarlama enstitüsü kuruyor…
Bu enstitüyü geliştiriyor.
Ve Cumhuriyet sonrası kültür arayışlarının özgün bir şaheserini yaratıyor…
Bilmem içinizde bu kitabı [sonra okumak için de olsa] hiç değilse şimdilik satın alma heyecanı yaratabildim mi?
Yaratamadıysam, emin olun kusur benimdir… Asla Ahmet Hamdi Tanpınar’ın değil.

farukhaksal@superonline.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com
http://www.kitlecizgisi.com
Faruk Haksal
Kullanıcı küçük betizi
faruk haksal
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 344
Kayıt: Pzt May 24, 2010 10:01

Re: “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün İçinden Geçen Bir Yazı…

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Pzt Kas 21, 2011 15:51

Emin olun bir kitap sitesindeki siparişimi tamamlamak üzereydim.Listeye ekliyorum.Gafletten olsa gerek şimdiye kadar elime alamadım şu kitabı, şimdi vaktidir.Teşekkürler.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42


Şu dizine dön: Faruk HAKSAL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x