Sahte Atatürkçüler “şov” yapıyor! / Yılmaz DİKBAŞ

Sahte Atatürkçüler “şov” yapıyor! / Yılmaz DİKBAŞ

İletigönderen Balasagun » Prş Eyl 03, 2015 12:43

SAHTE ATATÜRKÇÜLER “ŞOV” YAPIYOR!– 1

Resim
1 Eylül 2015 Salı günkü Sözcü gazetesi, ön sayfasının tamamını kaplayan şu kocaman sözcüklerle çıktı:

“SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR”

Gazetenin köşe yazarları Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Rahmi Turan, Uğur Dündar ve Mehmet Türker’in köşeleri “boş” yani yazısızdı!

Sözcü gazetesi neyi protesto ediyordu?

Köşelerin “boş” yani yazısız çıkmasının anlamı neydi?

Şimdi bu soruları yanıtlayalım.

ResimÖnce, 1960’ın ilk aylarını yaşamamış ve o günlerde neler olduğunu okumamışlar için çok kısa bir bilgi sunmam gerekiyor.

1950–1960 sürecinde Türkiye, Demokrat Parti (DP) hükümetleri tarafından yönetildi. Bu hükümetlerin başında, Başbakan Adnan Menderes bulunuyordu.

ABD’nin parasal desteğini çekmesinden sonra ekonomik durum bozulunca DP’nin halktaki desteği de azalmaya başladı. Ancak, iktidarı bırakmamakta kararlı olan Adnan Menderes demokrasi dışı yöntemlere başvurdu. Bunların en sonuncusu, TBMM’de bir “Tahkikat Komisyonu” kurmasıydı. Yürütme ve Yargı yetkileri de verilen bu komisyonun tüm üyeleri DP’liydi

İşte bu komisyon, DP hükümetini eleştiren gazetecileri, yazarları tutuklama hakkına da sahipti!

DP hükümeti, karşıt gazeteler daha basılmadan önce denetleniyor, köşe yazarlarının yazıları yayımlanmadan önce “sansür” ediliyordu!

DP hükümeti tarafından sansürlenmiş gazete köşeleri “boş” yani yazısız çıkıyordu!

Köşe yazısını yazdığı yer “boş” olan yazarın sansüre uğradığını anlıyorduk.

Ancak, bu uygulama çok sürmedi.

Demokrasi düzenini yıkıp bir dikta rejimine doğru giden Adnan Menderes hükümeti, 27 Mayıs 1960 günü bir askeri darbeyle yıkıldı.

Yaşanan bu olaydan çıkan derslerden biri şuydu:

Eğer bir gazetenin yazarları tarafından yazıldığı yer olan köşeler “boş”, yani yazısız çıkarsa, yazarın o yazısı hükümet tarafından “sansür” edilmiş demektir.

Peki, şimdi soralım.

1 Eylül 2015 Salı günkü Sözcü gazetesinde; Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil, Rahmi Turan, Uğur Dündar ve Mehmet Türker’in yazıları “SANSÜR” mü edilmişti?

Bu yazarların köşeleri “boş” yani yazısız çıktığına göre, bu yazarların yazıları AKP hükümeti tarafından “SANSÜR” mü edilmişti?

Hayır! Bir sansür uygulanması yaşanmamıştı!

AKP hükümeti, Sözcü gazetesi yazarlarına bir “sansür” uygulamamıştı!

Peki, hükümet tarafından bir sansür uygulanmamışsa, Sözcü gazetesi köşe yazarlarının köşeleri neden “boş”, yani yazısız çıkmıştı?

Cevap çok açıktır.

Sözcü gazetesi, köşe yazarlarının yazılarına AKP hükümeti tarafından bir “sansür” uygulandığı izlenimini yaratmak istemiştir, tıpkı Adnan Menderes hükümeti tarafından 1960’da uygulanmış sansür gibi!

Sözcü gazetesi, bir algı operasyonu yapmış, okuyucularında AKP hükümeti tarafından “sansür” vurgunu yemiş olduğu algısını yaratmaya çalışmıştır!

1960’da Adnan Menderes hükümeti gazetelere sansür uyguladığında, her sabah gazetesini alan vatandaş, gazetesinin köşe yazarlarının sansüre uğradığını gördüğünde huzuru kaçtı, tedirgin oldu! Köşe yazarları acaba ne tür önemli haberler yazmışlardı da hükümet bunları sansür etmişti, diye kaygılanmaya başladı. Büyük bir tehlike gelmekteydi de hükümet bunu vatandaşlardan mı saklıyordu? Bu huzursuzluk, tedirginlik ve kaygı giderek öfkeye dönüştü! Bu öfke diğer etkenlerle de birleşince halk sokağa döküldü!

Sözcü gazetesi, yazarlarının köşelerini “boş” yani yazısız çıkarıyor, hükümet tarafından sansüre uğramış oldukları izlenimini veriyor, bir algı operasyonu uyguluyordu.

Peki, Sözcü gazetesi, uyguladığı bu algı operasyonu sonucu; okuyucularını huzursuz kılmak, tedirgin etmek, kaygılandırmak ve sonunda öfkelendirip sokaklara mı taşırmak istiyor?

Sözcü gazetesi, ne yapmak istiyor?

Değerli Dostlar,

Bu önemli konuyu enine boyuna irdeleyeceğim. Bu nedenle yazım da uzunca olacak. Uzun bir yazıyı sizlere sunmak yerine, bölüm bölüm sunmayı yeğledim.

Yarın yazımın devamını sunacağım.

Saygılarımla,

Yılmaz DİKBAŞ, 2 Eylül 2015
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Sahte Atatürkçüler “şov” yapıyor! / Yılmaz DİKBAŞ

İletigönderen Balasagun » Prş Eyl 03, 2015 12:49

SAHTE ATATÜRKÇÜLER “ŞOV” YAPIYOR – 2

Resim
1 Eylül 2015 Salı günkü Sözcü gazetesindeki köşesi “boş” yani yazısız çıkan Bekir Coşkun, 2 Eylül 2015 Çarşamba günü yazısını yazdı, köşesi “boş” çıkmadı!

Bu yazısında, bir gün önce köşesinin neden “boş” çıkmış olduğunu anlatıyor ve şunları söylüyordu:

“Dün köşelerimiz boştu…

Yazarak anlatamadık, yazmayarak anlatmayı denedik…

Bizler mahkeme kapılarında sürünüyoruz…

Belki korkuyoruz ama korkuya esir olmuyoruz…

Benim, sorumluluk duygusu olan, toplumdan utanan, başını asla eğmeyen, ülkesine borcu olduğunu düşünen yürekli arkadaşlarım var…


Ve bizler bunun faturasını; itilerek, kakılarak, mahkeme kapılarında sürünerek, yüreğimize taş basarak, ama asla vazgeçmeyerek öderiz…”


Değerli Dostlar,

Eğer bir yazar; sağlam belgelere, kanıtlara ve tanıklara dayanarak halkını aydınlatan önemli yazılar yazmışsa, kimden ve niçin korkar?

Her şeyin bir bedeli var.

Dosdoğru, sapasağlam yazılar yazmış bir yazar da gün gelir yazılarından rahatsız olan kişilerce mahkemeye verilebilir.

Peki, böyle bir durumda, onurlu bir yazar oturup ağlar mı, sızlanıp mızlanır mı, yoksa dik durup özgüvenle mahkemeye gidip şikâyetçilerle yüzleşir mi?

Yargı önünde hesaplaşmak neden “mahkeme kapılarında sürünmek” olsun?

Hem “Atatürkçü” olduğunu söyleyeceksin, hem de yazdıklarından dolayı mahkemeye verildiğinde korkacaksın, okurlarının huzurunda ağlayıp sızlanacaksın!

Peki, “Atatürkçü” Bekir Coşkun mahkemeye verilince neden korkmuş?

Niçin ağlayıp sızlanıyor, yüreğe taş basma edebiyatı yaparak yardım dileniyor?

Bu sorunun cevabı ancak şu olabilir:

Eğer bir yazar, birilerine güvenerek; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Hükümet ve karşı olduğu siyasi parti yöneticilerine hiçbir kanıta, hiçbir belgeye, hiçbir tanığa dayanmadan küfür ve hakaret içeren yazılar yazmışsa, mahkemeye verildiğinde korkar!

Bekir Coşkun, AKP’ye oy vermiş insanlarımıza, yani halkımızın yarısına hakaretler etmiş, onları “Göbeğini Kaşıyanlar” olarak tanımlayıp aşağılamıştı!

Değerli Dostlar,

İşte, burada sizlere yine bir bilgi sunmam gerekiyor.

Eğer Türk milletinin tümüne veya bir bölümüne hakaret ederseniz, yasalar önünde suç işlemiş sayılmıyorsunuz!

CHP İzmir milletvekili Tuncay Özkan, Silivri’ye tıkılmadan önce, yeni bir parti kurma aşamasında, telefonla tüm tanıdıklarına büyük bir coşkuyla, “Milletin analarını nasıl si..ceğini” söylüyordu. Toptan küfür ettiği için hakkında yasal bir işlem yapılmadı!

Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Mine Kırıkkanat, halkımızın yarısını “Geviş getirenler” yani, “Sığırlar” diye niteledi, AKP’ye oy vermiş olanları “Kolları kısa, uzun kıllı bacaklılar” diye gösterip “Maymuna” benzeterek aşağıladı, ama hakkında yasal bir işlem yapılmadı. Çünkü toptan hakaret etmişti!

Halkımızın tümüne veya yarısına toptan hakaretler ederseniz yasal bir yaptırımı yok! Ama tek bir kişiye, adını soyadı yazıp söyleyerek hakaret ederseniz, hemen mahkemeyi boylar en azından tazminat davasıyla karşılaşırsınız.

Öyle anlaşılıyor ki, halkımızın en az yarısını aşağılayıp hakaret eden Bekir Coşkun, baktı ki bunun yasal bir yaptırımı yok, öyleyse cumhurbaşkanı, başbakan, hükümet ve AKP yöneticilerine de eleştiri görünümünde, istediğim gibi hakaret edebilirim, diye düşündü!

İşte, Bekir Coşkun bunda yanıldı, hakaret ettiği kişiler tarafından peş peşe tazminat davaları açıldı.

Çok sayıda tazminat davasıyla karşılaşan Bekir Coşkun korktu!

Belgesiz, kanıtsız AKP yöneticilerine hakaretler ediyor, ne güzel “Atatürkçülerden” de müthiş alkış ve destek alıyordu!

Peki, şimdi ne yapacaktı?

Sözcü gazetesinin diğer cin fikirli yazarlarıyla oturup bir plan yaptılar.

Köşeleri bir gün “boş” yani, yazısız çıkacaktı!

Böylece “Atatürkçü” okurlarını, “Bakın Hükümet bizim yazılarımızı SANSÜR etti!” izlenimini yaratıp bir algı operasyonu başlatacaklardı!

Varsayalım ki, Sözcü gazetesinin “Atatürkçü” okurları bu oyunu yuttular, algı operasyonuna inandılar!

Peki, Bekir Coşkun’u mahkeme kapılarından kim kurtaracaktı?

Değerli Dostlar,

Bu çok önemli konuyu derinlemesine irdelemeyi sürdüreceğim.

Bu nedenle de yazım biraz uzun olacak.

İşte bu nedenle, yazımı sizlere bölüm bölüm sunmanın daha uygun olacağını düşündüm.

Yarın yazıma devam edeceğim.

Saygılarımla,

Yılmaz DİKBAŞ, 3 Eylül 2015
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Yılmaz DİKBAŞ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x