Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız?

İzlem (Strateji) - Bazen barışın, bazen de savaşın sanatı...

Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız?

İletigönderen tuba » Çrş Haz 04, 2008 15:26

Kıbrıs Şehitleri soruyor...

Her nasılsa Hristofyas'ın Rum tarafında iktidara gelişinden bu yana Kıbrıs'ta sinek uçsa "Çözüm Kapıda" sloganı atılıyor. Bunca yıldır yapılamayan ne yapılmıştır da çözüm kapıya gelmiştir?

Rum tarafı, Kıbrıs Türklerinden katliamlar ve soykırım girişimlerinden dolayı özür mü dilemiş?

Ada'da terör estiren EOKA'nın liderleri mi cezalandırılmış?

Her 1 Nisan'da EOKA'nın terör faaliyetlerine başlamasını kutlanmaktan mı vazgeçmişler?

Yıktıkları Camileri mi ayağa diktiler?.. Yoksa otopark yaptıklarını mı restore ettiler?

Kıbrıs Türkünün nefes almasını sağlamak adına "doğrudan ticaret tüzüğü" önündeki vetolarını mı kaldırdılar?

Kime karşı olduğu şüpheli olan aşırı silahlanmadan mı vazgeçtiler? Yunanistan ile ortak askeri tatbikatlardan mı vazgeçtiler?

Kıbrıs Türkünün güvenini kazanacak ne yaptı bu Rumlar?

Gazi Mağusa'da 23 Mayıs akşamı düzenlenen CTP-AKEL ortak etkinliğinde konuşan CTP Genel Başkanı ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer'in Rumlardan büyük alkış olan sözleri hangisiydi? Soyer, "Anavatanların kucağından kurtulmamız ve barışçı bir çözümün sağlanması için sıkı bir biçimde çalışmamız gerekir" derken mevcut Rum politikasının, Yunanistan'ın ezeli politikaları ile birebir örtüştüğünü bilmiyor mu?

Hani Kıbrıs Türkünün "kırmızıçizgileri"? Hani siyasi eşitlik? Hani "iki kesimlilik"? Nerde kaldı, Türkün hakkı? Nerde kaldı Türkün dökülen kanı? Yeni dönem, yeni plan ne demek?

Ya biz görmüyoruz?.. Ya da onlar başka bir Kıbrıs'ta yaşıyorlar?..

HRİSTOFYAS'IN PLANI, SONRA ÇIKAR OYUNU

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas'ın 23 Mayıs'ta gerçekleştirdiği ikinci görüşme için de Soyer, Kıbrıs sorununda yeni bir aşamanın başladığını söyledi. Bu yeni aşama ile kastedilen nedir? Bunu bize kim açıklayacak?

23 Mayıs görüşmesinde, daha önce '8 Temmuz' veya 'Gambari Süreci', ardından '21 Mart Mutabakatı' uyarınca oluşturulan çalışma grupları ve teknik komitelerde ele alınanlar bu 'zirve toplantısı'nda değerlendirilecekti. Değerlendirme sonucu, Hristofyas'ın açıklamaları nedeniyle önceden belliydi. Hristofyas'ın görünürdeki politikası, Türkiye yüzünden çalışma grupları ve komitelerin ilerleme sağlayamadığı gerekçesiyle görüşmelerden mümkün mertebe çekilmek, işi sulandırmak ve zora sokmaktı. Politika mı değiştirdi? Nerde görülmüş, Rum'un politika değiştirdiği? Değiştirecek olsa görüşme gününe dek kapı kapı dolaşıp "Rum'un olmazsa olmazlarını" dünya devletlerine duyurmaya çalışıp, "siz Türkiye'yi durdurun Talat'ı bana bırakın" propagandası yapar mıydı?

Peki, ne oldu da, görüşme sonrası manşetler "Talat ve Ekibinin Başarısı" olarak atıldı? Amaç, Rum'un politikalarını kolaylaştırmak mı? Kıbrıs Türkü lehine bir gelişme sağlanmış gibi yapılarak adım adım Türk tezlerinden uzaklaşılmasına yabancı mı Kıbrıs Türkü?

Cumhurbaşkanları Talat ile Hristofyas arasında BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs'taki Özel Temsilcisi Taye Brook Zerihoun'un eski Lefkoşa Uluslararası Havaalanı'ndaki resmi konutunda gerçekleşen 23 Mayıs görüşmesi sonrasında yapılan resmi açıklama neden dönüm noktası oluyor? Neyin dönüm noktası oluyor?

BM açıklamasına göre liderler: İki kesimli, iki toplumlu ve ilgili Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde bir federasyona iki liderin bağlı oldukları konusunda mutabakata varmışlar. Bu kadar çok söz arka arkaya dizilince, "egemenlik hakkı" ne olacak diye sormayacağımızı mı zannediyorlar?

Nerede kaldı "iki egemen devlet", "iki eşit halk"? Bütün ilkeler ters yüz edilmiş, Kıbrıs Türkü'ne "azınlık olacaksın" denilmeden, süslü sözlerle dayatılmak isteniyor. Bir oyun kaç defa sahnelenir sayın Talat?

Velev ki, satır aralarında gizlenen ifadeleri görmezden geldik de Rumların "iki devletli federe devleti kabul ettiği" sözüne inandık. O zaman sormazlar mı; "23 Mayıs görüşmesinden çıkan karar yeni mi?" diye.

Hristofyas bunu Annan Planı referandumunda reddedenlerden değil mi? Rum'un yüzde 75'i bunu reddetmişken şimdi nasıl bir politika izleyecek Hristofyas efendi? AB üyesi olmadan önce "hayır" dediği çözüm zemininin şimdi üyelikle eli güçlenmiş GKRY için makul bir çözüm olduğuna toplumunu nasıl ikna edecek? Yoksa her zamanki gibi oyun Kıbrıs Türkü'ne mi?

Anlaşılıyor ki "Yeni Dönem" denilen "yeni bir oyun"dan ibaret...

YENİ DÖNEM OYUNLARI

Hristofyas ne diyordu?

"Kıbrıslıca bir çözüme varacaksak, Talat Türkiye ile olan göbek bağını kesmeli ve Türkiye'nin kucağından kurtulmalıdır." "Talat, Türkiye ile olan göbek bağını koparmalı ve bizimle birlikte çalışmalıdır.", "Türk işgaline karşı Kıbrıslı Türk kardeşlerimizle birlikte mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Talat, eğer Türkiye'ye karşı ihtilalini yapacaksa kendisine yardımcı olacağız."

KKTC Başbakanı Soyer ne diyor: "Anavatanların kucağından kurtulalım"

Oyunun şekli belli olmuş bile.

Rum, Ada'yı Rumlaştırmaktan, Türkleri azınlık olarak görmekten vazgeçmeyeceğine göre, CTP ve Talat KKTC'nin devlet özelliklerinden çoktan vazgeçtiğine göre; Kıbrıs Türküne yeni bir tuzak daha kurulmuştur. Talat'ın görüşmelerde "başarı" elde ettiği haberleri duyurulacak, görüşmelerin amacı 'sessiz slogan' Kıbrıslılık temelinde birleşmek olacak ama bir bakacağız ki "egemenlik" paylaşılmamış, "iki kesimlilik" sulandırılmış, "siyasi eşitlik" sağlanmamış...

Ne olmuş? Türkler, azınlık olmuş... 45 yıllık mücadele ne için verilmiş peki? Kıbrıs Türkü bunu kabul edecek idiyse neden o kadar Türk kanı akıtıldı? "Çözümsüzlük çözüm değildir" zihniyetinin Kıbrıs Türkünü getirdiği nokta ortada.

25 yıllık egemen bir devlet, bizzat cumhurbaşkanlığı makamını elinde tutan yani Kıbrıs Türklerini temsil etmek üzere seçilmiş en üst düzey görevli tarafından gözden çıkarılıyor. Kıbrıs Türkünün hakkını, hukukunu korumak için gelen iktidar, Rum'un sözünden çıkmaz oluyor.

Papadopulos gitti Hristofyas geldi; taleplerde ve izlenen yöntemlerde bir değişiklik olmadı. Makarios'tan bu yana değişmez Rum politikası karşısında Denktaş sonrası yönetim pek kolay çözüldü. Emperyalizm karşıtı olduğunu sandığımız uç sol parti CTP, zaten emperyalizmin oyunlarıyla gelmemiş miydi? Şimdi emperyalizme hizmet ettiğine neden şaşıralım? ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, 23 Mayıs toplantısından sonra yapılan ortak açıklama için "2004 yılından bu yana Kıbrıs sorununun çözümü için atılan en verimli adım" diyorsa, Talat rolünü iyi oynamaktadır.

İKİ YÜZLÜ AB

Kosova'da katliamlardan sonra iki halkın bir arada yaşayamayacağına ikna olan AB, ülkeden ülkeye, konudan konuya, toplumdan topluma değişen ikiyüzlü, sahtekâr politikalarını Kıbrıs'ta da devrede tutuyor. 2004 Referandumu öncesinde izolasyonları kaldırma, doğrudan ticareti başlatma sözü verdiğini çabuk unutan AB, hızlandırılmış bir birleşme istiyor.

Rum Yönetiminin Türkiye'nin her adımını "veto" etmesini "kısmen" engelleyecek Lizbon Anlaşması devreye girmeden işi bitirmek mi istiyor AB?

AB içinde Türkiye'nin üyeliğine kesin karşı olanlar, Konsey kararlarında "veto"nun işlemesi için dört üyenin itirazını gerektiren "nitelikli çoğunluk" maddesinin varlığı nedeniyle Lizbon Anlaşmasını da reddeder endişesi mi taşıyor? 'Kıbrıs'ı 2009'a kadar çözün' zorlaması ile Lizbon Anlaşması'nın 1 Ocak 2009'da yürürlüğe girecek olması rastlantı mıdır?

Ya Türkiye'ye yapılan baskılar?

Hem AB'den hem de içerideki uzantılarından söylenen "Türkiye'nin tek şansı Kıbrıs'ta çözümü sağlamaktır" masalı... Siyasi iktidarın nafile çabalarla içine girmek istediği AB treni zaten durmuşken, Türkiye'nin önündeki tek engelin Kıbrıs olduğunu söylemek ne kadar mantıklı? Kıbrıs'ı verince AB üyesi mi olacak Türkiye? Kimi kandırıyor bunlar? Olmayacak bir hayal uğruna mı gidiyor Kıbrıs adım adım elimizden?

Hükümet, yok ettiği 40 yıllık devlet politikasının yerine hala sistematik ve Kıbrıs Türkü'nün haklarını koruyacak yeni ve kalıcı bir politika oluşturmuş değil. Kıbrıs'ın elden çıkışını, sessizlikle izliyor. Girit, Rodos, Mora Türkleri gibi varlığını sürdüremeyip yok olan veya azınlık durumuna düşerek sıkıntı içinde yaşayan halkların izine ancak tarih kitaplarında rastlıyoruz. Türkiye'nin mevcut hükümeti, ya bu gerçeği görmüyor ya da böylesi işine geliyor.

Türkiye'nin 1960 Garanti Antlaşması'ndaki yükümlülüklerini ve haklarını reddetmek o kadar kolay mı? Türkiye, zaten şaibeli olan AB üyeliğinin tehlikeye gireceği tehdidiyle Kıbrıs konusunda geri adım atmaya zorlandığı bu noktada, artık beklendiği gibi hareket ederek üyelikten geri adım atmalı.

Sen, diğer alternatifleri dile getirirsen nasılsa AB içinde Türkiye'nin üyeliği için mücadele verecek bazı ülkeler girişimlerini yoğunlaştıracak, hiç merak etme. 1995 sonrasında şekillendirdiği sorunlarını AB yoluyla çözme politikası nedeniyle Yunanistan dahi bu cephede yer alacak. Kıbrıs Rum Yönetimi de Türkiye-AB ilişkileri olmaksızın herhangi bir şey elde etmesinin imkânsız olduğunu, çıkarlarının Türkiye'nin AB bağlantısında yattığını iyi biliyor.

HÜKÜMETE SORULAR:

*Türk Silahlı Kuvvetleri'nin katkısıyla inşa edilen ve savaş uçaklarının da kullanımına müsait Geçitkale Hava Limanı'nın, arkasında ABD'nin bulunduğu CAS adındaki bir İngiliz Şirketine ihale yoluyla satıldığı doğru mu?

*İsrail'e, üstünde beş bin personelin konuşlanacağı arazi tahsis edildi mi?

*İsrail'e iki uçak gemisi limanı izni verildi mi?

*Bu noktada Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı olan Başbakan'ın hükümetine şunları da sormak hakkımız değil mi?

*Benim ülkem bitti de şimdi sıra Kıbrıs Türkü'nün stratejik kurumlarına ve mübarek topraklarına mı geldi?

*Nihai amacınız, "bir adım", "bir adım" daha diye diye, KKTC'yi İsrail-ABD- İngiltere üçlüsüne askeri üs yapmak mı yoksa Rum'un keyfine teslim etmek mi?

*1571 de verilen 50 bin, 1963'den sonra da on binlerce Mücahit ile Mehmetçiğin uğruna canını verdiği KKTC topraklarını Amerikan Planları için mi yoksa Rum için mi elden çıkaracağınıza daha karar veremediniz mi?

Bu sorulara sadece biz değil, hem Türkiye'de hem de Yavru Vatan'da 'antiemperyalist' ve kutsal ve şerefli bir dava uğruna hayatlarını feda etmiş, binlerce, on binlerce şehit de cevap bekliyor...

Hadi bizi kandırdınız ve ikna ettiniz... Onlara ne söyleyeceksiniz? Onların Yüzüne nasıl bakacaksınız?

02.06.2008 / Mustafa ÖZBEK - TÜRKİYEM TOPLULUĞU SÖZCÜSÜ
Resim
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Re: Şehitlerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız?

İletigönderen Türk-Kan » Sal Haz 10, 2008 21:42

Mustafa ÖZBEK yazdı:HÜKÜMETE SORULAR:

*Türk Silahlı Kuvvetleri'nin katkısıyla inşa edilen ve savaş uçaklarının da kullanımına müsait Geçitkale Hava Limanı'nın, arkasında ABD'nin bulunduğu CAS adındaki bir İngiliz Şirketine ihale yoluyla satıldığı doğru mu?

*İsrail'e, üstünde beş bin personelin konuşlanacağı arazi tahsis edildi mi?

*İsrail'e iki uçak gemisi limanı izni verildi mi?

*Bu noktada Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı olan Başbakan'ın hükümetine şunları da sormak hakkımız değil mi?

*Benim ülkem bitti de şimdi sıra Kıbrıs Türkü'nün stratejik kurumlarına ve mübarek topraklarına mı geldi?

*Nihai amacınız, "bir adım", "bir adım" daha diye diye, KKTC'yi İsrail-ABD- İngiltere üçlüsüne askeri üs yapmak mı yoksa Rum'un keyfine teslim etmek mi?

*1571 de verilen 50 bin, 1963'den sonra da on binlerce Mücahit ile Mehmetçiğin uğruna canını verdiği KKTC topraklarını Amerikan Planları için mi yoksa Rum için mi elden çıkaracağınıza daha karar veremediniz mi?

Bu sorulara sadece biz değil, hem Türkiye'de hem de Yavru Vatan'da 'antiemperyalist' ve kutsal ve şerefli bir dava uğruna hayatlarını feda etmiş, binlerce, on binlerce şehit de cevap bekliyor...

Hadi bizi kandırdınız ve ikna ettiniz... Onlara ne söyleyeceksiniz? Onların Yüzüne nasıl bakacaksınız?

Yok ki bu sorularin cevaplarini direten bir secmen kitlesi... Yok ki aldigi cevaplara göre oyunu veren... Seyhin, asiretin, cemaatin, ailenin emrettigidir "dogru" olan. Nohuta, mercimege muhtac ediyorlar, dilenci oluyor hesap soracagina benim secmenim. "Allah ile aldatilmaktan" bikmadi ki bu millet.

Cok tesekkürler tuba.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen tuba » Sal Haz 10, 2008 21:55

Rica ederim, Türk-Kan.

İktidarıyla, muhalefetiyle, vatandaşıyla bizim şimdi asıl bu ve benzeri -yani aslında çok daha hayati- meseleleri konuşup tartışıyor olmamız gerekirken takılmışız bir türbandır gidiyor....arka planda çok daha başka şeyler giderken...
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...


Şu dizine dön: İzlem (Strateji)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x