Serdar Ant-OHAL İçin Daha Kaç Asker Şehit Olmalı?

Tartışma Alanı

Serdar Ant-OHAL İçin Daha Kaç Asker Şehit Olmalı?

İletigönderen İrfan Tuna » Pzt Haz 21, 2010 20:26

21 Haziran 2010

“OHAL” İÇİN DAHA KAÇ ASKER ŞEHİT OLMALI?

Serdar Ant


Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a bir gazeteci soruyor:

“Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesine gerek var mı?”

Org. Başbuğ yanıtlıyor:

“Şu anda söz konusu olduğunu düşünmüyorum.”

Neden peki?

Çünkü, Türkiye’yi dış politikada şaha kaldıran (!), ekonomik kriz bütün dünyayı delip geçerken Türkiye’de holdinglerin kârlarına kâr katmasını mümkün kılan, “demokratik açılım” yapmakla kalmayıp “hazır elim değmişken Anayasayı da değiştireyim bari” diyen, haftada en az bir kez yargıya dil uzatmazsa içi rahat etmeyen Başbakan Erdoğan “demokrat” da yıllardan beri onunla uyum içinde görev yapan Org. Başbuğ “diktatör” mü sanki? İşte o da en azından Başbakanımız kadar “demokrat”(!) olduğu için, OHAL’in “şu anda sözkonusu olduğunu” düşünmüyor!

Peki, ne zaman düşünür acaba?

Demek ki 8-10 askerin şehit olduğu karakol baskınları yeterli olmuyor! Daha çok kayıp, daha çok acı mı gerekli devlet büyüklerimizin terör bölgesinde OHAL ya da sıkıyönetimin gerekli olduğunu düşünebilmeleri için? Ya da daha açık soralım:

Sayın Başbuğ, sizin OHAL’i gerekli görmeniz için daha kaç askerimizin şehit olması gerekiyor?

Biliyorum, şimdi bazı sivri zekâlılar çıkıp konuşacak:

“Geçmişte yıllarca olağanüstü hal geçerliydi bölgede… Ne oldu, şiddetle neyi çözebildiniz?”

Bu şaşkınlara ben yanıt vermemeyim de eski Hava Lojistik Komutanı emekli korgeneral Erdoğan Karakuş yanıt versin. Bakalım geçmişte neyi, nasıl çözmüşüz! Korgeneral Karakuş’u dinleyelim:

“Bu iş çözülür. Öncelikle iktidarın daha önceki dönemlerde nasıl çözüldüğünü incelemesi lazım… 1990’a gelindiğinde terör bitirilmişti. Tekrar Körfez Krizi nedeniyle artış gösterdi. Sonra 1994’te tekrar beli kırıldı. 1999’a gelindiğinde Suriye baskı altına alındı ve yine bitme noktasına geldi. Ama 2002’den itibaren iktidar AB’ye giriş nedeniyle yasaların çoğunu değiştirdi. Güvenlik kuvvetlerinin yasaları değiştiği için müdahale sıkıntısı doğmaya başladı. Ardından da terör bu noktalara geldi. Açılımın yanlış başlatılması, heves verilmesi, bu etkili olmuştur.” (Vatan, 21.6.2010)

Ama Genelkurmay Başkanımız OHAL’in “Şu anda söz konusu olduğunu düşünmüyorum” diyor! Nisan ayındaki MGK toplantısından sonra yapılan açıklamada da terörizmle, “demokrasi ve hukukun temel ilkeleri çerçevesinde mücadele” edileceğinden bahsediliyordu.

O günden bu güne 50 civarında şehit verdi Türkiye! Bölgeden gelen her şehit haberinden sonra da bölücü terör örgütünün borazanlarının meydan okumalarını, küstahlıklarını, toplumu kışkırtıcı mesajlarını, terör örgütünü ve sözde liderini öven açıklamalarını dinlemedik bir de… Kimse kızmasın, demokrasi ve hukukun temel ilkeleri çerçevesinde kalmak bunu gerektiriyor işte, ne yapalım?

Öyle garip bir ülke olduk ki anlaşılır gibi değil. Bu ülkede askere gitmezsen suçtur. Adamı yakalar, cezasını verirler. Sonra da askerliğini yaparsın. Ama “milletvekili” sıfatı taşıyan bölücü örgüt borazanı çıkıp “Bundan sonra çocuklarınızı askere göndermeyin. Kendi çocuklarımızı öldüreceğimize, gider 1, 2 ve 10 yıl cezaevinde yatarız. Ulaştığınız herkese bunu söyleyin” (Vatan, 21.6.2010) dediğinde hiçbir şey olmaz! Çünkü bu ülkede “demokrasi ve hukukun temel ilkeleri” geçerli olduğu için bütün milletvekili sıfatını taşıyanlar gibi bu borazanlar da dokunulmazdır!

Dikkatinizi çekerim, bu borazan “Kendi çocuklarımızı öldüreceğimize…” diyor, açıkça PKK adına konuşuyor! Türk askeri PKK’lı teröristle savaşıyor, can veriyor, ama PKK sözcüsü Ankara’da devlete meydan okuyor!

Devlet ne yapıyor peki?

Sey-re-di-yor!

Çünkü “terörle demokrasi ve hukukun temel ilkeleri çerçevesinde” mücadele ediyoruz!

Örneğin çok “demokrat” olduğumuz için, Eylül’de Anayasa değişikliği için halkoylaması yapılacak. Terör bölgesinde de sandıklar kurulacak, o bölgede yaşayanlar da sandık başına gidecek, “özgür iradeleriyle”(!), hiç kimsenin baskısı ve etkisi altında kalmadan (!) oy kullanacak…

Bence, halkoylamasının yapılacağı 12 Eylül günü ateşkes ilan edilmeli ve dağdaki terörist de en yakın yerleşim birimine gidip oyunu kullanmalı… İsteyen oy pusulasının arkasına “faşist TC, Kürdistan’dan defol” diye de yazabilir! Nasıl olsa mücadelemiz “demokrasi ve hukukun temel ilkeleri” çerçevesinde… Nasıl olsa “devlet ciddiyeti” diye bir şey kalması bu ülkede…
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x