Günümüzde de etkili olan ve sürekli devir daim halindeki küresel ekonomik kriz beklenildiği gibi tüm dünyayı olumsuz yönde etkiledi. Vatandaşların son birkaç yıl içinde önceki yıllara göre çok daha fazla tartıştığı ülke ekonomisi batılı ülkelerin istekleri doğrultusunda değişkenlik gösterdi. En son, 2007 küresel ekonomik krizinin başbakanımız sayın recep tayyip erdoğan tarafınca "teğet geçti'' yorumu... Ardından "sürtünerek geçti" yorumu ülke ekonomisinin dışarıya ne kadar çok bağlı olduğunu göstermez mi?

ÜLKE EKONOMİSİ NASIL BÜYÜYOR
AKP hükümeti ile birlikte ülkemizde birçok şirket yabancılara satıldı. Sadece yabancılara değil, şahıslara da satıldı. Bu satışlar sonradan, özelleşiyoruz kapsamında kamu oyuna sunuldu. Gerçekleştirilen özelleştirme politikasıyla ülkemizin ekonomik refahı arttı. EVET ARTTI! Çünkü ülke ekonomisini yönlendiren tüm Türkiye halkı değil, sadece zenginler oldu. Serbest piyasa ekonomisinde (liberalizm) özelleşen tüm üretim yapan şirketlerimiz milli güç olma unsurundan çıkmış, tam anlamıyla küreselleşen dünya ekonomisinin bir parçası olmuştur. Ülkemizdeki şirketler ve sanayi kuruluşları 2001 ekonomik krizinden büyük hasarla çıktığından yeni gelen hükumet (AKP) onları satarak, oluşan bu yükten kurtulmak istemiştir. Yapılan özelleştirmelerle devletin sırtındaki yük azaltılmıştır. Bunu yabancı devletlere karşı olan ekonomik bağımlılığımızın AKP dönemindeki ilk aşaması olarak görebiliriz. Ülke ekonomisini şaşırtmalı şekilde iyiye gittiğini gösteren istatistikler batılı ülkelerin istekleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Çünkü onlar da ülkemizde ki tüm şirket ve sanayi kuruluşlarının kendilerine satılmasını istiyorlardı. Ayrıca her yıl IMF' nin diğer ülkelere yaptığının aksine Türkiye'nin kredi notunu yükseltmesi de bizleri kendilerine daha da bağımlı hale getirmek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Böylelikle yıllardır süre gelen dış borçlarımızın üstüne, ellerine yeni bir koz daha vermiş olacaktık.Tüm bular olurken ekonomi çarkının dönmesini sağlayan zenginler daha da zenginleşti. Fakat geriye kalan orta ve fakir kesimler daha da fakirleşti. Ama bu fakirleşme ekonomiye yansımadı. Ülke sürekli büyüyormuş gibi gözüktü. Çünkü daha demin de dediğim gibi ülke ekonomisini halk değil, sadece zengin kesim döndürdü. Zaten ülkemizin şirketlerinin ve sanayi kuruluşarının satılıp aynı zamanda da ülke ekonomisinin büyümesinin tek mantıklı açıklaması da bu olsa gerek. DİYECEĞİM ŞUDUR Kİ: BİZ, BATILILAR İSTİYOR DİYE BÜYÜYORUZ.

BATI NEDEN BİZİM BÜYÜMEMİZİ İSTİYOR
Bu isteği Türk halkını "büyüyorsunuz" düşüncesiyle uyutma politikası olarak görebilirsiniz. Gerçekleşen bu SAHTE büyüme, halka empoze edilerek her şeyin dört dörtlük gittiğini düşünmemizi istemelerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü öyle gittiğini düşünmezsek sattığımız tüm şirketleri ve sanayileri geri almak isteyeceğimizi biliyorlar. Öyle de olunca dışarıya olan bağlılığımız azalacak. İç borçlarımız anında kapanacak ve dış borçlarımız da azalmaya başlayacak. Şuan Türkiye sinde böyle bir şey yapılırsa batılı ülkeler bizlere anında ekonomik ambargo koyarlar. Kendi madenlerimizin hepsini helan daha çıkaramadığımızdan dolayı çıkardıklarımızı da yabancı ülkelere ve şahıslara sattığımızdan doğal olarak ithalata aşırı derecede ihtiyacımız oluyor. Gerçekleşebilecek ekonomik bir ambargo bizim gibi dışa bağımlı ülkeleri çok çok çok zor durumlara düşürecektir.

BU İSTEK NE ZAMAN SONLANIR
Son zamanlarda "ARAP BAHARI" adında orta doğuda gerçekleşen tüm siyasi ve ekonomik karmaşalar tıpkı bizim ülkemizde de olduğu gibi bölme ve yok etme politikasıyla doğrudan ilgilidir. Dünya üzerinde ki petrol rezervlerinin bitimine sadece 46-47 yıl kala batılı ülkelerin bu bölgeyle ilgilenmesinin tek sebebi sadece petrol değildir. Bunca uğraş sadece 46-47 yıl için mi ? Dünyada ki yenilenemeyen kaynaklarının tükenmeye başlaması yüzünden alternatif enerji kaynakları arayan bilim adamları gelişen teknolojiyle birlikte nükleer enerjiden sonra bor madenlerinin de kıymetini fark ettiler. Kimi kaynaklara göre dünya üzerinde ki bor madenlerinin %90 nı Türkiye 'nin altında bulunuyor. Bor madenlerinin gerek enerji üretimi, gerek ise çeşitli materyal üretimi açısından son derece avantajlı bir maden olması batılı ülkelerin yeni bir sömürü kaynağı olarak Türkiye 'yi seçmesi gayet mantıklıdır. Şuanda söz konusu bölge olan orta doğuda ki Libya, Mısır, Suriye, Irak, İran' ın iç işlerine "SAHTE BARIŞ" mazereti kapsamında karışılıyor. Zamanı gelince de işgal edilip sömürülüyor. Bu olanlar çivisi çıkmış medya tarafınca dünya halkına BAŞKALAŞTIRILMIŞ haliyle sunuluyor. Gerek ülkemizde gerek ise orta doğuda yapılan her şey bor madenlerimizi sömürme girişimlerine ortam hazırlıyor. Orta doğuda batıya direnen iki ülkenin de işi bittiğinde(Suriye,İran) geriye sadece Türkiye kalacak. İşte o zaman ülkemizin gerçek ekonomik kimliği ortaya çıkacak. Ve orta doğuda da olduğu gibi bizim ülkemizde de mezhep ve dinsel çatışmalar artacak, ülke tamamen bölünecek ve şuan ki Libya ve Mısır vb ülkelerden farkımız kalmayacak

KURTULUŞ
Yazdığım bu metinde sadece olup bitenleri ,kendi yorumlarımı ve tahminlerimi yazdım. Buraya kadar yazdıklarımı herkes yazabilirdi. Bu yazdıklarım kolay olanıydı. Fakat kurtuluş çaresi?... Önemli olan bu idi. Peki asıl önemli olanı kim biliyor? Ben henüz 17 yaşındayım kurtuluşumuz nasıl olacak tam bilemiyorum ne yazık ki.
AMA BİLDİĞİM TEK ŞEY VAR! O DA BU ÜLKENİN BÖYLE YÜRÜMEYECEĞİDİR. ÜLKE BAŞKA NASIL YÜRÜRSE YÜRÜSÜN, ŞUAN Kİ HALİMİZDEN DAHA İYİ OLACAĞI KESİNDİR


Ortada ki durumun ilginçliğini siz düşünün artık... Şu an ki Türkiye' nin hali Osmanlı Devleti' nin son 30-40 senesindeki halinden hiçbir farkı yoktur. En çok da üzüldüğüm Küba kadar olamayışımızdır. Küba ilk olarak komünizm ardından da sosyalizmle birlikte ABD' ye resmen kafa tuttu.Hem de onca ekonomik ambargoya rağmen.

1.DÜNYA SAVAŞI SONRASI ZALİMLERE KARŞI KAFA KALDIRAN ASİL ASİLER BİZLERDİK. BÜTÜN MAZLUMLAR BİZİ ÖRNEK ALIYORDU.
ŞİMDİ İSE ...