"Şeyh Sait"

Tarihî belgeler, resimler, belgeseller, sesli ve görüntülü içerikleri, bu bölümde paylaşabilirsiniz.

"Şeyh Sait"

İletigönderen Ram » Çrş Şub 18, 2009 23:25

    [quote="Türk-Kan"][/quote]

Resim
Seyh Sait askeri birliklerce yakalandiktan sonra.
Oturanlardan ortadaki Seyh Sait



"Şeyh Sait"

Ingiltere ve "Şeyh Sait" eliyle Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin sirtina vurulmuş bir büyük hançer.. "Tekrari yasatilmak istenen bir ihanetin" BAŞI!.


ISYAN ÖNCESI ANADOLU'DAKI DURUM

Seyh Sait, Elazig'in Palu kazasindan ve Naksibendi tarikatinin büyüklerindendi. Palu'da büyük koyun sürülerine yetecek kadar meralar bulunamayinca Erzurum'un Hinis kazasina yerlesti. Dini istismar ederek, çevrede oldukça taninmis ve sözü geçen biri oldu. Suriye ile ticaret yaptigindan, sik sik oraya giderdi. Zenginligi ve tarikat ileri geleni olusu ve feodal bir düzen içindeki agalik sifati ile Kürtler üzerinde oldukça etkili idi.

Cumhuriyetin ilanindan bir süre önce dagilmis olan Kürt Teali Islam Cemiyeti ileri gelenlerinden, Seyit Abdülkadir , Ceyranli , Hüsman , Halit, Haci Musa ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya ve ailelerinin katildigi gizli bir komite kurarak , Kürdistan bagimsizligi için çalismalarini sürdürdü. Yusuf Ziya'nin araciligi ile Hinis'ta oturan Seyh Sait ve ailesi de örgüte katildi.

Bu gelismeleri yakindan izleyen Ingiltere, elçiliginin çesitli kaynaklarindan edindigi bilgileri, düzenli olarak elde ediyordu.

Bölgede bir ayaklanma çikartmak ve bu yolda Musul konusundaki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmek amacinda olan Ingilizler , Nasturi'Ieri kiskirtarak bir ayaklanma çikmasini hazirladilar .

Ingilizlerin kiskirtmasi ve yönetiminde çikan Nasturi ayaklanmasina karsi, o günün çok güç sartlari içinde yapilan bastirma girisimleri kesin sonuca ulasamadi. Ayaklananlarin çogu sinir disina kaçtilar .Ingilizlerin, Musul sorunu için açtiklari bu olay , siyasi ve askeri çok çetin çalismalar sonucunda taraflarca kabul edilen sinirin gerisine çekilmekle sona ermis kabul edildi. Bu ayaklanmada, Ingilizler asileri desteklemekle kalmayip, uçaklari ile de saldirilara katildilar .

Kürt Istiklal Komitesi üyelerinden ve eski Mebuslardan Yusuf Ziya, Musa ve Cibranli Halit beyler ve bazi arkadaslari 1924 yilinda çikan Nasturi ayaklanmasi dolayisiyla tutuklanmis ve mahkum olmuslardi. Bu arada Seyh Sait'in tanikligina gerek duyularak Bitlis Harp Divanina çagrilmisti. Bu durum Seyh Sait'i kuskulandirdigindan; yasli ve hasta oldugunu ileri sürerek , ifadesini bulundugu yerde alinmasini istedi. Harp Divani bu istegi kabul etti. Ifadesi Hinis'ta alindi. Kusku içinde olan Seyh Sait, oglunu Istanbul'a yolladi. Bir yandan Bitlis Harp Divaninin, kendisi hakkinda görüslerini adamlari araciligiyla arastirirken; diger yandan Diyarbakir, Çapakçur, Ergani ve Genç dolaylarinda bir ay kadar dolastiktan sonra, 13 Subat 1925'te Piran köyüne gelerek kardesinin evine yerlesti.

Bu arada Istanbul'da, örgüt mensuplari kendisine Ingiliz ajani süsü veren bir Türk polisi ile görüstüler. Ingiltere'nin, çikacak bir ayaklanma sonunda kurulacak Kürdistan'i maddi ve manevi yönden desteklemesi isteklerini ve programini söyle belirtmislerdi :

1- Ingiltere, Kürt Emirligi 'nin kurulmasini destekleyecek ve koruyacak.

2- 1926 yilinda baslayacak ayaklanmanin ilk hedefi, Diyarbakir'i ele geçirip, Musul sinirinda Ingilizlerle iliski saglamaktir.

3- Kurulacak Kürt Emaretine Akdeniz'e çikis saglanacak.

4- Emaretin basina Seyit Abdülkadir getirilecek.

5- Diyarbakir ele geçtikten sonra, Ingiltere her çesit para ve silah yardimi yapacakti.

Program bu kadar degildi. Doguda ayaklanma çikinca, Bati Anadolu 'da ve Istanbul'da da Hilafetçi ayaklanmalar çikartilacak, Ankara iki ates arasinda kalacak ve Vahdettin Istanbul'a gelecekti.

Yapilan propagandalar '' Cumhuriyet Yasalari ile Islamiyet'in, dinin, namaz, oruç, kuran, nikah, irz ve namusun kalkacagi bütün asiret agalarinin ve hocalarin Ankara ' ya sürülecekleri ve bunlardan, yasalara uymayanlarin denize atilacagi'' seklinde olup halki devlete karsi ayaklanmaya kiskirtiyordu. Cibranli Halit ve adamlari da Hükümete haber verilmesini engelliyorlardi. Durumu Atatürk'e ilk kez duyuranlar Varto'da oturan Hornek asireti oldu. 1924'te Erzurum depremi sebebiyle Erzurum'a gelen Atatürk'e bilgi verildi. O da Cibranli Halit'in yakalanmasi için ilgilileri uyardi. Erzurum'a gelmis olan Yusuf Ziya tutuklandi ve Bitlis Harp Divanina yollandi. Suçunu kabul etti ve Cibranli Halit, Hasananli Halit, Seyh Sait ve Haci Musa'nin adini açikladi. Haci Musa hemen tutuklandi. Fakat asiretlerinin ayaklanmamasi için Haci Musa ve bazi tutuklular serbest birakildi.

Bu arada Seyh' in oglu da Istanbul ve Suriye'de çesitli kisilerle görüsmüstü. Eger bir ayaklanma çikarsa 'Cemiyet-i Akvam' a haber vereceklerini ve asker bulunmadigi için asiretlerin yöreyi kolayca ele geçirebileceklerini söyledi. Bundan sonra dini bir ayaklanma fetvasi hazirlandi. Cumhuriyetin ve Mustafa Kemal'in dinsizligi, din kurallarina aykiri davrandiklari ileri sürüldükten sonra, mal ve canlarinin helal oldugu belirtiliyordu.

Resim
Seyh Sait yakalandiktan sonra yandaslari ile birlikte Isyan Bölgesi Istiklal Mahkemesi'ne verildi.
Istiklal Mahkemesi asilerin idamina karar verdi ve bu bir gün sonra gerçeklesti.



ŞEYH SAIT ISYANI

Yörede, ayaklanma hazirliklari ve propaganda için dolasarak kardesinin Piran'daki evine yerlesmis olan Seyh Sait burada, jandarmanin bes suçluyu yakalayip götürmek istemesi yüzünden çikan silahli çatisma üzerine, planlarindan önce ayaklanmak zorunda kaldi.

Palu'da ayaklanmaya baslayan Seyh Sait önce Tunceli'nin merkezi Darahini'yi ele geçirmek istedi ve bu amaçla yolda iken kendisine, Paro Oglu Ömer aga komutasinda Butyanli, Fakih Hasan Oglu Abdülhamit'in komutasinda Mistanli, Ömer Oglu Haydar komutasinda Tavasli, Molla Ahmet komutasinda Silvanli asiretleri katildilar. 16 Subat 1925'te Darahini'ye saldirdilar. Sehir yagmalanirken, Ziraat Bankasi'na da el konuldu. Durumu Ankara'ya bildiren ögretmen Mehmet Zeki, Seyh Sait'le is birligi yapan Tunceli Valisi, Çapakçur Kaymakami ve Hakim Bagdatli Riza'nin telkinleri ile önce hapis sonrada sehit edildi. Asiler,- 1-Çapakçur, 2-Mus, 3- Diyarbakir olmak üzere üç kola ayrildilar. Seyh Sait Diyarbakir'i alacakti. 21 Subat' ta ilk kez ordu birlikleri ile karsilasildi ve bir alayi geri çekilmek zorunda biraktilar .Yarbay Cemil Bey komutasinda ki bir süvari alayini ise, pusuya düsürüp esir aldilar .Ellerinde yesil bayrak ve kuranlarla ilerleyen asilere halk karsi koymuyor ve çogu kez yardim ediyordu.

Halkin ve esrafin direnmemesi ve askerin bir kisminin kaçmasi sonucu, komutan Osman Bey'in bütün çabalarina ragmen, 2 Subat günü Elazig asilerin eline geçti ve yagma edildi. Halk ancak bundan sonra gerçekle yüz yüze geldi. 5 Mayis 1925'te Malatya Gazetesi'nin bu konudaki yayini etkili oldu ve yer yer direnmeler basladi. Diger yandan Seyh Abdullah Mus cephesini tutarak, Varto'yu aldi ve Erzurum'a dogru ilerlemeye basladi. Ergani, Piran olayindan hemen sonra asilerin eline geçmisti. Ergani ve Egil yörelerindeki seyh ve agalari da ayaklandirmayi basaran Seyh Sait, 7 Mart ' ta dört yönden Diyarbakir'a saldirdi. Kuzey cephesinde surlar disinda yapilan savunmayla asiler püskürtüldü. Güney cephesinde ise içeriden de yardim gören asiler sehre girdiler. Fakat, General Mürsel'in asiler üzerine süvari kuvvetleri yollamasi sonucu, baskina ugrayan asiler 8 Mart' ta ilk kez yenilerek kaçtilar

Ayaklanma ile ilgili ilk bilgiler 16 Subat 1925'te gazetelerde yer aldi. Ayaklanma, küçük bir eskiya olayi olarak gösterildiginden ve suçlularin yakinda yakalanacaklari ileri sürüldügünden, kamu oyunda etkisi olmadi. Bakanlar Kurulu Toplantisinda Iç Isleri Bakani Recep Bey , Piran olayi hakkinda bilgi verdi ve bölgedeki güvenlik kuvvetleri ve uçaklarla olayin bastirilacagini belirtti. Olayda Ingiliz etkisi oldugu görüsü ileri sürüldü. Ingiliz etkisinin bulundugu ve ayaklanmanin bastirilmasinda uçaklarinda kullanilacaginin açiklanmasi, olayin basit olmadigini gösteriyordu.

Olayin yakindan izleyen Mustafa Kemal, Istanbul'da Heybeli adada dinlenmekte olan Ismet Pasa' ya, hemen Ankara'ya gelmesini bildirdi. Ismet Pasa 20 Subat 1925'te Ankara'ya hareket etti.21 Subat' ta Ankara'ya varan Ismet Pasa, istasyonda Mustafa Kemal ve bazi bakanlarca karsilandi ve dogru Çankaya 'ya gidildi.

Bu esnada hükümet içinde münakasalar olmus ve Iç Isleri Bakani istifa etmisti. Recep Bey ayaklanmayi daha endiseli bir hava içinde karsilayarak, bas vekilden fazla ciddiye aldigi için itilafa düsmüslerdi .Bu arada Basbakan Fethi Bey istifa etmisti. Ismet Inônü bu olayi kitabinda sôyle anlatiyor .'' Bu günlerde Halk Partisi meclis grubu bir toplanti yapti. Hükümet Baskani ayaklanma hakkinda izahat verdi. Hadise üzerine genis gôrüsmeler oldu. Ben geçen yilin 22 Kasim ' in da basbakanliktan ayrilmistim. Fakat parti genel baskan vekilligi sifatini muhafaza ediyordu. Bu sifatla müzakerelere bende katildim ve hadiseye nasil baktigimi anlattim. Gruptaki hadiseler sertlestikçe hükümetin durumu güçlesiyordu. Bunun üzerine Fethi Bey istifa etti. Bundan sonra Atatürk hükümet teskili vazifesini bana verdi. 3 Mart' ta hükümet programini mecliste okuyarak güven oyu aldik.''

Hükümet programinda iki husus gôze çarpiyordu. Bunlar seferberlik ilan etmek ve Takriri Sükun kanunu çikarmak. Bu kanunu isletebilmek için iki Istiklal Mahkemesi kurulacakti. Biri sarkta çalisacak, birinin merkezi Ankara'da olacakti.

Takriri Sükun kanunu iki maddeden olusuyordu :

1 -Hükümet lüzum gôrdügü taktirde suçlulari Istiklal mahkemesine verebilecek.

2-Istiklal Mahkemesi davalari kendi kanunlari ile süratle yürütecek. Isyan Bôlgesi Istiklal Mahkemesi Asagidaki gibi olusuyordu:

Reis : Mahzar Müfit Bey
Müdde-i Umumi : Ahmet Süreyya bey
Üye : Ali Saip
Üye : Lütfi Müfit
Yedek : Avni Dogan Bey
Ankara Istiklal Mahkemesi Asagidaki gibi olusuyordu:
Reis : Ali Bey ( Çetin Kaya )
Müdde-i Umumi : Necip Ali Bey
Üye : Kiliç Ali
Üye : Ali Bey
Yedek : Rasit Galip Bey


ISYANIN BASTIRILMASI

Bir gece Mustafa Kemal Çankaya'da, Ismet Pasa, Fevzi Çakmak ve ikinci baskan Kazim Pasalarla ayaklanmanin bastirilmasi için alinacak önlemleri görüsmek üzere toplandilar . Hazirlanan plana göre ayaklanma bölgesi büyük askeri kuvvetlerle sarilacak, harekat Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbakir, Mardin üzerinden yollanacak birliklerce ve hava kuvvetleri destegi ile yapilacakti.

Mardin ve Diyarbakir'a gönderilecek birlik, araç ve malzemenin güney demir yollarindan gönderilmesi gerekiyordu. Bu demir yollarinin bir kisminin geçtigi Suriye Fransa Mandasinda olup, Lozan ' da kabul edilmis olan Ankara Antlasmasi geregince Türkiye bu demir yollarindan asker tasima hakkina önceden Fransa 'ya bildirmesi sarti ile sahipti. Bu sebeple Türkiye, Paris elçiligi araciligi ile Fransa Hükümetine bir nota vererek Seyh Sait ayaklanmasi dolayisiyla demir yolundan asker yollanacagini bildirdi. Fransa bu istegi uygun buldu. Fakat, Ingiltere'nin Paris elçiligi durum hakkinda bilgi isteyerek, asker naklini geciktirici bir girisimde bulundu. Bu davranisi bile Ingiltere'nin bu ayaklanma arkasinda oldugu görüsünü kuvvetlendiriyordu.

Ordu birlikleri Erzurum, Mardin, Diyarbakir ve Malatya bölgelerinde yiginagini yaparken, Seyh Sait'te Diyarbakir üzerine yürümüs ve 7-8 Mart 1925'te yenilgiye ugramisti. Ayaklanmanin güneye dogru yolu tikanmis ve asileri çembere alma ihtimali dogmustu. Seyh Sait Dersim ve Mus yöresi agalarini da ayaklanmaya çagirdi ise de; seriat ve hilafet adina yapilan bu hareket, özellikle Diyarbakir yenilgisinden sonra ilgi görmedi. 9 Mart' ta Diyarbakir'a gelen bazi Ingiliz silah fabrikalari kataloglari ve mektuplarin üzerinde 'Kürdistan Kraliyeti Harbiye Bakanligi ' yazisinin bulunmasi, Diyarbakir'in Seyh Sait'in eline geçmesinin en önemli adim oldugunu gösteriyor ve Ingiltere'nin olayi destekledigi kanisini kuvvetlendiriyordu.

Diyarbakir yenilgisi ayaklanmanin dönüm noktasi oldu, Seferber edilmis kuvvetlerle 10 Mart' ta Diyarbakir çevresi asilerden temizlendi, 14 Mart' ta Seyh Sait'in ogullarindan birinin Varto'da yapilan çatismada öldügü bildirildi, 16 Mart' ta seferber edilen subaylara ve askere iki ser maas avans ödenmesi kanunu ve 23 Mart' ta da, siki yönetimin bir ay uzatilmasi kabul edildi,

Yiginaklarini tamamlayan ordu birlikleri 26 Mart' tan itibaren Varto, Elazig ve Diyarbakir üzerinden karsi harekata basladi. Asiler dört yönden kusatildilar, Düzenli bir sekilde çembere alinarak Irak, Iran ve Suriye'ye kaçmalari önlendi. 31 Mart' ta Diyarbakir ve Elazig'dan gelen kuvvetler birleserek Seyh Sait'in karargahinin bulundugu Hani'ye girdiler. 2 Nisan da kusatmanin son bölümü de tamamlaninca asiler ve ana kuvvetler arasinda çatisma basladi. Nisan' da Palu, Silvan ve Piran ele geçti. Bütün asiler Tunceli yönünde kaçmaya basladilar,

Geçtikçe artan basarili harekat sonunda, ayaklanma Nisan ayi ortasinda tamami ile bastirildi ve Seyh Sait ele geçti. Bu durum, hükümetin 15 Nisan tarihli resmi bildirgesi ile açiklandi.

Ayaklanmanin bastirilmasindan sonra ilk is olarak merkezi Diyarbakir'da olmak üzere bir genel müfettislik kuruldu.

Seyh Sait yakalandiktan sonra yandaslari ile birlikte Isyan Bölgesi Istiklal Mahkemesi'ne verildi.

Istiklal Mahkemesi asilerin idamina karar verdi ve bu bir gün sonra gerçeklesti.


ISYANIN KRONOLOJISI

16 Subat 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Tunceli ilinin merkezi Darahini’yi alarak kasabayi yagmaladi.

21 Subat 1925 - Bazi dogu illerinde sikiyönetim ilan edildi.

16 Subat 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Tunceli ilinin merkezi Darahini’yi alarak kasabayi yagmaladi.

21 Subat 1925 - Bazi dogu illerinde sikiyönetim ilan edildi.

21 Subat 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Kis ovasinda hükümet kuvvetleriyle çarpisti.

24 Subat 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Elazig’i ele geçirdi.

25 Subat 1925 - Hiyanet-i Vataniye Kanunu’nda “Dinin politikaya alet edilemeyecegi ve bu suçun da vatan hiyaneti sayilacagi”na iliskin degisiklik yapildi.

26 Subat 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Hani’yi isgal etti.

7 Mart 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Diyarbakir üzerine hücuma geçti.

8 Mart 1925 - Diyarbakir’da Mürsel Pasa komutasindaki ordu birlikleri Seyh Sait’e bagli isyancilari dagitti.

4 Mart 1925 - Hükümete genis yetkiler veren Takrir-i Sükûn Kanunu kabul edildi.

4 Mart 1925 - TBMM isyan bölgesinde ve Ankara’da birer Istiklal Mahkemesi kurulmasina karar verdi.

23 Mart 1925 - Dogu illerinin bir bölümünde ilan edilen sikiyönetim 1 ay daha uzatildi.

25 Mart 1925 - Seyh Sait’e bagli isyancilar Silvan’i ele geçirdi.

31 Mart 1925 - Isyan bölgesinde Divan-i Harp’çe verilen idam cezalarinin ayrica onay gerektirmeden yerine getirilmesi hakkindaki kanun kabul edildi.

31 Mart 1925 - Ordu birlikleri Lice ve Silvan’i ele geçirdi.

12 Nisan 1925 - Isyanin basi Seyh Sait yakalandi.

20 Nisan 1925 - Bazi dogu illerindeki sikiyönetim 7 ay uzatildi.

29 Haziran 1925 - Dogu Istiklal Mahkemesi’nce ölüm cezasina çarptirilan Seyh Sait ve isyani yönetenler idam edildi.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Ram » Çrş Şub 18, 2009 23:26

|Kuralsız| yazdı:[b]Bu devlet yine büyük Devlet miş ... bu soysuzlara karşı dimdik ayakta durmuş...

Şimdi ise masa başında götürüyolar işi..

Kimsenin ruhu bile duymuyo ...




ayışığı yazdı:tamamen katılıyorum...ya bi vidosu yok mu bunun çok ihtiyacım var...


sator006 yazdı:Bakın siyasi tarihimizde Şeyh Sait Ayaklanması hususunda yanlış bir analiz vardır .Bu ayaklanmada kullanılan motiflere baktığımız zaman "Kürt" motifinden daha çok din elden gidiyor saiki yani "Din " motifi daha baskındır .Daha doğru bir ifadeyle ayaklanmanın yegane amacı Doğuda şerri esaslara uygun yeni bir devlet kurulmasıdır.Baktığımızda Seyh Sait bir şeyhtir.Bu bakımdan bu bir kürt ayaklanması değil şerri bir ayaklanmadır.Soyadı Türk olan sözde Kürt milletvekilleri(ki kendileri barzani-pkk oluşumunun Türkiye de ki kollarıdır) bu ayaklanmayı kendi üzerlerine almaktadır , yanlıştır. Yer bakımından Kürt isyanı olarak algılanmaktadır yanlıştır.Kürt Teali hayinlerinin kullanılmasının tek nedeni "YERİNDELİK" kavramıdır.Şunu unutmayın doğuda iki motif ağırlıktadır:
1-Din
2-Kürtçülük
Din bağlayıcı motif olarak kullanılırsa ancak kürtçülük sona erecektir.Pkk son zamanlarda eylemlerinde imam ve Kuranı kullanmasının nedeni budur.İyi analiz edilmelidir.Aksi halde devlet sorunlarına yanlış bir bakışaçısıyla bakılmak suretiyle yanlış çözümler bulunacaktır.Tüm yanlış bilen arkadaşlarıma doğruyu anlatmak boynumun borcudur.Kürt kardeşime küfür eden millici arkadaşlarım apo nun sevgili arkadaşı kırmızı atkılı , kalpaklı küçük profesörü TÜRK SEVDALISI OLARAK GÖRMEKTELERDİR YANLIŞ BİR BAKIŞAÇISIDIR. (ki iyi bakmak lazım kendisini sosyalist olarak nitelendirmek istemeyen tüm solcular CENNETMEKAN ATATÜRKÜN KEMİKLERİNİ SIZLATMAK SURETİYLE ATATÜRKÇÜ OLMUŞLARDIR)..BENİM TERAZİM TESVİYEDEDİR YALAN SÖYLEYEMEM TARAF TUTAMAM. Saygılarımla
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Çokluortam Paylaşımları - Tarih

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x