SINIF SAVAȘI ve DEVRİM

SINIF SAVAȘI ve DEVRİM

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cum Tem 17, 2015 0:28

SINIF SAVAȘI ve DEVRİM
Günümüz koșullarında, Türkiye’de ‘Millî’ bir ‘Devrim’den sözetmek, bir ağız alıșkanlığı olmalıdır.
‘Millî’ olmayan ‘Devrim’ mi olurmuș?
Olursa da doğrudan ‘Karșı-Devrim’ kategorisinde değerlendirilmesi gerekir.
‘Millî’ yani ‘ulusal devrim’ler, ‘Çokuluslu devrimler’ olasılığı ortaya çıktığı zaman, ‘birlikte devrim’ yerine, her ulusun kendi devrimini kendisinin yapması demektir.
Bunu söylemek için, ne ‘derin düșünür’ ve ne de ‘büyük usta’ olamaya gerek yok.
Birkaç ulusun birlikte ‘devrim koșulları’na girdikleri dönemlerin de, sanki bir rastlantıdır, 50-60 yıllık aralıklarla olduğunu görüyoruz: 1770-80’ler, 1840-50’ler, 1905-20’ler, 1945-50’liler ve 2010-20’ler.
Demek ki, șimdilerde bir ‘devrim süreci’nin tam ortasında bulunmaktayız.
Ancak, içinde bulunduğumuz dönemde, ‘devrim’lerden önemli dersler çıkarmıș olan ‘karșı-devrimciler’, devrimci geçinenlere baskın gelip, sürekli ‘karșı-devrimler’ yapmaktalar.
Irak, Somali, Gürcistan, Libya, Ukrayna ve Suriye’de olanları ne ‘millî’ ya da ‘ulusal’ ve ne de ‘devrim’ diye tanımlamanın olanağı mı var?
Geçerken belirtilmesinde yarar var; PKK ya da HDP’nin de ‘ulusalcılık’la ilgisi olmadığı gibi ‘devrimcilik’le de uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Onların ‘demokratik’ diye adlandırdıkları ne varsa onları da ‘karșı-devrim’in ögeleri arasında saymak gerekir.
‘Sınıf savașı’na gelince, sınıfların ortaya çıktıkları dönemden itibaren, insanların ‘irade’leri dıșında, içinde yașadıkları ‘üretim biçimi’nin bir sonucu olarak vardır.
Zaten sınıflar arasında ‘barıșçıl’ bir çözüm de yoktur.
‘Barıșçıl’ diye adlandırılan dönemler, ‘uzlașı dönemleri’dirler.
Burjuva demokrasileri de bu ‘uzlașı dönemleri’nden sadece bir tanesidir.
Yani, ‘demokrasi’ ‘ideal bir yönetim biçimi’ olmayıp, ‘barıșçıl’ çözümlerin de üretilebildiği bir ara dönemdir.
Dr Recep’in ‘demokrasi’nin bir ‘araç’ olduğunu söylediği günleri anımsayalım.
Bir ‘düșünür’ olduğundan değil, nutuk atarken, ‘ideoloji’sinin baskısı altında bilinçaltındaki kimi düșüncelerin böylesine ‘ağzından pırtmıș’ olduğunu anımsatalım.
Sosyalist demokrasi ise, burjuva demokrasisinden ‘bir adım önde’, ‘bir gömlek ileri’ ve burjuva demokrasisine göre çok daha ‘barıșçıl’ bir dönem olup, onun da ‘idealize’ edilmemesi gerekmektedir.
Çünkü, bu tür ‘kavramlar’ ‘ülkü’leștirilirse, insanlık ‘durabilir’.
Gelișme olmaz.
‘Son durak’ ya da ‘terminüs’ denilmiș olur, ki o zaman ‘insan olma’nın bir anlamı kalmaz.
‘Savaș’, bu ‘sınıf savașı’ dıșında bir de ‘uluslararası’nda sözkonusu olabilir. Bir ulusun bir bașka ulusla savașı..
Uluslar arasındaki savașlar da, artık kaba ‘fetih’ ve ‘toprak’ savașları așamasını geçmiș bulunmaktadır.
Emperyalizmin bugünkü așamasında, ülke içinden ‘eșbașkan’ türü, emperyalist ajanlar (memurlar demek istiyorum) atanarak çözümler üretilmektedir.
Ne kadar ‘eșbașkan’ varsa, o kadar da emperyalizmin ajanı yani ‘memuru’ vardır.
Ve bu konular ne denli tartıșlısa azdır.
Ne ki, ‘laf ebeliği’ türünden değil ama ‘temellendirilmiș’ olmak koșuluyla tartıșılmasında yarar vardır.
O zaman, ‘sınıf savaș’larının göreli olarak ‘șiddetlendiği’ dönemlerden de sözedilmelidir.
Sınıf savașlarının ‘șiddetlenmesi’, hem çalıșanların örgütlenerek ‘pastadan daha fazla pay’ istemeleri ya da ‘emeklerinin karșılığını istemeleri’yle de olabilir; kapitalistlerin daha fazla kazanma güdüleriyle emekçilerin haklarını ‘kısıtlama’ yoluna yönelmeleriyle de olabilir.
Bu sonuncu durum, genellikle uluslararası kapitalizm yani emperyalizmin baskısıyla gündeme gelir.
Ve Devrim, bu sınıf savașının en șiddetli olduğu dönemde, Burjuva Demokrasisine son verip Sosyalist Demokrasiye geçmenin adı olup, bașkaca bir tanımı yoktur.
Ne var ki, bugün Türkiye’de haydi ‘sosyalist devrim’e diye politika yapılmayabilinir.
Ama bu ișin ‘kuram’ı nedir denirse, iște burada anlatılanlardır.
Ancak, Türkiye’de ‘sosyalist devrim’ yerine ‘Kemalist Devrimin Tamamlanması’ deniyorsa, bunda eleștirilecek bir yan aramak, bence, ‘abesle istigal’dir.
Eğer Mustafa Kemal’in ‘yurttașlık’ bașta olmak üzere; cumhuriyetçilik, ulusalcılık, halkçılık, laiklik, devletçilik ve devrimcilik ilkeri ‘hakkıyla’ yașama geçirilecek olursa, illa da ‘sosyalist devrim’ diye diretmenin bir anlamı yoktur.
Yeter ki, șu sözde ‘Atatürkçüler’, Atamız kuru üzüm hoșafı severdi diye sızlanıp durmasınlar!
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1532
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x