Söyle, İngiliz Diliyle Söyle!

Söyle, İngiliz Diliyle Söyle!

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum May 13, 2011 18:58

SÖYLE, İNGİLİZ DİLİYLE SÖYLE!

Eski basım (40 yıl öncenin) bir ders kitabında gözüme ilişti. “Turizm ve turist nedir?“ bölümünde okudum. Turisti aldatmayalım, yardımcı olalım...gibi sözlerden sonra:

„Turiste saygı göstermeliyiz.“diye yazmışlar bebelere, ilkokul çocuklarına.

Hepsi tamam da nedir bu saygılı davranmak?

Saygı nedir diye sözlüğü açıyorum: „Büyüklere, yaşlılara ve değerli kişilere karşı gösterilen sevgi ile çekinme karışık duygu.“

Şimdi insaflı olun ve cevap verin, yurtdışına gidenleredir bu sorum:

„Siz hiç, size böyle sevgi ile çekinerek davranan başka bir ülke vatandaşı gördünüz mü?

Sizden niye çekinsinler? Etrafınızda pervane olup dönsünler?”
En fazla, size kendileriyle eşitmişsiniz gibi davranırlar...

Bizde ise bu davranış daha ilkokul çocuklarının kitaplarına kadar girmiş:

„Turiste saygılı davranacaksın! Çekineceksin!”

O senin efendin. Paranı veriyor. Karnını doyuruyor. Hem üstelik o en büyük dille konuşuyor: İngilizceyle…

Eğilin önünde! Hayran olun! Utanın ondan! Siz küçüksünüz. Kendi dilinden başka dil bilmeyen bir hiç…

O ise, buraları, istese parayı bastırır alır. Üstünüzdekini bile, iç çamaşırına kadar istese çıkartır alır…

O,"turist size gelmiş, Türkçe anlaşsın sizinle,” diyen kışkırtıcılar çıkarsa aldırmayın…
Durun bakalım bir dakika, öyle şey olur mu hiç? Tabiiki kendi diliyle konuşacak!

O İngilizce konuşuyor, boru mu bu? Yahut Hollandaca konuşuyor, Almanca, Fransızca, Rusça…
İtalyan’ı da unutma. Akdeniz artık onların…Bir zamanlar işgal ettikleri, göz koydukları ama kovuldukları yer…Şimdi istediği yerden istediği mülkü alır.

Sonra onlar seninle istediği dilde konuşur. Sen anlamaya çalışacaksın. Tercüman bulacaksın. Daha da olmadı çat pat, kaş göz yara yara onunla konuşacaksın!

Dükkânlarının adını onun diliyle yazacaksın. Aman güçlük çekmesin, elma, armut, üzüm, domates... satılan manavın tabelâsına manav yazma sakın. Belki bilemez neresi bu diye. Döktür İngilizcesini.

Kahvehaneye “Kafe”(Cafe) de gitsin. Şehir merkezine, “Siti Sentrum!“ (City Centrum)

Gözünü seveyim onlara günaydın falan demeye kalkma! Teşekkür etme! Bunların hepsini onların diliyle söyle ki saygılı olasın!

Sayılarını da öğren. Başbakan, bir toplantıda "Van"(One) dedi, „bir“ sayısı için unuttun mu mikrofonların önünde. Sonunda bu sayıyı öğrenmeyen kalmadı.

Tuvalet bekçisi de olsan, Üniversite mezunu turizmci de onların önünde eğil…
Onların ağzı yaya yaya konuştukları dillerini benimse…


Yakında okulların Fethullah Gülen okulları olacak bilmiyor musun?
Amerikanca eğitim dili olan.
Derslerinin Amerikalı’nın diliyle verildiği…

On binlerce misyoner, okullarına, mahallene, köyüne, kentine senin çocuklarına İngilizce öğretmek için girecek. Mahremiyetine girecek!
Kendi dinini,(İsa’sını - Musa’sını) kültürünü, âdetini dil öğretme bahanesiyle sana belletecek!

Onları anlayışlılığına, güzelliklerine, şıklıklarına, insanlıklarına hayran olacaksın! Onları beğendikçe kendinden tiksineceksin!

Hele dilinden!

Dünyanın dördüncü büyük diliymiş Türkçe!
Boşversene, büyüklük karın doyurmuyor!

Büyüklerimiz daha iyi bilir değil mi? Bu dil talanına izin verdiklerine göre…

Çarşıya bak tek bir Türkçe adlı Türk malı ürün kalmış mı?
Rafları gözden geçir: Hepsi, hepsi İngilizce adlı ürünler!


Mağazalarının sahipleri de yabancı. Bankalarının sahipleri senin tarlanı ipotek altına alan yabancı banka, seni yöneten akıl okyanus ötesinden ve Brüksel’den!

Evvelsi gün Avrupa Şarkı Yarışması'ndan(Eurovision) elenen şarkın da İngilizce’ydi, unuttun mu? Ya o şarkı söyleyen kovboyların?

Arkalarında, Kızılderililer’in Manitu’sunu bile, canlandırarak gösterdiler.
Onların diliyle, onların özüyle şarkı söylediler Salı günü Düsseldof’ta ; sen sevindin, bayrak salladın onlara.

Bayrak ve İngiliz giyimiyle, İngiliz müziğiyle, İngiliz tavrıyla , İngiliz diliyle şarkı söyleyen ama sadece adları Türkçe olan adamlar.
Bir ilgisi var mıydı bu ikisinin birbiriyle?

Bayrağın senin namusun! Senin bağımsızlığının, milletinin, devletinin sembolü!

Sen onları bir de orada çılgınca alkışladın!
Devletinin devlet televizyonu buldu onları ve bu görevi verdi.
Senin görevinde verileni yemek...

Oysa bu yarışmada herkes istediği dilden şarkısını okuyabilir. Kimse kimseyi zorlamıyordu.

2004 yılında yine bunların diliyle bunların şarkısını okuyan "Sertap" birinci oluverince seni sevinçlere boğmuştu." Athena" adındaki yani Yunanca adlı bir grubu da göğsünü gere gere göndermiştin oraya.

Bir tanesi de, 2007 yılında “Shake It Up Şekerim… demişti, “Türkilizceyle” (Tarzancayla, Türkçe, İngilizce karışımıyla).

TRT, bir Belçikalı kızı, Türkçeyi iyi bilmeyen bir parlak kızımızı bile gönderdi oraya Türkiye’yi temsilen…

Şimdi dizilerinde hemen her yarışmanda, her tartışmanda bir İngiliz’in var.
Onları konuşturuyor, alta tercümesini (Türkçesini) yazıyorlar.


Biz bir sömürge ülke olma yolundayız ya, inan, tam hız gidiyoruz duvara toslamaya…

İstanbul’u dünyaya açacağız…Dışişleri Bakanı Birleşmiş Milletler bayrağı burada hep dalgalanmalı demişti geçen gün unuttun mu?

Başbakan en yeni projesini açıklamış: New İstanbul !

New ne demek diye şaşırma. Yeni demekmiş. Bu w harfi de(çift ve)
Kürtçü bölücülüğün simgesi.

İstanbul’u açacağız Rumlara diye Patrikhane bayram yapıyormuş…

Papazlara gün doğmuş, cemaatsiz kiliselerini açıp duruyorlarmış orada burada. Cemaatlerini getirtmek, işgal ettirmek için ülkemizi, harıl harıl çalışıyorlarmış…

Rus zaten Rusya adına yapacağı, sahibi olacağı, üçüncü nesil eski santralını Akdeniz kıyısına dikmek için on binlerce vatandaşını oraya yerleştirecek. Otuz kırk bin civarında da yerleşik Rus varmış Antalya bölgesinde…

Ülkesinde nükleer santralını patlatan Japon, şimdi gelmiş, Sinop’ta kuracağı santralın görüşmelerini yapıyormuş.

Ayasofya Müzesi’nde gördüğü iki Japon turiste methiye düzmüş biri dün akşam. Yazısı dolanıyordu elden ele bilgiağında (İnternette). Eğilip durmuşlar karşılıklı, gülücükler saçmışlar. Şöyle anlatıyor:

“Ayasofya nın içinde… Karagöz - Hacivat gibiyiz. Eğilip duruyoruz karşılıklı...Bütün grup yanımıza geldi...Hayatımda hiç bu kadar Japon’la bir arada olmamıştım...Ayrılırken bir de sayanora patlattım…yani damardan girdim...
Nasıl mutlular tarif edemem…Kırk yıllık ahbap gibi olduk…İki ay evvel tersine dönmüş ülkelerinden binlerce kilometre uzakta böyle bir sıcaklık hepimizin içini ısıttı…
Oldum olası bu kahraman ve soylu Japon’ları sevmişimdir…“
diye bitiriyor sözünü bu kişi.

Sev kardeşim, sev! Sana sevme diyen mi var?

Seni sevmeye kalkmasınlar da…

Dolarlarıyla işgal etmeye kalkmasınlar . Bizi istilâ etmesinler de para güçleriyle....

Yollar açık…kapılar açık…

Amerikan askerlerinin de eli kulağında, sınırlarımızdan dalacaklar yakında.
Önce sınıra karakollar kuracaklarmış. Yerleşmek, güneydoğumuzu işgal ettirmek için…

İngilizler derseniz, İngiliz sahil kasabalarını pıtırak gibi kuruyorlar güney ve batı sahillerimizde…

Atatürk konulu 23 Nisan’da yapılan kompozisyon yarışmasında yarışmayı Ege’de bir İngiliz kızı kazanmıştı hatırladın mı?
Anası Türk’müş, baba İngiliz. „İngiliz kızı kazandı yarışmayı“ diye yazdıydı gazeteler.
Kız yarışmada birinci.

Koca ülkende Atatürk’ü anlatacak bir gencin kalmamış…Bunu demek istediler aslında bu haberle sana. “Sen bittin…dedi küreselciler…”

“Atatürk Anıtına” da çapulcuları bu yüzden tırmandırdılar.
Gör diye! Bil diye durumunu! Alış diye bunlara!

Atalarımız, vaktiyle bu konuda çok doğru sözler demiş, demiş ama kulak asan var mı?

“Ne Arap’ın yüzü, ne Şam’ın şekeri!
Ne sakala minnet, ne bıyığa!
Ne benden sana bazlama, ne benden bana gözleme !
Ne balını isterim, ne belâsını.
Ne dağda bağım var, ne çakaldan davam. “

Sonra demeyelim, iş işten geçince:


“Oğlan aldı oyuna gitti, çoban aldı koyuna gitti.”

Feza Tiryaki, 13 Mayıs 2011

Ek bilgi:

Karamanoğlu Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277’de, Türkçeyi korumak amacıyla yayınladığı o ünlü fermanın bu gün yıldönümü. Ülke için dil birliğinin önemini anlatır. Şöyle demiştir:

“Bu günden sonra, divânda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır:“
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: SÖYLE, İNGİLİZ DİLİYLE SÖYLE!

İletigönderen eldfrid » Cmt May 14, 2011 22:01

harika bir yazı üzülerek okudum ama maalesef ki bunlar gerçek
Kullanıcı küçük betizi
eldfrid
Üye
Üye
 
İletiler: 11
Kayıt: Pzr May 08, 2011 10:46


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x