Söylenti Tarihçiliği Üzerine / Cengiz ÖZAKINCI

Araştırmacı - Yazar

Söylenti Tarihçiliği Üzerine / Cengiz ÖZAKINCI

İletigönderen Balasagun » Çrş May 11, 2016 15:15

Söylenti Tarihçiliği Üzerine


ResimYaşayan en büyük tarihçimiz Prof. Dr. Halil İnalcık, “eleştirel yayın” (edisyon kritik) ve “metin eleştirisi” (textkritik) üzerinde önemle durur. [1]  Tarih bilimi, tarihe ışık tutacağı ileri sürülen anıları, irdelemeksizin, gerçeğe uygunluğunu sorgulamadan, gerçek sayamaz. Yakın Tarihimizde, Atatürk’ün yakınında bulunmuş olup da onunla ilgili anılarını yayımlayanlar arasında, berberi, kütüphanecisi, uşağı dahil, pek çok insan vardır. Bu anılar, anlatan nasıl anlatmışsa tıpkı öyle yaşanmış gibi, hiç sorgulanmaksızın, irdelenmeksizin, gerçek sayılarak, bu kitaptan şu kitaba aktarılarak ya da belgesel filmler aracılığıyla işlenerek toplumumuzun belleğine kazınmaktadır.

Mazhar Müfit Kansu’nun anılarında adı “Emirber Ali” olarak geçen, 3 Temmuz 1919’dan 18 Ağustos 1923’e dek Atatürk’ün hizmetinde bulunan Ali Rıza Metin’in (Ali Çavuş) anıları da işte böyle, gerçeğe uygunluğu irdelenmeksizin yazılıp yayımlanmıştır. [2]  1960’ta Ankara Garı’nda Yazı İşleri Müdürü olarak göreve başlayan Selim Kemal Keydul. Ali Çavuş’u orada Mektup Odası Şefi olarak tanıdığını; Atatürk’le ilgili anılarını dinlediğini, bunları 1961’de yazıp iznini alarak yayımlatmak üzere Ulus Gazetesi’ne götürdüğünü; Ulus yayımlamayınca, Yeni Gün gazetesine başvurduğunu anlatıyor. [3]  Sonunda Ali Çavuş’un Selim Kemal Keydul’a anlatıp yazdırdığı anılarının 25 Şubat-22 Nisan 1962 arası Yeni Gün gazetesinde 52 bölüm olarak yayımlandığını görüyoruz.

1897 doğumlu Ali Çavuş, o yıl 65 yaşını doldurup emekli olduktan sonra, yine Ankara Garı’nda kalıp Demiryolları Müzesi’ni hazırlıyor. Müzenin 24 Aralık 1964’te açılmasından sonra, 10 Kasım 1965 günlü Cumhuriyet’te, Ali Çavuş’un Atatürk’le bir kaç anısını içeren bir söyleşisi yayımlanıyor.

Ardından, Ali Çavuş’un anıları bu kez Adalet gazetesinde İlhan Bardakçı’nın sunumu ile Yüksel Erdem tarafından 1 Kasım-20 Aralık 1966 arası 50 bölüm olarak yayımlanıyor.

Ali Çavuş. Adalet gazetesinde; “Kazım (Karabekir) Paşa’nın (Atatürk’ü izlemekle görevli) Casusu Oldum”, “Mustafa Kemal Paşa’nın İçtiği Bir Bardak Suyu Dahi Kolordu Kumandanına (Kazım Karabekir’e) Rapor Ediyordum” diyor.

ResimAli Çavuş’un anıları, kendisinin 70 yaşında olduğu 1967 yılında, Yüzbaşı Ziya Oranlı [4]  tarafından “Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayımlanmamış Anıları” gibi yanıltıcı bir ad altında kitaplaştırılıyor.

ResimResimResim

ResimResim

Selim Kemal Keydul; 1962’de Yeni Gün gazetesinde 52 bölüm olarak yayımladığı anıları, Ali Çavuş’un 1972’de ölümünden 33 yıl sonra. Ocak 2005’te, üzerinde pek çok değişiklikler yaparak bir kitapta topluyor.

Derken Ali Çavuş’un torunu gazeteci Zeynel Lüle, daha önce başkalarınca iki kez gazete dizisi ve iki kez de kitap olarak yayımlanmış olan anıları Kasım 2008’de, üzerlerinde kimi değişiklikler yaparak “Mustafa Kemal’in ‘Can Yoldaşı’ Ali Çavuş” adıyla yayımlıyor.

Ne yazık ki bütün bu yayınlar, “İrdelemeli, Eleştirel Yayın” (Edisyon Kritik) değildir. Yukarıda sözünü ettiğimiz 1962, 1965, 1966, 1967, 2005, 2008 yayınları karşılaştırmalı olarak irdelendiğinde, kimi anlatıların birbiriyle çeliştiği, aynı bir olayın her bir yayında başka biçim ve içerikte anlatıldığı görülmektedir. Ali Çavuş’un Çocuk Bayramı’yla ilgili şu anlatısı buna örnektir:

ResimResimResimResim


“Meclisin açıldığı günün (23 Nisan 1920 gününün) akşamı yatsı vaktinden evvel Yunus Nadi, Mazhar Müfit, Ruşen Eşref, Fethi Beylerle Hoca Feyzullah Efendi ve ismini hatırlayamadığım bir kaç milletvekili direksiyon binasında [5]  toplanmışlar Atatürk ile sohbet ediyorlardı. Bu konuşmalar arasında bir milletvekili: “Paşam bu güzel günün adını henüz koymadık bir ad koyalım” dedi. Bunun üzerine Atatürk yarı karanlık odada koltuğunda doğrularak:

“İşgal kuvvetlerini nasıl olsa atacağız. Fakat karşımızda 600 küsur senelik bir imparatorluğun dağılmış da olsa bir hükümeti duruyor. Onun karşısında meclisimiz çocuk sayılır. Onun için bu günün adına “Çocuk Bayramı” diyelim. Büyüsün ve kendi zaferini kendi ilan etsin” buyurdular Atatürk’ün bu sözleri oturanların alkışları ve tasvipleriyle karşılandı. Böylece 23 Nisan Meclisin açılma günü Çocuk Bayramı olarak kabul ve ilan edildi.
 [6] 

Buna göre Atatürk, 23 Nisan’ı, Ankara’da açılan Büyük Millet Meclisi Osmanlı Hükümeti’nin karşısında çocuk sayılır diyerek çocuk bayramı ilan etmiş oluyor.

Bu sözler Ali Çavuş’un ilk kez 1962’de Yeni Gün gazetesinde yayımlanan anılarında yoktur; 1966’dan başlayarak daha sonraki yayınlara sokulmuştur. Bu sözler irdelendiğinde, pek çok bakımdan gerçeğe aykırı olduğu görülüyor:

(ı)- Ruşen Eşref (Ünaydın) Ankara’'ya 1920 sonbaharında gelmiştir. 23 Nisan 1920 günü Ankara’da değildi. (ıı)- Fethi Bey (Okyar) 1919-1921 arası Malta’da sürgündü: o da 23 Nisan 1920 günü Ankara’da değildi, (ııı)- Mazhar Müfit Bey (Kansu), Ankara’ya 30 Nisan 1920 günü Silifke üzerinden geldi; 23 Nisan günü o da Ankara’da değildi. [7]  (ıv)- Hoca Feyzullah Efendi yanlış bir adlamadır; doğrusu Hocazade Şeyh Hacı Ahmet Fevzi Efendi’dir; Erzincan milletvekilidir; 28 Nisan 1920 günü Ankara’ya ulaşmıştır; 23 Nisan 1920 günü o da Ankara’da değildi. [8]  (v)- Yunus Nadi, 23 Nisan 1920 gününü de içeren tanıklıklarını, Atatürk’le yaptıkları toplantıları ve görüştükleri konuları “Ankara’nın İlk Günleri” adlı kitabında yayımlamış olup, böyle bir konuşmadan söz etmemiştir. (vı)- 23 Nisan gününün bayram ilan edilmesi, meclisin açıldığı 1920’de değil, bir yıl sonra 1921’de gerçekleşmiştir; ancak adı “Çocuk Bayramı” değil. “Milli Bayram” olmuştur. (23 Nisan’ın Ulusal Egemenlik Bayramı yanısıra “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanması ise 1927’de gerçekleşmiştir.

Görüleceği üzere, Ali Çavuş’un Çocuk Bayramı’nı 23 Nisan 1920 akşamı ilan edilmiş gibi gösteren anlatısının gerçekle bağdaşır bir yanı yoktur. Ancak, Ali Çavuş, anılarında okuyucuları uyarmış: “Malum ya, serde artık ihtiyarlık başladı. Şimdi yaşıyor gibi o günleri gözlerimin önünden bir sinema şeridi gibi geçiriyorum. Fakat bir anlık, hadiselerin heyecanına kapılarak, vakaları atlamış oluyorum.” “Eğer hatırımda yanlış kalmadıysa...” “Bugün 70’i aşkın yaşıma rağmen bu hatıraların kuvvetiyle yaşıyorum. (...) 47 senelik maziyi naklederken görülen noksanların bağışlanmasını dilerim.” demiştir.

Ali Çavuş’un bu sözleri, anılarının gerçeğe uygunluk bakımından özenle irdelenmesini gerekli kıldığı halde, ondan anı aktaranlar, yanılgı olasılığını yoksayarak, Ali Çavuş’un sözlerini gerçeğin ta kendisiymiş gibi alıntılayıp yaymışlardır. Nerede kimin bir anısını bulursa irdelemeksizin alıp kullanan tarihçiler var. Atatürk bu söylenti tarihçilerini şu sözlerle uyarıyor:

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir hal alır.”


Dipçe:
 [1]  Halil İnalcık ile Türk Hukuk Tarihi Üzerine, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2005, 477-488 ve ayrıca, Halil İnalcık, “Hermenötik, Oryantalizm, Türkoloji”, Doğu Batı 2002.
 [2]  Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2. Cilt, 1. basım, 1966. Bkz: Ali (Emirber), s.44, 45, 66, 107, 127, 130, 150, 232, 269, 317, 346, 348, 389, 390, 449.
 [3]  Selim Kemal Keydul, “Kurtuluş Savaşımızın Unutulmayan Anıları ve Unutulmuş Kahramanları”, 2005. s. 59.
 [4]  Cumhuriyet g. Pazar eki, 04.01.2009, s. 4 “Çocuk, ben karanlıkta yatamam”. Çimen Tunç Baturalp’in Zeynel Lüle ile söyleşisi.
 [5]  23 Nisan 1920 akşamı Direksiyon binasında: Atatürk 27.12.1919 günü Ankara’ya geldiğinde Heyeti Temsiliye ile birlikte önce Ziraat Mektebi’nde yerleşmiş; daha sonra Direksiyon binası dedikleri Ankara Garındaki istasyon binasına taşınmıştır. Söylev’de Atatürk’ün karargahının Haziran 1920’de henüz Ziraat Mektebi’nde olduğunu öğreniyoruz.
 [6]  Ziya Oranlı, “Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanmamış Anıları, Anlatan: Ali Metin, Atatürk’ün Emir Çavuşu, Yazan: Ziya Oranlı”, Alkan Matbaası, 1967 ve Zeynel Lüle, “Mustafa Kemal’in Can Yoldaşı Ali Çavuş” Doğan Kitap, Kasım 2008, s. 107. [Z. Lüle “ismini hatırlayamadığım” ibaresi dışında, Ziya Oranlı kitabından aynen aktarmış.]
 [7]  Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber”, c.2, s.568: “Nisan’ın yirmi üçüncü cuma günü Büyük Millet Meclisi açıldı,., resmi küşatta ben Ankara’ya gelmek üzere Beyrut’tan hareket etmiş ve binaenaleyh Ankara’da bulunamamıştım.” Ayrıca, bkz: Utkan Kocatürk, “Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Kronolojisi” > Kamil Erdeha, “Milli Mücadele’de Vilayetler ve Valiler”, (1975) s. 168.
 [8]  TBMM albümü, TBMM ilk oturum, ad yoklaması, mazbatalar. Ayrıca, bkz: Yücel Çil, “Erzurum Kongresi’ne Katılan Delegelerin Biyografileri”, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2003. s. 145: “Erzincan’dan milletvekili seçilen Hocazade Fevzi Efendi.


Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Mayıs 2016
cengizozakinci@butundunya.com.tr
PDF
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Cengiz ÖZAKINCI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x