Şüphecilik ve Toplumsal Akıl

Şüphecilik ve Toplumsal Akıl

İletigönderen Selçuk Tınaz » Çrş Haz 12, 2013 21:30

Taksim direnişinin bütün ülkeye yayılması ve hiç beklenmedik bir şekilde kısa sürede AKP'yi tehdit eder bir güce erişmesi, insanların kafalarında haklı olarak bazı soru işaretleri yaratıyor.

Amerika'nın İkiz Kuleler ve Irak ile yaptığı düzenbazlığın anlaşılmasıyla başlayan ve yakın çevremizdeki halk ayaklanmalarının deşifre edilmeleriyle, 11 yıldır AKP'nin Türkiye'deki düzenbazlık yalanlarıyla beslenen bu şüphecilik, son 20 yılın en büyük kazancı.

Şüphecilik, yeni ve çok faydalı bir savunma aracı olarak, çok önemli bir eksiğimizi giderip, gücümüze güç katıyor.

Bu yeni savunma aracımızı kullanarak, Taksim direnişi ile başlayan halk hareketinde yabancı parmağı var mı acaba diye düşünecek olursak, doğru ve isabetli bir yargıya erişebilmek için en başta şu sorunun cevabını vermemiz gerekir ;

"AKP ile zaten bölünmeye gidiyordu Türkiye. Bu gidişi niye durdurmak istesinler ?".

Yandaş ve penguen medyalarında yapılan ahmak ıslatan propaganda ile, sanki Türkiye'de etnik bir savaş varmış gibi, etnik barıştan söz ederek, Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalayıp federasyona çevirmeyi amaçlayan proje son aşamasına gelmiş, bütün iş, terör örgütü ile masaya oturup bir bölünme anayasası yapmaya kalmıştı.

12 Eylül darbesiyle 1980'de düğmeye basıp, AKP ile hızlandırdıkları ve yıllardır yüzüp yüzüp kuyruğuna getirdikleri bu işin sonuca ulaşmasına bir adım kala, neden frene bassınlar ?

Vatan hainliğinde AKP'yi bile geride bırakacak bir yönetimi Türkiye'nin başına geçirmek mümkün müdür ? (Hafızalarını balıklarla yarıştıranlar, ne demek istediğimi anlayabilmek için, petrol kanunumuzun son aldığı şekle bir bakıversinler lütfen).

Yoksa, Akil Adamlar Kumpanyası ile gücü ölçülmeye çalışılan tepkiler, üç maymun medyasında gösterilenden çok daha derin, yaygın ve kuvvetli miydi ?

Projeye tepki duyan vatanseverlerin sayısı ve gücü, karşı takımın teknik direktörünü oyuncu ve/veya taktik değiştirmek zorunda mı bıraktı ?

Protesto gösterilerini rahatlatacak bazı yasal düzenlemeler yapılacakmış. Güneydoğu'da hazırlanan etnik ayaklanmanın yasal desteği bu şekilde sağlanırken, uluslararası haber ajansları tarafından bütün dünyaya, "halkın masum ve haklı taleplerini kabul etmeyen ve demokratik protestoları polis şiddeti ile bastıran bir diktatör" olarak tanıtılan Erdoğan'ın, Güneydoğu'da jübilesi mi yapılacak ?

Etnik ayaklanmaya da aynı şiddet ile karşılık vermesi planlanan Erdoğan'a "Sen çok oldun artık !" diyerek, bölgeye müdahale edecek uluslararası bir saldırı sayesinde, 1 Mart Tezkeresi'nin Meclis'te reddedilmesi yüzünden gerçekleştirilemeyen işgâl planı mı devreye sokulacak ?

İster yabancı parmağı ile olsun, ister iç dinamiklerle başlamış ve sonradan yabancılar tarafından yönlendirilmeye çalışılan bir hareket olsun, bugün ulaştığımız noktada, geleceğimizle ilgili bütün ihtimaller, bize tek bir yol bırakıyor ;

"Demokrasi içinde kalmak şartıyla, ne yapıp edip, AKP'den mutlaka kurtulmak zorundayız".

Ve bu işi, toplumsal akıl ile yapmamız gerekiyor.

Şimdi tu-kaka olan bazı lobilerin, yıllardır "Ekonomi iyi gidiyor" yalanıyla destekledikleri "Siyasi İstikrar" dolmasını, halka yedirmeleri yüzünden Türkiye'nin başına bela olan AKP'den kurtulma hareketini, sadece cebini düşünüp gene parayı bahane ederek engellemek isteyen 'Ekonomi Lobisi'ne hiç aldırmadan, tamamına erdirmemiz şart.

İslâm dininin maskara edilmesine ve müslümanların AKP zindanında kul yapılmalarına son verecek... Lâik demokrat ve çağdaş fikirli insanları küresel sermayenin projesinde vatansız şirket robotuna dönmekten, Kürtleri de feodal BDP'nin elinde tutsak, toprak ağasının, aşiret reisinin, şıhın evinde köle ve yabancı devletler hesabına çalışan kiralık narko-terör örgütünün kampında insanlık katili olmaktan kurtaracak, Ahmet Türk ile marabasını vatandaşlıkta eşitleyecek bir yönetime ihtiyaç var.

Yeni yönetim kesinlikle natoya, zontaya, contaya falan bağlı olmamalı. Bu konuda özellikle penguen medyasının yönlendirmelerine, önerilerine ve vitrine koymaya çalıştığı (Abdullah Gül gibi, Sırrı Süreyya Önder gibi, Greenpeace gibi) konu mankenlerine iyi bakmak, hepsine birden tepki gösterip, maskelerinin altındaki pengueni teşhir etmek lâzım.

Düşmana aşık olma hastalığını tarif eden "Bâb-ı Âli Sendromu"nun kötü ürünleri olan, "Batı'dan kopmayalım" , "Avrupa'ya yamanalım" türü heveslerin, tekrar tekrar hortlatılmasına izin vermemeliyiz.

En başta AKP ve PKK olmak üzere, başımıza gelen bütün belâlar, hep o makûs hevesler yüzünden geldiler. İllâ birilerinin paçasına yapışıp, eteğine saklanma ihtiyacı duydukça, önümüze çok yüklü faturalar koyuluyor.

Koskoca bir ülkenin vatandaşları olduğumuzu hatırlayıp, Atatürk gibi düşünerek, o heveslerden yakamızı kurtaralım.

Dünyadaki enerji alanlarının son paylaşımında Alman vesayeti altındaydık. Ondan kurtulup, yurdumuzu işgâlcilerden temizlemeye çalışırken, bilimsel eğitim almış, bilgili, kültürlü, akıllı, deha seviyesinde bir zekâya, kendi iradesine ve savaş tecrübesine sahip bir Osmanlı Paşası tarafından yönetildik.

Şimdi ise, Amerikan vesayeti altına girme felâketini yaşamamız yetmiyormuş gibi, masal ve hurafe eğitimi alarak büyümüş, mezhep ve tarikat fakirliğinde bir dar görüşün temsilcisi olan, irade yoksunu imam hatipli çaylak diktatörlerin elindeyiz.

Yani, uluslararası bir 'büyük kapışma' döneminde sahip olabileceğimiz dezavantajların en kötüsü, maalesef başımıza geldi.

Geçen sefer bizi kurtaran dâhi, ne yazık ki bu sefer aramızda olmadığından, işi toplumsal akıl ile götürmeliyiz.

Aynı, büyük dâhinin gördüğü ve konuşmalarında tarif ettiği gibi, bu aklın, en yaşlımızdan en gencimize kadar hepimizin başında var olduğu anlaşılıyor. Bugün yeniden ortaya çıkıp baş rol oynamasına, gençler yardımcı oldular, önderlik yaptılar.

Bizi onlara emanet eden zekâ, gözlerimizi kamaştırmaya hiç ara vermiyor.

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Şu dizine dön: Selçuk TINAZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x