Tahtını kaybeden Batı

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Tahtını kaybeden Batı

İletigönderen II. Anadolu Ihtilali » Prş May 29, 2014 11:46

"Avrupa ırkının son üç yüz yıllık evrimsel gelişmesi sadece dört kelimeye indirgendi: Bencillik, katliam, utanmazlık ve yolsuzluk." -Yan Fu
Kendisini "Batı medeniyeti" olarak tanıtan kötülüğün farkına varmak dünyanın geri kalanının 300 senesini aldı. Ya da belki de bu aşikar durumu güvenle ifade etmek için yeni güçlerin yükselmesi gerekti. Bu kötülükte Amerika'nın sorumluluğundan şüphe edenlerin Oliver Stone ve Peter Kuznick tarafından yazılan Birleşik Devletler'in Anlatılmamış Tarihi kitabını okumaları gerekir.
Yeni muhafazakarlar tarafından ilan edilen "Yeni Amerikan Yüzyılı" Rusya'da 6 Eylül'de yapılan G20 toplantısında aniden sona erdi. Dünya nüfusunun büyük bölümünün liderleri, Obama'ya ona inanmadıklarını ve ABD hükümeti BM yetkisi olmadan Suriye'ye saldırırsa bunun uluslararası hukukun ihlali olacağını söylediler.
Putin, toplanan dünya liderlerine, kimyasal silah saldırısının "dışarıdan, birinci günden itibaren silahlı isyancıları desteklemiş ülkelerden yardım gelmesi ümidiyle silahlı isyancılar adına yapılmış bir provokasyon" olduğunu söyledi. Diğer deyişle -şer ekseni- İsrail, Suudi Arabistan ve ABD ülkelerinden.
Çin, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya, Endonezya ve Arjantin, BM Güvenlik Konseyi onayı olmaksızın askeri saldırı gerçekleştirecek bir liderin kendisini "hukuk dışında" bırakacağı beyanında Putin'e katıldılar.
Diğer bir ifadeyle, Obama, eğer dünyaya meydan okursan sen bir savaş suçlusu olursun.
Tüm dünya İsrail lobisinin Obama'yı savaş suçlusu rolüne itekleyip itekleyemeyeceğini görmeyi bekliyor. Çoğu kişi, İsrail'in zayıf Amerikan başkanı üzerinde baskın geleceğine iddiaya giriyor. ABD'de koyun gibi insanlar zuhur etmesinden 20 sene önce, son sağlam Amerikalılardan biri, Donanma Operasyonları Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Amiral Tom Moorer, açık bir şekilde "Hiçbir ABD başkanı İsrail'e karşı gelemez" diye ilan etti. Amerika'nın en üst düzey subayı, USS Liberty'ye İsrail saldırısı konusunda dürüst bir soruşturma elde edemedi.
Biz halen İsrail'e karşı koyabilecek bir Amerikan başkanı görmeyi bekliyoruz. Ya da bunu yapabilecek bir Kongre. Ya da bir medya.
Obama rejimi, G20 zirvesindeki ezici mağlubiyetine, kukla devletlerini Suriye'yi kınayan ortak bir açıklama imzalamaya zorlayarak karşılık vermeye çalıştı. Buna karşılık kukla devletler, askeri eyleme karşı olduklarını ve BM raporunu beklediklerini ifade ederek pozisyonlarını nitelikli hale getirdiler.
Obama'nın satın alınmış ve paraları ödenmiş "destekçilerinin" çoğu aciz ve güçsüzdür. Mesela Obama İngiltere'yi, Başbakan David Cameron'un parlamentoda ülkenin Washington'un bir başka savaş suçuna katılımını yasaklayan oylamada reddedildiği gerçeğine rağmen, İngiltere'nin gözden düşmüş başbakanı Cameron'un şahsi desteğinden dolayı destekçi bir ülke olarak hesap ediyor. Bu durumda, Cameron İngiliz halkı ve hükümetinin desteğini alamasa da Obama, İngiltere'yi Suriye'ye saldırısında destekçi olarak hesap etmiş oluyor. Bu açık bir şekilde çaresizce bir "destekleyen ülkeler" hesabıdır.
Sokaklarda barışçı bir şekilde gösteri yapan vatandaşlarına ateş açan ve Obama ya da İsrail lobisinden hiç protesto almayan Türk kukla hükümeti, elbette kendisinden ya da Washington'dan değil "Suriye'den hesap sorulmasını" destekliyor.
Kanada ve Avustralya kukla devletleri de güçsüz devletlerdir ve hiçbiri dünya nüfuzunun bir gramını taşıyamaz. Bunlar efendileri Washington'un emirlerine bağlıdırlar.
Obama önemsizi ayrıca diplomatik nüfuz ve her türlü güçten mahrum olan iki ülke Japonya ve Kore Cumhuriyeti'nin desteğini kazandığını iddia ediyor. Biçare Japonya, Fukuşima nükleer felaketiyle imha olmanın eşiğindedir, bunun için bir çaresi de yoktur. Radyasyon sızıntısı Tokyo ve mücavir alanların bel bağladığı yeraltı su havzalarına yayılırken Japonya 40 milyon insanın yerini değiştirme ihtimaliyle karşı karşıyadır.
Saldırıda kullanılan kimyasal silahların El Nusra isyancılarına transferine karıştırılan Suudi Arabistan da, aksi takdirde tiranlığının zora gireceğini bilerek Washington'u destekliyor. Başkanlığını Obama'nın tiz sesli Milli Güvenlik Danışmanı Susan Rice'ın yaptığı yeni muhafazakarlar bile Suudi Arabistan'ın devrilmesini istiyor.
Obama, Fransa ve Almanya'dan da destek aldığını iddia ediyor. Ama Hollande da Merkel de kendileri için en iyi seçimin savaş değil BM kararlarına dayalı diplomatik çözüm olduğunu açık bir şekilde ifade ettiler.
İtalya ve İspanya'nın desteğine gelince, her iki hükümet de borç içindeki ekonomilerini kurtarmak üzere ABD Merkez Bankası tarafından yeterli miktarda dolar basılmasıyla ödüllendirilmeyi ümit ediyor. Böylece her iki hükümet de uluslararası bankster'lar (bankacı ve gangster kelimelerinden türetilmiş ifade- Ç.N.) tarafından ülkelerinin yağmalanmasına rıza gösterdikleri için sokaklarda devrilmemiş olur. Çoğu Batı Avrupa hükümeti gibi İtalya, İspanya ve elbette Yunanistan hükümetleri kendi vatandaşlarını değil uluslararası bankster'ları destekliyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya'nın merkezi amiri Avrupa Birliği'nin Suriye krizinde askeri çözümü desteklemediğini duyurdu. Jose Manuel Barroso, G20 toplantısında gazetecilere, "Avrupa Birliği, çabaların siyasi çözümü amaçlaması gerektiğinden emindir" dedi. AB, savaş suçlarına karışan AB hükümet başkanları için tutuklama emri çıkarma yetkisine sahiptir.
Bu ifadenin açıkladığı, yalancı Obama'nın arkasındaki desteğin zayıf ve sınırlı olduğudur.
Batılı ülkelerin uluslararası siyasete hakim olması, G20 toplantısında sona erdi. Batı'nın ahlaki otoritesi, sayısız yalanlar ve sadece yalanlar ve çıkarlara dayalı utanmazca saldırganlık eylemleriyle aşınıp parça parça olarak tamamen gitti. Batı'nın çıkar, cinayet ve soykırımlarını örtmekten başka bir şey olmayan "ahlaki otoritesinden" geriye hiçbir şey kalmadı.
Batı, menfaatleri için yalan söyleyen kendi hükümetleri ve Batı'nın iş ve teknolojisini Çin, Hindistan, Endonezya ve Brezilya'ya aktararak Batılı hükümetleri vergi temelinden ve vatandaşların desteğinden mahrum bırakan kapitalist şirketler tarafından imha edildi.
Batı'da vatandaşların yolsuzluk içindeki hükümetlerinden, hayatları ve ülkeleri Batı saldırganlıklarıyla harap olan Müslümanlar ya da Birinci Dünya avcı finans kuruluşları tarafından fakirleştirilen üçüncü dünya ülkeleri vatandaşlarının ettiğinden daha az nefret edip etmediklerini öğrenmek zordur.
Sersem Batı hükümetleri, nüfuzlarını heba ettiler. Yeni muhafazakarların ABD hakimiyeti fantezisinin Rusya, Çin, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika ve İran üzerinde tatbik ihtimali yoktur. Bu ülkeler kendi uluslararası ödemeler ve finans sistemini tesis edebilirler ve istedikleri zaman dolar standardını bırakabilirler. Niçin bekledikleri merak ediliyor. ABD doları inanılmaz miktarlarda basılıyor ve artık dünyanın rezerv para birimi olma niteliği yoktur. ABD doları tamamen değersiz olmanın eşiğindedir.
G20 Zirvesi, dünyanın artık Batı'nın yalanları ve cinayetleriyle birlikte gitmek istemediğini açık bir şekilde ortaya koydu. Dünya Batı'yı anladı. Şimdi her ülke Batı tarafından sunulan kurtarma paketlerinin, bahse konu ülkeleri yağmalama ve insanlarını fakirleştirme mekanizmaları olduğunun idrakindedir.
Washington 21. yüzyılda kendi vatandaşlarına üçüncü dünya ülkelerinin vatandaşlarına davrandığı gibi davranıyor. Bankalar milyonlarca Amerikalıyı evlerinden atıp gönülleri kırılan ailelerin kalan mevduatlarına da el koyarken trilyonlarca dolar bir avuç banka için sarf edildi.
ABD şirketleri milyonlarca Amerikalının işini Çinliler ve Hintlilere verirken ödeyecekleri vergiler pratikte ya yok mertebesine getirildi, birkaçı da hiç vergi ödemedi. İşler ABD gayrisafi yurt içi hasılasından, vergi tabanından, ekonomik gücünden giderken Amerikalılar muazzam bütçe açıkları, temeli olmayan para birimi ve bir zamanlar dünyanın imalat güç merkezi olan Detroit gibi iflas etmiş şehirlerle kaldı.
Washington ne zamandan beri kendi evsiz, aç ve sokaklarda protestoda bulunan vatandaşlarına ateş açıyor?
Washington, İsrail ve bir avuç güçlü, organize özel çıkar grubunu temsil ediyor. Washington başka kimseyi temsil etmiyor. Washington Amerikan halkı üzerinde bir beladır ve dünya üzerinde bir beladır.
Kaynak: Foreign Policy Journal
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas



http://www.dunyabulteni.net/yazar/paul- ... beden-bati
Kullanıcı küçük betizi
II. Anadolu Ihtilali
Üye
Üye
 
İletiler: 188
Kayıt: Pzt Haz 04, 2012 21:42

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x