Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş: Atatürk'e İftiralar ve Sahte Belgeler / Cengiz ÖZAKINCI

Araştırmacı - Yazar

Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş: Atatürk'e İftiralar ve Sahte Belgeler / Cengiz ÖZAKINCI

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Tem 29, 2017 13:04

Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş: Atatürk'e İftiralar ve Sahte BelgelerResim

ResimDoksanbir yıl önce Amerika’da Boston Advertiser adlı yerel gazetenin 21 Şubat 1926 günlü sayısında yayımlanan bir yazı, yıllar sonra Türkiye’de, Atatürk’ü karalama-ya yönelik yayınlarla tanınan bir derginin Mayıs 2017 sayısında kapak konusu oldu. Atatürk’e yönelik çirkin saldırılarla dolu olan bu yazı, söz konusu dergi tarafından kamuoyuna Latife Hanım’ın Atatürk’ten ayrıldıktan sonra bir dostuna gönderdiği mektup olarak sunulmuştu. 13.05.2017 Cumartesi günü 21:30’da Kanal B’de Levent Yıldız’ın sunduğu Tarihin Bilinmeyen Yüzü programında, bu mektubun Latife Hanım’a ait olmadığını, hem içerik hem biçim olarak sahte olduğunu, belgelerle kanıtladık.

ResimLatife Hanım’a ait olduğu ileri sürülen mektup, bu dergiden önce, 2007’de, Rifat N. Bali’nin Türkiye’de İngilizce olarak yayımlanan “New Documents on Atatürk“ / “Atatürk As Viewed Through The Eyes Of American Diplomats“ kitabında fotokopisiyle birlikte tam metin olarak yer alıyordu.

ResimAtatürk biyografileriyle tanınan İngiliz yazar Andrew Mango, Rifat N. Bali’nin bu kitabına yazdığı “London, March 2006“ imzalı önsözde: “Bu mektup Boston Advertiser Gazetesi’nde 1926’da Atatürk’ün boşanmış eşi Latife Hanım’ın imzası ile çıktı ki, bu bana açık bir sahtekarlık gibi geliyor. Hiçbir Türk hele Latife gibi yurtsever biri, Atatürk’ün yakınındaki grup hakkında ’genç, histerik ve içi boş kafalı Türkler’ demez.” diyordu.

Oysa, Andrew Mango’nun belirttiğinden başka, sözkonusu “mektup”un Latife Hanım’a ait olamayacağını sahte olduğunu gösteren daha pek çok kanıt vardı. Örneğin Latife Hanım’a ait olduğu ileri sürülen şu sözler:

“(Gazi) bana, askeri anlamda Yunan ordularını Anadolu’dan çıkartmanın, Anadolu’nun o dönemde içinde bulunduğu şartlardan bihaber olan dünya kamuoyunun zannettiği kadar büyük bir zafer olmadığını söyledi. Daha sonra bir adım daha ileri gitti ve Türk ordusu olmasa bile Yunanların Anadolu’da altı ay daha kalmaları durumunda muhtemelen açlıktan ölecek hale geleceğini, çünkü ne yeterli mühimmata, ne gıdaya, ne de giyecek kıyafete sahip olduklarını söyledi.” [1] 

ResimOysa gerçek tam tersiydi. Ordularımızın Büyük Taarruz ile Yunan ordularını denize döktüğü 9 Eylül 1922 Zaferimizden kısa bir süre sonra Ankara’ya giden İngiliz gazeteci Grace Mary Ellison, Atatürk ile yaptığı görüşmeyi kitabında şöyle aktarıyordu:

“Başarı kazanacağınızdan hiç şüpheniz oldu mu?” diye sordum.

“Hayır asla” diye karşılık verdi. “Ben bütün geleceği ilk anda gördüm (hatta silâhımız olmadığı zaman bile) ve en sonunda da öyle oldu. Kan dökümünü ve yıkımı önlemek için geciktik. Fethi Bey son bir çare olarak Londra’ya gitti. Çünkü biz kanla değil, mürekkeple yazılmış bir antlaşma istedik.”

Bu büyük adamın bu mükemmel davranışı savaşta perişan olmuş nesli için barış isteme konusunda son bir çabası sayılmaz mıydı? Kudretinden emin, kendisi için kazanacağı şerefi bildiği halde bu insan Yunanlıların barış içersinde geri çekilmelerini zorlasınlar diye büyük devletleri ikna için üç ayrı girişimde bulunmuştu. (...) “Eğer, herhangi bir kimse ona eserinden söz etse o, ya “ben görevimi yaptım“ diyecek ya da bütün şerefi meclise yükleyecektir. Ben birçok büyük Avrupa devlet adamlarıyla konuştum, fakat hiç birini ondan daha alçak gönüllü bulmadım. Aca-ba bu Avrupalı devlet adamlarından hangisi şartlar bu kadar aleyhiney-ken böyle büyük zafer kazanmıştır?” [2] 

“Çünkü biz kanla değil, mürekkeple yazılmış bir antlaşma istedik.”


Latife Hanım’a ait olduğu ileri sürülen “mektup”ta yer alan şu sözler de bu mektubun sahte olduğunun diğer bir kanıtı: “(Gazi) ikimizin de tanıdığı o becerikli kadının etkisi altına girdi (...) tekke ve zaviyelerin kapatılması, bazı kılık ve kıyafetle-rin yasaklanması, bazılarını giymenin zorunlu kılınması gibi kararlarböyle alındı.” [3] 

Oysa sözü edilen bu devrimler dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiştir ve nasıl gerçekleştikleri de belgelerle kanıtlıdır. Şeyh Said İsyanı’nın bastırılmasından sonra, isyancıları yargılayan Şark İstiklal Mahkemesi, yargılamanın sonunda verdiği 28.06.1925 günlü kararda, tekke ve zaviyeleri “menba-ı şer ve fesad yuvası” olarak nitelemiş ve mahkemenin yargı çevresi içerisinde kalan yöredeki bütün tekke ve zaviyelerin kapatılmasına karar vermiştir. [4]  Mahkemenin bu kararı daha sonra TBMM’ni harekete geçirmiş ve Meclis 30.11.1925 günlü oturumunda kabul ettiği 677 sayılı yasayla, tekke ve zaviyelerin bütün Türkiye’de kapatılmasına karar vermiştir. [5]  671 No’lu “Şapka İktizası Hakkında Kanun” da yine TBMM’nin 25.11.1925 oturumunda kabul edilmiştir. Mustafa Kemal her iki yasanın çıkmasından üç buçuk ay önce 05.08.1925’te Latife Ha-nımdan ayrılmış bulunuyordu. Bir takım giyisilerin yasaklanması da yine TBMM’de milletvekillerince yapılan önerilerle gerçekleşmişti. Meclis’in 21.02.1925 günlü oturumunda söz alan Karesi milletvekili Vehbi Bey’in bu konudaki önerisi şöyleydi:

- (...) bendenizin Diyanet İşleri Riyasetinden beklediğim -Her vekâletten beklediğim gibi- meslek meselesidir. Onlar da mesleklerine sahip olsun, Her başına iki arşın sarık saran kimse, hocayım diye milletin arasında dolaşmasın. (Bravo sesleri) Binaenaleyh Diyanet İşleri Riyaseti mesleğini temsile kudretyab olan kimlerdir, onları tespit etmelidir ve buna bir kıyafeti mahsusa vermelidir. Yarın bendeniz başıma iki arşın sarık sararak çıksam milletin arasına, dilimin tatlılığına, fesahatime, belâgatime güvensem de, “bu Cumhuriyet bu islâmiyete mugayirdir“ diye hezeyan savursam, mani yoktur. Bu, addedilecektir ki şer’i şerifin ahkâmı böyledir. Neden? çünkü başında sarıklı bir hoca söyledi. (Doğru sesleri) Bunun için bendeniz şimdiye kadar ihmal edilen bu işin her şeyden evvel hallini talep ediyorum. Başına sarık, sırtına cübbe giyecekler bir şıhadetname ve tasdikname alsın. Rastgelen başında üç arşın beyaz sarıkla halkı dolandırmağa çıkmasın ve bu itibarla da islâmiyet dinine de leke olmasın. (Bravo sesleri)” [6] 

Bu gerçekler ışığında değerlendirildiğinde, Latife Hanım’a ait olduğu ileri sürülen mektubun, Latife Hanım’a ait olmadığı; söz konusu devrimlerin nasıl gerçekleştiğini bilmeyen birileri tarafından uydurulmuş olduğu anlaşılmaktadır.

Bu sahte mektupta: “Gazi’nin Napolyon’a duyduğu hayranlık,.. onu taklit etmekten ibarettir. İşin özünde Gazi ne ise odur. yani şans ve talihle bir yerlere gelmiş bir çocuk,.. Sahte Napolyon... Napolyon özentisi...” gibi sözler de yer almaktadır. [7] 

Oysa gerçek tam tersidir: Atatürk Napolyon’a hayranlık duymuyor, onu kendi tutkuları uğruna topluma zarar vermekle suçluyordu. İngiliz gazeteci Grace Mary Ellison 1922 yılı sonunda Atatürk’le Ankara’da gerçekleştirdiği söyleşiyi 1923’te yayımlanan kitabında şöyle aktarıyor:

“Onun yazı masalarının birinin üzerinde Napolyon’a ait birkaç kitap görünce, kendisine olağanüstü zaferi için tebriklerimi belirtmektense, bu küçük Korsika’lı Napolyon hakkında bir kitap getirmeyi niçin düşünmediğini özür dileyerek söyledim. Cevap olarak “Lütfen böyle bir şey düşünmeyin.. O beni bir büyük General olarak ilgilendiriyor.” dedi.

“Anladığıma göre, sizin ilginiz hayranlığa kadar varıyormuş”dedim.“

Ne saçma bir dedikodu! Tabiî ki büyük strateji dehalı kumandanları inceliyorum. Fakat Sakarya’yı Austerlitz’le karşılaştırmak büyük bir kompliman sayılmaz” dedi.” [8] 

“Rastgelen başında üç arşın beyaz sarıkla halkı dolandırmağa çıkmasın ve bu itibarla da islâmiyet dinine de leke olmasın.”


ResimNitekim, Atatürk Latife Hanım ile evli iken, onula birlikte gittiği Afyon’da, 23.03.1923 günü Belediye Meclisi’nde yaptığı konuşma sırasında, Napolyon konusunda şöyle diyordu:

“Napolyon’un yaptıkları Fransız ulusunun gerçek çıkarları için değil, kendi cihangirlik amaçlarını tatmin içindi. Bu tatmin için Fransa’nın milyonlarca seçkin evladını eritti. Sonunda da hepinizin bildiğiniz sonuca uğradı.” [9] 

Atatürk'ün bu konuşması sırasında onun yanında bulunan Latife Hanım’ın, Atatürk hakkında daha sonra “Napolyon özentisi, Napolyon hayranı, sahte Napolyon” gibi sözler kullanmış olması düşünülemez.

Amerika’da, 21.02.1926 günlü Boston Advertiser gazetesinde, Latife Hanım’a ait denilerek yayımlanan mektup, Atatürk’ün Napolyon’a ilişkin değerlendirmelerini bilmeyenler tarafından, Atatürk’ü aşağılamak amacıyla uydurulmuş sahte bir mektuptur.

Boston Advertiser gazetesi, bu yayına kaynak olarak "Copyri-ght 1926, by the World Wide News Service"i kaynak göstermiştir.

Kanal B’de 20.05.2017 günü 21:30’da yayımlanan Tarihin Bilinmeyen Yüzü programında, sözkonusu haber ajansının o yıllarda Boston’da yoğun olarak etkinlik gösteren Ermeni Terör Örgütü Hınçak’la işbirliği yapan J.J.Bosdan'a ait olduğunu, belgelerle gözler önüne serdik. Andrew Mango’nun dahi 2006 yılında “obvius forgery” (apaçık sahtecilik) olarak nitelediği bir mektubun, 2017 Türkiye’sinde bir derginin kapağında topluma gerçek belge olarak sunulması; Atatürk’ü suçlamak karalamak amacıyla sahte belgeler yayınlanması, büyük bir utançtır.


 [1]  Boston Advertiser, 21.02.1926. s.1 ve Rifat N. Bali, “New Documents on Atatürk,..“ The Isis Press, 2007.
 [2]  Grace Mary Ellison, “Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Milliye Ankarası“, Çev: İbrahim S. Turek, Milliyet y., 1. bs. 1973, s. 164, 165.
 [3]  Boston Advertiser, 21.02.1926. s.1. ve Rifat N. Bali, “New Documents on Atatürk,..“ The Isis Press, 2007.
 [4]  Aktaran Mustafa Yürekli, “Şark İstiklal Mahkemesi 1925-1927“, Tarih Kulübü Yayınları, Ekim 2016, s. 80.
 [5]  TBMM Zabıt Ceridesi, 30.11.1925
 [6]  TBMM Zabıt Ceridesi, 21.02.1341 (1925), s.213 vd.
 [7]  Boston Advertiser, 21.02.1926. s.1. ve Rifat N. Bali, “New Documents on Atatürk,..“ The Isis Press, 2007.
 [8]  Grace Mary Ellison, “Bir İngiliz Kadını Gözüyle Kuva-i Milliye Ankarası“, Çev: İbrahim S. Turek, Milliyet y., 1. bs. 1973, s. 164.
 [9]  Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak y. c.15, s.262- Hakimiyeti Milliye, 02.04.1923.


Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Haziran 2017
cengizozakinci@butundunya.com.tr
cengizozakincibd@gmail.com
PDF
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cengiz ÖZAKINCI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x