Birkaç gün önce Genelkurmay bir açıklama yaptı ve Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) bilinçli ve planlı saldırı düzeni içinde olan çevrelerden bahsederek, bağımsız yargı mekanizmalarını göreve çağırdı... Bazı yazar arkadaşlarımız da Genelkurmayın kendi kendine kuruntuya kapıldığını iddia eder nitelikte yazılar kaleme alarak, yaşananların daha demokratik bir toplumun gereği olduğunu belirtti... Bu tespitler sonrası soralım; TSKya kimler, neden saldırıyor ve yıpratma kampanyası yürütüyor?
Adım adım gidelim...
1- Bill Clinton Mayıs 1997de Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi adı verilen belgeyi imzaladı. Belgenin özü ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmişti. Aynı belgede Türkiye ve bulunduğumuz bölge ile ilgili şu cümleler yar aldı; ...iki yüz milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABDnin yaşamsal çıkarlarından biridir...
2- Bölgedeki dinamiklerin ve ABDnin tavrının değiştiğini düşünen Türk Genelkurmayı, 1997de Milli Askeri Strateji Konseptini (MASK) değiştirdi ve aktif güvenlik politikası, bölgenin bağımsızlığı, TSKnın modernize edilerek bağımlı olduğu noktaların tespit ve iyileştirilmesi gibi dinamiklere farklı bakmaya başladı. Bu değişim aslında Ortadoğuda yerleşme derdini yavaş ortaya döken ABDnin ne yapmak istediğini ilk algılayan yapı olma özelliğinden kaynaklanıyordu.
3- MASKın değişmesi ABDyi herkesten fazla rahatsız etti. ABD, TSKnın bölgede barışçıl merkezli bir yapıya sıcak bakmasından ve kararların Brüksel veya Washington yerine Ankaradan alınmasından ciddi anlamda rahatsız olmuştu. Ayrıca MASKın ABDye danışmadan değiştirilmesi eleştiriliyor ve şu ifade kullanılıyordu; ...Türkiyenin bölgede bağımsız bir güvenlik faktörü olarak güçlenmesi ve artan askeri gücü, bölgedeki istikrarsızlığı artırmaktadır...
4- Aynı dönemde yazılan sorgulamaya yönelik ABD makamlarının raporlarında Türkiyenin 2015 yılına kadar alacağı tavrın ve ülke içindeki gelişmelerin ABDnin ana çıkarlarının bulunduğu Büyük Ortadoğu bölgesinde belirleyici olacağı belirtiliyordu...
5- Bütün bunlar olurken Türkiye 1999-2001 arasında tarihinin en büyük finansal manipülasyonu ile karşı karşıya kaldı. 57. Hükümet pasifize edilip Kemal Dervişe teslim edilirken, koalisyon ortağı partiler siyasi dinamik içinde eridi. Türkiyenin değerlerinin tasfiye edilmesi süreci başladı.
6- TBMMden geçmeyen tezkere ve TSKnın ABDnin istekleri doğrultusunda Büyük Ortadoğu projesine (BOP) dahil edilememiş olması Okyanus ötesindekileri daha da kızdırdı. 2004 yılının Nisan ayında BOPu anlatan ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel ...Irak; Türkiye, Pakistan ve diğer İslam Cumhuriyetleri gibi bir İslam Cumhuriyeti olacak... dedi.
7- Ortadoğu ve Orta Asyada kendi amaçları doğrultusunda TSKyı tasarrufu altına almak isteyen sadece ABD değildi... Avrupa Birliği (AB) de aynı amaçta birçok giriş yaptı ve maalesef kağıt üstünde bazı kazanımlar elde etti... Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül (bu arada hatırlatalım; bazı çevrelerin Cumhurbaşkanı adayı) 2005 yılında AB Savunma Bakanları Konseyi toplantısına katıldı ve Türkiyenin AB muharebe guruplarında yer almasını öngören anlaşmayı imzaladı. Bu anlaşmaya göre; Türkiye, karar mekanizmalarında yer almayacak ama ABnin herhangi bir bölgedeki olaylara müdahale etmesini sağlamak amacıyla oluşturulacak yapıya güç verecekti.
8- Türkiyede Ilımlı Din Devleti kurmak isteyenler, Sorosçular, rejimle düellosu olanlar ve Devlet düşmanı eski bazı fraksiyon mensupları yukarıdaki dinamiklerle eşzamanlı harekete geçti ve TSKya saldırı da yerlerini aldı.
Son söz: Bugün Türkiyede kim Türkiyeyi kökünden değiştirmek-bölmek-kendine uydurmak istiyorsa karşılarında tek ciddi engel var; TSK... Saldırmasınlar da ne yapsınlar! Not: TSKya en ağır saldırıyı yapan yayın organlarında ABDdeki işini gücünü bırakıp apar topar Türkyeye gönderilen bir bayan çalışıyor. Bu ablanın derdi neydi sizce Washingtondan koşarak Türkiyeye geldi ve en önemlisi bu ablanın Amerikalı eşi ne iş yapıyor!!
Kaynak : http://www.turkatak.gen.tr/index.php?op ... 9&Itemid=1