AÇIKLAMA
Tuncay Özkan
18 kişilik bir polis timi ve 4 kamera ile evim basıldı :
23 Eylül 2008de 9,5 saat süren ev aramalarım sonrasında suç delili olarak bulunan Mustafa Kemal Atatürkün Bursa Nutku ve diğerleriyle birlikte emniyete götürüldüm.
Orada 52 saat süren aralıksız sorgulanma sürecim başladı
Artık, teröristtim. İşlemediğim cinayet, katılmadığım suikast, devirmediğim iktidar, yapmadığım iş kalmamıştı. Ergenekon teröristiydim. Bu ithamlar da medyaya aitti.
Polis ve savcılar bunları hiç dile getirmediler.
26 yıllık mesleğimin, gazeteciliğin faşizme kul, köle olduğunu gördüm.
İstisnalar dışında (birkaç kişi) teessüf ederim. Bu siyasi linçe onlardan ve kuyruklarından daha çok nasıl da teşne oldular? Yazık ettiler, yazık.
Nezarette kaldığım 5 gün boyunca; gözüme ışık verilerek uyutulmadım.
Traş olma, soğuk su ile banyo yapma, silinme, iç çamaşırlarımı değiştirme, gömlek, pantolon, çorap değiştirme isteklerim Savcılık emri gerekçe gösterilerek reddedildi.
İçme suyu verilmedi, günde bir öğün yemek verildi. Günde iki kez tuvalete çıkartıldım.
Sorgum sırasında ifadelerimi alan polisin yanlı tutumu nedeniyle iki kez ifadem durdu, tartıştık.
Sonunda isyan ettim, benim siyaset yapma yasağım mı var? Bunlar nasıl soru? Bunlarla mı beni tutuklatacaksınız? Sorgumu alan polisler tutuklanacağım konusunda benimle iddiaya girdiler (Savcı veya yargıç değil polisler)
Neden diye sordum, neden?
Sorgum sırasında sohbetlerde; anlayın artık siyaset yapamazsınız bundan sonra, yapmayın zaten, çok iyi gazetecisiniz dediler.
Kanaltürkü neden ve nasıl ilk yıl kâr ettirdiğimi sordular. Daha neler neler
Bana Sizin bütün hayatınızı biliyoruz, günde 300 telefon konuşması, 20-30 yüz yüze görüşme, 2 toplantı yapıyorsunuz. diyen sorgucuya, Neden bu kadar çok küfrü alt alta yazdınız? Neden böyle bir senaryo? Yoksa benim siyasi hayatımı mı bitirmek istiyorsunuz? dediğimde de : Siz çok takdir ettiğimiz bir gazetecisiniz, ama anlamadınız mı, siyaset yapmayın. dedi.
Özellikle küfür içeren konuşmaları silmeleri için avukatım Ahmet Çörtoğlu da çok çabaladı ama ısrarla bunları koydular.
Yasa dışı dinleme ve delilleri bana kabul ettirmeye çalıştılar. Reddettim.
Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, MİT Müsteşarları, Generaller, Yargıçlar, Siyasetçiler, Valiler, Polis Müdürleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile konuşmalarımdan suç ve suçlu yaratmaya çalıştılar.
Yasa dışı dinleme ve izlemeleri bana suç olarak yıkmaya kalktılar. Reddettim.
Bula bula telefon dinleme sapıklığının küfürlerini ve siyaset yapma isteğimi suç diye yazdılar.
Ferman onların, meydanlar, halk benimdir. Göreceğiz! Bu faşist iktidar nasıl devrilirmiş sandıkta göreceğiz!
Annem ile yaptığım konuşmalar
Erkek kardeşim ile yaptığım konuşmalar
Avukatlarım : Şahin Mengü, Ahmet Çörtoğlu
Adil Serdar Saçan ile yaptığım konuşmalarım yasaya aykırı olarak tutanaklara geçirildi.
Bana arşivin nerede? Depon var mı? diye sormadılar. Ama sahte ihbar mailleriyle (54 adet) her yeri aradılar.
Kadir gecesi tutuklamaya, bayram dahil 17 gün Metriste bir hücrede tek başıma tutmaya, üstü kapalı bir yerde havalandırmaya çıkmama özen gösterdiler.
Kanaltürkü satınca orada bulunan eşyaları koydukları bir depoyu 100 kadar polisle basmışlar. Burada Güneydoğudan bir gazetecinin gelirken süs eşyası diye getirdiği, ortasından kesik, biri kağıtlık olarak kullanılan, kullanılmış bir el bombası ile yine kullanılmış el bombalarından yapılmış 2 adet mumluk olarak kullanılan süs eşyalarına vahim silah (cephane) işlemi yapmışlar! Oysa süs eşyası onlar, raporu var.
Küfrün adını günah koymuşlar!
Savcılık sorgum poliste sorulan 106 sayfa soruya ilaveten Zekeriya Öz ile Nihat Taşkın isimli savcılar tarafından sorularla devam etti. Hepsi telefon dinlemesiydi.
· CHPyi nasıl ele geçirecekmişim?
· Cumhuriyet Mitinglerini niye yapmışım?
· Bursa Nutku? (evimde çıkan. Terör örgütü üyeliği delili!)
· Onu, bunu, şunu tanıyor muydum?
· Kendilerini, Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna şikayet edecek miydim?
· Katıldığım televizyon programlarında kendilerine parmak sallamış mıydım?
· Tanıdığım yargıçlar, savcılar, hakimler, polisler kimlerdi?
· Aysun Kayacı kimdi? Ne ilişkim vardı? (Hayatımda ne gördüm, ne konuştum. Dertleri başkaydı)
Savcılara iki kişi arasında geçen ve sadece o anlık üslup ve kızgınlığı yansıtan küfürlü konuşmaları iddianameye koyacak mısınız? dedim.
Nihat Taşkın : Koyacağız, ama iddianameye değil, eklerde bulunacak
Tuncay Özkan : Ama suç işlemiş olunur! Özel hayatın gizliliği var
Nihat Taşkın : Eklere koymasak konu bütünlüğü oluşmaz, zorunluyuz.
Tuncay Özkan : Avukatlarımla konuşmalarım var, ailemle
Nihat Taşkın : Yok biz onları koymayız
Tuncay Özkan : Ama şimdi siz avukatımla görüşmemi sordunuz. Yanımda Ahmet Çörtoğlu
Nihat Taşkın : Ayıklanır
Bunların hiçbiri olmadı. Seçme küfürlü konuşmalar iddianameye konuldu. Amaç belli.
Avukatlarla görüşmeler konuldu. Amaç belli.
Tutuklanmam sırasında Adalet Bakanlığı Müsteşarının İstanbul ziyaretini öğrendim. Yargıçın tutumunu gördüm. Tutuklandım.
Küfürlerle ilgili ifadelerimde açıklamamı okuyacaksınız zaten.
Ama buradan bir peşin özrü, ki çıkar çıkmaz kendisini de ziyaret ederek yüz yüze ileteceğim Sayın Deniz Baykala borç biliyorum.
Kendisi bana ısrarla milletvekili olmam gerektiğini söylerken, bir siyasi öngörü adamı olduğunu da ortaya koymuş. Buradan Deniz Beye sesleniyorum :
Kötü söz sahibine aittir. Sizi bir büyüğüm olarak kabul ediyorum. Bu siyasi komplonun amaçlarından biri, sizi ve CHPyi yıpratmak.
Malzeme bulamayacakları bu nafile çabada anlık kızgınlık ve boşboğazlıkla, özel konuşmalarım sırasında geçen kötü sözlerim için, sizden ve kamuoyundan özür dilerim.
Bunları iddianameye koyarak suç işleyenler hakkında derhal yasal yollara başvuracağım.
Bu tür yasa dışılıkla Deniz Baykalı, Tuncay Özkanı ve diğer kişileri küçük düşüreceklerini sananlara, bundan bir zavallı sonuç, seçim etkisi bekleyenlere Tuncay Özkanı sevenler, Deniz Baykalı sevenler gereken yanıtı sandıkta vereceklerdir.
Bunca zulmün çekicisi olarak diyorum ki, Türkiyeyi Recep Faşizminden, hukuku teşhircilikten, özel hayat röntgenciliği ve telefon dinleme sapıklığından kurtarmak için, herkesi yerel seçimlerde CHPye oy vererek bu iğrenç tuzağı tersine çevirmeye çağırıyorum.
Bu açıklamanın ekinde polis ifadelerimi, savcılık ve sorgu yargıçlığı savunmalarımı okuyacaksınız.
Suç yoktur. Bana terörist diyenlere onu iade ederim. Sadece benim doktorum ve dostum oldukları için iki arkadaşımı da tutukladılar.
Benimle siyaset yapan gençleri tutukladılar.
Ama, yemin ederek söylüyorum; Gün gelecek devran dönecek!...
Siyaseten yılmadan, yorulmadan, bıkmadan, zulme ve zalime direnip, Türkiyeyi kurtaracağız.
Tuncay Özkana ve Ergenekonla Türkiyeye karşı işlenen suçların tamamının hesabını yargı önünde ve halk huzurunda siyasi çalışmalarımla soracağım.
Küfür yürek yelpazesiymiş. İktidar olmak Türkiyenin kurtuluşu.
İktidarımızda Türkiyeyi bu ayıptan kurtaracağız.
Aksini düşünenler yanıldıklarını görecekler. Zindanlarda çürümeyeceğiz. Yıpranmayacağız. Unutulmayacağız.
Türkiyeye Vatan, Namus ve Ahde Vefayı unutturmayacağız.
Cumhuriyet mitingi ruhuyla, aşkla diyorum ki :
Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak
Tuncay Özkan
[img]http://resimler.kanalbiz.com.tr/logo.jpg[/img]
DEMOKRASİ GİDİYOR
Tuncay Özkan
Ergenekonun ikinci iddianamesi açıldı.
Aralarında bizim de olduğumuz; Murat Ağırel, Utku Gümrükçü, Evrim Baykara, Merdan Yanardağ, bir hukuk garabeti 2. Ergenekon iddianamesi artık biliniyor ve tartışılacak.
Soruşturma ve kovuşturmanın birlikte yürütüldüğü, durmadan gözaltı ve tutuklamaların olduğu bu süreç, Türkiyenin nasıl bir anti demokratik döneme götürüldüğünün kanıtıdır.
Tam 6 aydır suçumu bilmeden, iddianame bekledim.
İddianame diyor ki :
1- Tuncay Özkan CHPyi ele geçirmek istedi
2- Tuncay Özkan Sivil Toplum Örgütlerini örgütledi
3- Tuncay Özkan Cumhuriyet Mitinglerini yaptı ve konuştu
4- AKP hükümetini yıkmaya çalıştı
5- Yeni Partiyi kurma çalışmaları yaptı
6- Tuncay Özkan küfretti.
Arkadaşları da ona yardımcı oldu.
Tabi bunun daha ayrıntılı ve eleştirel analizini sonra yapacağım. Ama bunlar şimdilik 2.000 sayfalık ana iddianamenin ve arkadaşlarıma dönük suç isnatları.
Merdan Yanardağın suçunu da ben Fethullah Gülen ile mücadele olarak algılamaktayım. Onun da ayrıntısına sonra gireceğim.
Demokratik hak ve sorumluluklarımdan dolayı suçlanıyorum :
1- CHP ile ilgili açıklamamı yaptım. Bu nasıl bir suç?
2- Sivil Toplum Örgütü üyesi, kurucusu olmak nasıl suç?
3- Cumhuriyet Mitingleri demokrasi abidesi. Suç nerede?
4- AKPden kurtulunmadan kurtuluş yok Türkiye için dedim, haklıydım. Demeye devam edeceğim. AKPyi yıkıp, ilk seçimde iktidara gelmek istiyorum. Başbakan olmak istiyorum. Suç nerede?
5- Bunun için parti kurmayıp ne kuracaktım?
6- Küfür yürek yelpazesi. Sistem ve düzen için ettiklerimden pişman değilim. İki kişi arasındaki konuşmaları, yasalara aykırı olarak, hukukun siyasallaşmasının sonucu olarak iddianameye koymanın anlamı ne? Kime ne?
Özellikle Deniz Baykaldan tekrar tekrar özür dilerim. Ama bunu siyasal bir çaba için kullanan savcıların da özür dilemesi gerekmiyor mu?
Bu iddianame savcıların kendilerini siyasi bir makam ve güç merkezi ile iç içe geçirerek düzenledikleri bir iddianamedir. Amaç; yıpratmak, itibar zedelemek. Dedikodu malzemesi yaratmaktır.
İddianame demokrasinin temel değerlerini yargılıyor.
· Anayasanın 10. Maddesi çiğnendi. İddianame kamu önünde eşitlik ilkesini ayaklar altına aldı.
· Anayasanın 12. Maddesi temel hak ve hürriyetleri düzenliyor. İddianame, bu ilkeyi ayaklar altına aldı.
· Anayasanın 20. Maddesi ile teminat altına alınan özel hayatın gizliliği ilkesi iddianameyle yok sayıldı.
· Anayasanın 22. Maddesi ile güvence altına alınan haberleşme hürriyetini bu iddianame ortadan kaldırdı
· Anayasanın 25. 26. 28. Maddesi ile güvence altına alınan düşünce ve kanaat hürriyeti ile açıklama ve yayma hürriyeti iddianameyle yok edildi. İddianame basın hürriyetini ortadan kaldırdı, gazetecilik suç sayılıyor.
· Anayasanın 33. Maddesiyle güvence altına alınan Dernek Kurma Hürriyeti, 34. Maddeyle sağlanan Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme hakkı özgürlükleri iddianameyle suç sayıldı.
· Anayasanın 36. Maddesiyle teminat altına alınan Hak Arama Hürriyeti iddianameyle terörizm suçu sayılıyor.
· Anayasanın 38. Maddesiyle tanımlanan suç ve cezalara ilişkin esaslar iddianamede ayaklar altına alındı. Suçlu ilan edildik. Tutukluluk cezaya dönüştürüldü. Kanunun suç saymadığı fikirlerden dolayı hakkımızda politik dava açıldı. Kanuna aykırı elde edilen deliller dosyalara konuldu. Annem, kardeşim, avukatımla telefon konuşmalarım yasa dışı olmasına rağmen delil sayıldı.
· Anayasanın 40. Maddesiyle teminat altına alınan hukuksuz işlemlerle ilgili dava açma haklarımız, Ergenekon soruşturmasında, kovuşturmasında yok edildi. Savcılara dokunulmazlık zırhı tanındı. İddia ile savunma arasında hükümet duruyor.
· Anayasanın 67. Maddesiyle teminat altında olan seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkımız iddianameyle suç haline getirildi.
· Anayasamızın 68. Maddesiyle düzenlenen parti kurma, partilere girme ve ayrılma haklarımızın kullanımı iddianamede suç olarak söz ediliyor.
· Anayasamızın 90. Maddesiyle kabul ettiği Milletlerarası Antlaşmaların, kanun hükmünde olduğu kuralı iddianamede yok sayıldı. Oysa bu iddianamede insanlar AB ve ABD karşıtı olmakla suçlanıyordu. Yanlısı olan savcılar onları hiç tanımıyor.
Şimdi soruyorum :
1- Türkiye Cumhuriyetinin anayasal nizamını, anayasasının bir kısmını, hatta en demokratik bölümlerini suç sayan, bunlara uygun davranan insanları suçlu sayanlar, anayasayı hiçe sayarak iddianameyi hazırlayanlar ne suçu işlemiş oluyorlar?
2- Anayasal özgürlüklerin kullanımının suç olduğuna 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve diğer Beşiktaş Adliyesinin Ağır Ceza Yargıçları nasıl karar verebiliyorlar?
3- Tecrübeli yargıçlarımız nasıl oluyor da böylesi bir iddianameyi kabul edebiliyorlar?
Ergenekon iddianamesi 1948 yılında BM Genel Kurulunda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin;
Madde 6
Adil yargılanma hakkı
1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;
e) Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak.
Madde 7
Cezaların yasallığı
1. Hiç kimse, işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkum edilemez. Yine hiç kimseye, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
2. Bu madde, işlendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine göre suç sayılan bir fiil veya ihmal ile suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına engel değildir.
Madde 10
İfade özgürlüğü
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
Madde 11
Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü
1. Herkes asayişi bozmayan toplantılar yapmak, demek kurmak, ayrıca çıkarlarını korumak için başkalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve sendikalara katılmak haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak yasayla sınırlanabilir. Bu madde, bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, kolluk mensupları veya devletin idare mekanizmasında görevli olanlar hakkında meşru sınırlamalar konmasına engel değildir.
Madde 20
Yargıç sayısı
Mahkeme, Yüksek Sözleşmeci Taraflar sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur.
Madde 21
Görev için aranan koşullar
1. Yargıçlar üstün ahlaki vasıflara ve yüksek bir hukuki göreve atanmak için gerekli niteliklere sahip veya ehliyetleriyle tanınmış hukukçu olmalıdırlar.
2. Yargıçlar Mahkemeye kendi adlarına katılırlar.
3. Görev süreleri içerisinde, yargıçlar bağımsızlıkları, tarafsızlıkları ve daimi görevin gerekleri ile bağdaşmayan herhangi bir görev üstlenemezler; bu fıkranın uygulanmasından doğan sorunlar Mahkeme tarafından karara bağlanır.
Madde 29
Dairelerin kabul edilebilirlik ve esasa ilişkin kararları
1. 28. madde çerçevesinde karar verilmediği takdirde, bir Daire, 34. madde uyarınca yapılan kişisel başvuruların kabul edilebilirliği ve esası hakkında karar verir.
2. Bir Daire, 33. madde uyarınca yapılan devlet başvurularının kabul edilebilirliği ve esası hakkında karar verir.
3. Mahkeme'nin istisnai hallerde, aksine kararları hariç, kabul edilebilirlik konusundaki kararları ayrı olarak alınır.
Nasıl aykırılık taşıyabiliyor? Siyaset, demokrasi talebi, yaşam biçimi, hak arama, örgütlenme temel hakları nasıl suç oluyor?
İddianame zorla suç ve suçlu yaratmaktadır.
Demokrasi ve özgürlükler dışlanmış, torba dava yoluyla akıllar karıştırılmış, hukuk dışına çıkılmıştır.
Anayasamızın 90. Maddesine göre kanunlarımızın yerine geçen İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 1950 yılında imzalandı. Türkiye Cumhuriyeti yasaları gibi işlem görmek durumunda.
Ergenekon iddianamesi sözleşmenin :
· Özgürlük ve güvenlik hakkı başlıklı 5. Maddesinin 2. Fıkrasına,
· Adil Yargılama hakkı başlıklı 6. Maddesinin 1-2-3. Fıkralarına,
· Özel hayatın ve Aile hayatının korunması başlıklı 8. Maddesinin 1-2. Fıkralarına,
· İfade özgürlüğü başlıklı 10. Maddesinin 1.ve 2. Fıkralarına,
· Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü başlıklı 11. Maddesinin 1-2. Fıkralarına aykırıdır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu uyuyor mu?
Ben ve arkadaşlarım, bu hakları kullandığımız için terörist olmakla itham ediliyoruz.
Telefonda özel konuşmalarımda küfür etmişim. Savcılara ne?
Ağzımıza acı biber mi sürecekler? Bu infaz ayıptır.
Şimdi soruyorum :
· Kendi konuşmalarının 6 aylık bölümünü yayınlasınlar. Görelim mi; küfürü, suçu?
· Cumhuriyet mitinglerinin neresi suç? Hangi cebir, hangi şiddet var?
· Siyasi parti, dernek, sivil toplum örgütü kurmanın neresi suç? Hani örgütlü toplum? Ne oldu AB standardına? İlla onların STKsı olmak mı lazım? Muhalefet ne zamandır suç sayılıyor?
· AKP iktidarını devirip yerine yeni bir partinin gelmesini savunmanın neresi suç? Kim kalkışmış? Nerede kalkışmış? Kime cebir ve şiddet uygulanmış?
· Başbakan olmak istemek suçsa Tayyip Erdoğan neden suçlu değil? Niye Tuncay Özkan suçlu? Bu suç nerede yazıyor?
Sorun şudur : Ergenekon iddianamesi demokrasiye karşı, Anayasa ve evrensel hukuka, insan haklarına karşı suçtur.
İddianame politik bir tercihtir. Savcılar kendilerini siyasetçi yerine koyarak beğenmedikleri siyasi düşünceleri cezalandırmaya kalkmışlardır.
AKP muhalifi olmam terörist sayılmam anlamındadır.
Reddederim, iade ederim.
Yargılanan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetidir.
İddianame siyasi manifestodur, hukuk metni değildir.
Tuncay Özkan
[img]http://resimler.kanalbiz.com.tr/logo.jpg[/img]