Türban mucidi kadının ibretlik sonu!

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

İletigönderen SOKRATES » Pzr Mar 30, 2008 19:45

Bu konuyu ben açtım.
İnceleme de ibretlik bazı ayrıntılar var düşüncesiyle.
Ama bu ayrıntıları değil de klasik türban tartışması yapmak havanda su dövmek oluyor zannımca.




Konu disi yorumlardan kacininiz.
"Ey millet! Allah birdir, Şanı, büyüktür. Allah�ın selameti, atifeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur�ani azimüşşandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor.ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
SOKRATES
Üye
Üye
 
İletiler: 346
Kayıt: Çrş Nis 04, 2007 20:59

Re: Ustten devam...

İletigönderen kaye » Pzr Mar 30, 2008 20:21

kaye yazdı:Tam anlamıyla taraf gazetesi yazarı nazlı ılıcak'ın avukat versiyonudur.


yazmışım. Yanlış yazmış olabilirim, daha doğrusu yanlış hatırlıyor olabilirim. Bir keresinde elime bir yerlerden bu gazete geçmişti, sanki nazlı'da orada yazıyordu gibi hatırlıyorum. Olmayabilir, şu an emin değilim. Aslında çokta önemli değil ama olmayan bir şeyi (türbancılar gibi) varmış gibi, yani nazlı'yı taraf yazarı gibi göstermiş olmayayım. Bilen biri aydınlatırsa sevinirim :) Ha eğer o gazetede yazmıyorsa da, tam oraya yakıştırdığım için böyle yazmışımdır..

deluxse, (adını yazabilmek için tekrar bakmam gerekti bu arada) imam kızı olduğunu yazmışsın, ne güzel. İmamlar ve öğretmenler bu memleketin insanlarının geleceğini tayin etmesi gereken iki meslek grubudur. Ama ne yazık ki, bu devirde bu iki gruba da pek itimat kalmamış durumda. Sözlerim herkesi bağlamaz ama neredeyse geneller hale geldik. Nasıl geldik, din siyasete karıştırılınca geldik, okullar (özellikle sevgi okulları tarafından) ticarethaneye dönüştürüldüğü için geldik.. Neyse, konuya dönüyorum, bir zahmet babana sorar mısın "Kur'an'da saçı, kulağı, boynu, enseyi örtmek nerede geçiyor!" Bunlardan özellikle saç ve kulağa cevap verirsen çok sevinirim. Gerçi hiçbirini gösteremezsin ama..
Biraz yardım edeyim sana, baban muhakkak biliyordur. Nur Suresi 31. ayette şöyle der:
"Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz."

İşte, Nur Suresi 31. ayet bunu demektedir. Maalesef bu sözler basit bir çeviriden ibaret olduğu halde nedense hep farklı çeviriler çıkmaktadır karşımıza. Dikkat ederseniz sadece çeviri diyorum, tefsir'den bahsetmiyorum. Bu sözlerimi şöyle bir örnekle desteklemek isterim.
Az çok hepimiz İngilizce olan şu cümleyi anlarız:
What is your name?
Türkçe'ye çevirelim mi bakalım nasıl çeviriyoruz!
1-Senin adın nedir?
2-Adın ne?
3-Adın nedir?
4-Adın senin ne? vs..
Gördüğünüz gibi anlamlar, kelimelerin yeri veya çekim ekleri değişse de aynıdır. Kimse bu cümleden "Bugün hava nasıl!" veya "Nasılsınız!" anlamını çıkartamaz değil mi!

İşte bu kapsamda aşağıda alıntıladıklarımı babana sormanı rica edeceğim, imam olduğuna göre O'nunda bu konuda bir fikri vardır:

http://www.kurandakidin.net/bolumler/22-basortusu-ve-kapanma.asp yazdı:"Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.

Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” fiili yerine “felyüdnine” fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna, gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.

Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “süsler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre “süsler” kelimesi ile özellikle “göğüsler” kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten "kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması" söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli fiziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır."



Bir ayet daha söylemek istiyorum: Fetih Suresi 27. ayette de şöyle der:
"Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi."
Kur'an'ı az çok okumuşsunuzdur, ne der çeşitli ayetlerde açık seçik olarak: içki içme, yalan söyleme, zina etme. Hiç bir yerde saçını, boynunu, kulağını gösterme gibi kesin bir emir gösterebilir misiniz bana! gösteremezsiniz. Fetih Suresi 27. ayetle alakası ne derseniz onu da söyleyeyim: Bildiğimiz gibi Kur'an, kadın-erkek tüm insanlar için indirilmiştir. Ayrı anlamlar verildiyse de Nur Suresi 30. ve 31. ayetlerde hangi cinse hitap ettiği belirtilmiştir. Bu ayette böyle bir hitabet olmadığına göre her iki cinse de geldiği söylenebilir. O zaman, "Kadınlar saçlarınızı kapatın, kulaklarınızı gizleyin öyle Mescid-i Haram'a girin" denmezmiydi! Bu konudaki babanın yorumunu da bilmek isterim, lütfen...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen deluxse » Sal Nis 01, 2008 19:14

sen benı yanlis anlamissin basartosunu araplardan kalan bi gelenek olarak tanimlamak bence cok yanlis vede insanlaer ister basortusu taksin iostr takmasin yine ayni insan dir benim demek istedigimde bu zaten insanlari basortusune gore ayirmamak lazim ister turbAN taksin ister takmasin insan yine insandir bunun icin turkiede kim turban takmis kim takmamis kimsei alaka etmesin vede bunu yasaklianlarin bu yasaklari kaldirmasi gerekio...
Kullanıcı küçük betizi
deluxse
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Cmt Mar 29, 2008 20:20

İletigönderen kaye » Sal Nis 01, 2008 20:47

deluxse yazdı:sen benı yanlis anlamissin basartosunu araplardan kalan bi gelenek olarak tanimlamak bence cok yanlis
Ben seni hiç yanlış anlamadım, yanlış anlaşılan benim aslında. Bu örtünün veya başörtüsünün, hatta türbanın, dindeki, Kur'andaki yerini sordum sana. Dikkat edersen herhangi bir kültürdeki yerini sormuyorum, yani Anadolu kadınının taktığı başörtüsü, yemeni, tülbent vesairenin veya Arap gelenek göreneklerine göre giyim-kuşamın nasıl olması gerektiğini sormuyorum. Sen de zaten bu geleneğin Araplardan kalma olmadığını, 'dinin gereği' olduğunu vurgulamışsın. İşte tam bu noktada senden, hatta babandan (imam olduğu için) yardım istiyorum. Bana, bize kadının saçının, kulağının kapatılması zorunluluğunu Kur'andan göstermenizi istiyorum. Yukarıda alıntıladığım yazıya göre bir cevap vermenizi, yazının ortaya attığı tezi çürütmenizi istiyorum. Kaldı ki sen de zaten türban taktığına göre bu yazının, bu iddianın doğru olmadığına inanıyorsun. Bizleri de inandırmanı bekliyorum senden. Neye göre; Kur'an'a göre mi, fıkıh kitaplarına göre mi, çevreden duyduklarına, mensubu olduğun cemaate, tarikata göre mi giyiniyorsun, bunu bilmek istiyorum...
deluxse yazdı: vede insanlaer ister basortusu taksin iostr takmasin yine ayni insan dir benim demek istedigimde bu zaten insanlari basortusune gore ayirmamak lazim ister turbAN taksin ister takmasin insan yine insandir
Şöyle söylersek daha doğru olur: ister taksın ister takmasın, insan yine insandır fakat aynı insan değildir. Neden aynı insan değildir; çünkü ben inandığım dinde türbanın olduğunu görmüyorum, sen de görüyorsan farklı şeylere inanıyoruz o zaman seninle, o zaman aynı insan olmuyoruz değil mi! Önce takmayan sonra takan da aynı insan değildir benim gözümde. Hem türban zaten siyasi simge olarak kullanıldığına göre, farklı siyasi düşüncede insanlarız o zaman. Yani hem dünyevi hem de ulvi olarak farklı insanlarız, anlatabildim mi?
deluxse yazdı:bunun icin turkiede kim turban takmis kim takmamis kimsei alaka etmesin vede bunu yasaklianlarin bu yasaklari kaldirmasi gerekio...

Zaten sokakta, parkta, evde, alışverişte, seyahatte kimse kimsenin türbanına, sakalına, kıyafetine, takılarına, siyasi simgelerine karışmıyor. Ama bu simge heryere, özellikle öğretim kurumlarına, yargıya vs. tarafsızlığının, güvenilirliğinin kaybolmaması için sokulmamalı diyorum. Zaten dinde de böyle bir zorunluluk yok, o zaman tartışmaya bile hiç gerek yok diyorum..
Böyle bir yasak olduğunu da kabul etmiyorum. Çünkü her yapmamanız gereken şeyi yasak olarak algılayamazsınız. Bunu nasıl anlatabilirim size??
Mesela; "hırsızlık yapmak yasaktır", "intihar etmek yasaktır", "nefes almak yasaktır" gibi bir yasak duydunuz mu siz hiç! Böyle yasak olmaz, olamaz zaten...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Önceki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x