Türban mucidi kadının ibretlik sonu!

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Türban mucidi kadının ibretlik sonu!

İletigönderen SOKRATES » Pzr Şub 03, 2008 5:05



Soner YALÇIN
sonery@hurriyet.com.tr


’Şulebaş türban’ tasarımından kara çarşafa uzanan sıradışı bir hayat


Hayrünnisa Gül’den Emine Erdoğan’a kadar birçok kadının başlarını bağlama şekline "Şulebaş" deniyor. Bu başörtüsüne adını veren Şule Yüksel Şenler kimdi? Nasıl ve neden örtündü? Bu türban modelini nasıl buldu? Terzilik öğrendiği Ermeni ustasının etkisi oldu mu? Türbandan sonra neden kara çarşafa büründü? Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Hanım birlikteliğinin arabulucusu Şule Yüksel Şenler, neden iki kez evlenip boşandı? Türban konusunda Türkiye’de "çığır açan" bir gazeteci-yazarın işte yaşam hikáyesi.

KIBRISLIYDILAR. Babası Hasan Tahsin ile annesi Mihriban Ümran Hanım, teyze çocuklarıydı. Altı kardeştiler: Özer, Örsel, Şule Yüksel, Gonca Gülsel, Tuncer ve Çiğdem. Tarih 29 Mayıs 1938. Kayseri. Şule Yüksel dünyaya geldi. Babası, Sümer Fabrikası’nda görevliydi. 6 yıl sonra görevinden ayrıldı. İstanbul’a yerleştiler. Bütün aile; anneanneler, babaanneler tüm akraba kadınları modern kıyafetler içinde, zarif ve şık giyiniyorlardı.

Şule Yüksel, Koca Ragıp Paşa İlkokulu’na giderken ailenin ekonomik düzeni bozuldu. Şenler çiftinin çocuklarına okul aile birlikleri yardım etti. Şule Yüksel, ortaokula kadar okuyabildi. Annesi kalp krizi geçirip yatağa bağlanınca okuldan alındı. Artık evden çıkmıyor; temizlik yapıyor, yemek pişiriyordu. Arta kalan zamanlarında hep kitap okudu; ne bulursa onu okudu. Öyküler yazmaya başladı. Bunları Safa Önal’ın çıkardığı "Yelpaze" Dergisi’ne gönderdi. İlk yazarlığa burada adım attı.

Sonra Gökhan Evliyaoğlu, Peyami Safa gibi devrin ünlü isimlerinin bulunduğu "Yeni İstanbul" Gazetesi’nin gençlik köşesinde yazmaya başladı. Bu arada gazetenin ilanlarını hazırlayan Yüksel Bey’den resim dersi aldı. Resim derslerini müzik dersleri takip etti. Ney ve kanun çalmayı öğrendi.

AĞABEY BASKISI

Ağabeyi Özer Şenler, Said-i Nursi’nin yakın çevresi içine girmişti. Ailesinin modern yaşamına; annesi ve kız kardeşlerinin örtünmemesine ve hele hele evde bile olsa kız kardeşlerinin erkek musiki hocalarından ders almasına çok kızıyordu. Bir gün evi terk etti. Artık ağabeyi Özer’in yeni bir hayatı vardı. Dizinin dibinden ayrılmadığı Said-i Nursi, "Özer" adını da değiştirip "Üzeyir" koymuştu! Ağabey Özer Şenler’i, Said-i Nursi ile tanıştıran kişi ise, "Milliyetçiler Derneği"nden arkadaşı Nevzat Yalçıntaş’tı.

Şule Yüksel o günlerde áşık oldu. Lise öğrencisi mahalleli bir gence tutuldu. Aşk karşılıklıydı. Dört yıl flört ettiler. 18 yaşına bastığı gün iki aile yan yana geldi. Ancak bu söz kesme merasimi tatsızlıkla sonuçlandı. Müstakbel kaynanasının, oğlu ve geliniyle aynı evde yaşamak istemesi bu birlikteliğin sonunu getirdi. Baba Hasan Tahsin Şenler bu teklifi kabul etmedi. Bu acı sonucu mutfakta öğrenen Şule Yüksel bayılıp kaldı. Ve yıllar geçse de bu acı dünür olayını hiç unutamadı. Hatta çocuk sahibi olamamasını da bu olaya bağladı...

ERMENİ TERZİ

Annesi, aşkını unutması için Şule Yüksel’i Bakırköy’de bir Ermeni terzinin yanına çırak verdi. Gencecik yaşında her türlü elbiseyi dikebilecek düzeye geldi. Zamanla kalfalığa kadar yükseldi. Ermeni ustasının Avrupa’dan getirdiği moda dergilerini elinden düşürmedi. Bu dergilerde gördüklerinden etkilenip ileride "Şulebaş Türban" tasarımı ortaya çıkaracağını kuşkusuz tahmin bile edemezdi... Moda magazin dergilerini elinden hiç düşürmedi ama siyasi olaylara da ilgisiz kalmadı. 1950’li yıllarda başlayan Kıbrıs mitinglerine katıldı. Ata yurdunu unutmamıştı. Mitinglerde kürsüye çıkıp ağlayarak şiirler okudu.

27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan Adalet Partisi’ne katıldı. AP Bakırköy Gençlik Kolları, Edebiyat ve Kültür Kolu Başkanı oldu. Faruk Nafiz Çamlıbel’in çıkardığı "Kadın Gazetesi"nde köşe yazmaya başladı. Asıl adı "Yüksel" idi. Ama kadın olduğunun anlaşılması için adının önüne "Şule" ekledi. O artık "Şule Yüksel Şenler" idi. O dönem siyasal görüş olarak aşırı milliyetçi Nihat Atsız’a yakınlaştı. Ama ağabeyi Özer’in (Üzeyir) hastalığı yaşamını değiştirdi.

OJELİ TIRNAKLAR

Ağabeyi sarılıktı. Annesi, kız kardeşleri hastanede başında beklediler günlerce. Ağabeyi kendine gelince onlardan son bir istekte bulundu: "Örtünün!" Şule Yüksel sinirlendi: "Ağabey, neden bizden yapamayacağımız şeyler istiyorsun?" Ağabeyi, "O halde Risale-i Nur toplantılarına katılın" dedi. Ağabeyin ölüm döşeğinde morale ihtiyacı vardı. Kabul ettiler. Risale-i Nur toplantılarına aileden ilk olarak Şule Yüksel Şenler gitti.

Bir evde beyaz örtüler içindeki on kadın, karşılarında başı açık, modern kıyafetli ve üstelik kendilerine göre hayli dekolte bir elbise içinde onu görünce çok şaşırdı. Şule Yüksel eteğini çekiştirip, manikürlü ojeli parmaklarını saklayarak bir köşeye çekilip oturdu. Risaleleri dinlemeye başladı. Hiçbir şey anlamadı. Sıkıldı. Birkaç toplantıdan sonra kadınlardan biri, ojeli tırnaklarını "orangutan maymunlarına" benzetince çok utandı. Kendini "düzeltmeye" önce tırnaklarından başladı, artık oje yoktu.

Sonra kadınlar başını örtmesini istedi. O da, "ayıp olmasın" diye başını yarım örtmeye başladı."Ağabeyin çok iyi okuyor, bakalım sen nasıl okuyacaksın" diye eline risaleleri verdiler. Çok güzel okudu; kadınlar hayran kaldı. Takdir edilmek, kabul görmek çok hoşuna gitti. O günden sonra namaza başladı.

’KÜRT KARISI DİYECEKLER’

Yıl 1965...

Bir gün aynanın karşısına geçti:

Besmeleyi çekip örtündü. İçinden, "Ne kadar çirkin oldum" dedi. Bu kez saçının ön tarafı görünecek şekilde başörtüsünü bağladı. "Ne kadar iradesizim" diye kızdı.

Aynanın karşısında başörtüsünü tekrar tekrar çeşitli şekillerde bağladı:

"Besleme kızlara benzedim!"

"Hizmetçi kız oldum!"

"Herkes bana gerici, yobaz gözüyle bakacak!"

Ve sonunda...

Bugün moda olan "Şulebaş tipi türban" o gün, o aynanın karşısında ortaya çıktı. "Öyle şık bir tarzda örtünmeliyim ki herkes çok beğensin!" Beklediği olmadı. En büyük tepki, anneannesi İkbal Hanım’dan geldi. İlk sözü, "Kürt karılarına benzemişsin" oldu! Ağabeyi dışında tüm ailesi örtünmesine karşı çıktı. Ne olduğunu soranlara "Başı ağrıyor" dediler. Yolundan dönmedi. Kadınlara başörtüsünü sevdirmek için çok uğraş verdi; farklı şık eşarplar dikti; biyeli, atkılı, tokalı özel başörtüler taktı. Çevresi tepki gösterdikçe o örtüsüne sarındı. Örtüsü bayrağı oldu.

PAPA’NIN GELİŞİNE KARŞI

Örtünmesiyle birlikte çalıştığı yayın organı da değişti. Yeni yayın organıyla birlikte artık davalar süreci de başlayacaktı. 26 Ocak 1967 tarihinde Mehmet Şevket Eygi’nin çıkardığı "Yeni İstiklal" Gazetesi, Pakistan’da üniversiteye, ellerinde kitapları kara çarşaf içinde giden üç genç kızın fotoğrafını basıp, yanına da Şule Yüksel Şenler’in, "Müslüman kadınların örtünmesi şarttır" diyen yazısını koyunca, Türk Kadınlar Birliği dava açtı.

Şule Yüksel Şenler ilk kez mahkemeyle tanıştı. Ama bu son olmayacak; iki kez de cezaevine girecekti. Anadolu’nun her yanında seminerler vermeye başladı. Şule Yüksel gibi İstanbul’da yaşayan modern bir kadının örtünmesi, "itilmişlik duygusu" içindeki çevrelerde memnuniyet yarattı. Her gün bir yerde panele katıldı. "Başı açık kadınlara laf atılıyor; oysa kapalı kadınlara ana-bacı gözüyle bakılıyor" diyordu.

Laf atan Müslüman erkeği değil de, laf yiyen Müslüman kadını düzeltmeye çalışıyordu! Said-i Nursi hayranıydı. "Bugün" Gazetesi’nde Necip Fazıl Kısakürek, Said-i Nursi’nin evlenmeyişini ve sakal bırakmayışını eleştirince en sert tepkiyi o gösterdi. Giderek radikalleşti. 1967 yılında Papa’nın Türkiye’ye gelmesine karşı çıkıp, "Ağlayın ey Müslüman kardeşlerim ağlayın" diye makale yazdı. Ankara’da İmam Hatiplere ve İlahiyata Kız Yetiştirme Kursu açılmasını sağlayıp, müdür oldu.

Öğrencileri onun gibi "Şulebaş" türban takmaya başladı. Bu kurstan yetişen öğrencilerden biri de ünlü gazeteci Abdurrahman Dilipak’ın eşi Asiye Hanım’dı. Tayyİp ErdoĞan İle Emİne HanIm’In evlİlİklerİnde arabulucu OLDU. Yaşadığı ilk aşk ve ilk hayal kırıklığının da etkisiyle yıllar sonra "Huzur Sokağı" adlı romanını yazdı. Bestseller oldu. Ünlendi. Roman, "Birleşen Yollar" adıyla 1970’te sinemaya uyarlandı; yönetmen Yücel Çakmaklı’nın İslami içerikli ilk filmi oldu. Başrolde Türkan Şoray ile İzzet Günay vardı.

Başörtüsü sinemaya girmişti...

32 yaşındaki Yüksel Şule Şenler o yıl evlendi. Eşi, ilahiyat mezunu tiyatrocu Abdullah Kars idi. Şehir şehir dolayıp İslami tiyatro yapıyordu. Yani aynı zamanda dava arkadaşıydılar. Evlenmelerine Risale-i Nur talebelerinden Sait Özdemir vesile olmuştu. Gelinliğin modelini Şule Yüksel Şenler çizdi. Kadın-erkek ayrı ayrı yapılan düğün, müziksiz ve danssız oldu. Davetiyelere ilk kez ayet ve hadis konmuştu. Konukların tesettüre uygun giyinmesi istenmişti.

Fakat:

Bu İslami düğün mutluluk getirmedi. Eşi, Şule Yüksel’i hep dövdü. Toplantılarda, "Eziyet gören kadının sabrettiği takdirde Allah katında büyük derecelere ulaşacağını" söyleyen Şule Yüksel’in dayanacak gücü kalmadı. Beş yıllık evlilik hüsranla bitti; boşandılar.

KOCA BASKISI

Hayat devam ediyordu. Koca baskısından kurtulmuştu. Tekrar panellere gitmeye; gazetelere, dergilere yazmaya başladı. "İdealist Hanımlar Derneği"ni kurdu. Manevi başkanı oldu. Derneğe gelen genç kızlar arasında, Emine Gülbaran (Erdoğan) da vardı. Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Hanım’ın evliliklerinde arabulucu olan isim de Şule Yüksel Şenler’di. Bu arada ikinci evliliğini yaptı. Eşi Kanada’da yaşamış bir maden mühendisiydi. Daha önce evlenmiş ama eşini kaybetmişti. Bir kızı vardı. (Şule Yüksel Şenler, üvey kızının yaşamına saygısından dolayı, eşinin adının yazılmasını istemedi.)

Şule Yüksel Şenler için damat adayının en önemli özelliği, namazında niyazında olmasıydı. Evlendiler. Bakırköy’de dubleks bir apartman katına yerleştiler. Eşi dolayısıyla yeni çevre edindi. Yeni çevre, Nakşibendi İsmailağa Cemaati’ydi. Burada tanıştığı kadınlardan; simsiyah çarşaf giyen Dr. Sevim Asımgil, yaşamında ikinci radikal değişime neden oldu. "İslamiyet’ten soğutuyor", "Mümkün değil çarşaf giymem" diyen Şule Yüksel Şenler bir gün kara çarşafa giriverdi. Modern başörtüsüyle başlayan süreç, kara çarşafa gelip dayanıvermişti. Tercih kendinindi kuşkusuz. Ama ortada bir reel durum da yok muydu? Ağabeyinin isteğiyle Nurcu olup türban takan Şule Yüksel Şenler, bu kez eşinin isteğiyle Nakşibendi olup kara çarşafa girivermişti!

KARA ÇARŞAF GİYİYOR

Türban takarak modern hayat sürdüren çevresini şaşırtan Şule Yüksel Şenler, bu kez kara çarşafa girerek türbanlı arkadaşlarını hayretler içinde bıraktı. Türbanlı arkadaşlarından koptu. Eşiyle ve üvey kızıyla Fatih Çarşamba’ya yerleşti. Milli Gazete’deki yazılarına son verdi. Bir gün Başbakan Erdoğan’ın dünürü, gazetenin başyazarı Sadık Albayrak İsmailağa Cemaati şeyhi Mahmut Hoca’ya gelerek, Şenler’in tekrar Milli Gazete’de yazması için izin istedi.

Şeyh Mahmut Hoca, istiharede olan Şenler’in durumuna göre, belli konularda yazmamak üzere izin verebileceğini söyledi. İki erkek Şule Yüksel Şenler hakkında karar verirken; o dönemde Şule Yüksel Şenler’in derdi başkaydı. İkinci kocası da fiziki şiddet uyguluyordu. Her seferinde şeyhine koşuyor ama Mahmut Hoca, "Hele sabret" diyordu. 11 yıl sabretti. Boşandı. Boşanmasıyla birlikte, İsmailağa Cemaati kendisiyle tüm ilişkisini kesti! Yapayalnız kaldı.

AKIL HASTANESİNDE

Annesi Ümran Hanım vefat etmişti. Babasının yanına taşındı. Zaman Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Sorunlar yakasını bırakmadı. Babası Hasan Tahsin ağır psikolojik hastaydı; hafızasını kaybetmişti. Bir gün evden çıktı ve geri dönmedi. Akıl hastası Hasan Tahsin’i vatandaşlar, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne götürdü. Hastanede diğer hastalardan dayak yiyen Hasan Tahsin vefat etti.

Aynı hastalık Şule Yüksel Şenler’e de bela oldu. Hafızasını kaybetti. Kimseyi bilemedi ve tanıyamadı. Kıblenin nerede olduğunu, namazda hangi duaları hangi sırayla okuyacağını soruyordu hep. Aynı zamanda uyuyamıyor; sabaha kadar ağlıyordu. Doktorlar sürekli uyuttular. Bu ağır yorucu hayat beynini, vücudunu yıpratmıştı. Kimbilir belki de akraba evliliği sonucuydu çektiği bu ıstıraplar? Tedavisi bugün hálá sürüyor...

Allah şifa ve uzun ömür versin...

SONUÇ

Şule Yüksel Şenler’in yaşamı, aslında toplumsal hayatımızın dönüşümüyle paralellik gösteriyor; yani Türkiye bugünlerde "ağabey" baskısı altında örtünüp örtünmemeyi tartışıyor. Bundan sonra nelerin yaşanacağını Şule Yüksel Şenler’in yaşam hikáyesi anlatıyor zaten. [/size][/color]
"Ey millet! Allah birdir, Şanı, büyüktür. Allah�ın selameti, atifeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe memur ve resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki Kur�ani azimüşşandaki husustur. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir, temel dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa hakikate tamamen uyuyor.ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
SOKRATES
Üye
Üye
 
İletiler: 346
Kayıt: Çrş Nis 04, 2007 20:59

İletigönderen Nihan » Pzr Mar 02, 2008 12:07

Kendine hayrı olmayan bir kadının tarzı nasıl benimseniyor bu memlekette anlayamıyorum. Bu kadar mı cehalet içinde benim insanım? Akıl ve mantık adına hiç mi birşey kalmamış?
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

Laf atan Müslüman erkeği değil de, laf yiyen Müslüman kadını

İletigönderen saba » Pzr Mar 02, 2008 14:25

Yazida gecen iki cümle var,

"Başı açık kadınlara laf atılıyor; oysa kapalı kadınlara ana-bacı gözüyle bakılıyor" diyordu.
Laf atan Müslüman erkeği değil de, laf yiyen Müslüman kadını düzeltmeye çalışıyordu!


Ben merak ediyorum. Tamam; türban takan kadinlar icin tarikatci, cahil kendi iradesi yok diyebiliyoruz. Peki bu kadinlara kizlara türbani sart kosan babalar, abiler, kocalar var. Bu adamlara nedemeli! Bu adamlarin kafasinda, kadin potansiyel bir ahlaksizlik kaynagida, kendilerinden bildiklerini carsafa sokarak kimi neden koruduklarini zannediyorlar. Demek istedigim bu adamlarin kafasindaki kadin fikri cok carpik ve aciz olmali yada kendi iclerindeki fesadi kadinlari carsaflara, türbanlara sokarak, aciz birakarak kapatmak istiyor olmalilar. Yani o kadinlar baslarini örtüller diye birer Rabbiya´ya mi dönüsüyorlar?
Baslarini örtmeyen, calisan, okuyan, kendi parasini kazanabilen kadinlar, kendinlerinden baska fikir savunan kadinlar ne oluyor? Yoldan cikmis, fettan kadin mi oluyor? Hayirsiz insan mi oluyor?
Calisip para kazanip colugunu cocugunu okutan kadin onlardan degilse daha mi deyersiz oluyor. Basini örtmeyince daha kötü mü anne olunuyor? Basini örten kadin vatanini, milletini, insanini daha cok mu seviyor?
Peki bu adamlar kim oluyorda kadinlara basiacik, basörtülü, carsafli, carfsiz diye deger biciyor?
Bu adamlarin kafasindaki kadin fikri beni korkutuyor, cünki kadini kendileri gibi Allah karsisinda esit hakka ve akla sahip bir insan olarak göremiyorlar. Görmeyi istemiyorlar.
Kullanıcı küçük betizi
saba
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 36
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 0:07

İletigönderen muhalif » Çrş Mar 05, 2008 22:47

soneryalçını severim ama şule şenler le ilgili malumatları ya iftira olsun diye yapmış yada birileri onu kandırmış. bu gazete haberinden sonra şule şenler sapasağlam tvde konuşuyordu...

bilginize sunmak istedim
Susmak bazen çok şey anlatır...
Kullanıcı küçük betizi
muhalif
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Pzt Şub 04, 2008 17:00

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Mar 05, 2008 22:58

Her tv'de konusanin akil sagligi yerinde mi sizce muhalif?
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen kaye » Prş Mar 06, 2008 1:19

Hayatı hep çelişkilerle geçmiş, kendine bile sürekli muhalefet olmuş. Hep yapmam-yapamam dediklerini yapmış.
Hangi Şule diye sormak isterim: Müzik dersleri alan Şule'mi, türbanlı Şule'mi, çarşaflı Şule'mi? Kim hangisini beğenirse :) Bu üç Şule'den biri size hitap edebilir, ama nasıl güvenebilirsiniz!
Tam bir nerden nereye tiplemesi. Yarın sonu ne olacak muamması..
Yazık! Resmen bir insanın israfının ifşasıdır bu yazı..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Ustten devam...

İletigönderen Yusuf Batum » Prş Mar 06, 2008 10:35

O kadin, turban mucidi degildir. Birbirine karistirmayin isleri. Ne kadar dogru bilemem, ama sadece
kendine ozgu bas ortme modeli gelistirmis.

O kisi belki de bu cesitliligini, kendini surekli yenilemek olarak goruyordur.
Bir yere saplanip kalmak ve kokmaktan iyidir.

Eger gercekten rahatsiz ise, Bakirkoy'e bir gidin bakalim, kac tanesi turbanli!
Kadinin rahatsizligi uzerinden turbana bir catma var ki bu kabul edilebilir degildir.

Yani siz de biraz ciddi yorum yapin Allah askina.

Sizin yaptiginiz yorum suna benziyor, beni bagislayin.

Namaz kilan bir arkadasim var. Calistigi yerde bir iki arkadasi ile molada cayirda cimende dolasiyorlar.
Tabii diger iki arkadasi biraz civik. Bizim arkadas yururken bir papatyayi cigniyor.
Bu iki akli evvel, "Ya sen ne bicim namaz kiliyorsun? Nasil cignersin papatyayi. yazik degil mi?"
diye saka ediyorlar.

Insandir bu; duser de , kalkar da!
Sizler insanlar sefil bir halde iken, nerede eglestiginizin hesabini yapin!

Kimse kimseyi ortunmeye zorlamiyor. Gecen bir arkadas Turkler Musluman olmakzorunda mi diye serzeniste bulunmustu. Degil. Yol acik. Dileyen Saman da olabilir; baska bir sey de.
Ama sunu size soyleyeyim ki, ne olursaniz olun, Turk milletinin benzetilmeye calisildigi Avrupali gozunde, hep ayni seysiniz.
Yaman celiski!

Basimdan gecen bir olayi anlatayim.

Isyerime Fasli bir cocuk stajyer olarak geldi. Hollandali bir arkadasim, "bugun bir vatandasin ise basladi" dedi.
Ben de sevindim. Hos ise yeni baslayan bir cocugu gordum. Ama dedim ki herhalde baska biri daha basladi. Artik burada da Turkce konusabilecegim diye sevindim. Bekle bekle bizim vatandas ! yok.
Bu sefer bu bizim akli evvel Hollandali vatandas diye bizim fasli stajyeri gostermesin mi?
Ben de, "olur mu, o Turk degil ki benim vatandasim olsun"
Bana su cevabi verdi; "aranizda hicbir fark gormuyorum"

Ben de "o zaman sen de Russun" dedim. O da sari sen de sari.

Birbirinize yabancilastirilmaniza musaade etmeyin.

Saygilar.
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

İletigönderen kaye » Cum Mar 07, 2008 0:14

Kadın sürekli kendine yabancı zaten. Hani yerinde duramaz tabiri vardır ya, bu da onun gibi fikrinde sabit kalamaz.
Bu senin için özgürleşme veya kişiye has özellik olabilir ama aslında Cumhuriyet İnsanına yabancılaşmadır, Türk'e yabancılaşmadır aslında..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen Tsigalko » Pzr Mar 09, 2008 22:32

Mahalle baskısının başka türü Abi Baskısı yahut kimlik arayışında olması kadının.
Söylemesi ayı bizim başımızda da vardı bu tip bi karı.Dedemin 3. Karısı Nakşıbendi Tarikatının içinde bulunmuş.Video kasetler vardı o zamanlar, Rize Miletvekili Şevki Yılmaz'ın birçok kasetini getirmişdi bende bir çok kez çocuk aklıyla korkmuşdum .Bu kadında Ben dedemin 3. Hanımını gördüm, Evlendiklerinde Başı açıktı ardından Türban ardında Kara Çarşaf şimdi de kafayı yemiş durumda ve ayrıldılar.
Resim
"Tarihi isimler değil; "zaman" lar belirler! Ve zamanlar hep Atatürk'ü haklı çıkarıyor."
Ahmet Taner Kışlalı
Kullanıcı küçük betizi
Tsigalko
Üye
Üye
 
İletiler: 346
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 23:17

baş örtüsü neyi simgeliyor

İletigönderen Nurhan » Sal Mar 11, 2008 12:48

sevgili arkadaşlar,

hele bir kulak verin,örtülü ve örtüsüzü birde benden dinleyin....

* kadınlar neden tesedtüre giriyor:
1- ağabey - baba - koca baskısı
2- zamanında işledikleri günahlardan güya arınma sevdası
3- sosyal toplumdan soyutlanmışların kendilerine farklı bir sosyal çevre
bulma ve girme sevdası
4- daha çekici olduğunu düşündükleri için moda amaçlı
5
6
7 vs. vs. vs.

işin en komik tarafı ise hak yoluna yaptıklarına kendilerini inandıraya çalışırken toplumuda inandırdıklarını sanmaları.

tanıdığım yüzlerce kapalı-çarşaflı-tesdtürlü kadınların kadınlar arasındaki muhabbeti ve davranışları
-belden aşağı
-gıybet
-ben diyen kadının giymeye cesaret edemiyeceği dekolte kıyafetlerle teşhir
-mahalleden çıkıpta köşede bindiği takside kabak çiçeğine bürünmesi
-çalıştığı yerin muhafazekar olması
-dışarıya karşı dini bütün aile kadını imajı

DİKKATİNİZİ ÇEKERİM,NERDE ALLAH AŞKI,KAÇTANESİNDE

heee bunlar açık kadınlarda yokmu;
elbette var ama en azından din cübbesi altında değil dobra dobra....neyse o

ümmü haşaaaaa,bütün bunlardan yurdum insanı anadolu kadınını muaf tutuyorum,onların yemenisi,
alyazması oyalı eşarbını eyvallah....şalvarının ,paçalı donunun üzerine fönlü boyalı saç değil yakışanı
gördüklerini yapıyorlar....ama hiçbiri din cübbesine sığınmıyor...ellerinden öpüyorum

Bu arada Muhalif arkadaşım,ruh ve sinirhastalıkları tıbbi bir sorundur,nasılki hasta hastaneye yatar ameliyat olur
ama ayakta tedavisi dışarıda devam eder....akıl hastalığıda aynen öyledir...saldırgan olmadığı sürece kov gitsin konuşsun diye bu tür hastalar dışarıdan tedavi edilir....senin anladığın tarzda zincir altında değil....(gerçi en tehlikelileri bu türler,çünki beyin yıkamasını biliyorlar)

Sözün özü,dinimiz hiçbirzaman şekilcilikten ibaret olmamıştır,şekillendirmek istiyenler bunun cezasını
burada olmasada hesap verecekleri biryerler mutlaka vardır...

Müslüman olmanın kelime anlamı; Allahın varlığına ve birliğine inanan kul hakkı yemiyen iyi insan,olduğu unutulmamalıdır
(el-bakara suresi)

yani sevgili güya kapalılar,kara çarşaflılar,sanmayınki ne olduğunuzu bilmiyoruz...YEMİYORUZ YANİİİİ
siz kendi kendinizi avuta durun

:teytey:










1-
Kullanıcı küçük betizi
Nurhan
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Pzt Eyl 03, 2007 17:59

Ustten devam...

İletigönderen Yusuf Batum » Sal Mar 11, 2008 13:10

Sevgili Nurhan,

"Sevgili kapalilar" derken, neyi kastediyorsunuz?
Ortunmeyi de hedefliyor musunuz; carsaf veya turban haricinde?

Ne demek istiyorsunuz yani.

Cok genelleme yapmissiniz. Bazilari, bazi turbanlilarin acik olan kadinlari ahlaksiz gorduklerini soyluyor. Ben buna inanmiyorum.
Birkac istisna olabilir. Ama siz de acik olarak,kapalilari ahlaksizlik ile sucluyorsunuz. Yani bu neyin savasidir?

Anlattiklariniz kabul edilir bir sey degildir. Yani boyle yaparak dusuncenizi ortaya koyamazsiniz, sadece duygulariniza tercuman olursunuz.

Saygilarimla...
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

İletigönderen MedceziR » Sal Mar 11, 2008 14:12

Yusuf Batum arkadaşa katılıyorum. Nurhan etrafınızdaki türbanlıların kötü davranışlarıyla bütün türbanlıları genelleyemezsiniz ki, böyle bişey olamaz...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

açık,kapalı tartışması

İletigönderen Nurhan » Çrş Mar 12, 2008 16:04

Sevgili arkadaşlar,

herşeyden önce sanırım yazdıklarıma bakmak istediğiniz çerçeveden baktınız.

açık veya kapalı olmak kişinin,kişisel tercihidir,benim tepkim bu örtünme şeklini dini bütünlüğün
simgesi kılarak,kendilerinide öyle lanse edenlere....

Elbette istisnalar kaideyi bozmaz,ama inanın sevgili kardeşlerim bu böyle,gerek sosyal yapımdan
gerekse mesleğim gereği çok fazla insan tanıyorum,bu konudada asla ön yargılı değilim...

bana yazdıklarımın aksini ispatlıyacak bir kadın topluluğu gösterin,erkeklerininde en az 2 evli olmadığı.

kaldıkı söz konusu ahlaksızlık her toplumda ve her millette var,buradaki tepki ardına sığındıkları Yüce-mevla

Arkanıza yaslanıp tekrar ön yargısız okuyun derim ne demek istediğimi...
Kullanıcı küçük betizi
Nurhan
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Pzt Eyl 03, 2007 17:59

Ustten devam...

İletigönderen Yusuf Batum » Çrş Mar 12, 2008 17:25

O zaman sosyal cevrenizi degistirin. Cunku dunyayi oyle gormeye baslamissiniz sevgili Nurhan.

Ayrica cok evliligin dinle bir ilintisi yok, o kulturel bir gerekliliktir bazilarina gore. Doguda bu yaygindir.
Tarim toplumlarinda gorulen bir durumdur. Bunun sehre yansimasi din kisvesi altinda olmus. Turkiye baglaminda konusuyorum.

Turkiye gibi bir yerde, her seyin birbirine girdigi bir yerde, onyargisiz uzman bir sosyolog ve sosyal antropolog olacaksiniz ki degerlendirmeleriniz bir ise yarasin. yoksa sosyal cevrenizde gordugunuz zaaflari anlatmaktan ileri gidemezsiniz.

Kolay degil degil...

Ama uzulmeyin, 1000 sene sonra bu sorunlarin hicbiri yasanmayacak.
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Mar 12, 2008 17:35

Yusuf Batum, türbani dini bütünlülügün, dindarligin simgesi olarak gören biz degiliz, "ülkenin tek sorunu türbandir" diyenler. E hal böyle olunca ister istemez "bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu" demek geliyor insanin icinden.

Benim hic te umrumda degil türbanlilarin ne yaptigi. Cogunun türban takma sebebini biliyorum. Bana sosyal cevreden de bahsetmeyin lütfen. Özellikle erkeklerin türban savunuculuguna soyunmasi, kadini kimlerin kapatmak istediginin en acik göstergesidir.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Sonraki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x