Türkiye'de (ve Dünyada) kadının yeri

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Türkiye'de (ve Dünyada) kadının yeri

İletigönderen Türk-Kan » Prş Şub 22, 2007 11:06

Türkiye'de kadının yeri

Sosyal hayattan, iş hayatına kadar Türkiye'de kadın araştırması

İşsizlik, Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri. Ancak işin içine kadınlar girince işsizlik çok daha ağır bir hal alıyor.

Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son derece düşük. Erkeklerin yüzde 69.5'i, kadınların ise sadece yüzde 25.1'i işgücüne katılıyor.

16 milyar 966 bin erkek iş gücüne katılırken, sadece 6 milyon 240 bin kadın çalışıyor ya da çalışmak istiyor. Yani kadınların işgücüne katılımı erkeklerin 3'te 1'i seviyesinde kalıyor.

Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre, 2004 sonu itibariyle 5 milyon 652 bin kadın çalışırken, 588 bin kadın işsiz.

Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.

Eğitim seviyesi arttıkça, işsizlik de artıyor

Kadınlar açısından en çok dikkat çeken durum ise, eğitim seviyesi arttıkça kadınların işsizlik oranının keskin bir şekilde artması.

Örneğin, okur - yazar olmayan 1 milyon 46 bin kadından sadece 53 bini işsiz, yani okuma yazma bilmeyen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 1. Buna karşın, lise altı eğitim alan kadınlarda işsizlik oranı yüzde 5.8'e çıkıyor.

Lise mezunu erkeklerde işsizlik yüzde 12.2'yken, aynı oran kadınlarda yüzde 25.3. Üniversite mezunu erkeklerin sadece yüzde 9.3'ü işsizken, üniversite mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 18.1'e ulaşıyor. Kadın emeği daha ziyade 'ucuz işgücü' olarak tercih ediliyor.

Dikkat çeken bir diğer gelişme ise, kadınların büyük bir süratle işgücü piyasasına girmeleri. İşsiz erkekler arasında ilk kez iş arayanların oranı yüzde 19.9 olurken, işsiz kadınlar arasında ilk kez iş arayanların oranı yüzde 39.9. Bu veriler, kadınların giderek daha fazla oranda çalışma hayatında yeraldığını ortaya koyuyor.

'Türkiye'de Kadın Bilgi Ağı'

DİE'nin internet sitesindeki 'Türkiye'de Kadın Bilgi Ağı' bölümünde, Türk kadınının geçtiğimiz yüzyılın ortalarından bugüne sosyal ve siyasal yaşamdaki kazanımlarına yer verildi.

Buna göre, Türk kadınları ilk kez, 1843 tarihinde Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.

1847 yılında kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye'nin yayımlanmasının ardından 1856 yılında Osmanlı topraklarında kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılmaları yasaklandı.

1858 yılında yayımlanan 'Arazi Kanunnamesi'nde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer alırken, kadınlar miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. Aynı yıl Kız Rüştiyeleri açıldı.

1869: İlk kadın dergisi piyasada

Kadınlar ilk dergilerine 1869 yılında kavuştu. Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen haftalık 'Terakk-i Muhadderat' dergisi yayımlanmaya başlandı.

Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren 'Maarif-i Umumiye Nizamnamesi' ise 1869 yılında yayımlandı. Bundan bir yıl sonra da kız öğretmen okulu 'Dar-ül Muallimat' açıldı.

Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması ve zorla evlendirmelerin geçersiz sayılmasını düzenleyen Hukuk-ı Aile Kararnamesi 1871'de çıkarıldı. 1876'da ise ilk anayasa olan Kanun-i Esasi ile kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.

1897: İş hayatına atılan işçi kadınlar

Giderek sosyal yaşamda daha çok yer almaya başlayan kadınlar, iş hayatına ilk olarak 1897 yılında 'ücretli işçi' olarak atıldı. Kadınların devlet memuru olmak içinse bu tarihten itibaren 16 yıl beklemeleri gerekti.

Kadınlar ilk kez 1913 yılında devlet memuru olarak çalışmaya başladı. Bunun ardından bir yıl sonra kadınlar, tüccar ve esnaf olarak da iş hayatına girişti.

Kızlar için ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında 'İnas Darülfünunu' adı altında açıldı. Kadınlar bilim dünyasıyla ilk kez 1922 yılında tanıştı. Bu tarihte yedi cesur kız öğrenci, Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı.

1923: Türk Kadını siyasete atılıyor

Kadınlar siyasi hayatta da var olma mücadelesine ilk kez 1923 yılında başladı. Kadınlar ilk kadın partisi 'Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi.

Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe izin verilmediği için parti girişimi dernekleşme ile sonuçlandı.

'29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 3 mart 1924'te çıkarılmasıyla tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başladı.

Erkeğin çokeşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı vemalları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 şubat 1926'da kabul edildi.

1930: Kadınlara seçme ve seçilme hakkı

Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece artık kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.

Kadınların en önemli sorunlarından olan doğum izni, ilk kez 1930 yılında düzenlendi. Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu.

Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyaç meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.

1935: 17 kadın milletvekili Meclis'te

8 şubat 1935'te TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez Meclis'e girdi. 1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.

Bir yıl sonra da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.

1945: Doğum yardımı, yaşlılık sigortası

Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleşti.

1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan Mersin'den seçildi.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.

Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.

1971: İlk kadın bakan

İlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı. Yasal değişiklikle, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilirken, kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. Sözleşme bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.

İlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.

1989: İlk kadın kaymakam

1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.

Tecavüz mağdurunun hayat kadını olması halinde cezanın indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu'nun 438'inci maddesi, TBMM tarafından 1990 yılında yürürlükten kaldırıldı.

Yerel yönetimler özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başlarken, Türkiye'de ilk kadın sığınma evi, Bakırköy Belediyesi tarafından 1990 yılında açıldı.

1991: İlk kadın vali

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Aynı yıl Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.

1993: Başbakan koltuğunda ilk kez bir kadın

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk kez bir kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller, 25 haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin sadece yüzde 4.2'sinde kalıyor.

1995: 'Mor Çatı' kapılarını kadınlara açtı

Açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren 'Mor Çatı' Kadın Sığınağı Vakfı, 1995 yılında kadın sığınağını açtı.

Bu arada, DİE'nin projeksiyonlarına göre, bu yıl ortasında kadın nüfusunun 36 milyon 101 bini bulacağı, erkek nüfusunun ise 36 milyon 743 bin kişi olacağı tahmin ediliyor.

Bu yıl için kadınların doğuşta yaşam beklentisi 71.3 yıl olarak hesaplanırken, 2030 yılında ortalama yaşam beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.

2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 bin, erkek sayısının da 46 milyon 841 bin olacağı tahmin ediliyor.

1997: Kocasının soyadı yanında kendi soyadı

Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi, 1997 yılında Medeni Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.

Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran kanun, 1997 yılında yürürlüğe girdi. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.

İstatistiklerle kadının eğitim düzeyi

Türkiye'de 1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, hala yüksek seviyede bulunuyor.

2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor.

Buna karşılık, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük mesafe kaydettikleri de görülüyor. Nitekim dönem başında:

· 1 milyon 920 bin seviyesinde olan ilkokul mezunu kadınların sayısı 7 milyon 644 bine,


· 167 bin olan ortaokul mezunu sayısı 896 bine,


· 199 bin olan lise mezunu sayısı da 1 milyon 539 bine çıktı.


· Üniversite mezunu kadın sayısı da 56 binlerden 910 bine kadar yükseldi.

Yıl 2000: Çalışma hayatında kadın

2000 yılı sayımında nüfusun 33.4 milyonluk bölümünü oluşturan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 39.6 seviyesinde kalırken, 9.4 milyon kadın çalışıyor.

Buna karşılık kadınlar işsizlik oranı açısından erkeklere göre daha şanslı görünüyor. Erkeklerde 2000 yılı için yüzde 9.9 olan işsizlik oranı kadınlarda yüzde 7.2 seviyesinde kalıyor.

Tarım dışı kadın çalışanların oranı da hızla artıyor. 1997 yılındayüzde 17.7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20.6'ya çıktı. Tüm bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği ise devam ediyor.


Kadınların yasal hakları neler?

Ankara Barosu Kadın Hakları Kurulu'nun broşürü yol gösteriyor

Ankara Barosu Kadın Hakları Kurulu, kadınların yasal hakları konusunda yol göstereci 'Yurttaşım!, Kadınım!, Haklarım Var!' adlı bir broşür hazırladı

Ailenin Korunmasına Dair Yasa

Fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel şiddete uğrayan kadınların kapsamında yapması gerekenler:

"En yakın karakola başvurup olayla ilgili şikayette bulunun ve bir tutanağa geçmesini sağlayın. Adli Tıp Kurumu'ndan rapor almak isteğinizi karakola bildirin. Cumhuriyet Başsavcılığı'na da başvurabilirsiniz. Başsavcılığa mutlaka Adli Tıp Kurumu'ndan rapor almak istediğinizi belirtin"

"Ailenin Korunmasına Dair Yasa'dan yararlanmak için bir dilekçe ile Cumhuriyet Savcılığı'na başvurup aile içi şiddete uğradığınızı bildirin. Savcı, yasanın uygulanması için talebiniz olmasa dahi gereken tedbirlerin alınması amacıyla kendiliğinden Aile Mahkemesi'ne bildirecektir"

"Cumhuriyet Savcılığı'na başvurmaksızın nöbetçi aile mahkemesine vereceğiniz bir dilekçeyle de yasanın korumasından yararlanabilirsiniz"

"Ailenin Korunmasına Dair Yasa ile ilgili olarak yapılacak her işlemlerden hiçbir harç ve masraf alınamaz''

Türk Ceza Kanunu

Broşürde, aile içinde ve toplumsal yaşamda karşılaşılan fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddetin Türk Ceza Yasası'na göre suç olduğunun altı çizildi. Buna göre:

"Eş veya diğer aile bireylerinden biri bu şiddet türlerinden herhangi birine maruz kalırsa, hem Ailenin Korunmasına Dair Yasa hükümleri uyarınca ailenin korunmasını isteyebilecek, hem de TCK'ya göre Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulabilecek"

Cinsel şiddete uğrayan kadının, uğradığı eylemi yasal takibi:

''Olay anında en yakın polis veya jandarma karakoluna başvurun ve eylemde bulunandan şikayetçi olun. Adli Tıp Kurumu'na gönderilmenizi, tecavüzün ve varsa yaralanmanın doktor raporu ile tespit edilmesini isteyin. Olaydan sonra Cumhuriyet Savcılığı'na bir dilekçe ile de başvuruda bulunabilirsiniz. Tecavüz sırasında failin sperm ve kanının bulaştığı eşya var ise, tecavüz bir araç yardımı ile işlenmiş ise bu eşyaları saklayın ve Cumhuriyet Savcılığı'na bildirin.''

Türk Medeni Kanunu

Evlilik içinde kadın - erkek eşitliğini sağlayan yeni Türk Medeni Yasası'na göre kadınlara sağlanan haklardan bazıları şunlar:

''Kadın ve erkekler 17 yaşını doldurmadan evlenemezler. Ancak önemli bir neden varsa ve 16 yaşını doldurduysanız, hakim kararı ile evlenmenize izin verilebilir. Herkes evleneceği kişiyi seçme hakkına sahip. Eğer evlenmeye zorlanıyorsanız Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet edilebilirsiniz"

"Yaşadığınız aile konutunu eşiniz sizin rızanız olmadan satamaz, kira sözleşmesini sona erdiremez. Bunu önlemek için tapu kütüğüne 'aile konutu' şerhi verilmesini isteyebilirsiniz"

"Meslek ve iş seçiminde kocanızın iznini almak zorunda değilsiniz. Çocuğunuzun velayetini kullanırken, kocanızla ortak ve eşit haklara sahipsiniz. Eşinizle birlikte yaşarken, ayrı yaşarken ve boşanma davası sırasında nafaka isteyebilirsiniz. Nafaka davasının Türkiye'nin her yerinde açabilirsiniz"

"Ortak hayat nedeniyle kişiliğiniz, ekonomik güvenliğiniz veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düşmüşse ayrı yaşama hakkına sahipsiniz. Ailenin ekonomik varlığının korunmasını isteyebilirsiniz. Bu durumda kocanızın malları üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını hakimden isteyebilirsiniz."

Boşanma davası ve sonrası

"Kocanız size kötü muamele ediyorsa, hayatınıza kast veya onur kırıcı davranışlarda bulunuyorsa, küçük düşürücü suç işlemişse veya haysiyetsiz bir hayat sürüyorsa, evlilik dışı bir başka ilişki varsa, evi terk ettiyse, tedavisi imkansız akıl hastasıysa ve şiddetli geçimsizlik sebeplerinden birine veya birkaçına dayanarak boşanma davası açabilirsiniz"

"Eşinizden maddi ve-manevi tazminat isteme hakkına sahipsiz. Boşanma ile süresiz olarak nafaka yani yoksulluk nafakası isteyebilirsiniz. Boşanma kararı verilmesi durumunda çocukların velayetinin size verilmesini ve onlar için her zaman nafaka isteyebilirsiniz. Eşinizde kalan çeyiz ve ev eşyanız ile ziynet eşyanızın iadesini veya bedelinin ödenmesini isteyebilirsiniz"

"Boşanma davası açıldıktan sonra nasıl geçinirim, nerede yaşarım endişesi taşımayın. Davaya bakan aile mahkemesi hakimi gerekli tedbirleri alacaktır."

Evlat edinme

"Evlat edinmek artık daha kolay. 30 yaşındaysanız ve en az 5 yıllık evliyseniz ve küçük bir çocuğu evlat edinmek istiyorsanız, en az bir yıl ona bakmış ve eğitimini sağlamış olmak koşuluyla onu evlat edinebilirsiniz"

"Eşinizin önceki evliliğinden doğan çocuğunu iki yıllık evli olduğunuz takdirde evlat edinebilirsiniz. Medeni Yasa'nın korumasından yararlanmak istiyorsanız resmi nikah yaptırın. Evlilik birliği dışında doğan çocuğun velayeti anneye aittir ve bunun için bir mahkeme kararı gerekmez. Evlilik birliği dışında doğan çocuk baba nüfusuna kayıt edilmişse evlilik içinde doğan çocukla aynı miras haklarına sahip olur''

İş Kanunu

Kadınların İş Kanunu kapsamındaki hakları şöyle:

''İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri nedenlere dayalı ayrım yapılamaz. Cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum ve süt izinlerini kullanmak iş akdinin feshi için geçerli sebepler değildir. Geçerli olmayan bir sebeple iş akdiniz feshedildiğinde işe iadenizi isteyebilirsiniz"

"Geçerli olmayan bir sebeple iş akdiniz feshedildiğinde veya fesih bildiriminde sebep gösterilmemiş ise tazminat ve diğer işçilik haklarınızı isteyebilirsiniz. Eğer ödemez ise 1 ay içinde iş mahkemesine dava açabilirsiniz"

"Çalışırken evlendiğiniz takdirde evlilik tarihinden itibaren bir yıl içinde isterseniz kıdem tazminatını alarak işten ayrılma hakkınız var. İşe başladığınız gün, yasa gereği sigortalı sayılırsınız. İşven çalışmanızı Sosyal Sigortalar Kurumu'na bildirmez ise işe giriş bildirgenizi siz verin.''


DÜNYADA KADIN

•Dünya'nın yüzde 49.7'si kadın. Yani kadın nüfusu 3 milyardan fazla.

•Her yıl, yarım milyondan fazla kadın, gebelik ya da doğum sırasında yaşamını yitiriyor.

•Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.

•Dünyada her 3 kadından 1'i hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor.

•Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor.

•ABD'de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta nisan 2003'ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, en az 400 kadının tecavüze uğradığı İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporlarında yer alıyor.

•Dünyada, ağırlıklı olarak Afrika kıtasında 135 milyondan fazla kadın sünnet ediliyor.

•Dünya genelinde mültecilerin yüzde 80'i kadın.

•Gelişmekte olan ülkelerde okur-yazar olmayan her 3 kişiden 2'si kadın.

•280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.

•Suudi Arabistan'da kadının oy hakkı yok, araba kullanması yasak.

•Dünyada 54 ülkede kadınlara yönelik ayrımcı yasalar bulunurken, 'namus savunması' Peru, Bangladeş, Arjantin, Ekvator, Mısır, Guatemala, İran, İsrail, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Venezuella'nın ceza yasalarında yer alıyor.

•İran'da çok istisnai durumlar haricinde kadının boşanma hakkı yok.

•Şeriat'la idare edilen ülkelerde zina yapan kadının cezası Recm yani taşlanarak ölüm.

•Tüm dünyada sağlık çalışanlarının yüzde 75'i kadın.

•Siyasette ve iş dünyasında da kadınların oranı gelişmiş ülkelerde bile epey düşük.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x