“Türkiye’nin Kadife Devrimi” - Cengiz Çandar / Al-Monitor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

“Türkiye’nin Kadife Devrimi” - Cengiz Çandar / Al-Monitor / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Sal Haz 04, 2013 1:57

“Türkiye’nin Kadife Devrimi”

Aşağıdaki, TESEV danışmanı Cengiz Çandar imzalı yazı, ABD sermayeli ve güdümlü, güya Ortadoğu’nun nabzını tutan Al-Monitor adlı İnternet gazetesinde 2 Haziran 2013’de “Türkiye’nin Kadife Devrimi” başlığı ile çıktı.



40 yıldır İstanbul’da yaşıyorum, böyle bir şey göreceğim aklımdan bile geçmezdi.
31 Mayıs 1 Haziran İstanbul olaylarını eklersem, 1989 Berlin, 1987 Prag, 1991 Sovyet olayları ve benzerlerinin emektarı olarak gördüklerimin iki katı olur.
Bana, Prag’ın Kadife Devrimini hatırlattı. İstanbul’un merkez noktası Taksim’e doğru yürürken gördüğüm oraya giden bütün ana yolların göstericiler tarafından tutulduğu idi.
En dikkati çeken nokta eylemcilerin çoğunluğunun 20 ile 30 yaş arası gençler olması; şaşırtıcı başka bir şey de statlar da kavga eden Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş taraftarlarının, kendi formalarıyla kol kola yürümeleri idi.

Anadolu tarafındakiler karşıda neler olduğuna seyirci değildiler; 1 Haziran sabahı 20 kilometrelik Bağdat Caddesi boyunca yürüyen binlerce kişi köprüyü geçerek Taksim’e yollandı. Vapurlar Taksim’e gitmeye çalışanlarla doluydu.
Başbakan Erdoğan’ın yıkıp, yerine bir AVM inşaatı yapmak istediği Taksim Gezi Parkı’na giden bütün yollar polis kontrolünde idi. Erdoğan’ın bu konudaki hırçın inadı çevre sorunlarıyla hiçbir şekilde ilgilenmediği havasını yaratıyordu.
Özellikle sanatkârların öncülüğünde hareket eden göstericiler için Gezi Parkı’nın geleceğine hükümetin karar vermesini engellemek bir onur meselesi idi. Şehri gelecekteki sahipleri, İstanbul gençliği Taksim’e akıyordu.

İstanbul’un bu manzarası bana Prag’da yaşadığım Kadife Devrimi ve Beijing’de Tiananmen Meydanı’nı hatırlattı. Taksim üzerinde yükselen boğucu biber gazı bulutları 4 Haziran 1989 olaylarını hatırlattı; bakalım Taksim olayları da aynı şekilde tarihe geçecek mi?
Sonra da 2011 Ocak Kahire’de Tahrir Meydanı’nı hatırladım; Tiananmen Beijing için, Tahrir Kahire için ne ise Taksim de İstanbul için aynı şey. Şimdiye kadar can kaybı olmasa da Gezi Parkı’nda ağaç kesimine karşıt bir gruba polisin vahşi biber gazı saldırısı sonrası gösteri kısa zamanda esas amacını kaybetti, bir büyük deprem gibi Erdoğan’ın hükümetini temelinden salladı.

Öylesine ki, İstanbul’da iki gece süren olaylar en azından 90 değişik gösteri ile Türkiye’de 48 ile yayıldı. Londra, Venedik ve Toronto’dan da İstanbul’a destek vardı.

Çok az görülmüş, şehirlerin, ülkenin ve hatta yurt dışındakilerin böylesine bir dayanışması ortaya çıktı. Bu elbette artık Gezi Parkı’ndaki birkaç ağacı kurtarma protestosu değil. Bu yaygın ve güçlü tepki, Erdoğan’a karşı biriken öfkenin ortaya çıkması idi.
Neden olduğunu anlamak zor değil. Erdoğan’ın, Türkiye sınırları dışına taşan karizması ve popülaritesi bir yana, son iki yılda gittikçe artan kibir ve küstahlığı ve demokrasiye biber gazı ile saldırısı İstanbul’dan başlayıp ülkeye yayılan bu halk infilâkını getirdi.
2 Haziran’ın ilk saatlerinde, Türkiye’nin üç büyük şehri İstanbul, Ankara ve İzmir’de hükümet kontrolü kaybetti. Şimdi kontrollü bir halk hareketi yerine, rehbersiz bir halk kalabalığı şehirlerde günlük hayatı yönlendiriyor. Bu yüzden İstanbul Prag’ın Kadife Devrimi değil, 1989’daki Tiananmen değil, 2005’in Beyrut’u veya 2001’deki Kahire değil. Benzeri yok ve nasıl sonuçlanacağını kimse bilmiyor.

Gazetemin yazarlarından Amberi Zaman, “Türkiye bir devrimin eşiğinde değil; bir Türk Baharı başlamıyor. Erdoğan bir diktatör değil; gittikçe anti-demokratik şekilde davranan, demokratik yollarla iktidara gelmiş bir lider. Ve Erdoğan’ın dediği gibi onun geleceği sokaklarda değil seçim sandığında belirlenecek” dedi.

Açıkçası, artık hiçbir görüşün geçerliliğinden emin olamayız; bu olayların ardından Erdoğan’ın geleceği de dâhil, hiçbir şeyi tahmin etmek mümkün değil.

Çeviri: Erkan Güçiz
Güncel Meydan
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x