Türkiye'yi Böyle Bölecekler / Emekli Tuğg. Hikmet YAVAŞ

Tartışma Alanı

Türkiye'yi Böyle Bölecekler / Emekli Tuğg. Hikmet YAVAŞ

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Eyl 17, 2010 12:04

Türkiye'yi Böyle Bölecekler

Emekli Tuğgeneral Hikmet Yavaş, Türkiye'yi adım adım bölme ve Kürdistan ile büyük Ermenistan kurma çalışmalarını tek tek yazdı.

Bu harita Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Silahlı Kuvvetler (ARMED FORCES JOURNAL) Dergisinin Haziran 2006 sayısından alınmıştır.

Resim

Bu haritaya iyi bakın. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesinin koparılarak, bağımsız bir Kürt Devleti kurulacağını belgelemektedir. Bu projenin adı “Büyük Ortadoğu” projesidir.

Türkiye’nin birlik ve beraberliğini istiyorsanız, evlatlarınızın ve torunlarınızın geleceğini düşünüyorsanız, Türkiye’yi bölüp parçalamayı amaçlayan bu haritayı unutmayın ve unutturmayın.

Peki, Türkiye’yi bölüp parçalayan bu haritayı nasıl gerçekleştirecekler mi diyorsunuz?

Türkiye’nin bölünmesini ve bağımsız Kürt Devleti’nin kurulmasını sağlayacak strateji ve yol haritasını kapsayan plan aşağıdaki yazıda ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Ayrıca, söz konusu planın dayandığı 74 adet belgenin kaynakçaları da gösterilmiştir. Bu yazıyı da unutmayın ve unutturmayın.

Şimdi, Resimdeki harita ve açıklanan planı aklınızda tutarak ; son 10 yılda yaşanan olayları, yapılan Anayasal ve yasal değişiklikleri, siyasilerin eylem ve söylemlerini hatırlayın.

Bölücülerin, 2nci Cumhuriyetçilerin, din tüccarlarının, bir kısım liberal takımının ve bazı sözde aydınların; televizyon ekranlarında 365 gün 24 saat bıkmadan usanmadan Cumhuriyete, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine, Atatürk’e ve Türk Ordusuna saldırışlarını anımsayın.

Bugünden itibaren siyasilerin söylem ve eylemleri ile yapılacak anayasal ve yasal değişiklikleri iyi takip edin. Her türlü siyasi ve sosyal tezini Cumhuriyet, Kemalizm ve Ordu karşıtlığı üzerinden kuran ve savunan siyasiler ile liberaller ve din tüccarlarının söylemlerini dikkatle analiz edin.

Bütün bunları, asla unutmayın ve unutturmayın dediğimiz “strateji ve yol haritasıyla” karşılaştırın. Açık ve net olarak, kimlerin hangi değirmene su taşıdığını, kimlerin gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde olduğunu göreceksiniz.

Belirtilen nedenlerden dolayı, bölücüler tarafından hazırlanan ve satın aldıkları işbirlikçileriyle beraber uygulamaya sokulan Türkiye’yi bölüp parçalama stratejisini açıklayan aşağıdaki yazıyı ve resimdeki haritayı unutmamanız, ulaşabildiğiniz vatandaşlarımızı aydınlatmanız ve unutturmamanız dileğiyle saygılar sunarım.


BÖLÜNMEYE VE KÜRT BAĞIMSIZLIĞINA GİDEN YOL HARİTASI VE STRATEJİSİ

AMAÇ VE ALTYAPI HAZIRLIKLARI:

1988 Yılında, ABD ve Kanada’da yaşayan Kürt ileri gelenleri tarafından, KUZEY AMERİKA KÜRT ULUSAL KONGRESİ (Kurdish National Congress of North America) isimli bir örgüt kuruldu. Bu kuruluşun kısaltılmış adı “KNC”dir.

Söz konusu örgütün internet sitesi incelendiğinde, geçen zaman içinde çok güçlendiği anlaşılmaktadır. Örneğin: Birleşmiş Milletler, ABD kongresi, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı (Pentagon), Kanada Parlamentosu, Kanada Hükümeti ve Avrupa Birliği ile çok sıkı ilişkiler kurmuşlardır. Yoğun lobi faaliyetleri yürütmüşler ve hatta ABD Başkanı BUSH ile yuvarlak masa toplantısı bile yapmışlardır. Yeni Başkan OBAMA’ya yazdıkları mektup da internet sitesinde bulunmaktadır.

KNC; 27–28 Ağustos 1988 tarihinde, Amerika’da, Michigan Eyaleti’nin Ann Arbor Kentinde 1nci Kürt Konferansını düzenledi. KNC örgütünün kurucularından Dr. Asad KHAİLANY* konferansı açış konuşmasında; “Bu konferansa, Kürdistan’ın parçaları olan Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den 55 delege katıldı. Kürt halkı için, Amerika ve Kanada’da Şemsiye bir kuruluşa ihtiyaç var” (1) dedikten sonra, KNC’NİN kuruluş amacını şöyle açıkladı:

“Kürt menfaatlerini savunmak ve geliştirmek,

KNC’NİN ABD Hükümeti, ABD Kongresi, Kanada Hükümeti, Kanada Parlamentosu, Birleşmiş Milletler ve medya tarafından tanınmasını sağlamak,

Kürt halkı için bir göç kotası oluşturmak ve yeni gelen göçmenlere iş kurmak,

Kürt gençlerinin kolej ve üniversitelerde eğitilmesini teşvik etmek ve eğitimlerini tamamlamalarına tam destek sağlamak,

Kürt tarihi, Kürt dili, Kürt insan hakları, Kürt kültürü ve Kürt sorunları hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanması için üniversitelere bağışta bulunmak,

Kürtler hakkında hakem denetiminden geçmiş bilimsel makaleler yayınlayan saygın bir dergi yayımlamak,

Kürtçe bir gazete çıkarmak,

Nevruz gibi sosyal gösterileri ve faaliyetleri desteklemek,

Kürt Kütüphanesi oluşturmak ve desteklemek,

Kürt halkına iş bulmak ve iş kurma fırsatı yaratmak” (2)


KNC’NİN Kuruluş amaçları arasında 1nci sırada yer alan; “Kürt menfaatlerini savunmak ve geliştirmek” maddesiyle acaba ne kastediliyor ve nereye ulaşılmak isteniyor? Bu sorunun cevabını KNC yetkilileri şöyle cevaplıyorlar:

Dr. ARTİN; “ Kürt siyasi partilerinin uyguladığı yumuşak tutuma rağmen, Kürdistan’ın bütün bölgelerinde bağımsızlıktan daha az herhangi bir şey kabul edilmemesi konusunda, çoğulcu bir kuruluş olan KNC’NİN ısrarcı” (3) olduğunu belirtiyor.

Dr. Saman SHALİ (KNC BAŞKANI); “Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt sorunlarına en iyi çözüm, bu ülkelerdeki Kürtlere kendi kaderlerini tayin (self-determination) hakkını tanımaktır.” (4) Diyor.

Dr. Ahmet UTHMAN; “Tüm ülkelerdeki (Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki)Kürtlerin tek bir liderlik altında birleşmelerini ve asla kâğıt üzerinde kalacak bir otonomiye razı olmamalarını” (5) istiyor.


KNC’NİN kuruluş amaçları arasındaki “Kürt menfaatlerini savunmak ve geliştirmek” maddesinin ne anlama geldiğinin en net açıklamasını ise; 10–13 Kasım 2005 tarihlerinde Salahaddin ve Süleymaniye Üniversitelerinde düzenlenen Kürt Bağımsızlık Konferansının tutanaklarındaki şu satırlardan da anlayabiliriz:

“Birleşme yönünde atılması gereken ilk adım, Kürdistan’ı işgal eden güçlerin kimliğimizin tanınması yönünde yarattığı engelleri ve yeniden birleşmemiz karşısında oluşturdukları bloğu aşmanın bir yolunu bulmaktır.

Kürdistan’ın farklı bölgelerinde, Kendi kaderini tayin (self determination) hakkımızı elde edebilmek için farklı stratejiler gerekir.

Bölünmüş Kürdistan’ın her bir bölgesindeki Kürt halkının özelliklerine ve Kürt hareketinin olgunlaşmasına uygun değişik seçenekleri ve senaryoları akılda tutmak gerekir.

…Bir bölgede tam bağımsız ulusal Kürt Devleti kurarken, diğer parçada ise bölgenin merkezi hükümetiyle federal bir Kürt Devleti oluşturmanın daha mantıklı olacağı düşünülebilir. Halen bazı bölgelerde bu mümkün olmayabilir, fakat otonomi sağlanabilir. Bu nedenle, kendi kaderini tayin (self- determination) hakkının elde edilmesi ve tekrar bileşilmesi, her bölgede kazanılacak özerkliğin derecesine bağlıdır. Belki de, 4 federal Kürt Devleti veya 4 bağımsız ulus devlet veya yapılacak bölgesel bir anlaşmayla ABD gibi BİRLEŞİK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN oluşturulabilir.” (6)


Bütün bunlar bir komplo teorisi değil. Adamlar, lafı hiç eğip bükmeden özetle şunları söylüyor, tutanaklara geçiriyor ve kendi internet sitelerinde dünyaya açıkça ilan ediyorlar:

Öncelikle Kürt kimliğinin tanınması sağlanacak,

İlk aşamada en azından bir özerklik kazanılacak,

Zamanla bu kazanımlar federasyona dönüştürülecek,

Kendi kaderini tayin (self- determination) hakkı elde edilecek,

Şartlar uygun olduğunda her bölgede bağımsız Kürt Ulus Devletleri ilan edilecek,

Sonunda ABD gibi “BİRLEŞİK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN” kurulacaktır.


Nitekim yukarıda belirtilen adımlara uygun olarak, KNC’NİN 4–5 Ağustos 1990 tarihinde yaptığı 3ncü yıllık toplantısının sonunda Türkiye’ye açıkça şu çağrıda bulunulmuştur:

“Türkiye, Kürt kimliğini tanımalıdır. (Hâlihazırda tanıdık)

Kürtçe yayınlara izin verilmelidir. (İzin verdik)

Kürt dili yasallaştırılmalı ve okullarda öğretilmelidir.(Okullar hariç yasallaştı)

PKK dâhil Kürt Siyasi Partileri tanınmalıdır. (PKK hariç tanıdık)

Türkiye’deki Kürdistan’ın bütün parçalarında gerçekten özerk bir Kürt Hükümeti kurulmalıdır.” (7) (Zaten, bölgedeki yerel yönetimleri ele geçirdiler)


Pekiyi, geriye ne kaldı? Geriye özerkliğin resmen tanınması, federasyon ve tam bağımsız Kürt Devleti’nin ilanı kaldı.


SENARYO VE HEDEF TAHTALARI:

O halde, bu işin devamı nasıl sağlanacak?

O zaman, yukarıda, altını iki defa çizdiğimiz şu sözleri tekrar hatırlayalım; “Bölünmüş Kürdistan’ın her bir bölgesindeki Kürt halkının özelliklerine ve Kürt hareketinin olgunlaşmasına uygun değişik seçenekleri ve senaryoları akılda tutmak gerekir” Açıkça anlaşılacağı gibi; “Biz, Türkiye, Irak, İran ve Suriye için ayni senaryoyu yazıp oynayamayız. Her bölgenin özelliklerine ve şartlarına uygun ayrı birer senaryo yazıp oynayacağız” diyorlar.

Öyleyse, Türkiye için nasıl bir senaryo yazıldı? Bu oyun Türkiye’de nasıl oynanıyor? Bu soruları, KNC’NİN düzenlendiği 1nci Konferansın açılış oturumunda, ikinci sözü alan ve Türkiye Kürtlerini temsilen katıldığı belirtilen Süleyman KURTİR şöyle cevaplıyor:

“Pek çok Müslüman örgütleri, Ortadoğu’daki insanların sorunlarıyla ilgili değil. Türkiye Kürdistan’ında güçlü bir İslamcı hareket var. Kürtler, Kemalist hareketi yok etmek için bilimsel projeler başlattı. Geçmişte Türkiye’de, Komünist veya dinsiz olarak suçlanan Kürtler şimdi İslam’a geri dönüyor. Çünkü son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler İslam’a katkıda bulunuyor.” (8)

Süleyman KURTİR’İN bu sözlerinden açıkça anlaşılacağı üzere:

Türkiye’de; “Kemalist Hareketi” yok etmek için bilimsel bir plan hazırlanmış ve uygulamaya sokulmuştur. Son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk Hükümetlerine nüfuz edebilmek için, bölücülük hareketine İslami motifler de ilave edilmeye başlanmıştır.

Süleyman KURTİR’İN bilimsel olduğunu ve uygulamaya sokulduğunu söylediği bu plan ve projeler:

Neden Kemalist hareketi yok etmeyi hedef almıştır?

Kemalist hareket yok edilirse ne olur?

Kemalist hareketi yok etmek için nelerin yapılması gerekir?

Siyasal İslamcılarla neden işbirliği yapılıyor?


Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin temelleri “KEMALİZM/ATATÜRKÇÜ” Düşünce sistemine dayanmaktadır. Bu temeller:

Lâiklik,

Hukukun üstünlüğü,

Tam bağımsız ulus devlet,

Coğrafi bakımdan sınırları “Misak-ı Milli” ile çizilmiş bölünmez bütünlük,

Emperyalizme karşı olmaktır.


Gerçekten de bu temelleri yıkabilmeniz için “Kemalist Hareketi” yok etmeniz gerekir. Bunu yapmadan; ulusu etnik kimliklere bölüp, Türkiye topraklarını parçalayıp, bir bölümü üzerinde bağımsız Kürt devleti kurmak mümkün değildir. Öyleyse “ Kemalist Hareketi” yok etmek için aşağıdaki hususların yaylım ateşine tutulacak “HEDEF TAHTASINA” oturtulması zorunludur:

1. Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve birlik beraberliğin sembolü olan Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü; “diktatör, dinsiz, içkici” gibi haksız, izansız ve vicdansız karalamalarla değersizleştirmek gerekir.

2. Türkiye Cumhuriyetini ve Kuruluş Felsefesini; “Resmi ideoloji ve Ceberut Devlet” numaralarını kullanarak aşağılamak gerekir.

3. Ulus devlet temelini; “ ulus devletler sanayileşme devriminin ürünüdür, artık küreselleşme çağındayız, ulus devletler yok olacak, dünya vatandaşı olalım” aldatmacalarıyla ve “alt kimlik-Üst kimlik tartışmalarıyla” dinamitlemek gerekir.

4. Ulus devleti ve bölünmez bütünlüğü savunan Ulusalcıları, Kemalistleri, Atatürkçüleri; hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak, ne pahasına olursa olsun sindirmek gerekir.

5. Özellikle, Cumhuriyetin ve ulus devletin en güçlü kalelerinden birisi olan Kemalist – Atatürkçü Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak gerekir.

6. Siyasal İslam’ı ( İslam dinini siyasi çıkarları için istismar edenleri, Allah İle Aldatanları) kullanarak Lâikliğin altını oymak gerekir. Çünkü laiklik ve laik hukuk, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Laik hukukun üstün olduğu demokratik ve lâik devleti ise, teokratik bir devlete dönüştüremezsiniz.


İşte bu nedenle; siyasal İslamcıların “Toplumu dönüştürmek” için, bölücülerin ise ülkeyi “Bölmek” için, Türkiye Cumhuriyetine ve Kemalizm’e düşmanlık noktasında (yolları ayrılıncaya kadar) işbirliği yapabilecekleri düşünülmektedir. Bu sebeple, Kemalizm’i ve Cumhuriyeti yok etme planına İslamcı motifler eklendiği görülmektedir. Bu planın 1988 yılında uygulamaya sokulduğunu biz söylemiyoruz, bölücülerin kendileri söylüyorlar. Şimdi, Türk medyasında bazılarının, yukarıda sayılan değerlere bıkmadan usanmadan nasıl saldırdıklarını getirin gözünüzün önüne. İşte Türkiye’de yürütülen psikolojik harp budur. Ahlaksızca kirletilmiş bilgi bombardımanıyla halkın beyni yıkanmaya ve düşünme refleksi yok edilmeye çalışılmaktadır. Türk halkı bu kirli oyuna gelmemeli, bunu unutmamalı ve gelecek nesillere de unutturmamalıdır.


LİDERLİK KAVGASI:

KNC’NİN 3ncü yıllık konferansı 4–5 Ağustos 1990 tarihlerinde Fullerton, California’da yapıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Asad Khailany; “Bu toplantıdan önce KNC tarafından KANADA’NIN Toronto Kentinde, ortak bir Kürt toplantısı düzenlendiğini, Dr. Ismat Sharif Vanley ile kendisinin de konuşma yaptığını” (9) belirtti. Bu Kanada’da yapılan ilk ortak toplantı değildi. Ayni yıl içinde KNC, PKK, KDP (Barzani) ve KYB (Talabani) temsilcilerinin de katıldığı ve basına kapalı birkaç toplantı daha yapıldı. Çünkü liderlik konusunda şiddetli bir çekişme ortaya çıkmıştı.

Örneğin:

KNC’nin 1988 yılında yaptığı 1nci toplantısında, Türkiye’den PKK ve Suriye’den yönetim kuruluna (steering committee ) temsilci alınmamıştı. Bu sorun, bir dahaki toplantıda Kürdistan’ın her bölgesinden temsilci alınacak diyerek geçiştirildi (10)

Oysaki Suriye’den katılan Abdul Haleem Mostafa; “Suriye’deki 3 milyon Kürt 50, 60 ve 70’li yıllarda Irak’taki Mustafa Barzani’nin liderliğini izlediler. 80’li yıllarda PKK ve PIK’ (İslamcı Parti’ye) döndüler” (11) demek suretiyle, liderliğin PKK’da olması gerektiğini işaret ediyordu.

KNC’nin 1989 yılında yaptığı 2nci toplantıda ise, KDP; “İstekleri kabul edilmediği için birinci konferansı tanımadıklarını” (12) belirtiyordu.

Ayrıca Massoud Barzani; “Bazı KNC yönetim kurulu üyelerinin KDP’ye karşı negatif tutum içinde oldukları” (13) mesajını gönderiyordu.

Buna mukabil KNC kendisini şöyle savunuyordu: “KNC, Kürt hareketi için politika veya strateji saptamıyor. Fakat KNC’nin, Kürt halkının insani ve ulusal haklarını elde etmeleri için Kürt liderlerine, strateji ve politika oluşturulmasında danışmanlık rolü oynadığımıza inanıyoruz. Kürt liderliği, KNC gibi kuruluşların tavsiye ve önelerini görmezden gelemez. Geçmişte, Kürt halkının insani ve ulusal haklarını elde etmek için yürütülen Kürt hareketinin politika ve stratejilerini, sadece Kürt politik partileri planladı ve uyguladı. Kürt halkını bugünkü korkunç feci durumdan koruyabilmek için, KNC gibi Kürdistan dışındaki EĞİTİMLİ kuruluşlar önemli roller oynayabilir.” (14)

KNC özetle PKK, KDP, KYB ve PEJAK’A şunları diyordu; bugüne kadar kendi politika ve stratejilerinizi kendiniz belirlediniz. Ama sonuç alamadınız. Çünkü Birleşmiş Milletlerde, Amerika’da, Avrupa Birliği’nde ve diğer ülkelerde lobi yapacak, dünya kamuoyunu haklı davamıza inandıracak ve yoğun bir propaganda (psikolojik harekât) yürütecek imkân ve gerekçeleriniz yok. KNC olarak, biz sizlerin kendi bölgelerinizde yürüttüğünüz silahlı mücadeleye ilişkin politika ve stratejilerinize karışmıyoruz. Fakat uluslar arası çapta kamuoyu oluşturma ve davamıza destek sağlama görevini bize bırakın. Bunlar işgal altındaki Kürdistan’dan yapamazsınız.

Diğer taraftan, Kürt davasının en önemli eksiği, davamızı haklı çıkaracak tarihi bilgi ve belgelerin yok denecek kadar az olmasıdır. 1915’lerde Ermeniler tarihe belge bırakırken bizler uyuduk. 1nci toplantıda Jalal Melahaji’in söylediği gibi “Ermenilere dönüp bakmalı ve onların tecrübelerinden yararlanmalıyız.”(15) Bu nedenle, Kürt araştırma enstitülerinin ve kütüphanelerinin kurulmasına, yüksek lisans ve doktora tezlerinin hazırlanmasına, bunlara dayanarak dünya kamuoyunun yanımıza çekilmesine ihtiyacımız vardır. İki yıldan beri, bu işleri yapacak akademisyen veya yazarçizer bulamadığımız için erteliyoruz. Bu maksatla dünyada ve Türkiye’de kamuoyu oluşturabilecek etkinlikte bilim adamı, medya mensubu, yazar, sanatçı ve kanaat önderlerinden uygun olanları Ermenilerin yaptığı gibi bir şekilde satın almak zorundayız. Türkiye aleyhine kitap, makale ve bilimsel incelemeler yazdırmalıyız. Demeçler verdirmeliyiz. Televizyon programları ve filimler yaptırmalıyız. Bunlar, bugün için bir anlam ifade etmeyebilir. Ama yakın gelecekte Kürt davamızı inceleyenlere birer tutamak ve TARİHİ BELGE olacaktır.


TARİHE BELGE BIRAKMAK:

Açıkça anlaşılacağı gibi, böyle bir planın işleyebilmesi ve kendi kaderini tayin hakkı isteğine geçerlilik kazandırılabilmesi için, Dünya Kamuoyunun ve hükümetlerinin önüne, bilimsel geçerliliği olan bazı tarihi belge ve haklı gerekçelerin konulması gerekir. Tarihi bilgi ve belgeler, bölücüleri haklı çıkaracak tutamakları sunmuyor. O halde TARİHE BELGE BIRAKACAK BİRİLERİNİ BULMAK GEREKİR. Nitekim bu konuda Dr. Ghalamali EDRİSSİAN şöyle yakınıyor:

“Kürt halkı daima başkalarının kontrolü altında oldu. Tarih boyunca Kürtler kendi tarihlerini yazamadı, bunu başkaları yaptı. Tarihimizi yazan düşmanlarımız, Kürtlerin Türk ve Arapların bir parçası olduğunu kanıtlamaya çalıştılar. Kürt Ulusal Kongresi (KNC) ve Paris’teki Kürt Enstitüsü Kürt tarihinin araştırılması konusundaki liderliği ele almalıdır.” (16)


İşte bu nedenle KNC, Kuruluş amaçları arasına:

“Kürt tarihi, Kürt dili, Kürt insan hakları, Kürt kültürü ve Kürt sorunları hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanması için üniversitelere bağışta bulunmak,”

“Kürtler hakkında, hakem denetiminden geçmiş bilimsel makaleler yayınlayan saygın bir dergi yayımlamak”

“Kürtçe bir gazete çıkarmak”

“Kürt Kütüphanesi oluşturmak ve desteklemek” maddelerini koymuştur.


Bu iş, altını çizerek belirttiğimiz gibi; Üniversitelere bağışta bulunmak veya parayla akademisyen satın almak suretiyle yapılacaktır. Ancak, satın alınabilecek akademisyen bulmak ve daha iyi organize olabilmek için zamana ihtiyaç vardır. Nitekim KNC’NİN 1988 Yılında yaptığı 1nçi toplantının Dr. Najmaldin KARİM tarafından yönetilen

2nci oturumunda:

“Kürt sorunları ve politikası konularında, Amerikan bilimsel çevrelerine yönelik hakem denetiminden geçmiş bilimsel makaleler içeren bir dergi yayınlayabilmek için, katkıda bulunabilecek birkaç akademisyen buluncaya ve daha iyi organize oluncaya kadar bu konunun ertelenmesi” (17) kararının alınması dikkat çekicidir.
KNC’NİN 2nci yıllık konferansı 26–27 Ağustos 1989 tarihlerinde, Michigan Eyaleti’nin Ann Arbor Kentindeki Howard Johnson Otelinde yapıldı. KNC Başkanı Prof. Dr. Asad Khailany, hayal kırıklıkları ve engeller başlığı altında sıraladığı konular arasında “Düzenli olarak bir gazete çıkarmayı başaramadıklarını” söylüyordu. Oysaki Kürt tarihi, dili, kültürü ve sorunları hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlatıp, gazete ve hakem denetiminden geçmiş dergilerde yayımlatılması, Kürt davasının savunulması açısından çok önemliydi.

KNC’NİN 2008 yılına kadar olan tutanakları incelendiğinde, zaman içinde çok iyi organize oldukları ve onların deyimiyle Ermenilerin yaptığı gibi bir şekilde (parayla, tehditle veya şantajla) bazılarını satın alabildikleri görülmektedir.

Hatta “alt kimlik-üst kimlik tartışmalarıyla, azınlıklarla eşit statüye indirgemeye çalıştıkları bazı Türklerden bile yardım gördükleri” anlaşılmaktadır. Nitekim KNC’NİN 1990 yılında yaptığı 3ncü toplantının 2nci oturumunda:

Katılımcıların “Kürtlerin diğer azınlıklarla birleşmesi teklifine” (18) cevap olarak,

Dr. SHUKRİ’NİN; “Kürt hareketinin içinde daima diğer azınlıkların bulunduğunu, mesela Türkler ve Keldanilerin de olduğunu” (19) belirtmesi, parayla satın alınan Türk’lerin varlığını da kanıtlamaktadır.

Satılmışların TARİHE BELGE BIRAKMAK konusundaki yarışları zamanla çığırından çıktı. Bu durum, Kürt aydınlarını bile rahatsız eder duruma geldi.

Örneğin:

Dr. Kamal Mirawdeli, 18 Temmuz 2008 tarihinde Kurdish aspect.Com ‘da yazdığı “ Lozan ve Sevr” konulu makalenin sonunda şu değerlendirmeyi yapıyor; “Biz Kürtler, kendi modern tarihimizi asla yazmayı başaramadık. Yazılanların çoğu bilimsel olmak yerine ideolojiktir. Amaç, bilimsel olduğu zaman; derinlemesine araştırma ve objektif analize dayanan yöntem eksikliği görülmektedir. Sonuç olarak, birtakım söylenceleri ideolojik araç olarak kullanmak, titiz bir akademik disiplin olan tarih biliminden habersiz olmaktır” diyor.

Hasan BİLDİRİCİ ise, 13 Mart 2006 tarihli “Kürt Konferansları” isimli yazısında; “Türkiye’de bu tür konferanslar bir rant kültürüne dönüştürülmüş. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Kim kimi niye çağırdı o da belli değil… El, cep ilişkilerinin karıştığı bu alanlarda çok saf olduğumuzu biliyoruz. Etkili yerlerden saf düşündüğümüze dair uyarılar almıyor değiliz. Hatta bu tür işler karşısında yaramaz bir çocuk gibi durduğumuzu söyleyenler de var. Doğru, safız. Ama aptal değiliz. Bu ilişkilerin enini ve boyunu az çok kestirebiliyoruz” demek suretiyle parasal ilişkilere dikkat çekiyor.

Bu konularda İsmail BEŞİKCİ ise; “Görünen o ki, Kürt Meselesi “para etmeye” başladı. Birçok gazeteci ve aydın, kitaplarının satışını artırmak için de olsa, Kürt Sorunun dillendirmeyi çıkarları için önemli görüyorlar” diyor.

KNC’nin arşivine girerek 1990-2009 yılları arasındaki bütün toplantı tutanakları, uluslar arası etkili makamlara yazdıkları mektuplar ve yayımladıkları makaleler incelendiğinde, meşhur Kanada- Toronto toplantıları sonucunda, Kürt davasının nasıl savunulacağını belirleyen bir çerçeve çizildiği ve asla bu şablonun dışına çıkılmadığı anlaşılmaktadır. Bu şablon şöyledir:

Kürt davasının nihai hedefi “Birleşik Bağımsız Kürdistan’ı kurmaktır.” Bundan asla taviz verilmeyecektir.

Silahlı mücadeleyi yürüten örgütler; “ İşgal orduları ve güvenlik güçlerinin Kürt halkına karşı yaptıkları kıyım ve zulme karşı direnen özgürlük savaşçıları olarak gösterilecektir”

Birleşmiş Milletler tarafından “Kürtlere Kendi kaderlerini tayin hakkının tanınmasını” sağlamak amacıyla, Kürt tarihine ilişkin yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlayacak üniversite ve akademisyenler ödüllendirilecek, üretilen bilgi ve belgeler kullanılacaktır.

Kürt Halkına tam bağımsızlığın yolunu açacak bütün talepler “ demokrasi, insan hakları, Kürt kimliğinin tanınması, ana dilin yasallaştırılması, ana dilde eğitim hakkının verilmesi, Kürtçe medya kurma olanağının tanınması, özerklik ve federasyona İşgalci halkın alıştırılması” çerçevesinde ifade edilecektir.

Kürt Bağımsızlığına giden yolda engel teşkil eden “resmi ideolojiler, ulusalcılar, güvenlik güçleri ve diğer anayasal kurumlar yoğun bir psikolojik harekât ile yıpratılacak ve değersizleştirilecektir.”

Ortadoğu’da kurulacak bağımsız Kürdistan’ın “ Amerika, Avrupa Birliği ve Dünya ekonomisinin menfaatine olduğu” her fırsatta vurgulanacaktır.

Tarih boyunca “Kürtlerin soykırıma ve zulme uğratılarak mağdur edildikleri, Sevr ile vaat edilen Kürt Devleti’nin Lozan Antlaşmasıyla inkâr edilerek Kürdistan’ın işgal edildiği tezi işlenecektir.”

Belirlenen çerçeve dışında Kürt meselesini savunmaya çalışmak davaya İHANETTİR.


Şimdi, işbirlikçi ve psikolojik harbin piyonu bazı sözde aydınlarımız, yeminli Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bitmez ve tükenmez nefretle her gün çamur atanlar, tarihe uydurma belge bırakma misyonunu üstlenenler, bunları bilirler ama söylemezler.


BAĞIMSIZLIĞA GİREN YOL HARİTASI:

KUZEY AMERİKA KÜRT ULUSAL KONGRESİ (KNC) ,10- Kasım 2005 tarihinde, Kuzey Irak’taki Salahaddin Üniversitesi’nde ve 13 Kasım 2005 günü ise Sulaimania Üniversitesi’nde “KÜRT BAĞIMSIZLIĞI” konulu özel birer konferans düzenledi. Bu konferansların sonunda “BAĞIMSIZLIĞA GİDEN YOL HARİTASI” adı altında stratejik bir plan hazırlandı. Bu yol haritası aynen şöyle:

“Kürtlerin en doğal hakkı, nihai hedef olarak bir Kürt Devleti’nin kurulmasıdır. Bunun için birleşik bir stratejiyi açıkça ve kesinlikle ilan etmek gerekir. Bu sonuca ulaşabilmek için aşağıdaki hususlar dikkate alınmalı ve incelenmelidir;

Farklı görüşlerdeki Kürt halkını, siyasi partilerini ve sosyo-politik güçleri bir araya getirip, bağımsızlığı sağlayacak ortak bir ajanda ve ulusal strateji etrafında birleştirmek ve koordine etmek gereklidir.
Bağımsızlık için, birleşik bir ortak ulusal stratejinin geliştirilmesi sorumluluğu Kürt halkının kendisine aittir.
Kürdistan’ın tüm parçalarındaki (Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki) Kürt siyasi partileri, ortak bir strateji ve gündemle, BAĞIMSIZLIK YOLUNDAKİ ÇABALARINI koordine etmeleri gerekir.

Uluslar arası toplumla ve özellikle Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile karşılıklı saygı ve menfaat paylaşımına dayalı ilişkiler kurulmalıdır.

Güney Kürdistan Bölgesel Hükümeti; komşu ülkelerle, karşılıklı saygı ve müdahale etmeme temeline dayalı olarak ilişkilerini geliştirmelidir.

Bölgedeki etnik ve dini gruplarla; ortak değerlere, tarih ve kültüre dayalı olarak barış içinde bir arada yaşamaya yönelik ilişkilere öncelik verilmelidir.

Türkiye’nin Avrupa Birliğine (AB) üyeliği Türkiye’ye demokrasi getiriyor. Bu durum Kuzeydeki (Güneydoğu Anadolu’daki) Kürtlere bir Kürt Parlamentosu kurma ve AB içinde bir Kürt Bloğu oluşturma imkânı sağlar. Böyle bir bloktan Kürt bağımsızlığına destek almak mümkün olacaktır. Bu nedenle Kürtler, Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliğini desteklemelidir.

Kürt bağımsızlığı bu bölgeye refah getirir ve küresel ekonomiyi güçlendiren canlı bir ekonomi oluşturur.

Kürt halkının gerçek isteği olan güneyde bağımsız bir Kürdistan kurulması için, referandum yapılması amacıyla, Kürtler tarafından Birleşmiş Milletlerde lobi yapılmalıdır.

Kürtler, Güneyde Kurulacak Federal Kürt Devletinin korunmasının uluslar arası garantiye alınması için, uluslar arası toplumu etkileme imkânı aramalıdır.

Uluslar arası toplum tarafından korunan bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması, gelecekte Kürt halkının soykırıma veya ağır insan hakları ihlallerine uğramasını önleyecektir.

Bağımsız bir Kürdistan, teröre karşı mücadelede uluslar arası topluma katılacaktır.” (20)


DESTEKLERİ İSTENEN GÜÇ ODAKLARI:

Görüldüğü gibi, “Birleşik Bağımsız Kürdistan’ı” kurma amacına yönelik yol haritası, plan, proje, politika ve stratejilerin etkili bir şekilde uygulanıp sonuç alınabilmesi için, bazı güç odaklarının desteklerini sağlamak gerekiyordu.

Nitekim KNC’NİN, 4–5 Ağustos 1990 tarihinde Fullerton, California’da gerçekleştirdiği 3ncü yıllık konferansının 3ncü oturumu görüşmelerinde; “Kürtlerin, kendilerini askeri, mali ve medya kanalıyla destekleyecek dostlara ihtiyacı var. Hükümetlerin insafına bırakmadan batılı güçler Kürtlere yardım etmelidir” (21) çağrısı yapılıyordu. Acaba, sözü edilen güç odakları kimler olabilirdi? KNC, bu soruya cevap verebilmek için, bazı durum tespitleri yaptı.

Örneğin:

KNC; “Halkımızın isteklerinin aksine Kürdistan’ın 4 parçaya bölünmesi, Kürtler için düşman bir jeopolitik ortam yarattı. Bu durum, işgalciler için dokunulmazlık oluşturdu.” (22) saptamasını yapıyordu. Yani, Ortadoğu’daki sınırlar Batılı güçlerin ve bu arada Kürtlerin çıkarlarına uygun olarak yeniden çizilmelidir diyorlardı.

“Birleşme yönünde atılması gereken ilk adım, Kürdistan’ı işgal eden güçlerin kimliğimizin tanınması yönünde yarattığı engelleri ve yeniden birleşmemiz karşısında oluşturdukları bloğu aşmanın bir yolunu bulmak”. (23) olduğunu söylüyorlardı. Nitekim alt kimlik- üst kimlik tartışmaları ve Kürt realitesini tanıyoruz açılımlarıyla Türkiye’de zaten amaçlarına ulaşmışlardı.

“Bağımsız Birleşik Kürdistan’ın kurulmasını engelleyen bu şoven güçlerin, uluslar arası süper güçlerin jeopolitik çıkarları ile bölgesel güçlerin çıkarlarının birçok bakımdan örtüşmesine dikkat edilmelidir.” (24) saptamasını yapıyorlardı. Öyleyse, uluslar arası süper güçler ile Türkiye dâhil bölgesel güçler arasında çıkar çatışması yaratılmalı ve bağımsız Kürdistan’ın Batılı güçlerin çıkarlarına daha iyi hizmet edeceği kanıtlanmalıydı.

“ABD’nin ekonomik ve politik menfaatleri ve Avrupa Birliği’nin Arap Devletleri ile Türkiye’de statükoyu koruması, bağımsız Kürdistan’ın desteklenmesini önlediği” ( 25) tespitini yapıyorlardı. O halde, ABD ve Avrupa Birliği ile Türkiye arasında politik ve ekonomik bakımdan menfaat çatışması çıkarılmalıydı. Ayrıca, Arap devletleri ile Batılı güçler karşı karşıya getirilmeliydi. Böylece, Ortadoğu karıştırılmalıydı.

Beklenen fırsat doğmuştu. Filistin sorunu, Irak ve Afganistan işgalleri, Pakistan’ın karıştırılması, Lübnan’daki karışıklıklar, İran problemi ve Türkiye’de yaratılan gerginlikler, Ortadoğu’yu tamamen istikrarsızlaştırmıştı. Nitekim Slaw Wa Raizaiki Zor; “Bölgede devam eden çatışmalar, bu kritik noktada Kürt tarihine yararlanabilecekleri önemli bir fırsat penceresi sunuyor, Kürtler bundan yararlanmak için tüm gayreti göstermelidir. Uluslar arası toplum ve özellikle Birleşik Devletler, geçmişte Komşuları tarafından Kürtlere yapılan zulüm ve istismara artan bir ilgi gösteriyorlar. Güçlü bir ortak yaklaşımın noksanlığı nedeniyle, Kürt davasının geliştirilmesine ilişkin bu eşsiz fırsatın gene kaçırılabileceğine kuvvetle inanıyoruz.” (26) değerlendirmesini yapıyordu. Aman bu tarihi fırsatı kaçırmayalım diyordu.


KNC, Batılı güçlerin parlamentolarını ve hükümetlerini etkileyebilmek için iki unsurdan yararlanmak istiyordu.

Bunlardan:

BİRİNCİSİ; Amerika’daki ERMENİ, RUM ve YAHUDİ Lobileriydi. Örneğin; Jalal Melahaji; “Biz buradaki Ermenilere dönüp bakmalıyız. Trajedi esnasında kendi insanlarına nasıl yardım ettiklerine ilişkin deneyimlerinden faydalanmalıyız. Kuzey Amerika’daki Yunan ve Yahudi azınlıkların sahip olduğu güçlü lobiler, Kürtlere yardım konusuyla ilgileniyorlar” (27) diyordu.

Özellikle, Ermeni Lobisini kazanmak için ABD Kongre üyesi Steve Cohen’e yazdıkları mektupta; “Fransa dâhil birçok tanınmış Avrupa ülkesi, Türklerin yaptığı Ermeni soykırımını kınadı. Fransa, bu soykırımın inkârını suç saydı… Amerikan Kongresi, gündeme geldiği zaman Türkiye’yi 1,5 milyon Ermeni’nin soykırımından sorumlu tutmalıdır… Biz sizi, Türkleri geçmişleriyle yüzleşmeye ve kendi hükümetlerinin yaptıklarının sorumluluklarını kabul etmeleri için zorlamaya çağırıyoruz… Ortadoğu’da etnik bir grup olan biz Kürtler de soykırıma maruz kaldık. Bu nedenle, Ermeni soykırımının affedilmemesi ve inkâr edilmemesi gerektiğine ahlaken inanıyoruz. Kanaatimize göre, Ermeni soykırımını inkâr etmek Yahudi soykırımını inkâr etmekle eşittir. Soykırım gibi tarihi bir gerçeği inkâr etmek, gelecekte bu tür suçlara izin verebilir” (28) diyorlardı.

Görüldüğü gibi KNC, gerçek soykırıma uğramış Yahudi Milletinin acılarını kurnazca istismar ederek, sözde Ermeni soykırımını ve bu arada Kürtleri de buna ilave ederek ayni kefeye koymakta ve mağduriyet rolü oynamaktadır. Ermeni ve Rum lobilerinin, Kürt davasına destek verdikleri bilinmektedir. Ancak, Yahudi lobisinin bugüne kadar, bu kirli oyuna gelmediği görülmektedir.


KNC’nin yararlanmak istediği İKİNCİ UNSUR ise; ABD’de yaşayan Müslüman cemaatlerin oluşturduğu İslami örgütlerdi.

Örneğin:

Süleyman KURTİR; “Geçmişte Türkiye’de, Komünist veya dinsiz olarak suçlanan Kürtler şimdi İslama geri dönüyor. Çünkü son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler İslam’a katkıda bulunuyor.” ( 29 ) diyerek, siyasal İslâm’ı Kürt bağımsızlığı için bir araç olarak kullandıklarını açığa vuruyordu.

KNC’nin 1988 yılında yaptığı 1nci toplantı tutanağında; “Biz, Amerika ve Kanada Kürtleri, Kürdistan ile ilgili olarak, insanların kültürel mirasının din üzerinden dile getirildiği İslam dinine, Kürt diline ve Kürt ulusal kimliğine saygı gösterilmesini tüm hükümetlerden talep ediyoruz” ( 30 ) çağrısı yapılırken, özellikle İslam’a vurgu yapılıyordu. Türkiye’de laik-anti laik tartışmalarının başlatılması, laikliğin dinsizlik gibi gösterilmeye çalışılması acaba bir tesadüf müydü?

Aynı toplantının 2nci oturumunda; “Kürt örgütleri ve KÜRT ÇIKARLARINA DESTEK SAĞLAYAN diğer tüm örgütlerle samimi ilişkiler kurulması” kararı alınıyordu.

Söz konusu toplantının kapanış oturumunda ise; “ Gelecek hafta, Kuzey Amerika İslam Derneği (The Islamic Society of North America) ve Kuzey Amerika İslam Dostları (Islamic Friends of North America) isimli iki kuruluş tarafından toplantılar yapılacağı anons ediliyordu. Bu iki kuruluşun, Kürtlere destek kazandıracak bir forum sağlayacağı belirtiliyordu” (31)

KNC’nin 1990 yılanda yaptığı 3ncü toplantının açık oturumunda da; “Kürtlerin İslami hareketten fayda sağladığı gözden kaçırılmaması gerektiği” (32) vurgulanıyordu.


Bütün bunlar, Siyasal İslamcılar ile bölücülerin işbirliği yaptıklarına işaret ediyordu. Bu noktada:

Acaba, Amerikan vatandaşı Merve Kavakçı'nın, Türkiye’ye getirilip milletvekili seçtirilmesi ve türbanla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sokularak ülkenin karıştırılması,
Milletvekilliği düşen Merve Kavakçının, Amerikan Kongresinde, İngiliz Lortlar Kamarasında ve çeşitli ülkelerde Türkiye aleyhine propagandalar yapması,
Merve Kavakçının türbanının, adeta Türkiye karşıtı bir sembol olarak bir müzede sergilenmesi, destekleri istenen Batılı güçler, ılımlı İslamcılar ve bölücülerin işbirliğiyle yürütülen psikolojik harbin birer parçası mı? Soruları akla geliyor.

Destekleri istenen BATILI GÜÇLERE gelince, bunların başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB) ve Birleşmiş Milletler (BM) gelmektedir. Bu güçleri etkileyebilmek ve Türkiye aleyhine kışkırtabilmek için şu argümanları kullanıyorlardı:


ABD’YE YÖNELİK ÇALIŞMALAR;

KNC yetkilileri; ABD Kongresini, Hükümetini, Bakanlıklarını ve Toplumunu kendi yanlarına çekmek ve Türkiye’ye karşı kışkırtmak için şu propagandayı yapıyorlardı:

“ABD’nin ekonomik ve politik menfaatleri ve Avrupa Birliği’nin Arap Devletleri ile Türkiye’de statükoyu koruması, bağımsız Kürdistan’ın desteklenmesini önlediğini ” ( 33) düşünüyorlardı. Öyleyse bu politika değiştirilmeliydi.

Nitekim “Amerikan dışişleri Bakanlığı, Senatosu ve Kongresi’nin Kürt sorunu, Kürt Demokrasinin geliştirilmesi ve Kürtlerin eşit haklara sahip olması konusuyla ilgili politikalarını Türkiye, İran ve Suriye’deki işgal hükümetleri dâhil TÜM ORTADOĞU VE YAKINDOĞU ÇAPINDA değiştirmesi için KNC çok aktif lobi yapmak zorundadır.” (34) saptamasını yapmak suretiyle, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNE (BOP) işaret ediyorlar ve bu projenin Kürt davası için eşsiz bir fırsat olacağına inanıyorlardı. Acaba, T.C Başbakanı’nın BOP Eş Başkanlığına seçilmesi bir tesadüf müydü?

Ayrıca; “Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler içinde çok güçlü lobi faaliyetlerinin yürütülerek Kürtlerin kötü durumu hakkında bilgilendirilmeleri ve kendi kaderlerini tayin hakkının verilmesi konusunda konferans düzenlenmesinin sağlanmasını ve ayrıca Amerika ve Kanada’da Kamuoyu oluşturulmasının önemi ” (35) vurgulanıyordu.

Dr. Wafa Khorsheed; “GÜÇLÜ VE BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN, AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ VE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ÇIKARINADIR. GÜÇLÜ VE BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN, TÜRKİYE’NİN DESTEKLENMESİ İHTİYACINI ORTADAN KALDIRACAKTIR. TÜRKİYE, AMERİKA VE AVRUPA BİRLİĞİ İLE DOĞRUDAN ÇATIŞMAYI GÖZE ALAMAZ.” (36) mesajını yayıyordu. Türk Milleti bu sözleri unutmamalı, unutturmamalı ve Türkiye’yi bu duruma düşüren siyasilerden ve işbirlikçilerden mutlaka hesap sormalıdır.

Mr. Aris Anagnos; “Bağımsız bir Kürdistan ABD’nin milli çıkarınadır. Çünkü Kürtler, bölgede Amerika’nın en iyi, aslında tek dostudur. Kürtler, Türkiye’nin saldırı tehlikesine maruzdur. Çünkü Başkan CLİNTON; PKK’yı terörist örgüt olarak ilan etti. Türkler tehditlerinde sürekli terörist saldırı mazeretini kullanıyor. Şüphesiz ki Türklerin gerçek hedefi Musul ve Kerkük petrolleridir, bu husus Türk resmi makamlarının bildirgeleriyle kanıtlanmıştır.” (37) propagandasını yapıyor ve Amerika’ya, eğer derdiniz petrol ise, Bağımsız Kürdistan sizin çıkarlarınıza hizmet etmeye hazırdır demeye getiriyordu.

“Daha fazla kan dökülmesini önlemek ve Kürt sorununu siyasi diyalog yoluyla çözmek için; ABD Hükümetini, Birleşmiş Milletleri ve Avrupa Birliğini, Türkiye’ye baskı yapmaya çağırıyoruz” (38) taleplerini bıkmadan usanmadan gündeme getirerek Türkiye’ye boyun eğdirmeye çalışıyorlardı.

“ABD, Türk Parlamentosunun 2003 yılında yaptığı oylamada, Amerikan askerlerinin Irak’ı işgal etmek için Türkiye üzerinden geçmesini reddettiğini akılda tutmalıdır” (39) kışkırtmasını yapıyorlardı.

Ünlü gazeteci ve siyasi analist Christopher Hitchens ise; ABD “Türkler, Saddam rejimine saldırı başlatmak için Amerikan Kuvvetlerinin üslerini kullanmasını reddettiklerinden beri, Kürtlerin müttefikleri olduğunun farkındadır” (40) hatırlatmasıyla, merak etmeyin tezkereyi unutmadık ve unutmayacağız mesajını veriyordu.

Bu gibi mesajlar yerini buluyor ve ABD Kongre Üyesi Jim Bates ; “Eylül Ayında Kongre yeniden toplandığı zaman, silah satışı ve diğer yardımların durdurulması için Birleşik Devletlere öneride bulunacağını, ayrıca Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlarla bir Kürt Devleti Kurulması konusunu görüşeceğini” (41)belirtiyordu.

Ralph D. Fertig (Güney California Üniversitesi Hukuk Projesi Profesörü) ise; “Kürdistan’ın geleceğine ilişkin politikaların geleceği Bağdat’tan ziyade Washington tarafından çizilecektir.” (42) diyordu.

Acaba, ABD resmi makamları; KNC’nin yukarıdaki söylemlerine kulak veriyor mu? Onları muhatap kabul ediyor mu? Ralph D. Fertig’in söylediği gibi; “Kürdistan’ın geleceğine ilişkin politikaların geleceği Bağdat’tan ziyade Washington tarafından mı çizilecekti?” Bu çizimde KNC’nin payı olacak mıydı? KNC’nin kendi kayıtlarından alınan aşağıdaki örnekleri dikkatle okuyun ve kararı siz verin:

KNC’nin 4–5 Ağustos 1990 tarihinde Fullerton, California’da yaptığı 3ncü konferansta KNC Başkanı Prof. Asad Khailany; “ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin Amerika’nın Sesi medyasında Kürtçe yayın yapılması için kanun teklifinde bulunmasından memnuniyetini “ dile getirdi. (43)

Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin, ABD-Irak ilişkileri oturumunda, KNC’yi Dr. Najmaldin Karim’in temsil ettiği belirtildi. (44)

KNC heyeti 6 Mart 2003 tarihinde Beyaz Sarayı ve Pentagon’u ziyaret etti:

Beyaz Sarayda önce Dr. Rice ile görüştüler. Daha sonra Başkan Yardımcısı Richard Cheney ve Savunma Bakanı yardımcısı Paul Wolfowitz ile birer toplantı yaptılar.

Beyaz Saray’dan Savunma Bakanlığına (Pentagon) giden KNC heyeti, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ile görüştüler. (45)

“ABD Başkanı George W. Bush, 28 Nisan 2003 tarihinde, Detroit, Michigan’da KNC kurucusu Prof. Asad Khailany başkanlığındaki 17 kişilik Kürt heyetiyle yuvarlak masa toplantısı yaptı” (46)


AVRUPA BİRLİĞİNE YÖNELİK ÇALIŞMALAR:

KNC’nin, Avrupa Birliğine yönelik politikaları ve lobi faaliyetlerinde kullandıkları gerekçeler ise şunlardır:
“Uluslar arası toplumla ve özellikle Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile karşılıklı saygı ve menfaat paylaşımına dayalı ilişkiler kurulmalıdır.” ( 47) düşüncesinden hareketle, AB ve ABD’den yararlanmayı planlıyorlardı. Kullandıkları araçlar şunlardı:

“Türkiye’nin AB üyeliği, Türkiye’ye demokrasi getirir. Kuzey’deki Kürtlere Türkiye’de bir Kürt Parlamentosu kurma ve AB parlamentosunda bir blok oluşturma imkânı sağlar. Böyle bir blok, Kürt bağımsızlığı için destek almayı mümkün kılar. Bu nedenle Kürtler, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemek zorundadır ” ( 48) diyorlar. Görüldüğü gibi; Avrupa Birliği’ni, Kürt bağımsızlığına destek sağlayacak bir araç olarak kullanıyorlar.

“Şu ana kadar, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olabilmek için önem verdiği ve yaptığı reformlar birer makyajdır. Konferansa katılanlar, Türkiye’de hakiki bir demokrasi gerçekleşinceye kadar Türkiye’nin üyeliğe alınmamasını Avrupa Birliğinden talep ediyorlar.” ( 49) Demekki, Onlar için hakiki demokrasi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesi ve bağımsız Kürt devletinin ilan edilmesidir.

“Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üye olmak için hazırlanan sözde demokratik bir ülke. Halk bu konuda aydınlatılmalıdır. Avrupa Birliği gibi demokratik kulübe üye olmak isteyen bir ülke buna layık olduğunu kanıtlamalıdır. Kendi halkının özgürlük ve yaşamı için gerekli temel hakları vermeyi reddeden bir ülke, Avrupa Birliği’ne üye olamaz. Eğer böyle haydut bir devletin haksız yollarla katılmasına izin verilirse, tüm birliğin sorgulanması gerekir” (50) diyorlar. Onların anladığı özgürlük ve yaşam hakkı; her Türk vatandaşının sahip olması gereken insan hakları değil, ülkeyi bölüp parçalama hakkıdır.

“Türkiye, demokrasinin yüksek standartlarına uygun ülkeler arasına katılmak istiyorsa, Kürt halkının haklarına saygı göstermeli ve tüm Kürt partilerini (PKK dahil)kapsayacak şekilde diyalog başlatmalıdır. Bu gerçekleşinceye kadar, Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yer almasına şiddetle karşı çıkacağız” (51) diyorlar. Bir taraftan demokrasinin yüksek standartlarından bahsedeceksin, diğer taraftan terörist bir örgüte sahip çıkacaksın. İşte onların demokrasi anlayışı bu.

“Nihayet Türk Hükümeti, Avrupa Birliği üyeliği için müzakere tarihi aldı. Kürtler ve Kürtlerin ana kuruluşları, ülkeye büyük demokratikleşme getireceği beklentisiyle bu uygulamayı sıcak karşıladılar ve desteklediler. Türkiye, Avrupa Birliği genelinde uygulanan standartlara uyum sağladıkça, Kürtlerin sivil, insani, sosyal ve siyasi haklarının iyileştirilmesi umudu devam eder ” (52) görüşünü taşıyorlar. Bu, Türkiye’ye arada bir havuç gösterin ki ipleri tamamen koparmasın ve bağımsızlık yolundaki ümidimiz devam etsin demektir.

“Türkiye’nin herhangi bir yanlış adımı ve komşularının (Irak’ın) içişlerine müdahalesi, Türk Hükümeti’nin Avrupa Birliği’ne üyelik şansını sonsuza kadar ortadan kaldırır” (53) tehdidini savuruyorlar.

“Eğer Türkiye Avrupa Birliğinin dışında tutulursa, Türkiye geleneksel olarak Kürt meselesini bir ulusal güvenlik sorunu olarak görmeye devam eder ve Bağımsız Irak Kürdistan’ına düşmanca davranır” (54) diyorlar.


Görüldüğü gibi; bir taraftan uslu çocuk ol, yoksa Avrupa Birliğine giremezsin ha… Tehdit ve şantajı yapılırken, diğer taraftan aman Türkleri tamamen dışlamayın kapınızda bağımlı tutun kurnazlığına başvuruyorlar.

“Türkiye, Avrupa Birliğine bağlandığı zaman, Türk Ordusu’nun Irak Kürtleriyle ilgili politik kararlara katılması azalacak ve adaylık sürecinde ilerleme kaydedecek” (55) görüşünü savunuyorlar. Hem bölücüler ve hem de siyasal İslamcılar, Türk Ordusu’nun ülkeyi savunma refleksini yok etmek için Avrupa Birliğini bir araç olarak kullanıyorlar.

“Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada Hükümetlerinin yanı sıra Avrupa Topluluğu müştereken Türk Hükümetini etkileyerek Kuzey Kürdistan halkının ulusal ve siyasal haklarını tanıyıncaya kadar AGİT temsilcilerinin bölgede gözlemci olarak kalmalarını, KNC’nin 15nci yıllık konferansının delegeleri olarak talep ediyoruz ” (56) diyorlar. Tam bağımsız olduğunu iddia eden bir ülkeye, sözde etnik kimlikleri korumak bahanesiyle uluslar arası gözlemcilerin gelmesi demek, bölücülere bağımsızlık yolunu açacak kapıyı aralamak demektir.

“Avrupa Birliği Türkiye Sivil Komisyonu (The European Union Turkey Civic Commission) 3–4 Aralık 2007 tarihinde Belçika’nın Bürüksel Kentindeki Avrupa Parlamentosunda Türkiye ve Kürtler konulu 4ncü uluslararası konferansını düzenledi. Konferansın amacı, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmeye hazır olup olmadığını değerlendirmekti. Davet edilen Kürt, Türk ve uluslararası pek çok uzman, son toplantıdan buyana Türkiye’nin insan hakları siciline ilişkin son gelişmeler hakkında raporlar verdi. Konuşmacıların çoğuna göre; Türkiye’de, Doğu Anadolu’daki Kürt halkının insan haklarına saygısına ilişkin önemli bir ilerleme olmadı. KNC, Türkiye’deki büyük Kürdistan nüfusunun yarısını etkileyecek insan haklarını, Avrupa Birliği Sivil Komisyonunun desteklemesini memnuniyetle karşılamaktadır… Eğer Türkiye, Komisyonun tavsiyelerine uymazsa, Kürdistan’ın bağımsızlığını geliştirmek Avrupa Parlamentosunun ahlaki yükümlülüğüdür ” (57) çağrısını yapıyorlar. Bu resmen demokrasi ve insan hakları gibi yüce insani değerlerin, ülkeyi bölüp parçalamak için kötüye kullanılması demektir.

“Güçlü ve bağımsız Kürdistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin çıkarınadır. Güçlü ve bağımsız Kürdistan, Türkiye’nin desteklenmesi ihtiyacını ortadan kaldıracaktır. Türkiye Amerika ve Avrupa Birliği ile doğrudan çatışmayı göze alamaz.” (58) İşte gerçek niyet bu. Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi değerlerin hepsi bahanedir. Esas amaçlarını açıkça söylüyorlar; “ Ey Amerika, Ey Avrupa, Siz Büyük Ortadoğu Projesini gerçekleştirerek Güçlü ve Bağımsız Kürdistan’ı kurun. Biz sizin çıkarlarınıza daha iyi hizmet ederiz. Hiç Korkmayın Türkiye sizinle çatışmayı göze alamaz diyorlar.”


Yukarıda sayılan eylem ve söylemlerin özünü şöyle sıralayabiliriz:

Avrupa Birliği; demokrasi, insan hakları, azınlık hakları, siyasi haklar, anadilde eğitim gibi değerleri kullanarak, BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİ kurulmasının yolunu açabilecek en önemli örgüttür. Bu fırsatı iyi kullanalım diyorlar.

Bağımsız Kürt Devleti’nin kurulması yolundaki en önemli engel Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Avrupa Birliği, söz konusu engeli etkisizleştirebilecek yegâne kuruluştur saptamasını yapıyorlar.

Avrupa Birliğine; Türkiye’ye kapıyı aralayın ama Bağımsız Kürt Devleti kuruluncaya kadar sakın içinize almayın çağrısını yapıyorlar.

Türkiye, Avrupa Birliğinden ümidini keserse Kürdistan’ın kurulmasına düşmanca davranır. Bu nedenle, sakın ola ki AB ile bağlarını tamamen koparmasına fırsat vermeyin tavsiyesinde bulunuyorlar.

PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiyorlar, Türk Devleti’nin muhatap almasını istiyorlar. Yani, tam bağımsız Kürt Devleti kuruluncaya kadar teröre devam edeceklerinin işaretini veriyorlar.

En önemlisi ise; “güçlü ve bağımsız Kürdistan, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği’nin çıkarınadır. Güçlü ve bağımsız Kürdistan, Türkiye’nin desteklenmesi ihtiyacını ortadan kaldıracaktır. Türkiye Amerika ve Avrupa Birliği ile doğrudan çatışmayı göze alamaz.” Bu nedenle, korkmayın Türkiye’yi bölüp parçalayın diyorlar.
Bunları biz söylemiyoruz, lafı hiç eğip bükmeden açıkça kendileri söylüyorlar. Onlar için demokrasi, insan hakları ve azınlık hakları gibi yüce insani değerlerin amaç değil, Türkiye’nin bölünerek Kürt Devleti’nin kurulması için birer araç olduğu görülüyor. Bütün bunlar apaçık ortada dururken, kerameti kendinden menkul bazı aydın takımı “terörü bitirmek için bölgeyi daha çok demokrasiye boğmak gerekir, Avrupa Birliği bir medeniyet projesidir gerekli tavizleri verelim yoksa mahvoluruz, Ulus devleti savunmak gericiliktir, bizi hep bir şeyle korkutmaya çalışıyorlar, korkmayın Türkiye’ye hiçbir şey olmaz, ” propagandalarını yapıyorlar.


Acaba Avrupa Birliği, bu taleplere karşılık veriyor mu?

İşte cevapları:


Fransa ve Almanya’nın başını çektiği bazı AB ülkeleri, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olduklarını açıkça söylediler ve imtiyazlı ortaklık önerdiler.

Türkiye, MASTRİCH ve KOPENHAG KRİTERLERNİ tam olarak yerine getirse bile Fransa gibi bazı ülkeler, referandum yapacaklarını, halkın kabul etmemesi halinde Türkiye’nin üyeliğini veto edeceklerini anayasalarına geçirdiler.

AB üyeliğine aday hiçbir ülkeye yapılmayan “ ucu açık müzakere tarihini” Türkiye’ye dayattılar.

Sembolik bazıları dışında, müzakere başlıklarını açmadılar.

AB müktesebatının yapılmasını öngördüğü mali yardımları bloke ettiler.

ANNAN PLANI kabul edilirse Kuzey Kıbrıs Türk Devleti üzerindeki izolasyonları kaldıracakları sözünü verdikleri halde (üstelik Rumlar reddetmesine rağmen) izolasyonları kaldırmadılar.

Türk limanlarını Rumlara açın diye dayattılar.

Kemalizm’den vazgeçin, Atatürk resimlerini resmi dairelere asmayın dediler.

Tarihinizle yüzleşin sözde Ermeni soykırımını tanıyın dediler.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun uluslar arası alanda tescilini sağlayan LOZAN Antlaşmasına aykırı olarak suni azınlıklar yaratmaya çalıştılar.

Etnik kimlik konularını kışkırtarak, Kürt milliyetçiliğini azdırıp bölücülük haline dönüştürdüler.

AB görevlileri, kendilerini adeta sömürge valisi gibi görerek Türk Adaleti dâhil her devlet kurumuna talimatlar vermeye kalktılar.

Bugün hala PKK terör örgütünün mali desteği, ROJ TV gibi medya imkânları, bir kısım mayın ve silah ikmali Avrupa’dan sağlanmaktadır.

Bazı terör örgütü militanları, elini kolunu sallayarak Avrupa’da dolaşmaktadır.


BİRLEŞMİŞ MİLLETLERE YÖNELİK ÇALIŞMALAR:

KurdishMedia.com kıdemli editörü Jeff Klein’in şu yorumu, Birleşmiş Milletlere yönelik lobi faaliyetlerinin amacını açıkça ortaya koyuyor; “Birleşmiş Milletler tarafından 1966 Aralık ayında kabul edilen Medeni ve Sivil Haklar Sözleşmesi şöyle başlar “Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Onlar, özgürce kendi siyasi durumlarına karar verir ve özgürce ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimlerini belirlerler” Bu kendi kaderini tayin fikri ilke olarak, onlarca yıl önce olduğu gibi, federalizm ve bağımsızlık tartışmalarında yaygın bir ana kavram olarak kabul ediliyor. Eğer Kürt meselesi, dünyanın en büyük devletsiz ulusu olarak adlandırılıyorsa, onların kendi kaderlerini tayin haklarını görmezden gelmek saçmalıktır.” (59)

Görüldüğü gibi amaç; Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılacak bir referandumla “Kendi kaderlerini tayin hakkını” kazanarak, Türkiye’nin üniter devlet yapısını federal bir yapıya dönüştürmek veya doğrudan bağımsız Kürt Devletini ilan etmektir. Bu amaca ulaşmak için, bıkmadan usanmadan sürekli aşağıdaki söylemler BM platformlarında tekrarlanmaktadır:

“Katılımcılar tarafından; Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler içinde çok güçlü lobi faaliyetlerinin yürütülerek Kürtlerin kötü durumu hakkında bilgilendirilmeleri ve kendi kaderlerini tayin hakkının verilmesi konusunda konferans düzenlenmesinin sağlanmasını ve ayrıca Amerika ve Kanada’da Kamuoyu oluşturulmasının önemi vurgulandı.” (60)

“Dr. Saman SHALİ (KNC BAŞKANI); “Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt sorunlarına en iyi çözüm, bu ülkelerdeki Kürtlere kendi kaderlerini tayin (self-determination) hakkını tanımaktır.” (61)

“30 milyondan fazla Kürt, hala ağır insan hakları ihlallerine, zulme ve soykırım savaşına maruz kalmaktadır. Konferans olarak bizler bu acı gerçeği hatırlatarak Birleşmiş Milletlere, Birleşik devletlere ve Uluslar arası topluma; temel insan haklarından olan kendi kaderlerini tayin hakkını, Kürt ulusuna tanımaları için Türkiye, İran, Irak ve Suriye hükümetlerine baskı yapmaya çağırıyoruz.” (62)

“Uluslar arası topluma ve Birleşmiş Milletlere, bütün Kürt Halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımaları çağrısında bulunuyoruz.” (63)

“Kürt bağımsızlığı bu bölgeye refah getirir ve küresel ekonomiyi güçlendiren canlı bir ekonomi oluşturur.” (64)

“Uluslar arası toplum tarafından korunan bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması, gelecekte Kürt halkının soykırıma veya ağır insan hakları ihlallerine uğramasını önleyecektir.” (65) diyorlar.


PKK’YA YÖNELİK ÇALIŞMALAR:

Dr. Ahmet UTHMAN; “Tüm ülkelerdeki (Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki)Kürtlerin tek bir liderlik altında birleşmelerini ve asla kâğıt üzerinde kalacak bir otonomiye razı olmamalarını” (66) istiyor.

KNC’ nin toplantı tutanaklarında; “Kürdistan’ın bütün bölgelerinde bağımsızlıktan daha az herhangi bir şey kabul edilmemesi konusunda, çoğulcu bir kuruluş olan KNC’NİN ısrarcıdır” ( 67) sözleri, değişik ifadelerle sürekli tekrarlanıyor.

Türkiye’ye “PKK dâhil Kürt Siyasi Partileri tanınmalıdır.” (68) çağrıları devamlı yapılıyor.

“Biz, Türkiye içindeki Kürt probleminin PKK ile doğrudan görüşmeler suretiyle çözülmesini istiyoruz. Parlamento içinde demokratik diyalogu kolaylaştıran yolu açmak için genel af çağrısında bulunuyoruz.” (69) diyorlar.

“KNC olarak biz, Türk askeri saldırganlığının derhal durdurulması ve PKK dâhil Kuzey Kürdistan’daki Kürtler ile müzakereye başlaması için, Washington'daki Hükümetimizi baskı yapmaya çağırıyoruz.” (70) gibi çağrıları tekrarlıyorlar.


Pekiyi KNC, terörist örgüt PKK’ya neden bu kadar ısrarla sahip çıkıyor? Bunun sebebi, yayınladıkları aşağıdaki bildiride açıkça gözüküyor:

“Kürdistan İşçi Partisi PKK ve onun siyasi kanadı olarak bilinen KONGRA-GEL, Avrupa Adalet Divanı tarafından 3. Nisan 2008 tarihinde Avrupa Birliği Terör Listesinden çıkarıldı. Avrupa Birliği’nin Lüksemburg’da bulunan en yüksek ikinci mahkemesi, Avrupa Birliğinin hala kendi temel yasalarına saygı gösterdiğini ve KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN TERÖRİZM OLARAK ADLANDIRILAMAYACAĞINI gösterdi. KNC olarak biz, Avrupa Mahkemesinin bu son kararını selamlar ve Kuzey Kürdistan halkını bu başarısından dolayı kutlarız… KNC olarak biz, Washington’daki kendi hükümetimizden de PKK’yı kara listeden çıkarmasını bekliyoruz.” (71)

“PKK asla Amerikalılara saldırmadı fakat Türk ordusunun Kürt halkına zulmüne karşı direndi. Türkiye’nin PKK’nın terörist olarak tanımlanmasını bahane olarak kullanıp, bölgeyi işgalini ortadan kaldırmak Amerika’nın menfaati dâhilindedir. Bizim, (ABD) kamu görevlilerini, kongreyi ve kamuoyunu bir kampanya ile aydınlatmaya ihtiyacımız var.” (72) diyorlar.

Görüldüğü gibi:

NKC’nin nihai amacı “TAM BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİ” kurmaktır.

Bu nedenle KNC, PKK’yı “ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI” olarak kabul etmektedir.

Bu; “bağımsız Kürt devleti kuruluncaya kadar, teröre devam edeceklerinin” itirafıdır.

Demokratik açılım, PKK’yı tanıma, genel af gibi önerilerin amacı; bugüne kadar yaptıkları gibi özgürlükleri kötüye kullanarak PKK üzerindeki baskıyı azaltmak ve bağımsız Kürt Devletine giden yolu açmaktır.


Devam edecek...
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Türkiye'yi Böyle Bölecekler / Emekli Tuğg. Hikmet YAVAŞ

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Eyl 17, 2010 12:41

SONUÇ:

KNC’nin Kürt Davası olarak isimlendirdiği mücadelenin nihai amacı “BİRLEŞİK BAĞIMSIZ KÜRT DEVLETİNİ KURMAKTIR.” Bunu biz söylemiyoruz açıkça kendileri beyan ediyorlar. Örneğin, KNC’nin 2002 yılında düzenlediği konferansta alınan 1 numaralı karar; “KNC’nin 15nci yıllık konferansı delegeleri olarak, Kürt probleminin gerçek ve tek çözümünün BİRLEŞİK BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN olduğunu tekrarlıyoruz”(73) diyorlar. Bu kararlılıklarından asla vazgeçmediler, vazgeçmiyorlar, vazgeçmeyecekler.

Bu nedenle, Türkiye’de hiç kimse; DEMOKRASİ ve İNSAN hakları maskesi arkasına saklanarak bu milleti aptal yerine koymaya kalkışmasın. Sorun, demokrasi ve insan hakları sorunu değil, BÖLÜCÜLÜK sorunudur.

KNC, PKK’yı özgürlük savaşçıları olarak görüyor. Onlara sahip çıkıyor ve KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİN TERÖRİZM OLARAK ADLANDIRILAMAYACAĞINI bütün dünyaya haykırıyor. Sürekli “PKK’nın terör listelerinden çıkarılması” çağrısında bulunuyor. Bu durum, Bağımsız Kürt Devleti kuruluncaya kadar PKK terörüne sahip çıkacaklarını göstermektedir.

Medyada “terörü bitirmek için bölgeyi daha çok demokrasiye boğmak gerekir” propagandasını yapanlar, acaba neye ve kime hizmet ettiklerinin farkında mı? Onların demokrasi anlayışına Türkiye’nin bölünüp parçalanması da giriyor mu? El ve cep ilişkileri var mı? Artık, Türk Milleti bu gibi demokrasi havarilerinin iyi niyetini sorgulamalıdır.

Belirtilen nedenlerden dolayı, TÜRKİYE’NİN SORUNU= BÖLÜCÜLÜK + TERÖR sorunu haline gelmiştir.


Hiç şüphesiz ki, demokrasi ve insan hakları gibi yüce insani değerler her Türk vatandaşının en doğal hakkıdır. Bu tür açılımlara hiçbir itiraz olamaz. Ancak, özgürlükler kötüye kullanılamaz. Bu bir evrensel hukuk kuralıdır. Eğer, demokrasi ve insan haklarının arkasına sığınarak üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü dinamitlenmeye kalkışılırsa” bu devletin kendini koruması en doğal hakkıdır. Bu nedenle, terörle mücadele eden güvenlik güçlerine, demokrasi ve insan hakları maskesini takarak medyada sürekli saldıranların neyi amaçladıkları sorgulanmalıdır.

Türk Devletini bölüp parçalamak için, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin mayasını oluşturan “KEMALİZMİN” yok edilmesi gerekmektedir. Bunu Kuzey Amerika Kürt Ulusal Kongresi (KNC) üyesi Süleyman KURTİR; “Kürtler, Kemalist hareketi yok etmek için bilimsel projeler başlattı” diye açıkça söylüyor. Bu nedenle Türk halkı, medyada ATATÜRK ve CUMHURİYET düşmanlığı yapanların neye ve kime hizmet ettiklerini iyi düşünmelidir.

Yine aynı Süleyman KURTİR; “son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler İslam’a katkıda bulunuyor.” Diyor. Ayrıca KNC tutanaklarında;
“Kuzey Amerika İslam Derneği ve Kuzey Amerika İslam Dostları isimli iki kuruluşlar tarafından toplantılar yapılacağı, Bu iki kuruluşun, Kürtlere destek kazandıracak bir forum sağlayacağı belirtiliyor.” KNC’nin 1990 yılanda yaptığı 3ncü toplantının açık oturumunda da; “Kürtlerin İslami hareketten fayda sağladığı gözden kaçırılmaması gerektiği” vurgulanıyor.

Bütün bunlar, saygı duyup iman ettiğimiz dinimizi, kendi siyasal çıkarları için kullanan din tüccarlarının, Türkiye Cumhuriyetini siyasal menfaatleri doğrultusunda dönüştürebilmek için bölücülerle işbirliği yaptıklarının kanıtıdır.

Bu nedenle, TÜRKİYE’NİN SORUNU = BÖLÜCÜLÜK + TERÖR + İRTİCA haline dönüşmüştür.

Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, camilerde, kuran kurslarında ağızlarını eğip bükerek bu devletin kurucusu ATATÜRK’E, CUMHURİYETİMİZE ve ORDUMUZA dil uzatanların kime ve neye hizmet ettiklerini samimi Müslümanlar düşünmelidir.

Bu ülkede, bölücülerle işbirliği yapan bazı din tüccarları; bilerek ve isteyerek “LAİKLİĞİ” din düşmanlığı olarak göstermeye çalışıyorlar. Böylece, insanlarımızı “İNANANLAR” ve “İNANMAYANLAR” olarak kamplara bölüyorlar. Hâlbuki:

Nisa suresi 48nci ayette “Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez” ve Mâide suresi 99ncu ayette “Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir…” Ra’d suresi 40ncı ayette ise “…Tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer” ve Tîn suresi 8nci ayette de “Allah, yargıçların en güzel hüküm vereni değil mi?” deniyor.
Kuran’ın emrine uygun olarak, bütün bu ayetleri düşünerek ve anlayarak bir defa daha okuyacak olursak, şu sonuca varırız:

Allah, kendisine ortaklık (şirk) koşulmasını asla affetmez.

Peygamberlerin görevi, sadece tebliğden ibarettir.

Allah, kullarının imanını yargılama yetkisini, peygamberlerine bile vermemiştir.


Öyleyse “Atatürk dinsizdi, laiklik din düşmanlığıdır, türban takanlar inananlardır takmayanlar inanmayanlardır, İlk defa dindar bir cumhurbaşkanı seçecektik seçtirmediler, bize oy veren Müslüman’dır vermeyen patates dinindendir” gibi propaganda yapan din tüccarlarına bizim mütedeyyin din kardeşlerimiz ayağa kalkıp:

Allah, kullarının imanını yargılama yetkisini, peygamberlerine bile vermemiştir.” SEN ALLAH MISIN Kİ İNSANLARI İNANANLAR VE İNANMAYANLAR DİYE AYIRMA HAKKINI KENDİNDE GÖRÜYORSUN?”

“BU GİBİ SÖYLEMLER, AÇIKÇA ŞİRKTİR. KENDİN GÜNAHA GİRDİĞİN GİBİ BİZİ DE GÜNAHA SOKMAYA VE ALLAH ADINI KULLARANARAK ALDATMAYA ÇALIŞTIĞININ FARKINDA MISIN?”

Diye neden sormuyorsunuz?

Neden, ey din tüccarı, ey bizleri Allah adını kullanarak aldatmaya çalışan gafiller, Güzelim İslam dini sizin tekelinizde olamaz, çekin şu pis ellerinizi benim dinimin üzerinden diyemiyorsunuz?

Din adına para toplayıp ceplerine atanların sizi aldatmalarından bıkmadınız mı?

Şirke ortak olmaktan korkmuyor musunuz?


Bu gibilerin gerçek amaçlarının halkımızın arasına nifak sokmak, halkın içine kin ve nefret tohumları ekmek,

Ülkemizi dönüştürmek veya parçalamak ve ceplerini doldurmak olduğunu artık anlamalıyız.

Türk Milleti, KNC üyelerinin şu sözlerini tekrar hatırlamalı ve unutmamalıdır: “Kürtler, Kemalist hareketi yok etmek için bilimsel projeler başlattı”

“Son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler İslam’a katkıda bulunuyor.

Kuzey Amerika İslam Derneği (The Islamic Society of North America) ve Kuzey Amerika İslam Dostları (Islamic Friends of North America) isimli iki kuruluş tarafından toplantılar yapılacak. Bu iki kuruluşun, Kürtlere destek kazandıracak bir forum sağlayacak.

“Kürt tarihi, Kürt dili, Kürt insan hakları, Kürt kültürü ve Kürt sorunları hakkında yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanması için ÜNİVERSİTELERE BAĞIŞTA BULUNULACAK,”

“Türkiye’de bu tür konferanslar bir RANT kültürüne dönüştürülmüş. KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE BELLİ DEĞİL”

“Görünen o ki, Kürt Meselesi “para etmeye” başladı. Birçok gazeteci ve aydın, kitaplarının satışını artırmak için de olsa, Kürt Sorunun dillendirmeyi çıkarları için önemli görüyorlar”


Görüldüğü gibi:

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini ve kuruluş felsefesini oluşturan KEMALİST/ATATÜRKÇÜ Hareketi yok etme planı vardır ve bugün de yürürlüktedir,

BÖLÜCÜ + TERÖR + İRTİCA işbirliği devam etmektedir.


Türkiye aleyhine TARİHE BELGE BIRAKMAYA ve ülkeyi içeriden karıştırmaya hazır İŞBİRLİKÇİLER satın alınmıştır. Bunlar, yandaş medya kanallarıyla yürütülen psikolojik harbin ajanlarıdır.

Artık kimse kimseyi aptal yerine koymaya çalışmasın. Oynanan kirli oyun açıktır ve ortadadır. Lütfen; internet üzerinden gazetelerin arşivlerine girin, köşe yazarlarını dikkatle okuyun. Televizyonlardaki yorumcuları can kulağıyla dinleyin. Bu yazıda okuduğunuz bölücülerin söylemleri ile bazılarının söylemlerinin nasıl birebir örtüştüğünü göreceksiniz. Demokrat, liberal, bilim adamı veya dindar maskeleri arkasına sığınarak, nasıl efendilerine hizmet ettiklerini anlayacaksınız.

Şimdi; bu ülkeyi yönetenler, bu milletin vekilleri, bu devletin bürokratları ve Türk Halkı gözlerini açmalı ve şu soruları kendi kendilerine sormalı ve düşünmelidir:

Tıpkı bölücüler gibi, bazıları bıkmadan usanmadan Atatürk’e ve Kemalizm’e neden saldırıyorlar?

Sürekli Cumhuriyeti ve devleti “ceberut devlet gitmeli ve 2nci Cumhuriyet kurulmalı” gibi sloganlarla kötüleyip, halkın devlete ve Cumhuriyete olan inancını neden sarsmaya çalışıyorlar?

Tıpkı bölücülerin ve teröristlerin istediği gibi, Ermeni ve Kürtlerden özür dilenmesini, Türklerin 1,5 milyon Ermeni’yi ve 30 bin Kürdü kestiğini kabul etmemizi “sözde aydın, demokrat, insan hakları aşığı kisvelerine bürünerek” neden savunuyorlar?

Bu kerameti kendinden menkul aydınların ve profesörlerin sürekli Kürt konferansları düzenleme veya bu konferanslara katılma hevesleri nereden kaynaklanıyor?

Hayatlarını ortaya koyarak terörle mücadele etmiş komutanların ve subayların, terörist başını yakalayıp getirenlerin ve sorgulayanların kimlikleri neden deşifre ediliyor? Bunların aileleri ve çocukları neden adeta hedef gösteriliyor? Terörle mücadele edenlerden intikam mı alınıyor? Böylece terörle mücadele edenlere ve edeceklere gözdağı mı verilmek isteniyor?

Bölücülerin ve teröristlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden nefret ettiğinden daha fazla, bazı sözde aydın ve liberal takımı Türk Ordusuna neden devamlı kin kusuyorlar? Hiç alakası olmayan konularda bile, lafı döndürüp dolaştırıp Silahlı Kuvvetle getirip yıpratmaya çalışma ihtiyacını neden duyuyorlar? Dikkat edin, terörle bağlantısı olduğu iddia edilen bir siyasi partinin mensupları bile, bu sözde aydınlar kadar Türk Ordusunu ve Komutanlarını yıpratmaya çalışmıyor. Acaba bu görevi, yeminli Cumhuriyet ve TSK düşmanları mı üslendi?

Laikliği neden din düşmanlığı gibi göstermeye çalışıyorlar? Yüce Allah “kullarının imanını yargılama yetkisini peygamberine bile vermemişken” Türk halkını, inananlar ve inanmayanlar diye bölmeye nasıl cüret ediyorlar? Allah, peygamber, din, iman sözlerini kullanarak Müslümanlardan toplanan paralarla kurulan holdingler neden hep battı? Bu paralar kimlerin cebine aktı? İslam dini üzerinden maddi çıkar sağlanmasına ve halkın aldatılmasına izin vermeyen laikliğe düşmanlıklarının sebebi acaba bu olmasın?

Din tüccarları, tıpkı bölücüler ve teröristler gibi; Atatürk’e, Cumhuriyete ve Silahlı Kuvvetlere neden kin besliyorlar? Bu işte bir bityeniği yok mu?


SON SÖZ: Türk halkı artık gözünü açmalı okuduklarına ve dinlediklerine körü körüne inanmamalıdır. Daima sorgulamalıdır. Bizi aptal yerine koymaya çalışanlara izin vermemelidir. Temelleri dinamitlenmiş bir Cumhuriyetin, çeşitli kamplara bölünmüş bir milletin ve yıpranmış bir ordunun kimlerin işine yarayacağını düşünmelidir. Bizi aldatmaya çalışanlara, ŞİDDETE BAŞVURMADAN HUKUK KURALLARI ÇERÇEVESİNDE mutlaka tepkini göstermelidir. Haksızlığa, hukuksuzluğa, hırsızlığa, hortumculuğa, din üzerinden çıkar sağlamaya çalışanlara, psikolojik harbin piyonlarına, sessiz kalmamalı ve alkış tutmamalıdır.

ABD eski Dışişleri Bakanlarından Henry KISSINGER; “Birleşik Devletlerin dış politikasını sadece seçmene değil, gelecek nesillere de borçlu olduğumuz şeyler açısından yönetmeye çalışıyoruz” diyor. (74)

Şimdi soru şu; “Acaba Türk siyasileri, Türkiye’nin iç ve dış politikasını sadece seçmene değil, gelecek nesillere de borçlu olduğumuz şeyler açısından yönetmeye çalışıyorlar mı?” Bu sorunun cevabını, bu ülkeyi yönetmeye talip olmuş siyasilerimiz, aydınlarımız ve Türk halkı araştırmalı ve sorgulamalıdır.

KNC gibi Kürt Kuruluşlarının yapmaya çalıştıklarına kızmamalıyız. Aksine saygı duymalıyız. Hiç olmazsa adamlar etnik kimliklerini saklamadan mertçe ortaya çıkıyor, yaptıklarını ve yapacaklarını açıkça söylüyorlar. Bunda kokulacak veya kızılacak hiçbir şey yoktur. Çünkü hiçbir organizasyon, dünyanın süper gücü de olsa, içinizi karıştıracak ve içinizden sizi arkadan hançerleyecek işbirlikçileri yoksa hiçbir şey yapamazlar. Esas korkulacak olanlar, kendilerini gizleyerek Türk kimliği arkasına sığınıp el cep ilişkileri nedeniyle kendilerini satmış olanlardır. Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi her T.C vatandaşının hakkı olan yüce insani değerler arkasına gizlenenlerin yüzsüzlükleri mide bulandırıyor. Onların; “Gözleri vardır görmez, ağızları vardır doğruyu söylemez, kulakları vardır duymaz, mideleri vardır doymaz.”


KAYNAKÇA
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. A Message from the Chairman, Asad Khailany, paragraf 2
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 1 Opening Remarks, Chair: Omar Halmat, Goals:
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23–24, 2007 Irvine, California Day 2 - March 24 Dr. Artin, the chair of the conference,
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23–24, 2007 Irvine, California Day 2 - March 24, Dr. Saman Shali, KNC president, addressed the attendees
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Dr. Ahmed Uthman, Unify all Kurds from all countries under one leadership…
Kurdish Independence Conference in Kurdistan Kurdish Independence Conference in Kurdistan
November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan;
proceedıngs of the thırd annual kurdısh natıonal congress conference august 4–5 1990 Fullerton, California The Kurdish government should declare that in Turkey:
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 1, Kurdistan - Turkey: Suleyman Kurtir
proceedıngs of the thırd annual kurdısh natıonal congress conference august 4–5 1990 Fullerton, California, Opening Remarks, On the encouragement and achievement side, we have:
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 5, Committee Structure and Next Meeting, Chair: Shawbo Saaty
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 1, Kurdistan - Syria: : Abdul Haleem Mostafa
Kurdish National Congress of North America Second Annual Conference August 26 - 27, 1989 Ann Arbor, Michigan, USA The following should be listed on the side of disappointments and discouragements:
Kurdish National Congress of North America Second Annual Conference August 26 - 27, 1989 Ann Arbor, Michigan, USA The following should be listed on the side of disappointments and discouragements: Massoud Barzani; President of KDP of Iraq, pointed out their feeling
Kurdish National Congress of North America Second Annual Conference August 26 – 27, 1989. Facts Should Be Known About KNC:
Kurdish National Congress of North America Second Annual Conference August 26 – 27, 1989 Ann Arbor, Michigan, USA, Session 6. Panel Discussion: Current Issues Facing the Kurds. Jalal Melahaji stated that
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4-5 1990 Fullerton, California Session 3: "Education and History" Dr. Ghalamali Edrissian
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 2, Goals of the Organization, The discussion of the following goals was recorded
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4–5 1990 Fullerton, California, Session 1: "Greater Occupied Kurdistan" There was a suggestion from the audience that
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4–5 1990 Fullerton, California, Session 1: "Greater Occupied Kurdistan" Dr. Shukri responded that
Kurdish Independence Conference in Kurdistan November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session I: Roadmap to Independence:
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE, AUGUST 4–5 1990 Fullerton, California, Session 3: "Education and History" Dr. Ghalamali Edrissian, The Kurds need a friend to
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session II: Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan; Dividing Kurdistan into…
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session II: Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan; Identification of the obstacles…
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session II: Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan; While these chauvinistic regional powers…
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session II: Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan; The economic and political interests of the US and the EU…
Appeal To Kurdish Leaderships in Southern Kurdistan, Slaw Wa Raizaiki Zor, Kurdish National Congress of North America And Friends ,Date published: Friday, March 21, 2003
Kurdish National Congress of North America Second Annual Conference August 26 – 27, 1989 Ann Arbor, Michigan, USA, Session 6. Panel Discussion: Current Issues Facing the Kurds, Jalal Melahaji stated that
KNC LETTER: Kurdish National Congress of North America The Honorable Steve Cohen U.S. Congressman July 23, 2008
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Session 1, Kurdistan - Turkey: Suleyman Kurtir
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. FIRST ANNUAL MEETING RESOLUTIONS, 10. We, the Kurds of U.S. and Canada…
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Closing Session Resolutions and Announcements Chair: Dr. Asad Khailany, An announcement was made that…
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4–5 1990 Fullerton, California, Open Session, Issues raised: It was stated that...
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session II: Current Geopolitical Borders and their role as obstacles to a United Kurdistan; The economic and political interests of the US and the EU…
18th Annual KNC Conference summary March 17-19, 2006 – Gaithersburg (North Washington DC) Kurdish Quest for Independence and Prospects for Statehood, The conference ended with calls and recommendations to the International community and the Kurdish leaderships: KNC must aggressively lobby…
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A March 23-24, 2007 Irvine, California, Day 2 - March 24, The conference emphases on…
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A March 23-24, 2007 Irvine, California, Day 2 - March 24, The first Panel was titled "Struggle, Challenges and Opportunities" Dr. Wafa Khorsheed (Moderator) stressed that…
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A March 23-24, 2007 Irvine, California, Day 2 - March 24, The third panel was titled "Why Independent Kurdistan" Mr.Aris Anagnos
Kurdish National Congress of North America, Press Release, Turkey’s Hidden Agenda - October 20, 2007, to solve the Kurdish problem in Turkey through political dialogue…
Kurdish National Congress of North America, Press Release, Turkey’s Hidden Agenda - October 20, 2007, “The US must bear in mind the Turkish Parliament’s 2003 vote denying American troops access through Turkey for the invasion Iraqi.”
18th Annual KNC Conference summary March 17-19, 2006 – Gaithersburg (North Washington DC) Mr. Christopher Hitchens…
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4–5 1990 Fullerton, California, Session 3: "Education and History" Congressman Jim Bates continued:
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23-24, 2007 Irvine, California Day 2 - March 24” The Second Panel was titled "Political Dynamics of the Region"
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4-5 1990 Fullerton, California, Opening Remarks: President of KNC: Professor Asad Khailany, D.Sc. On the encouragement and achievement side, we have: 6. KNC was pleased with
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4-5 1990 Fullerton, California, Opening Remarks: President of KNC: Professor Asad Khailany, D.Sc. On the encouragement and achievement side, we have: 7. KNC was represented by Dr. Najmaldin Karim
KNC's Visit to the White House and the Pentagon, On March 6, 2003,
The KNC Participates in a Roundtable Discussion with President Bush, On April 28, 2003, Date published: Wednesday, April 30, 2003
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session I: Roadmap to Independence: Establish relations with the…
Kurdish Independence Conference in Kurdistan, November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan, Session I: Roadmap to Independence: Turkey’s membership in the EU…
18th Annual KNC Conference summary March 17-19, 2006 – Gaithersburg (North Washington DC), The conference ended with calls and recommendations to the International community and the Kurdish leaderships: The importance of Turkey to be a part of the European Union…
18th Annual KNC Conference summary March 17-19, 2006 – Gaithersburg (North Washington DC) Turkey Continues its Brutal Suppression of Kurds Despite the EU Bid
18th Annual KNC Conference summary March 17-19, 2006 – Gaithersburg (North Washington DC) Turkey Continues its Brutal Suppression of Kurds Despite the EU Bid
17th Annual Conference Summary and Proceedings3.26,2005 Presidential Address - Dr. Saman Shali, President of KNC In Turkey, finally…
17th Annual Conference Summary and Proceedings3.26,2005 Presidential Address - Dr. Saman Shali, President of KNC In Turkey, Any miss-steps and threat…
17th Annual Conference Summary and Proceedings3.26,2005 Presidential Address - Dr. Saman Shali, President of KNC In Turkey, THE CONTINUING CRISIS IN IRAQI KURDISTAN - Michael M. Gunter, Professor of Political Science, Tennessee Technological University, Cookeville, Tennessee,
17th Annual Conference Summary and Proceedings3.26,2005 Presidential Address - Dr. Saman Shali, President of KNC In Turkey, THE CONTINUING CRISIS IN IRAQI KURDISTAN - Michael M. Gunter, Professor of Political Science, Tennessee Technological University, Cookeville, Tennessee,
15th Annual Conference Summary 9/12/2002, Resolution 7 The delegates of the Kurdish National Congress of North America 15th Annual Conference ask that…
Report on the Fourth International Conference on EU, Turkey, and the Kurds, Public Relations Committee, Kurdish National Congress of North America, Date published: Wednesday, December 12, 2007
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A March 23-24, 2007 Irvine, California, Day 2 - March 24, The first Panel was titled "Struggle, Challenges and Opportunities" Dr. Wafa Khorsheed (Moderator) stressed that…
17th Annual Conference Summary and Proceedings3.26,2005 POLICY RECOMMENDATIONS, Comments by Jeff Klein, Senior Editor, KurdishMedia.com
Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23-24, 2007 Irvine, California Day 2 - March 24 The conference ended with calls and recommendations to the International community and the Kurdish leaderships: The conference emphases on…
Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23–24, 2007 Irvine, California Day 2 - March 24, Dr. Saman Shali, KNC president, addressed the attendees…
The 13th annual conference of the Kurdish National Congress of North America (KNC) was held July 28-29, 2000, in San Diego - California. The conference addressed three main topics: 2. Human Rights
17th Annual Conference Summary and Proceedings 3/26/2005 . Furthermore, the conference called for the following actions: 7. Calling on the International community and the UN
Kurdish Independence Conference in Kurdistan November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan Session I: Roadmap to Independence: 8.Kurdish independence will create
Kurdish Independence Conference in Kurdistan November, 2005 • Salahaddin University & University of Sulaimani • Kurdistan Session I: Roadmap to Independence: 11The establishment of an independent Kurdistan that…
Kurdish National Congress of North America Proceedings - First Conference August 27-28, 1988 Ann Arbor MI USA. Dr. Ahmed Uthman, Unify all Kurds from all countries under one leadership…
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23–24, , Irvine, California Day 2 - March 24,Dr. Artin, the chair of the conference, He emphasized that
PROCEEDINGS OF THE THIRD ANNUAL KURDISH NATIONAL CONGRESS CONFERENCE AUGUST 4-5 1990 Fullerton, California, The Kurdish government should declare that in Turkey: Kurdish political parties included PKK should be recognized
Kurdish National Congress of North America, Date published: Wednesday, November 07, 2007, KNC Statement on False Accusations by Turkish Intelligence Units, We call on the Turkish government to solve the Kurdish problem within Turkey through a direct dialogue with the PKK by issuing a general amnesty to pave the way to a democratic dialogue in the Turkish parliament
Kurdish National Congress of North America, Date published: Wednesday, December 19, 2007, KNC-NA condemns recent escalation of violence by Turkey, We at the Kurdish National Congress of North America are asking our government in Washington to pressure the Turkish military to stop its aggression immediately and start negotiation with the Kurds of North Kurdistan, including the PKK.
KNC-NA asking US to remove PKK from the blacklist, Kurdish National Congress of North America, Date published: Sunday, April 06, 2008… The Kurdistan Workers Party (PKK) and its political wing, known as KONGRA-GEL, were removed from the European Union's terror list by European Court of Justice on April 03, 2008. the Kurdish struggle for freedom is not no be called terrorism
PRESS RELEASE Summary of the 19th Annual Conference of the KNC N.A. March 23–24, , Irvine, California Day 2 - March 24,Dr. Artin, the chair of the conference, He emphasized that Mr. Aris Anagnos of the Humanitarian Law Project, stated Since the PKK has never attacked Americans but mainly resisted the atrocities of the Turkish army against the Kurdish population it is in the national interest of the United States to remove the terrorist designation from the PKK and eliminate the excuse for a Turkish invasion.
15th Annual Conference Summary, 9.12.2002, The 15th Annual Conference of the Kurdish National Congress issued nine Resolutions: Resolution 1: The delegates of the Kurdish National Congress of North America 15th Annual Conference reaffirm that the only real solution to the Kurdish problem is a United Free Kurdistan.
Henry KISSINGER, KRİZ ( İki Büyük Dış Politika Krizinin Anotomisi) Çeviren Beyza Sümer Aydaş, ODTÜ Yayıncılık, Sayfa 316.



Emekli Tuğgeneral Hikmet YAVAŞ, 13 Eylül 2010
hikmetyavas@gmail.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x