ÜRETİMİN Ü’SÜ

ÜRETİMİN Ü’SÜ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cum Şub 19, 2016 18:25

ÜRETİMİN Ü’SÜ
Okuyucu sıkılmış olabilir.
Her kavramın ilk harfiyle başlıyor olmamın nedeni var ama.
Hangi kavramdan sözedilecekse o kavramın abc’sinden başlamak gerekiyor çünkü.
Çünkü hiçbir ama hiçbir kavramın bilerek kullanılmadığı bir ülkede yaşamaktayız.
O nedenle, Hegel’in dediği gibi « herhangi bir kavramın salt soyut biçimine başvurmak çoğu kez ya tam tersi sonuçlara varmaya ya da kavramın dışına düşmeye yol açmakta” olmasından kaçınmak durumundayız.
Hegel’in bu sözünü E. Belfort Bax, Paul Leroy-Beaulieu’yü eleştirmek için kullanıyor (*).
Birincisi çok iyi tanınmayan bir ‘gazeteci’, diğeri Fransa’nın en köklü okullarından biri olan Collège de France’da ekonomi profesörüdür.
Gazetecinin G’si
Geçenlerde Soner Yalçın söyledi de, çok beğendim.
Soner Yalçın’ın çıraklık döneminde, ustalarından biri “Soner sen hep gazeteci ağzıyla konuşuyorsun, oysa bolca kitap okuman gerekir” demiş.
Hakkını teslim edelim, o da okumuş görüldüğü kadarıyla.
Ama elini sallasan ‘gazeteci’ye değiyor değil mi ama? Kaçı kitap okuyor; ya da hangisi ODTÜ’den bir ekonomi profesörünün kitabını ‘hakkıyla’ değerlendirebilecek düzeyde.
Oysa hergün ‘ekonomi fetvası’ verebiliyor televizyonlarda veya ‘köşe yazısı’ yazıyor gazetelerde.
Hiç kuşku yok, onların söyleyip yazdıkları da dikkate alınmakta.
En azından kamuoyunda..
Şimdi ‘üretim ekonomisi’ diye konuşulup durulduğunu varsayalım.
Ya da T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nün 11-12 Nisan 2016 tarihinde ‘Üretim Ekonomisi Kongresi’ düzenlediğini varsayalım.
Şimdiden yazıyorum, kongreye bildiri sunacak bir tek ekonomi profesörü ‘üretim’in ‘bilimsel’ tanımını yapamayacaktır.
Bu sayın ‘bilimadamları’mızın en babayiğidi Collège de France profesörlerinden Paul Leroy-Beaulieu’den ‘bir adım önde’ olamayacaklardır.
Kaldı ki, ‘bir adım önde’ olsalar bile, aradan tam 130 yıl geçmiş olmasına karşın, sayın ekonomi profesörlerimiz de Paul Leroy-Beaulieu gibi, başlangıç olarak Robenson Krüzoe’den başlayıp, neydi o Tansu Çiller’in dilinden düşürmediği, Kobi-Kosgep gibi kuruluşlara gelebileceklerdir.
Ne tarih, ne felsefe, ne yöntem ve ne de ‘bilim’le bağdaşmayan, salt ‘kapitalist üretim biçimi’ne özgü üretimin ‘meziyet’lerinden sözedeceklerdir.
Halkımızın gündemi
Bunların içinde en ‘akıllı’ olanları da ‘halkımızın gündemi’nde sosyalizm ya da kollektivizmin olmadığını ileri süreceklerdir.
Sanki E. Belfort Bax’ın Leroy-Beaulieu’yü eleştirirken ‘halkın gündemi’nde sosyalizm ya da kollektivizm varmış gibi.
Sosyalizm ya da kollektivizmin, bu tartışmadan tam 30 yıl sonra yaşama geçtiğini anımsayalım.
Bu sığ tartışmaya girmektense, ‘üretim ekonomisi’ konusundaki ‘bilimsel’ tartışmaya dönebiliriz.
İlk kural olarak, ‘üretim süreci’nin, ilgili toplumun tarihsel dönemine özgü ‘etik’, ‘dinsel’ ve ‘poilitik’ biçimlerce de belirlendiğinini söyleyelim.
Ve her tarihsel aşamanın kendine özgü ‘iç çelişkileri’ olduğunu belirtelim.
Ne var ki, ‘üretim süreci’nin, Robenson’dan XVIncı yüzyıla değin başka, XVIncı yüzyıldan günümüze değin ise başka bir ‘üretim biçimi’ içinde yürüdüğünü de bilmek durumundayız.
Şimdi sorunun hasını sorabiliriz.
Yapılacak ‘kongre’de, ‘değişim değeri’ temeli üzerine oturmuş bir ‘üretim süreci’ dışında herhangi bir ‘üretim ekonomisi’ düşünülmekte midir, değil midir?
Üç ay öncesinden ve ‘bilimsel bir öngörüyle’, hayır yanıtını verebiliriz.
Çünkü, yukarıda İlk kural olarak, ‘üretim süreci’nin, ilgili toplumun tarihsel dönemine özgü ‘etik’, ‘dinsel’ ve ‘poilitik’ biçimlerce de belirlendiğinini söylemiştik.
Kongre’ye bildiri sunacak sayın profesörlerimiz de, ‘etik’, ‘dinsel’ ve ‘politik’ olarak, ‘değişim değeri’ üzerine kurulu ‘üretim süreci’nin, ‘değişmez’liği, insanlık için ‘en iyisi’ olduğu ve hatta ‘kutsal’lığını ileri süreceklerdir.
Çünkü öyle yetiştirilmişlerdir ve kendi ‘kavrayış yetenekleri’ni kullanmamaya koşullandırılmışlardır.
Buna bilim dilinde ‘ideolojik tutum’ denilmektedir.
Anamal ya da ‘Sermaye’ konusuna Kapitalizm’le ilgili yazılarımızda değindik. O ‘derin konu’yu kuşkusuz ileride açacağız.
Şimdi ‘toprak’ ve ‘emek’ ilişkisine de bir gözatalım istenirse.
Toprak, ‘ekonomi’ye ilişkin ne varsa tümünün sınırsız ‘olasılığı’nı ; para da, onların tümünün belirlenmemiş ‘gerçekliği’ni sunmaktadır. İşte bu her iki ‘aşırı uç’un somut ‘üretim dünyası’na katılmalarının olmazsa olmazı, sermaye konusunda olduğu gibi, ‘emek’tir.
Yani toprak da para da bir başlarına birer ‘hiç’, yararlılık bakımından ‘pur néant’ dırlar.
Ancak, belirli bir ‘emek’le ‘üretim süreci’ne sokulduklarında kullanım ya da değişim ‘değer’i kazanabilirler. Ne var ki, ‘değişim değeri’nin tüm ekonomi dünyasına egemen olduğu bir ortamda, paraya atfedilecek ‘değişim değeri’, onun saymaca olarak belirlenmiş gerçekliğinin ötesine, doğal olarak, geçememektedir.
İşte paranın bu ‘saymaca değeri’ üzerine yapılacak türlü ‘spekülatif yorum’lar, günümüz ‘ekonomist’lerinin temel uğraşı alanını oluşturmaktadır.
Oysa ‘para’ malların ‘dolanım aracı’ olmaktan başka bir şey değildir. (Bir hiç, ya da en doğru anlatımıyla ‘el kiri’)
Ne var ki, ‘sermaye’nin de ilk ortaya çıkma ‘biçim’i..
İşte ‘sözde’ ya da ‘sayın’ ekonomi profesörleri ‘para’nın dışında bir ‘sermaye’nin olabileceğini de düşünebilmektedirler.
Robenson’un baltası, çadırı ya da el arabası, onun ‘sermaye’si olabilmektedir.
Tam da Mahzuni’nin dediği gibi ‘sermayem derdimdir servetim ahım’.
Yerinde bir tanımlamayla, bu ‘sayın’ ekonomi profesörlerimiz de günümüz toplumunun ‘sermaye ve serveti’ oldukları gibi, aynı anlama gelmek üzere ‘dert ve ah’larımız’ın da ta kendileridirler.
Ekonomi’nin e’si
‘Kapitalist üretim biçimi’ni Robensona değin götüren her kim ise, ‘ekonomi politik’in e’sinden habersiz demektir.
Ve ‘kapitalist üretim biçimi’nin ‘ortadan kalktığını, ‘biçim değiştirdiğini’ ileri sürenler dahil olmak üzere..
Burada çok gönderme yapılan Lenin’in ‘Emperyalizm’ kavramına değinilebilir.
Yıldırım Koç’un dikkat çektiği alt başlık, ‘anlaşılır bir çerçeve’ diye çevrilirse, yine yanılgılardan kurtulamayız.
Başka dillere nasıl çevrilmiş bilemem ama, Fransızca’sı ‘un essaie de vulgarisation’dur, yani ‘kaba bir deneme’.
Demek ki, Lenin’in ‘Emperyalizm kuramı’, kendisinin de kabul ettiği gibi, ‘ana hatlarına şöyle bir bakış’tır.
O nedenle de, Lenin’in emperyalizm kuramından çokça ‘keramet’ çıkarmak da doğru değildir.
Konunun ‘derinliğine’ anlaşılabilmesi için ‘en yalına’, suyun kaynağına, Havva’nın bu konuda elmayı ilk ne zaman ısırdığına bakmak gerekmektedir.
Ya da ‘kapitalizm’in ne zaman ‘kapital’ üretim mekanizması olduğu güne geri dönmek..
Savaş Ekonomisi
Bu kuramsal tartışmaları uzatmak yerine, günümüze ve o arada Türkiye’de ‘Üretim Ekonomisi’ne dönülecek olursa, ilk söylenilecek şeyin bir ‘savaş ekonimisi’ programının yapılması zorunluluğuna işaret edilebilir.
Bu hem içinde bulunulan evrensel ‘savaş ortamı’ ve hem de Türkiye’nin ‘sıcak savaş ortamı’yla ilgili olduğu kadar, kapitalizm ve onun ‘en yüksek aşaması’ olarak emperyalizmle ‘savaş’ın da bir gereğidir.
O nedenle de bir ‘ekonomik sıkıyönetim’ programına gereksinme vardır.
Bu sıkıyönetim döneminde, ‘servet’ ve ‘serbest’lik, kesinlikle sınırlanacaktır.
‘Benim sanayicim, benim tüccarım, benim esnafım, benim köylüm, benim işçim’ yerine ‘ulusal üretim’ ya da ‘kolektif üretim’ koşulları yaratılmalıdır.
Üretim, dağıtım ve bölüşümde her türlü ‘kısıtlama’dan kaçınılmayacak, ‘özel’ değil, ‘ortak’ yani ‘kollektif’ çıkarlar gözetilecektir.
İstanbul Kültür Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nün 11-12 Nisan 2016 tarihinde yapılacak ‘Üretim Ekonomisi Kongresi’ne sunacağım ‘bildiri’ bu olsun.
Yine 28-30 Mayıs 2016 tarihinde toplanacak Vatan Partisi Xncu Genel Kurultayı için de aynı öneriyi yapmak isterim.
Ne ki, önümüzdeki günlerde bu ‘önerileri’mi daha da ‘ayrıntılandırmak’ gerektiğinin de bilincindeyim.
Olanağı olduğu ölçüde ayrıntılandıracağım.
Habip Hamza Erdem
(*)Leroy-Beaulieu, Le Collectivisme. Examen critique du nouveau Socialisme, Membre de l'Institut, & c., Paris Guillemin et Cie. Eleştirisi için: E. Belfort Bax, un économiste français sur le collectivisme, Aujourd'hui, Juillet-Décembre 1884, Vol.II No.3 (nouvelle série), pp.295-303. Reproduit dans E. Belfort Bax, Religion du socialisme, 1886, pp.38-47.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1546
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x