UTANMAZ

UTANMAZ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cum Şub 26, 2016 22:43

UTANMAZ


Bombayla saldırdı caniler, akşam iş dönüşü evine giden askerin memurun toplu taşıma aracına.
Araçlardaki askeri sivil personel hedeflerindeydi, yaktılar hepsini patlayıcıyla.
Parçaladılar genç bedenlerini şoförün de, araçtaki gazetecinin de, bankacının da...
Kıydılar ülkemizin ne zor yetişmiş genç pilotuna, subayına, astsubayına, kıdemli çavuşuna.
Acımadılar, okumuş, yetenekli memurlara, ekmeğini alnının teriyle kazanan o güzel insanlara...
Senin benim canımız, çocuğumuz, kardeşimiz, bacımız olabilirdi onlar,
Genelkurmay'ın dibinde, Meclis’in az ötesinde, Ankara’nın göbeğinde öldürüldüler.

Yirmi sekizi hemen ölmüş, olay 17 Şubat’ta, dördünün kimliği bilindi ilk anda;
Diğerleri parçalanmış, külleri evrene karışmış, yanmış, kimlikleri bilindi ancak hücre testiyle...
Bir yaralı astsubayımız da altı gün sonra can verdi tedavi gördüğü hastanede.
Yirmi dokuza çıktı kaybımız, aynı gün beş de askerimiz terörist kurşunuyla kayıp.
İki askerimizin şehit haberi de eklenince onlara, otuz altı cana kıydılar yalnızca bir günde.
Altmışın üstünde yaralı, bilmediğimiz onca organ kaybı, ağır yaralı kaldı geride.
Patlama, Genelkurmay’ın dibinde, Meclis’in az ötesinde, Ankara’nın göbeğinde.

Küresel çetenin maşası bir yaratık patlattı kendini, masumları da götürdü ölüme.
Yanarak can verdi yiğitlerimiz, işinde gücündeki yetişkinimiz, yetişmiş değerli personelimiz...
Hiç akıllarına gelmedi mi terör çetesinin, yöneticisinin, bunlara fırsat verenin:

“Öldüreceklerin insan, yaşam hakkı kutsal, can cümleden aziz bilmez misin?”
Şimdi bu kansızlara, utanmazlara ağız dolusu küfretmez, imtikam yemini etmez de ne edersin?
“Senin burnundan bu yaptıkların fitil fitil getirilecek canına yandığımın canisi!” demez misin?

Beyinleri yıkanmış canlı bombaları, beyinleri kirletilmiş şerefsizler ayarladılar:
Kentin içine soktular, sınırları kevgire çevirdiler, açılımla bunları bir iyi azdırdılar...
Karıncayı bile incitmenin günah sayıldığı dinimizden, soylu soyumuzdan değildi bunlar.

Parçaları kalmadı gencecik fidanların, çalışkan iyi insanların, masum canların...
Hepsi okumuş, yetişmiş, vatana hizmet için yemin etmiş, bir insanın canını incitmemiş...
*
Olayın üstünden iki saat geçmeden iktidar sözcüsünü çıkardılar ortaya, terörü kınattılar:

“Yapılan, sadece askeri personele karşı değildir, milletimize yapılmıştır. Alçakça, şerefsizce bir saldırıdır.”
Dedi iktidarın sözcüsü, eski Saadet partili, yeni Akape’li Kurtulmuş.
Bombalı saldırının şereflisi, alçakça olmayanı olurmuş gibi.
“En kısa sürede otopsi işlemlerine başlanmıştır.” diye muştuladı (!) bir de.
Alay eder gibi bir sözle, acılı ailelerle, yakınlarını ateşte yitirenlerle...
Olağan görevini söylüyor, yapılması gerekenle bir de övünüyor...
Bir tümcede kaç kez inşallah diyor, inşallahla maşallahla göz boyanıyor...

Yanmış, kavrulmuş bedenleri daha hastanelere taşınırken şehitlerimizin,
“Nur içinde yatsınlar dendi, inşallah mekanları cennet olur.” dendi.
Öteki dünya da ellerinde, bu dünya da... Hem imam, hem kabilede başkan bunlar...
Daha bedeni soğumamış, gömülmemiş şehide, cenneti müjdeledi Kurtulmuş!
İktidarının suçunu görmezden geldi, konuyu Türkiye’nin varlığına getirdi:
“Konu Türkiye’nin bekası, konu Türkiye’nin varlığı meselesidir.”
Yavuz hırsız gibi, ev sahibini bastırdı; “Bunların hepsinin hesabını soracağız!”
Külhanbeylik yapmadan sözünü bağlamadı, kaba dile sarıldı, boşluğa yumruk salladı:
“Terör örgütleri üzerinden,” dedi,“Kimse Türkiye’ye ayar vermeye kalkmasın!”

Muhalefette de aynı terane, cumhurbaşkanlığı sitesinde aynı laf kalabalığı:
“Bu durum açıkça düşmanlıktır, barbarlıktır, milletimiz teröre teslim olmayacaktır.”
Dedi, muhalefetin küçüğü, demese teslim olunacak, amaçlarına ulaşamayacakmış demek terörist!
Sanki bunlar, asker polis öldüre öldüre meclise kadar girmediler, vekil olmadılar...
Terörist başıyla görüşmüyorlar, onlar için hep birlikte yeni anayasa istemiyorlar...
Terörist cenazelerinde terörislerle birlikte ulusa başkaldırmıyorlar...

Büyükçesi muhalefetin, tıpkısının aynısı sözleri dedi konuşan zevatın;
“Ankara’daki hain saldırıda... ölenlere rahmet, yaralılara acil şifa...”
“Ülke bu acıları haketmiyor!” dedi bir de Kemal Bey, ne sorumluyu dedi, ne iktidarı yerdi.

Herkes konuşur da partisi yargı kararıyla terör örgütünün partisi olduğu kesinleşmiş,
Cumhurbaşkanı adayı bile edilmiş, parlatılmış, cilalanmış eş başkan Selahattin susar mı?
Ha o diyor, ha iktidar vekili, ha Cumhuriyet Halk Partisi, ha Bahçeli:
“Acımasız saldırıyı kınıyor, hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifa diliyor.”
Halkların demokrasisinin terörle ilişkili bilmem nesi...

Cumhurbaşkanlığı sitesi hiç şaşırtmıyor, terör saldırısını görünmeyen güçlere yüklüyor:
“Birliğimize, beraberliğimize, geleceğimize yönelik olarak...” diye başlanıyor söze.
Ardından saldırı kavramı genelleştiriliyor, “Sınırlarımız dışında ve içinde gerçekleşen saldırılara...”

Şimdi soruyorsunuz içinizden, ne yapıldı ki şimdiye kadar, şimdi ne yapılacak?
“...saldırılara misliyle karşılık verme konusundaki kararlılığımız...”
Evet ne yapacaksınız düşmanlara demeye kalkmayın, burada denen başka.
Burada havanda su dövülüyor, akılla alay ediliyor:
“... kararlılığımız bu tür eylemlerle daha da güçlenmektedir.”
Kararlılık için tek bir askerin ölümü, tek bir can kaybı bile yeterli değil midir?
Bir küçük İsrail, bir askeri için yeri göğü yıkmamış, taş üstünde taş bırakmamıştı.
Birbirini boğazlattığı Araplara, bir askerime senin bin Filistinli’ni vereyim dememiş miydi?

En son şehidimiz Şırnak’tan: “Şırnaktan acı haber!” dedi gazeteler.
Bir uzman çavuşmuş, sivil giyimli çarşıdaymış, haberde adı bile denmemiş...
Hani ne yapacaksınız? Her gün bir iki, üç, bazı gün daha çok şehit!
Lafla peynir gemisi yürütülüyor, danışıklı dövüş Atatürk Cumhuriyeti parça parça ediliyor...

Dinselleşiyoruz, yeniden padişahın kulu olmaya, Araplaşmaya, eyaletleşmeye gidiş!
Ulus devleti yıkmaya isteniyor, kafaya pek bir taktıkları başkanlık!
Maden şirketleri dağlarımızı kel ediyor, havayı suyu toprağı zehirliyor...
“Elli bin değil, üç beş bin ağaç kesilecek, ne var bunda üzülecek?” diyor, ulusa koyanlar...
Doğayı sevmeyenler, ölene acımayanlar, Cumhuriyet’e kıyanlar...
HES’ler çöl edecek vatanı, satılıyor haraç mezat; kırk dokuz yıllığına şimdilik suyumuz, toprağımız kiralık!..

Bombacı yaratığın evine, cani yetiştireni kutlamaya gidenler bakın nasıl korkusuz!
Bununla, “Başınız sağolsun, üzülmeyin, sizinleyiz, yakında buraları Ermeni'ye vereceğiz!”
Demeye getirenler tutuklatılmıyor, vekillikten atılmıyor, maaşları kesilmiyor...

Dönüşüyoruz, dönüştürülüyoruz, canlı bombalara alıştırılıyoruz...
Ha Bağdat, ha Ankara artık, kalmayacak arada bir farkımız.
Ha Amerikan’ın oyuncağı Arap kralı, Katar, Suud; ha bizdeki kağıttan kaplanlar...
Meclis’te bölücülük adına onlara yoldaş bir kimlik arayan, Lazcada anlaşanlar!
Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya yeminli içimizdeki düşmanlar...

Utanmazlar!

Feza Tiryaki, 26 Şubat 2016
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x