Veli Küçük Paşayı Hatırlama Vaktidir / Zahide UÇAR

Veli Küçük Paşayı Hatırlama Vaktidir / Zahide UÇAR

İletigönderen Balasagun » Sal Haz 10, 2014 8:24

Veli Küçük Paşayı Hatırlama Vaktidir

Resim
Veli Küçük Ergenekon tertibiyle ilk içeri alınan emekli paşamızdır.

İlk önce Korkut Eken, Veli Küçük gibi isimler Bizans medyası tarafından linç edilmeye başlandı. Bütün faili meçhul iddialarından sorumlu tutuluyorlardı.

Bizans medyası bir ismi hedef haline getirmişse, devletin yabancı istihbarat bağlantılı kanadı harekete geçmiş demektir.

Operasyona hazır olacaksın…


2006 yılında sıradan bir vatandaş olarak bir operasyon geldiğini, PKK ve TİKKO (iki terör örgütü de Ermeni ağırlıklıdır) ile kim etkili mücadele ettiyse hedefe konduğunu yazdım.

Önce Korkut Eken Ankara’da içeri alındı. Tepkilere bakıldı. Tepki yoktu.

Veli Küçük ismi artık faili meçhuller ile birlikte anılıyordu. Karanlık bir isim deniyordu. Bizans medyası Susurluk sonrası Küçük’ün komisyona ifade vermeye gitmediğini yazdı. Oysa Küçük hiç davet edilmemişti.

Ergenekon tertibi ile içeri alındı. Sıradan bir vatandaş olarak bizim gördüğümüzü, ülkeyi savunmakla görevli askerler görmedi, göremedi (mi?). Birçoğu; “Aldıklarına göre, vardır yaptığı bir kanunsuzluk” dedi.

Bire aptal, Veli Küçük MİT Müsteşarı değil ki, faili meçhule yazabilsin. Genelkurmay Başkanı değil ki, emir verebilsin. İçişleri Bakanı veya Milli Savunma Bakanı değil ki, hükümet kararı ile yetki kullanabilsin. Farz edin o dediklerinizi yaptı… Peki o emir ve yetkiyi kim verdi? O dönemin Başbakanı, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı kimdi? Jandarma Komutanı kimdi?

Emir verici atlanarak bir kişinin, o da emekli olduktan sonra hedefe konması bir tuzaktır ve bir şeylerin kuyruk acısının intikamı alınacak demektir. Sadece intikam alınmayla kalmayacak, vatanını savunmaya kalkanlara ve kalkacak olanlara da GÖZDAĞI verilmiş olacaktır.

Veli Küçük’ün suçu;

İtilaf devletleriyle İsrail’in taşeronu olan PKK ile çok başarılı bir mücadeleye girişmiş olmasıdır.

2009 Yılında davayı izlemek üzere Silivri’ye gittim. Veli Bey savunma yapmadı. Kurgulanmış mahkeme heyetine meydan okudu. Savcılar başları önlerinde, hatta bilgisayarların arkasında adeta saklanıyorlardı. Hakim Sedat Sami Haşıloğlu’na;

“Sen zaten savunmaları dinlemiyorsun. Amerika’daki sümüklü ne diyor, ona bakıyorsun” deyince Haşıloğlu daldığı bilgisayardan irkilerek kafayı kaldır. “Dinliyorum” dedi.

Bir duruşmada Veli Küçük;

“Ben artık bu yaştan sonra değişmem, en iyisi siz beni asın” dediğinde yargıç;

“İdam kalktı Veli Bey” diye cevaplıyor. Bu cevaba tutsaklar ile ve izleyiciler gülüyor.

İdam kalkmasa demek ki asacaklar… Tıpkı Boğazlayan Kaymakamını astıkları gibi…

İzlediğim duruşmada Veli Bey dimdik ayaktaydı ve şunu söyledi;

“Benim üzerimden Türk Ordusuna gidilecek…”

Gidildi…

Bugün kesin vardığımız kanaat odur ki;

Bu kumpasların içinde Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları vardır…

Ortak mutabakatın amacı; “Türk Ordusu NATO çizgisine yeniden oturtulacaktı..”

Amerika Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde başlatılan millileştirme çalışmalarından rahatsızdı ve;

“Türk Ordusu çizgiden, yani kontrolümüzden çıktı” diyordu.

Garip olan neydi biliyor musunuz? Darbeci diye derdest edilen Türk Ordusu, artık Amerika adına darbe yapmayacağı için derdest edildi. Bu notumu da sakın unutmayın!!.

Veli Küçük Karadeniz’e TİKKO ve PKK’yı sokmamanın cezasını çekecekti.


Böyledir bu işler. Elin oğlu sana kahramanını “hain” diye damgalatır. Hainleri de “kurtuluş reçetesi” olarak sunar. Kafanı kullanmazsan, bilmeden vebal almaktan korkmazsan, reçete diye sunulan çözümler seni zehirlemeye devam edecektir.

Veli Küçük 2007 yılında esir alındı. Kızı Zeynep babasının avukatlığıyla ülke içinde dönen topaçları, ihanet şebekelerini çok iyi öğrendi. Geleceğin en iyi ceza avukatlarından biri olacaktır.

O naif bedenine bakmadan babası gibi dimdik ayakta durdu. Savaştı.

Veli Küçük adından vebalı gibi kaçan bazı askerler de içeri girmekten kurtulamadı. Dün iftiralara inanmayı tercih edenler, yargıladıkları şekilde yargılandı. Yani “iftiraya uğradı”…

Siz bir yalanın, iftiranın peşine takılırsanız, o yalanın sizi götüreceği yer cehennem çukurudur…

Veli Paşam,

Gün sizi saygıyla gündeme getirme günüdür. Gün bir yazıyla da olsa ellerinizden saygıyla öpme günüdür. Neden mi?

Mohikanların sonuncusu gibi, olanları başından beri en iyi idrak eden bir Türk Subayı olduğunuz için…

Geride bıraktıklarınız Türk Bayrağının bir hain tarafından gönderden indirilmesini seyrediyor. Onlar vatanın bir parçasını çoktan gözden çıkarmış görünüyor. Hizmet ettiğiniz Jandarma İkizdere’de “insan etiyle beslenen şirket patronlarının” köylünün suyuna el koyması için köylüyü dövüyor.

Ters L Paşa ve dört kuvvet(siz) komutan Türk Milletine karşı öncü işgal güçleriyle (AKPKK) birlikte hareket ediyor.

Siz 2007 yılından beri onurunuzu, şerefinizi koruyarak esir evinde dimdik durdunuz. Üstelik bu yaşınızda Paşam?

Bunlar bu yaşta, omuzlarında pırpır, görevlerini yapmak yerine ihanete teslim oldular…

Diyarbakır Lice İlçesinde 2 PKK’lı öldü diye… Yani PKK saldırısına karşılık asker karşılık verip savunma yaptı diye;

Cumhuriyet (hangi cumhuriyetse artık) savcılarının olay yerinde görevli askeri personelin kimliklerinin tespit edilip silahlarına el konulduğunu öğrendik...

1919’larda Türk Askerinin silahlarını İngilizler topluyordu. Şimdi adının önünde Cumhuriyet olan savcılar topluyor.

O günün Damat Feritleriyle İngiliz işbirliğinden Malta sürgünleri çıktı…

Bu günün Damat Feritleriyle Amerikan işbirliğinden Silivri yargısı…

Tombalak Paşa asli işini bırakmış, vatan sevdasıyla haykıran askerlerin Orduevine girişini yasaklamış.

Hatta daha ileri giderek eşlere de yasak getirmiş.

Yasaklarla; konuşanları susturacağını, yıldıracağını sanan, omzunda ki yıldızlardan da utanmayan bir Paşa(!)…

Mücadeleyi göze alanların analarının karnından Ordu evinde çıktığını sanıyor herhalde(!)... Siz kalın Orduevlerinde… İhanetlerinize kadeh kaldırın. Sorumluluğunu taşıyamadığınız pırpırlarınızdan güç alın..

PKK’yı Diyarbakır 2.Havva üssüne kadar sokanlar, vatan için ortaya düşenleri, mücadele eden askerleri Ordu evlerine sokmuyor.

Veli Paşam;

Biz sizi o kumpasa verdiğimiz gün hazırladık bu sonucu.

Savunmasız, silahsız 33 Mehmetçiğimizi kurşunlayan Ermeni dönmesi, Parmaksız zeki koduyla bilinen Şemdin Sakık’ın Türk askeri aleyhinde önce gizli, sonra açık tanık yapıldığı gün Genelkurmay bitmişti zaten. Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirmeyle başlayan süreç devam etti, ediyor.

Şemdin Sakık gibi katil bir teröristin önce gizli tanık, sonra açık tanık olarak kabul edilmesi ve Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet komutanlarının bu aşağılamaya itiraz etmemesinin anlamı nedir biliyor musunuz? PKK’nın tanınmasıdır. İtibar görmesidir. Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları ses çıkarmayarak PKK’lı bir katili muteber, sözüne güvenilir kişi olarak kabul etmiştir. BU GERÇEĞİ GÖRÜN ARTIK!!.

Ergenekon tertibi başladığı ilk günden beri ne yazdıysak bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Bugün Ergenekon diye yırtınan birçok anlı-şanlı yazar, gazeteci o gün “hukuka saygılı” olduğunu söylüyordu. İlk mahkemeler gazetelerde kuruldu. Evlerimize cellatlarımız lağım pompalıyordu. Türkiye 21. Yüzyılın bir devleti değil de, Allah tarafından Hz. Lut Peygamber’e yardım etsin diye gönderilen iki meleği becermeye kalkan LUT Kavminin ülkesine benziyordu. İnsanların onurlarına, kurumların şerefine ahlaksızca, sapkın, isterik bir hazla saldırılıyordu.

12 yıldır medya PKK güzellemesi yapıyor. Ekranlar PKK ile yatıp, PKK ile kalkıyor.

Ne diyordu Bizans medyasının aşağılık işbirlikçileri?

“Sadece kültürel hak istiyorlar” diyordu değil mi? 2005 yılında; “Kürt devleti Erdoğan’a kurduruluyor” dediğimizde, çok ütopik bulan romantiklere, alıklara, ahmaklara şimdi ne diyelim?

Değerli okur, Erdoğan iki sözünü tutamadı. Suriye ile sıcak savaşa giremedi. Bir de “kurmak istediği Yahudi Kürdistanı’nı” resmen ilan edemedi. Erdoğan kendine muhalif olanları “düşman” olarak gördüğü için tepki ve görüşlerini zaten önemsemiyor. Suriye ve Kürdistan projesi için kendi tabanından destek bulamadı. Türkiye üzerinden katilleri, El Kaide militanlarını Suriye’ye geçirerek, silah, tedavi yardımı yaparak sözünü yerine getirmeye çalıştı. Kürdistan projesini Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonraya bırakmak istedi. PKK ise işini garantiye almak istedi. Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, yerine gelen şahıs Erdoğan kadar kararlı olmayabilirdi. İşlerini şansa bırakmak istemediler. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Erdoğan ve ekibinin verdiği sözleri yerine getirmesi isteniyor. Cumhurbaşkanlığı, yüce divanlık suçları, yolsuzluk ve banka hesaplarıyla PKK arasına sıkışan Erdoğan, kendi yarattığı cehenneminde yanıyor. Bütün Firavunlar gibi… Bütün Nemrutlar gibi…


NOT: Değerli okur, hep “söylemiştik, yazmıştık” diyoruz ya? Megaloman olduğumuz için söylemiyoruz bu sözleri. Neden mi söylüyoruz?

Ben ve benim gibi gazeteci olmadığı halde kalemi ile mücadele eden arkadaşlarımızın bir istihbarat imkanı yok. Devletin istihbarat kurumları ile bağımız yok. Elimizde devlet gücü yok. Ekmeğinin peşinde, orta sınıftan insanlarız. Bizler olayları iyi izleyerek bile yazdıklarımızda yanılmadıysak, devletin imkanları, istihbaratı elinde olan insanlarla medya gücünü elinde bulunduranlar, boğazlardan gazetecilik oynayanlar yanılmış olabilir mi? Olamaz. Onlar bilerek bu kumpasın içinde yer aldı. Bu durumu vurgulamak için “biz yazmıştık” diyoruz. Yazmıştık desek te, internet medyasıyla sınırlı yazılarımız, ne yazık ki asıl ulaşması gereken yerlere ulaşmıyor.

Zahide UÇAR, 10 Haziran 2014
http://www.zahideucar.com
zahide@zahideucar.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Zahide UÇAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x