Re: NEFES (Hangi Nefes?)
Gönderilme zamanı: Sal Ara 29, 2009 1:43
Mutimuti Bey, içinden geçtiğimiz sürecin ciddiyetinin ayırdına varamazsak bu süreçte ılık ılık haşlanan kurbağa gibi telef oluruz. Benim derdim ulusun reflekslerinin günden güne köreltildiği bu süreci doğru tanımlayabilmek. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından başlayan karşı devrim süreci bugün artık son demlerindedir. Çağın sonuna yaklaştığımız şu günlerde bir yanda -medyaya yansıyan haberlerden öğrenebildiğimiz kadarıyla- kozmik odalarına kadar girilmiş bir devlet, diğer yanda hiç yanılmamış bir dehanın düşünceleri üzerine oya gibi işleyerek kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ülküsünün bilinciyle sabırla bekleyen her yaştan, ülkenin her yerinden milyonlarca nefer bulunmaktadır.
Can Dündar'ın Mustafa'sı, Tolga Örnek'in Gılipıli'si ya da Levent Semerci'nin Nefes'i ve daha izlemediğimiz niceleri hep bu milyonlarca nefer üzerine oynanan asimetrik psikolojik savaşın sinema ayağıdır. Gazete, dergi, televizyon, radyo, sinema, kitap gibi kitle iletişim araçları ile bu savaş günden güne şiddetini arttırarak sürdürülmektedir.
Bizim içinden geçtiğimiz şu sancılı günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'ni böyle küçük düşüren filmlere değil, tarihinde kahramanlıktan başka birşey olmayan silahlı gücümüzün namusu uğruna kazandığı başarıların gösterildiği çalışmalara gereksinimimiz vardır. Bu gereksinim de bizden kaynaklanmamaktadır. Bizim derdimiz en gösterişli kahramanlık filmleri çekilsin de biz de oturup keyifle izleyelim durumu değildir. Kendi kendimizi gaza getirme gibi bir tatmin çabası içinde tabii ki değiliz. Belirtmek istediğim durum, öyle başa böyle tarak durumudur. Öyle Mustafa'ya böyle Atatürk, öyle Gılipıli'ye böyle Çanakkale, öyle Nefes'e böyle Nefer! Kısacası etki her zaman tepkiyi doğurur. Ne kadar duyarlıysanız tepkiniz de o kadar sert olur.
Robotlara gelince... Her sözüyle barışı, eşitliği, doğruluğu, bilimi öğütlemiş bir öndere sahip, tarihi başlatmasına karşın uzun süredir en ağır iftiralara maruz bırakılan bu ulusa, bugün böyle hayasızca bel altından saldırmak olsa olsa tenekeden robotların işidir. Vicdanı olan hiç bir insan bilinçli olarak yapıldığı apaçık olan böylesi bir kara propagandanın içinde yer alamaz. Sözün özü, bugün her zamankinden daha uyanık ve duyarlı olup, çevremize de bu bilinci aşılamamız gerektiğine inanıyorum.
Can Dündar'ın Mustafa'sı, Tolga Örnek'in Gılipıli'si ya da Levent Semerci'nin Nefes'i ve daha izlemediğimiz niceleri hep bu milyonlarca nefer üzerine oynanan asimetrik psikolojik savaşın sinema ayağıdır. Gazete, dergi, televizyon, radyo, sinema, kitap gibi kitle iletişim araçları ile bu savaş günden güne şiddetini arttırarak sürdürülmektedir.
Bizim içinden geçtiğimiz şu sancılı günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri'ni böyle küçük düşüren filmlere değil, tarihinde kahramanlıktan başka birşey olmayan silahlı gücümüzün namusu uğruna kazandığı başarıların gösterildiği çalışmalara gereksinimimiz vardır. Bu gereksinim de bizden kaynaklanmamaktadır. Bizim derdimiz en gösterişli kahramanlık filmleri çekilsin de biz de oturup keyifle izleyelim durumu değildir. Kendi kendimizi gaza getirme gibi bir tatmin çabası içinde tabii ki değiliz. Belirtmek istediğim durum, öyle başa böyle tarak durumudur. Öyle Mustafa'ya böyle Atatürk, öyle Gılipıli'ye böyle Çanakkale, öyle Nefes'e böyle Nefer! Kısacası etki her zaman tepkiyi doğurur. Ne kadar duyarlıysanız tepkiniz de o kadar sert olur.
Robotlara gelince... Her sözüyle barışı, eşitliği, doğruluğu, bilimi öğütlemiş bir öndere sahip, tarihi başlatmasına karşın uzun süredir en ağır iftiralara maruz bırakılan bu ulusa, bugün böyle hayasızca bel altından saldırmak olsa olsa tenekeden robotların işidir. Vicdanı olan hiç bir insan bilinçli olarak yapıldığı apaçık olan böylesi bir kara propagandanın içinde yer alamaz. Sözün özü, bugün her zamankinden daha uyanık ve duyarlı olup, çevremize de bu bilinci aşılamamız gerektiğine inanıyorum.