2. yüz (Toplam 2 yüz)

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Cum Mar 05, 2010 2:11
gönderen Deli Haydar
Özensizce ve ucuza kaçılarak, kısa zamanda çekildiği anlaşılan Zülfü Livaneli'nin Veda'sından çıktıktan sonra, "ya hu Mustafa daha iyiydi sanki" düşüncesi belirdi kafamda. Bir "Atatürk" filminin, bir Türk gencinin zihninde böylesi bir acı tat bırakmasını sağlayabildiğine göre, Zülfü Bey'i kutlamalıyız. Gerçekten zoru başarmış! Çoktan sattığı -ve belki de hiç sahip olmadığı- ruhunu, zamanın ruhuna fazlasıyla uydurmuş. Tarafının altını çizmiş...

Zülfü Bey'in bilerek ve isteyerek çektiği filminde, maddi ayrıntılardaki sıkıntılar göze çarpıyor. Manevi yönü ise apayrı... Yurtttaşın beynine alttan alta verilen aymazlık, sapkınlık ve hainlik dolu iletilerle, tam anlamıyla üstünkörü yapılmış bir karşı devrim filmi Veda:

Çapsızlardan çap beklemek ne kadar akla yatar, o da ayrı bir konu ama neredeyse hiçbir kişiliğin çapı veril(e)memiş. Oyunculuklar yapmacık. Keşke Sinan Tuzcu'ya biraz pekmez yüklemesi yapılsadı. Öyle ki, nefret dolu bakan gözleriyle Gazi Kemal, bırakın çerçeveyi, giysilerini dahi dolduramıyor!

Konuşmalar gerçekçilikten ve döneminden uzak. Günümüzde reklam filmlerinde bile metne daha çok özeniliyor; konuşmaların üzerinde daha fazla zaman harcanıyor. Üç boyutlu canlandırmalar 90'ların başından kalma; yapım sonrası çalışmaları sanki Zülfü Bey evde dizüstü bilgisayarında kendisi yapmış. Olabildiğince az tutulan daracık dış çekimler bir hayli yavan. İç çekimlerdeki eşyaların bir bölümü Zülfü Bey'in evinden getirilmiş olabilir. Belli ki bağımsızlığına gölge düşürmemek için, destekleyici istememiş Zülfü Bey. Varını yoğunu, elindeki avucundakini Atatürk'üne yatırmış. Hem de böylesi bir dönemde... Yiğidimizsiniz, aslanımızsınız Zülfü Bey!

Belli ki ağladığının tersine bir hayli ucuza kapatmış işi Zülfü Bey. Para için özgürlüğü'nü dahi satan, kendi deyimiyle eski solcu - yeni liberalden başka ne beklenebilir ki...

Müzikler: Gözyaşı ile sulandırılan çaresizlik ve gerilim dolu sahnelerin üstüne yaylı çalgılarla gıy gıy da gıy gıy! İnsanın içini kıyan türden. Para verilip, adam gibi bir müzisyene yaptırılsaydı keşke müzikler! Daha doğrusu, adam gibi bir senaristin yazıp adam gibi yönetmenin çektiği ve adam gibi oyuncuların yer aldığı, Gazi'yi adam gibi anlatan adam gibi bir film çekilseydi keşke! Bu açıdan Veda'nın, Zülfü Bey'in "televizyon dizisi" diyerek kendince aşağılamaya çalıştığı Kurtuluş ve Cumhuriyet filmleri ile karşılaştırılması teklif dahi edilemez!

Turrrup sıkayım böyle Atatürk'e de, böyle filme de!

Zülfü Livaneli'nin Veda filmi baştan aşağı vıcık vıcık, baştan sona yapmacık, tepeden tırnağa uyduruk! Açıkçası filmde baştan sona gördüğüm tüm Mustafa Kemal'lerden tiksindim!

Bu filmi izledikten sonra, böylesine kaypak, oyunbozan, üçkağıtçı; böylesine kinci, bencil, sevgisiz; böylesine dengesiz, kaşı gözü ayrı oynayan, çıkarcı; böylesine yalnız, eline beline söz geçiremeyen, yüzü bir an için gülmeyen bir adamı kim daha hala sevebilir; bu adama hala daha "ata" diyebilen hangi insan, kendi ile bu adamı özdeşleştirmek isteyebilir! Hangi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı böylesi bir adamın yazdıklarını, söylediklerini ciddiye alabilir; dahası uğruna ölebilir!

Helal olsun size Zülfü Livaneli! Yatacak yeriniz olmamasına karşın hala daha insan içine çıkabildiğiniz için... Yaşamını hasta yatağı üzerinden anlattığınız ve can çekiştire çekiştire geberttiğiniz Gazi Kemal Atatürk'ünki, Salih Bozok'un anıları üzerine sizin kurguladığınız bir öykü imiş; bu bir sinema filmi imiş! Öyle olsun... Gün olur devran döner, sizin de öykünüzü, o Gazi'nin gençlerinden biri elbet bir gün çeker!

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 08, 2010 23:46
gönderen Deli Haydar
Bıyıkları yeni yeni terlemeye başlamış sarı çıyan Mustafa ile sümsük Salih askeri giysileri üzerlerinde, serseri mayın gibi çevrede dolaşmaktadır. Yıkık ve genişçe bir kapının ardından mahallenin genç sivillerinin birdirbir oynadıklarını görürler. Salih "illa ki oynayalım" diye tuttursa da Mustafa bu saçma oyunu oynamaya yanaşmaz. Onun için oynanacak tek oyun savaş oyunudur. Salih ne kadar dil dökse de Mustafa'yı bir türlü ikna edemez. Ne kadar huysuz olduğunun altını çizdikten sonra eğer bu oynunu oynamazsa kendisiyle bir daha konuşmayacağı tehdidinde bulunur. O yaşa kadar yalnız büyüyen ve bir ömrü yalnız tamamlayacak olan sarı çıyan Mustafa için bu tehdit ikna olmak için yeterlidir.

Genç askeri öğrenciler, sivil gençlerin yanına varırlar. Mustafa başlar iki büklüm domalmış sivillerin üzerlerinden atlamaya. Bir-üç-beş derken sonunucudan da atlar, durur. Ama o da ne! Mustafa diğer genç siviller gibi domalmaz! Mustafa'nın ardından atlamaya başlayan genç sivil, sondaki Mustafa'ya geldiğinde bir de ne görsün! Şirreti yüzünden damlayan bizim Mustafa, yalı kazığı gibi önünde dikilmektedir...

Niye dikildiği sorusuna Mustafa'nın yanıtı tokat gibi olur: "Ben eğilmem!". Bu gurur dolu duruş gencimizi sinirlendirir, oyunbozanlık yaptığını söyler. Öyle ya oyuna başlarken herkes kuralları bilmektedir. Yoksa bu çıyan başı kendini şehzade mi sanmaktadır!

Mustafa eğilmezse dayak yiyeceği tehdidine kadar direnir. Bakar ki Salih korkudan tırnaklarını yemeye başlayacak, anlar ki iş ciddi. "Hey hey hey dostum sakin ol, anlaşabiliriz" bakışını attıktan sonra, durumu kurtarmak için genç sivillere başka bir öneride bulunur: Savaş oyunu!

İyi de bu oyun nasıl oynanacaktır. Mustafa gençlerin kafasındaki soru işareterini giderir: Gençler iki bölüğe ayrılacak; bir bölük mahallesini koruyacak, diğeri mahalleyi ele geçirmeye çalışacaktır. Mahalleyi koruyacakların önderi Salih, işgalcilerinki ise Mustafa olacaktır. Sivillerden biri, gençliğinin verdiği heyecan ile Mustafa'nın kararlarının meşruiyetini sorgulamaya kalkar. Öyle ya neden kendisi komutandır... Fazla düşünüp sorgulamamalıdır bu genç sivil! Öyledir, de ondandır!

Sütre gerisinden başlarlar ellerindeki dallarla birbirlerini dışın-dışınlamaya... Kim nasıl anlar vurulduğunu ya da vurduğunu böylesi bir oyunda, o da ayrı konu! Neyse... Bir süre sonra Mustafa askerlerine buyurur: Çekiliyoruz! Emrin mütalaasının olmayacağını bilmeyen askerleriyle birlikte Mustafa başlar o yıkık kapıya doğru gerisin geri koşmaya. Salih bakar ki işgalciler kaçıyor, kaçırır mı bu fırsatı: Hücuuuum!

Oysa bilmez ki Mustafa çoktan sotelenmiştir o kapının ardına. Salih ve askerleri deli danalar gibi işgalcilerin ardından koşarken, bir de bakarlar bizim Mustafa ile adamları saklandıkları yerden doğrularak başlarlar mahallelerini savunanlara kurşun yağdırmaya. Aaaa o da ne! Bizim mahalleli başlar sapır sapır dut gibi dökülmeye. Salihinkilerin elleri armut mu toplamaktadır, Mustafaların dalları Allah tarafından kurşun mu saçmaktadır bilemeyiz ama değme savaş sahnesini katlar bu sahne! Bir bir toprağa düşer kahraman mahalleli...

Savaş bitmiştir. Muzaffer komutan leşlerin arasında dolanırken Salih'in yanına gelir, durur. Salih son soluğunda "ama" der, "Mustafa... Hile yaptın". "Eeee..." diye karşılık verir Mustafa, "savaş oyunu bu!".


Zorunlu olmadıkça savaşı cinayet olarak gören, varlığına saldırılmadıkça silahına davranmayan...
Dilinden yurtta ve Dünya'da barışı bir an olsun düşürmeyen... Ve bu düşüncesini yaşamı boyunca uygulayan... Canına kasteden düşmanına kin dahi beslemeden cephede yalnızca savaş tekniklerini uygulayan... Dahası düşmanının ta uzaktaki anasının ağlamasına dahi gönlü elvermeyen...
Savaşın ardından her gece ölen insanlar için boğazı düğümlenen...

Bir adamın, insani yönü ancak bu kadar başarılı anlatılabilirdi!
Bırakın filmin sonunu, her sahnenin bitiminde bütün salon ağladı bizde!

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Sal Mar 09, 2010 11:54
gönderen Deli Haydar
Veda
Cumhuriyet Gazetesi / 9 Mart 2010

Mustafa ve Nefes filmleri gibi sol gösterip sağ çakan bir kara propaganda filmi daha: Veda. Eski solculardan Ömer Zülfü Livaneli’nin “eser”ini Aziz Naci Doğan yorumluyor:

“ÖZL’nin ‘Yapılmış ilk Atatürk filmidir’ tafrasıyla kotardığı Veda filmine gittim ve vasatın bir hayli altında, sönük, coşkusuz, sade suya tirit bir ‘eser’le karşılaştım. Dahası, tarih gerçeklerine bağlılık gibi bir kaygısı bulunmayan, ama kerameti kendinden menkul bir ‘eser’di bu. 120 dakikalık filmde Milli Mücadele yok, cepheler yok, tek bir Meclis sahnesi yok, devrimler yok. Buna karşılık neler mi var? Söyleyeyim: Atatürk’ün çocukluğu ve ilk gençliği adı altında fazlasıyla kurmaca bölümler. Oyuncu Dolunay Soysert’in kötü Zübeyde Hanım yorumu; Atatürk rolünde hiç inandırıcı olamayan ve karateye benzeyen tuhaf figürlerle sözde zeybek oynayan oyuncu Sinan Tuzcu. Neredeyse Ata’dan daha baskın bir karakter olarak gösterilmiş bir Salih Bozok rolünde çok yapay kalmış olan oyuncu Serhat Kılıç. Ben yerine ‘ban’ diyen bozuk diksiyonuyla Latife Hanım rolünü karikatürleştirmiş Ezgi Mola. Fikriye Hanım karakterini içselleştirememiş Özge Özpirinçci. Kazım Karabekir rolünde zerre kadar gerçeklik duygusu vermeyen şair Sunay Akın ve Atatürk’ün son dönemlerini canlandırma iddiasıyla ortalarda dolaşan Burhan Güven...

Filmin bir yerinde ÖZL, Salih Bozok’a, bugünün iktidarına destek kabilinden ‘Bu topraklarda bir zamanlar Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Ermeni’si, Yahudi’si hep bir arada barış içinde yaşardı. Ama artık maalesef’ dedirtiyor ki adı da dili de belli olan bir ulus devleti kurmuş devrimcilerin söyleyeceği söz müdür bu?

Sevgili Mustafa Kemal Paşa’sına ‘Mustafa Abi’ diye seslenen bir Fikriye Hanım mı istersiniz yoksa Çankaya Köşkü’ne Paşa’sını görmeye gelmiş Fikriye Hanım’ı neredeyse tekme tokat kovan bir Yaver Rüsuhi Bey mi? Latife Hanım’ın ‘Arkadaşların bitti şimdi de askerlerle mi dostluk ediyorsun’ çıkışı karşısında hemen oracıkta kalp krizi geçiren Gazi Mustafa Kemal Paşa mı? Güvenli hiçbir kaynakta rastlanmamış, zücaciye dükkânına girmiş fil sahneleri perdede birer birer akıyor!

ÖZL’nin ‘72 milyon varsa 72 milyon da Atatürk algılaması vardır’ kalıp sözüne tek bir yanıt verilebilir ancak: Hadi canım sen de!”

Deniz Som

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 13, 2010 13:59
gönderen Deli Haydar
Filmin gazete ilanından:

Yaşasın Atatürk fimleri...
Atilla Dorsay

Büyük film!
Yaşar Kemal

On kez daha izleyeceğim.
Türkan Şoray

Veda sınavı geçti.
Milliyet

Çok güzel ve doğru...
Ülkü Adatepe

Filmi beğendim, kutlarım.
Müjdat Gezen

Atatürk'ün "Veda"sında hüngür hüngür ağlayan salon...
Reha Muhtar

Özetle, "Veda" filmini herkes görmeli diyorum.
Can Ataklı

Ağlatan Veda, salon alkışlarla çınladı.
Hürriyet

Ürpererek, büyük saygıyla izledim.
Yıldız Kenter

On yaşında oğlum hıçkıra hıçkıra ağladı.
Mehmet Tezkan

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Pzr Mar 14, 2010 22:04
gönderen Deli Haydar
Resim

Livaneli Canlı Yayında Sunucuyu Fena Fırçaladı!
İstanbul Haber / 7 Mart 2010

NTV'ye telefonla bağlanan Zülfü Livaneli, "Veda"ya gelen eleştirileri dile getiren sunucuya zor çok anlar yaşattı. Zülfü Livaneli'nin Veda'sı NTV ekranlarında ilginç bir tartışmaya neden oldu. Livaneli'nin yönettiği filmin konusu Atatürk olunca gerekli gereksiz bir çok tartışma medyada yer almaya başladı hemen.

NTV ekranlarında bugün yaşanan tartışma ise fime yapılan eleştirilerin Livaneli'nin keyfini kaçırdığını gösterdi. Haber merkezi Hafta Sonu programına telefonla katılan Zülfü Livaneli sunucu Gülay Afşar'ı fena haşladı. Afşar, filmin yol açtığı tartışmaya işaret ederek Livaneli'den görüş isteyince olanlar oldu. Livaneli sunucuyu adeta "neden filmimi övmüyorsun?" diyerek fırçaladı. Zor anlar yaşan Gülay Afşar alttan almaya çalışsa da "görmediğim şeyi söyleyemem" demekten de çekinmedi.

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 25, 2010 13:16
gönderen Deli Haydar

Erdoğan'dan "Veda" Sürprizi
En Son Haber / 24 Mart 2010

Filmin yazarı ve yönetmeni Livaneli Başbakan Erdoğan'ı kapıda karşıladı. Atatürk'ün çocukluğunu canlandıran F. Kağan Olcay da Erdoğan'ın yanından ayrılmadı.

"Bu tür filmlerin devamını bekliyoruz"

Başbakan Erdoğan, kızı Sümeyye Erdoğan ile filmi izlemek için geldiği Panora Alışveriş Merkezi girişinde, filmin yazarı ve yönetmeni Zülfü Livaneli tarafından karşılandı. Erdoğan, salon girişinde kendisini karşılayan, filmde Atatürk'ün çocukluğunu canlandıran küçük oyuncu Fikret Kağan Olcay'a oyuncak araba hediye etti.

Başbakan Erdoğan, film çıkışında gazetecilere yaptığı açıklamada, Livaneli'yi özellikle şiirleriyle, sazıyla ve müzikleriyle gayet iyi tanıdığını söyledi.

Livaneli'yi gıyabında sürekli olarak hep takdir ettiklerini belirten Erdoğan, ''Hem bir senarist olarak hem bir yönetmen olarak başarılı bir uygulamayı görmüş olmak bizleri ayrıca mutlu etti. İnanıyorum ki Sayın Livaneli'nin bu yapıtla vermiş olduğu örnek, çok çok farklı bir örnek ve sinema dünyamızda herhalde ilklerden bir tanesi olacak. Temenni ediyorum ki arkası çok farklı bir şekilde gelir ve birçok aşamadığımız duvarları bu tür yapıtlarla aşma fırsatını da buluruz. Ben bundan dolayı Sayın Livaneli'yi kutluyorum'' diye konuştu.

Çocuk Oyuncuya Özel İlgi

Atatürk'ün çocukluğunu canlandıran Kağan'ın oyunculuğunu nasıl bulduğunun sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, ''Vallahi küçük Atatürk bambaşka. İyi bir dostluk oluşturduk. Kendisini çok başarılı buldum fakat Sayın Livaneli Kağan'ı nereden buldu onu anlamayamadım'' dedi. Livaneli de cevaben ''Çok uğraştık onun için, çok çocuk arasından seçtik, biz onu bulduk'' karşılığını verdi. Daha sonra Başbakan Erdoğan, küçük oyuncu Kağan'a dönerek ''Nasıl oynadın?'' diye sordu. Küçük oyuncu da ''Öyle işte'' dedi.

Erdoğan, daha sonra asansöre yürürken bazı esnafla kısa süre sohbet etti. Erdoğan, kendisine ikram edilen limonatadan da içti. Başbakan Erdoğan, alışveriş merkezinden ayrılmadan önce bir ayakkabı mağazasına girdi. Filmin ikinci bölümünü, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker de izledi.

flv File format : flv

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Prş Mar 25, 2010 23:32
gönderen Yaprak
Haydar Bey yazdı:Erdoğan, kendisine ikram edilen limonatadan da içti.

Afiyet olsun :roll:

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Cum Mar 26, 2010 1:41
gönderen Deli Haydar
Başbakanın yaşamını böylesi bir girişimle yitirmesi kime ne kazandırabilir! Başbakana suikast paranoyasının tavan yaptığı şu günlerde böylesi bir dilekte bulunmak, vicdani yükümlülüğün ötesinde yasal anlamda kişiyi derde uğratabilecek bir söylemdir.

Dilek ve düşüncelerimizi, Allah'ın verdiği canı yine ve yalnızca Allah'ın alacağı noktasından hareketle biçimlendirelim; söylemlerimize de bu anlamda dikkat edelim.

Re: Bilinçaltına Veda?

İletiGönderilme zamanı: Cum Mar 26, 2010 2:03
gönderen Yaprak
Haydar Bey yazdı:Başbakanın yaşamını böylesi bir girişimle yitirmesi kime ne kazandırabilir! Başbakana suikast paranoyasının tavan yaptığı şu günlerde böylesi bir dilekte bulunmak, vicdani yükümlülüğün ötesinde yasal anlamda kişiyi derde uğratabilecek bir söylemdir.

Dilek ve düşüncelerimizi, Allah'ın verdiği canı yine ve yalnızca Allah'ın alacağı noktasından hareketle biçimlendirelim; söylemlerimize de bu anlamda dikkat edelim.


Mesajimi duzelttim ozur dilerim