1. yüz (Toplam 1 yüz)

Avrupa'ya Orta Doğu virüsü mü! / Kenan AKIN

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 20, 2017 10:53
gönderen Oğuz Kağan
Avrupa'ya Orta Doğu virüsü mü!

Orta Doğu'nun Avrupa'yı "olumsuz" bir şekilde etkileyeceği zaten tahmin ediliyor veya bekleniyordu.

Gittikçe artan askeri ve siyasi değişimlerin, gelişmelerin ardı arkasının kesilmemesi gerçekten de dünyayı tehdit ediyor.

Hele; İsrail'in ara sıra "malum çehresini" bombalarla, hava saldırılarıyla göstermesi alevi daha da genişletiyor.

ABD'nin Suriye'de Ömer Camii'ni bombalayıp, namaz kılan en az 54 kişiyi öldürmesinin akıbeti nereye kadar uzanır bilinemiyor. Bilinen şudur ki; bölgedeki alevler gittikçe büyüyor ve ne yazık ki yayılma ihtimali gösteriyor.

Bugün Avrupa'nın durumuna göz atılırsa, sanki "terör virüsü"nün mevcudiyeti gözlemleniyor.

Fransa, Belçika, Almanya, İsviçre hatta İngiltere'de zaman zaman bombalamalar, patlamalar halkı ve hükümetleri hem korkutuyor hem tedirgin ediyor.

Nitekim, Cumartesi günü Orly Havalimanı'nda meydana gelen ufak bir terörist olay bile Fransa'yı tedirgin etmiş görünüyor. Zaten sık sık havalimanı gibi yerlerde alarm verilmesi korkuyu yansıtıyor.

Avrupa'da cirit atan terör örgütlerinin ve uyuyan hücrelerinin muhtemel eylemleri büyük dehşet uyandırıyor.

Üstelik, yaratılan "İslamofobi"nin salgın haline getirilmek istenmesi işi daha da derinleştiriyor.

Hollanda'nın takındığı çirkin tavrın izahı bulunamıyor. Buna rağmen AB, bir kaos fikrini güdüyor.

Oysa, Avrupa'da yaşayan ve sayıları 10 milyonu geçtiği belirtilen Müslümanların büyük bir üzüntü içinde hayatlarını sürdürme mücadelesinde tedirginlik duydukları da biliniyor.

Nereden bakılırsa bakılsın; bir "misilleme" mekanizmasının işletilmemesi ve masum Müslümanların her fırsatta itham edilmemesi icap ediyor.

Zaten, Orta Doğu'ya özellikle terör örgütlerine silahların Avrupalılar tarafından ulaştırılması "kara lekesi" de kendiliğinden asla silinmiyor.

Bir düzineden fazla devlet Orta Doğu'da "ben de varım" derken terörist örgütler de kendilerini unutturmuyorlarsa, bu işin ucu Avrupa'yı bile aşacak bir güç sergiliyor.

Öte yandan, Barzani'nin peşmerge devletçiğine "bağımsızlık" istemesi ve Kerkük'te Kürtçe'nin resmi dil olmasını diretmesi, bu arada Türkmenleri yok saymasının da büyük patlamalara neden olması bekleniyor.

Mübarek'in ardındaki Firavunlar

İhtilalle devrildikten sonra, kafes içinde yargılanan eski Cumhurbaşkanının serbest bırakılması, Mısır'da "son Firavun"un Hüsnü Mübarek olmadığı yeniden ortaya çıkmış bulunuyor.

Anlaşılan odur ki, zengin ve gizemli bir tarihe sahip olan Mısır'ı daha çok "şok" olaylar bekliyor.

Her şeyden önce, Mısır'ın büyük bir Arap devleti olduğu ve kuruluşunun milattan önce ta 5 binli yıllara dayandığı hatırlanıyor.

Yani, Mısır'da çoğu zaman Firavunların hakim olduğu ortaya çıkıyor.

30 yıl ülkeyi "demir yumruk"la yöneten Mübarek'in "Son Firavun" olmadığı da ortaya çıkıyor.

Hatırlanacağı üzere, Hüsnü Mübarek, askerleri tarafından öldürülen Enver Sedat'ın yerine yönetime adeta el koymuştu.

Enver Sedat, 6 Ocak 1981'de bir geçit törenini izlerken askerleri tarafından hayatına son veriliyordu. Yanı başında yardımcısı Hüsnü Mübarek bulunuyordu.

Bu arada, Enver Sedat'ın cenaze törenini izleyen gazeteciler arasında olduğumuzu da kayıt etmek gerekiyor.

Sedat'ın yerine eski Hava Kuvvetleri Komutanı Hüsnü Mübarek geçiyordu.

1991'de Körfez harekâtında, müttefik kuvvetler arasında yer alan Mübarek, dış borçlardan kurtulmak için çeşitli "manevralar" yapıyordu.

Mübarek döneminde, ABD tarafından Mısır'a hibe olarak verilen krediler bile ülkenin daha doğrusu halkın ekonomik durumunu düzeltemeyince zaman zaman kargaşalar çıkıyordu. Halk, büyük umut bağladığı Mübarek'ten artık bıkmıştı.

Mübarek, ABD'nin Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi'ni desteklemiyor, İsrail'e karşı da "değişken" politikalar uyguluyordu.

Oğlunu, Cumhurbaşkanlığına hazırladığı bilinen Mübarek'in ülke dışına, servet transfer ettiği haberleri de duyulunca artık "kaçınılmaz" son görünüyordu.

Mısır'dan başlayarak İsrail ve Barzani'ye kadar uzanan hareketler yeni virüsler yayıyor.

Ne var ki, daha da dikkat edilmesi gereken bir ortamda Türkiye hâlâ kararlı bir politika güdemiyor.

Kenan AKIN, 20 Mart 2017
kenan@akyayincilik.com