1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ağır baskılar getirecek olan bir rejime geçiyoruz (MEB ve MİLGRAM Deneyleri) / Mahiye MORGÜL

İletiGönderilme zamanı: Sal Nis 18, 2017 18:58
gönderen Oğuz Kağan
Ağır baskılar getirecek olan bir rejime geçiyoruz (MEB ve MİLGRAM Deneyleri)

Dünkü referandumla 200 yıl geriye götürüleceğimizi kulaklarımızla duyduk. İnsanlara bunu kabul ettirmek kolay değildir, o yüzden daha ağır baskılar gelecektir.

Hukuk dışı yollarla adım adım buraya geldik. Bu referandumda %43 Evet, %57 Hayır çıkmıştır. Aklımızın matematiğini bozdular, referandum yasasıyla seçim yasasının tarifini birbiri içine soktular, o yüzden anlayamıyoruz. Bakın, matematiksiz yaşamaya öyle alıştırıldık ki, alışverişimizi bile biz değil makine hesaplıyor, beyinlerimiz işlevsizleşti, tembelleşti. İnsan beyni nasıl matematiksizleşir, bunu sözde bilim adamlarıyla hallettiler.

Nazi Almanya’sındaki gibi otoriter bir sisteme doğru çaktırmadan geçirilmekte olduğumuzu görebiliyorum. Çocuğa acımasızlık had safha arttı, bu önemli ipucudur.

İnsanlarla yapılmış, insanı kandırmanın veya otoriteye boyun eğdirmenin deneyleri var. Nasıl olduğunu görmek isterseniz, internette Yale gibi anlı şanlı ABD üniversitesinde bilim adamları(ajanları!) tarafından kandırılmış gönüllülerle yapılmış psikoloji deneyleri var.

Acaba çocuklarımız da biz de öyle kandırılmış denekler miyiz?

O deneyleri yapan psikopat psikologlar Almanya’dan Amerika’ya gidenler olabilir, çünkü CİA’yı kuran bir eski Nazi idi. ABD’deki deneklerin farkı şu, esir değiller, ama kandırılmışlar, para karşılığında denek olmuşlar.

Almanya’da esirlerle nasıl deney yaptıklarını bilmeyenlere örek vereyim. Bir hastanede laboratuarda esir askerin (veya sivilin) göz bebeğine boya enjekte ediyorlar, acaba göz rengi değişecek mi diye. Diğer bir deney; su dolu bir küvete yarı baygın halde esiri yatırıyor, suyun ısısı sürekli düşürülüyor, insanın vücudu eksi kaç derecede tamamen donar, bunu test ediyor.

Yeni küresel otoritenin testleri ise insan psikolojisini bozmak üzerine yapılıyor.

Çocuklar okullar eliyle önlerine konulan vahşet masallarıyla eğitildikten sonra zorunlu karşılaştırmalı testlere tabi tutuluyor. Otorite bundan bir bilgi elde ediyor, kaç yılda Matematikten sıfır çektirilir, kaç yılda Türkçeden sıfır çektirilir, bir çocuk kaç yılda kendi arkadaşını öldürecek kadar vahşileşir, gibi.

Her türlü vahşet deneyi artık Amerikan üniversitelerinde yapılabilmektedir. Koruma kanunları burda geçmiyor. Biliniz ki bizde de çocuk koruma kanunu ders kitaplarında değil okul dışında geçerlidir.

Yeni eğitim sistemindeki bütün şikâyetlerimizin temelinde yatan “Zeka çok parçalıdır”ı yumurtlayan Harvardlı H.Gardner eminim bu deneyleri yapan Milgram psikologlarına bolca malzeme vermiştir.

Aşağıdaki MİLGRAM Deney videosunu lütfen tıklayınız.

https://www.youtube.com/watch?v=XklZdH6beio



Bu tür deneyler CİA enstitülerinde yapılır diye biliriz. Bunu YALE’de yapmışlar.

Öğretmenlerin mevcut ders kitaplarına karşı "yapacak bir şey yok" diyerek itiraz edemedikleri ile aynı durum. Çocuklarımızın karakteri değişiyor, onlara vahşileştirme programı uygulanıyor.

Yeni Talim Terbiyenin başı Alpaslan Durmuş da “Karakter eğitimi” kitapları yazdı, inceleyin bakalım. EDAM diye şirket kurdu, orada Yaz Kuran Kursu kitabını, Evde İlmihal kitabını, hadis karikatürlerini bastı, inceleyin lütfen. Karikatürlerde neden sürekli olumsuzluk, birbirine kötülük ederken görüntüler verilmiş, lütfen biraz merak edin.

Ders kitaplarında gördüğüm de buna benzer bir şey, sürekli kötülük resimleri... Her yıl artan dozda vahşileştirme eğitimi görüyor çocuklarımız.

İzlediğiniz videodaki denek öğretmenin gittikçe ceza voltajını artırması gibi, bir otorite ona “devam et” diyor. O da kendini "ben görevliyim" ile savunuyor, varılan sonuçlardan kendini sorumlu tutmuyor. Bu benzerlikleri bugün fakültelere kadar uzatabiliriz. Ankara’da bu ders kitaplarının yazım ve basımlarıyla ilgili çok sayıda gençle karşılaşıyorum, tek

bildikleri bilgisayar kullanmak, bu kitaplar basıldıkça para aldıkları için, kitaplardaki yanlışları savunuyorlar, “tek düzelikten çıktı” gibi sığ cevaplar veriyorlar. Hatta bu işleri devam etsin diye “evet” oyu verenlerine rastladım.

İzlediğiniz deneylere katılanların geçirdiği travmaları düşünün, Nazi Almanya’sında savaş esirleriyle yapılan deneylerden farkı yoktur.

Deneyin sonuna doğru Milgram şöyle diyor:

"Sıradan bir vatandaşın, sırf bir deneysel bilim insanı öyle emretti diye, başka bir insana ne kadar acı çektirebileceğini test etmek amacıyla, YALE Ün.de basit bir deney düzeneği kurduk. Deneyde katılımcıların başkalarının canını yakmamak yönündeki en kuvvetli ahlaki dürtüleri, amansız bir otorite tarafından kışkırtıldı. Ve kurbanların çığlıkları katılımcıların kulaklarında çınlarken kazanan taraf çoğunlukla otorite oldu.

Araştırmanın sonucunda ortaya çıkan en önemli ve açıklanmaya en muhtaç bulgu, yetişkin insanların bir otoritenin komutlarını sonuna kadar uygulama konusunda aşırı derecede gönüllü olmalarıdır.

Sadece işlerini yapan sıradan insanlar, herhangi bir kişisel husumetleri olmasa bile, korkunç bir yıkım sürecine alet olabilirler. Dahası yaptıkları şeyin yıkıcı etkileri apaçık ortada olduğunda bile temel ahlak standartlarıyla uyuşmayan eylemlerde bulunmaları istendiğinde, çok az insan otoriteye direnebilecek dirayete sahiptir."


Yani, eğer böyle amansız bir otoriteye gidersek, insanımızın acımasız emirlere direnmeleri mümkün olmayacaktır. Ülke olarak doğrudan faşist bir ülke haline geliriz. Zaten neredeyse tüm komşularla savaş halindeyiz, Allah korusun.

Sıradan işinde tarlasında çalışan Alman halkı nasıl faşist bir ülke insanı haline getirildi, bunu düşünelim. Bu halkı faşistleştiren global eller sonra da alınlarına “ırkçı” yaftası astı, bir halk adım adım vahşete sürüklendi, milyonlarca insan ölene kadar, dahası İsrail kuruluncaya kadar seyretti. Şimdi İsrail’in büyütülmesine sıra geldi. Yeni Hitler lazım onlara.

Özetle, aynı amansız otorite bugün dünyayı yönetmeye geçti, yerel otoritelerle işlerini görecekler, Allah yardımcımız olsun.

Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 18 Nisan 2017
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com