1. yüz (Toplam 1 yüz)

İki buçuk ayın 'davetli ihale' bilançosu 5.9 milyar TL / Çiğdem TOKER

İletiGönderilme zamanı: Pzr Ağu 13, 2017 15:49
gönderen Oğuz Kağan
İki buçuk ayın 'davetli ihale' bilançosu 5.9 milyar TL

Değerli okurlar arasında sürekli izleyenler biliyor.

Kamu İhale Kanunu’nda (KİK) yer alan “davetli ihale” yöntemine belli aralıklarla değiniyorum. Bu yöntemin Karayolları Genel Müdürlüğü’nce (KGM) kötüye, kamu çıkarları aleyhine kullanıl­dığını belgeleriyle aktarıyorum.

“Davetli ihale”, yasadaki mad­de numarası nedeniyle, piyasa­da “21/b” olarak anılıyor.

Bu yöntemde ihale, ilan edilmiyor. Nerede kaç liralık nasıl bir iş ya­pılacağını herkes göremiyor.

Fiyatlar yarışamıyor.

Son birkaç yıldır Türkiye’nin dört bir yanındaki onlarca “dub­le yol” projesi 21/b ile verildi, Bugünkü uygulamasıyla “adre­se teslim”e dönüştü. Bu ise bütçeden pervasızca, korku­suzca savrulan milyonlar, yüz milyonlar, milyarlar anlamına geliyor.

Bakınız; bir kamu kuruluşu­nun 21/b ile ihale verebilme­sinin koşulları çok net:

- Doğal afet, salgın hasta­lık, can veya mal kaybı tehli­kesi gibi ani,

- Veya idare tarafından önce­den öngörülemeyen olay ortaya çıkacak,

- Bu olaylar nedeniyle de ida­renin ihaleyi “acele” yapması bir mecburiyet olacak.

Bütçeden saçılan halkın parası

Konuya ara vermeye gelmi­yor.

Son iki ayda “davetli ihale” listesi hem sayıca uzamış, hem de işleri adrese teslim eden idare sayısı çeşitlenmiş. KGM, “davetli ihale”de artık yalnız değil. Bunun DSİ’si var, TOKİ’si var, valiliği var, Adalet Bakanlığı var, belediyesi var.

Hukukun düzgün işlediği, gücün kötüye kullanılarak ya­saların keyfi uygulandığı her va­kadan hukuk devleti zemininde hesap sorulacağı bir gün elbet­te gelecek.

İşte o gün, “duble yol” ihale pastalarının nasıl bölüşülüp ye­nildiği de ortaya çıkacak.

Şimdi haziran ayından bugü­ne dek geçen iki buçuk ayda dağıtılan -bilgisine ulaştığımız- bazı “davet işlerine” bir bakalım.

Ayrıntıya girmeden önce top­lamın 5.9 milyar TL olduğunu belirtelim.

(Bu arada siz de bu dönem­de hangi salgın hastalık, hangi deprem hayatı altüst etti de normal ihale uygulanmadı dü­şünedurun.)

Haziran-temmuz ‘adrese teslim’ler

Haziran ayında toplam tu­tarı 3 milyar 643 milyon TL’ye ulaşan 14 adet “davetli iş” verilmiş. Aralarında Kara­yolları da var DSİ de; Ankara Valiliği de var Gaziantep Belediyesi de, Sivas TOKİ de var, Adalet Bakanlığı da.

“İş”lere baktığımızda ise as­falt yama işini görüyorsunuz, KKTC’de cezaevi de. Hasan­keyf Antik Kenti’nin jeolojik güçlendirmesi de var, Trabzon Şehir Geçişi devlet yolu ya­pımı da. Ki bu son yazdığım Trabzon işi 848.2 milyon TL. Dile kolay. İlan etmeden, teklif almadan bu kadar büyük bir işi ve bütçe kaynağını götürüp Mapa İnşaat’a veriyorsunuz.

Trabzon’da salgın hastalık mı vardı ya da, Ankara’da sel mi oldu da Keçiören Fen Lisesi Kampus İnşaatı valilik tarafından davetli yapıldı.

Temmuz ayı için ulaşıp der­lediğim “davetli ihale” tutarı, 10 ayrı projede toplam 905.4 milyon TL. 21/b’ye göre ve­rilmiş bu işler arasında yine Adalet Bakanlığı, Ankara Valiliği, TOKİ gibi kurumları görüyorsunuz. İşler de Ceza İnfaz Kurumu, konut işleri, çevre düzenlemesi. Temmuz ayında verilen 10 işin toplamı 1 milyar 369 milyon TL. Ağus­tosun ilk iki haftasında verilen pazarlık işlerinin toplamı ise 880 milyon TL.

Üç ayın 21/b bilançosu 5.9 milyar TL’ye ulaşıyor.

Cezaevi müteahhitleri yaşadı

Cezaevlerindeki dolululuk oranları ile hak ihlallerinde de büyük artışlar yaşanıyor. Tutuklu ve hükümlülere kötü muamele haberlerinin ardı arkası kesil­miyor. Duymak, öğrenmek isteyene tabii. İnsanlık onuruna ve evrensel hukuka aykırı olan “tek tip”in büyük acılara kay­naklık edeceğini görmek için yakın tarihi bilmek yeter.

Adalet Bakanlığı’nın 2016 Faaliyet Ra­poru, devletin önümüzdeki dönemde daha çok sayıda yurttaşını cezaevine gönderme öngörüsünü yansıtıyordu.

Bu öngörünün mutlak bir hedefe karşı­lık geldiği son “davetli ihale”ler ile ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı, sadece içinde bulunduğumuz ağustos ayının birinde, ikisinde, üçünde, dokuzunda ve 11’inde toplam beş ayrı cezaevini 21/b’ye göre pazarlık usulüyle verdi. Bakanlığın, ma­yısta iki, temmuzda üç “iş”le birlikte, pazarlığını yapıp tamamladığı yeni yaptı­rılacak 10 cezaevinin listesi şöyle:

Elmalı 103.5 milyon TL Aras İnşaat
Sakarya 186.5 milyon TL Gürbağ İnşaat
Gerede 94.3 milyon TL Arıtürk İnşaat
Aziziye 197.8 milyon TL Alke İnş.-Sibar Yapı
Van Erciş 89.8 milyon TL Cemiloğlu İnş.-Yörük Yapı İnş.
Sarıçam 385 milyon TL Akar Müşavir veDiy-Mar İnşaat
Konya Ereğli 291.5 milyon TL Kur İnşaat -SMS İnşaat
Akdağmadeni 36 milyon TL Zen Grup Müh.
Tokat- Zile 35.1 milyon TL Arıkan İnşaat
Bodrum 83.5 milyon TLM Atay Taah. Kuyum.-Özbalkan Petrol

Hazirandan bu yana sayıları 10’u bulan yeni cezaevi projelerinin “adrese teslim” toplam bedeli 1.5 milyar TL’yi geçiyor. (Bu listede yer almayan ve KKTC ile imzalanmış özel protokole göre pazarlığı yapılmış KKTC Cezaevi’ni de Metro Mühendislik ile Zen Grup, 74.4 milyon TL’ye aldı.)

Adaletin bozulması ile iktidara yakın müteahhitlerin zenginleşmesi arasındaki doğrusal ilişkiyi görmek için sadece bu tablo bile yeterli. Üzerine bütçe açığını eklemek istediğinizde ise siyaset bilimci­lerle iktisatçılara bayağı iş çıkıyor. Acelesi olmayan “duble yol”undan kampusuna, cezaevlerine dek, keyfe göre iş yaptırılan 21/b ihalelerini, toplam büyüklüğünü gör­meden, ölçmeden, bütçe açığını ve mali disiplindeki bozulmayı anlamak kolay olmayacaktır.

Utanmayı bilmemek

Nurettin Veren, 70’ine merdiven dayamış.

Pek nur yüzlü sayıl­masa da “torun-torba” sahibi büyükbaba izle­nimi veriyor.

Fethullah Gülen’in “karakutusu” olduğu tabiri ise bana ait değil.

Dilara Berberoğlu 27 yaşında. Galatasa­ray Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu.

Böyle bir diploma ile yüksek gelir sağlayabi­leceği alanlar çokken, mülteci hukuku ala­nında uzmanlaşmayı “seçmiş” bir genç kadın.

Bazı isimler için bazı isimlerle yan yana anılmanın dahi eziyet olduğunu biliriz.

Uzatmayayım o ne­denle.

On yıllarca Fethullah Gülen’in maiyetinde bulunan Nurettin Ve­ren, köşesinde Dilara Berberoğlu ile ilgili bir cümle kurdu. O cümle ile aynı anda:

Hem yalan söyledi, hem iftira attı, hem genç bir kadının onu­ruyla, kimliğiyle oyna­maya kalktı. Hepsini bir arada yaparak kendi geçmişini dikkatlerden kaçırmaya çabaladı.

Bizler de bu vesileyle bazı canlıların, insanlı­ğın ortak kazanımı olan temel değerlerin biriyle dahi tanışmadığını görmüş olduk.

Çiğdem TOKER, 13 Ağustos 2017