1. yüz (Toplam 1 yüz)

1 iktidar, 3 bela, 2 tuzak / Mehmet Ali GÜLLER

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 07, 2017 14:22
gönderen Oğuz Kağan
1 iktidar, 3 bela, 2 tuzak

Önceki yazımızda muhalefetin Reza Zarrab davasına nasıl bakması gerektiği üzerinde durmuş ve özetle şu sonucu çıkarmıştık: “Zarrab davasını ‘milli mesele” görerek ve ‘aynı gemideyiz” diyerek AKP’ye direkt/dolaylı destek veren muhalefet anlayışı da, ABD’den medet uman ve AKP’yi ABD’yle birlikte yıkacağını sanan mandacı muhalif anlayış da yanlıştır, kabul edilemez”

Gelen sorular nedeniyle bugün bu konuyu biraz daha açacağız. Fakat önce bazı saptamalar yapalım:

ÜÇ BELA: PKK, FETÖ, ZARRAB

1) FETÖ konusu Türkiye’nin öncelikli “belası”dır. Bu örgütle mücadele içerideki öncelikli mücadele olmayı sürdürmelidir. Fakat “iyi mücadele” için bu belanın başımıza nasıl sarıldığının üzerinden atlanılmamalı ve perdelenen “siyasi ayak” konusunda daha kararlı mücadele edilmelidir.

FETÖ AKP’den önce devlete sızmış, fakat AKP ile birlikte devlete yerleşmiştir. AKP iktidar olabilmek için FETÖ’cülere dayanmış, cumhuriyet kurumlarını tasfiye edebilmek için FETÖ’nün operasyonlarına siyasal destek vermiştir. AKP, FETÖ’nün Türk Ordusu’na yaptığı büyük kumpasın siyasal savcılığını yapmıştır. Erdoğan’ın ifadesiyle 10 yıl boyunca ne istedilerse vermişlerdir: Bakanlıkları, içişlerini, dışişlerini, genel müdürlükleri, emniyeti, eğitimi, üniversiteleri, diyaneti, her yeri…

AKP’nin desteklediği o operasyonlar sonunda FETÖcülerin TSK içinde en yukarılara kadar önü açılmış ve en sonunda 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunabilmişlerdir. Dolayısıyla, doğru, AKP güç mücadelesi nedeniyle 15 Temmuz’un hedefi olmuştur ama aynı zamanda 15 Temmuz’un siyasal sorumlusudur!

Fakat AKP o siyasal sorumluluğu “kandırıldık” diyerek üzerinden atmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu!

2) Türkiye için ikinci “bela” PKK’dır.

AKP’den önceki iktidar döneminde başlayan süreçle PKK operasyon yapamaz duruma itilmişti. AKP ise ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığı gereği PKK’yla “Kürt Açılımı” başlattı, siyasal iş birliği ve ortaklık yaptı!

AKP-PKK siyasal ortaklığının olduğu bu süreçte PKK yeniden yapılandı, güç kazandı, şehirlerde silah yığdı! Dahası AKP’nin siyasal savcılık yaptığı FETÖ’nün Türk Ordusu’na Ergenekon operasyonlarında PKK tanık yapıldı!

Özetle AKP-PKK-FETÖ ortaklığı ile “ulusalcı dalga aşıldı”, “milliyetçilik ayaklar altına alındı”, ABD ve NATO’ya mesafeli Türk subayları TSK’den tasfiye edildi, cumhuriyet kurumları yıkıldı…

AKP ise bu ortaklığının siyasal sorumluluğunu yerine getirmek yerine “aldatıldık” deyip sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu!

3) Türkiye için şu andaki üçüncü “bela” ise Rıza Zarrab’dır!

Zarrab, AKP yöneticileriyle girdiği ak’çeli ilişkiler nedeniyle ABD’nin elinde Türkiye’ye karşı bir koza dönüşmüştür! Fakat bunun sorumlusu AKP’dir!

Yıllardır İran’la yapılan “petrol ve doğal gazın karşılığını malla ödeme” yerine Zarrab üzerinden altın ve nakit ödemesine geçilmiş ve fakat İran’ın parası çalınmıştır! Öyle ki İran yönetimi Zarrab’ın patronu Babek Zencani’ye idam cezası vermiş ve idamı kaldırmanın şartını da Zarrab’ın çalınan paraları geri getirmesine bağlamıştır.

Parayı rüşvetle dağıtan Zarrab ise İran’ın kendisini öldüreceğini düşündüğü için, AKP hükümetine de güvenememiş ve çareyi FBI’yla anlaşarak ABD’ye sığınmakta görmüştür.

AKP hükümeti ise duruşmalar başlayana kadar ABD’yle pazarlık yapmayı sürdürmüş, Zarrab’ın ABD’li avukatlarıyla İstanbul’da görüşmüş, hatta duruşmalar başlamadan hemen önce ABD’ye üst üste iki kez nota bile vermiştir!

Dolayısıyla mesele sunulduğu gibi kabaca İran’a ambargoyu delme meselesi değildir. ABD AKP-Zarrab ilişkisiyle bir açık yakalamış, şimdi o açığı siyasal bir şantaj olarak kullanmaktadır.

ABD’ye bu kozu veren kimdir? Zarrab’ı Türkiye’nin başına bela eden kimdir? AKP hükümetidir!

Oysa AKP hükümeti bu konuda da siyasal sorumluluğu üzerinde atmakta, dahası “batı karşıtlığı” rüzgârı ile durumu fırsata çevirip baskın erken seçime hazırlanmaktadır!

İKİ TUZAK: AKP DESTEKÇİLİĞİ VE ABD MANDACILIĞI

Normal bir ülkede değil bu üç bela, teki bile bir iktidarı düşürmeye yeter. Dahası o partiyi de tarihin çöpüne süpürür.

Fakat Türkiye’de böyle olmamış, dahası bu “belalar sürecinde” AKP oylarını artırmış, en sonunda parlamenter sistemi de yıkıp tek adamlı Saray rejimine geçmiştir!

İşte üzerinde asıl düşünülmesi gereken nokta burasıdır!

AKP’nin bu üç belaya rağmen iktidarını sürdürebilmenin en önemli nedeni muhalefetin şu iki tuzağa düşmesidir:

1) Muhalefetin bir bölümü bu belalar sürecinde direkt ya da dolaylı olarak AKP’ye destek vermiş, AKP’nin meseleleri “milli mesele” gibi sunması tuzağına düşmüştür!

Bu durum Rıza Zarrab davasında tavan yapmıştır.

Oysa Reza Zarrab meselesi “milli mesele” değil, bir hırsızlık meselesidir; Türkiye’nin değil AKP’nin meselesidir!

Milli mesele ise örneğin Yunanistan’ın AKP’nin göz yummasıyla 147 ada ve adacığa bayrak dikmesidir! Stratejik değerdeki milli kurumlarımızın yabancılara satılmasıdır, milli tarımımızın bitirilmesidir, milli eğitimin yerine ümmetçi eğitime geçilmesidir vs.

2) Muhalefetin diğer bölümü ise AKP’yi devirebilmek için ABD’den medet umar hale düşmüş, AKP karşıtlığı düzleminde ABD’nin planlarıyla yan yana gelebilmiştir.

Bu mandacı muhalif anlayışın iktidar olabilme şansı yoktur. Hatta tersine AKP’ye iktidarını sürdürebilmesi için manevralar yapabilme olanağı sağlaması nedeniyle çözümün önünde engeldir!

ZAYIF KARINDAN KURTULMA İHTİYACI

Aslında içinde bulunduğumuz süreç “yönetememe sorununun” yaşandığı bir “derin kriz” sürecidir Böylesi kriz zamanları devrimci ve öncü partiler için fırsat zamanlarıdır. Bu tür partilerin önünde koşullara göre sıçrayarak güç kazanmaktan iktidar olmaya kadar çeşitli seçenekler vardır.

Bunun ülkemizde gerçekleşmiyor olması ise muhalefetin yukarıda özetlediğimiz iki tuzaktan birine düşmesindendir!

Sıkışmış bir AKP’ye “ABD operasyon yapıyor, dolayısıyla mesele milli meseledir, zaten aynı gemideyiz” diyerek destek vermek de, ABD’den medet ummak da son tahlilde AKP’nin iktidar olmasını sürdürmesi demektir!

Peki iktidarını sürdüren AKP bu süreçte ne yapmıştır ve şu anda yapmaktadır? Dersler çıkarıp toplumsal uzlaşma mı aramıştır, tek adam rejiminden vazgeçme işareti mi vermiştir, kurumlara atamada liyakati mi esas almıştır, kindar nesil yetiştirme ve eğitimi imam hatipleştirme hedefinden vaz mı geçmiştir?

Hayır! Tersine “cumhuriyeti yıkma” hedefini sürdürmüş, son olarak Atatürksüz eğitim müfredatı ve müftülere nikah kıyma yetkisi verme gibi konularda bile en ufak taviz vermeden esas hedefinde yürümeyi sürdürmüştür!

Türkiye’nin başına 3 bela saran bu iktidar, hep söylediğimiz gibi uluslararası operasyonlar açısından Türkiye’nin zayıf karnıdır! Türkiye’nin önümüzdeki asıl ve büyük hesaplaşma sürecinden başarılı çıkması, bu zayıf karından kurtulmaktan geçer! Acilen ve 4. bir bela oluşmadan hem de…

Nasıl mı? Önce düşülen iki tuzaktan çıkarak!

Mehmet Ali GÜLLER, 7 Aralık 2017