1. yüz (Toplam 1 yüz)

İdlib gazabı / Ceyda KARAN

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 12, 2018 9:26
gönderen Oğuz Kağan
İdlib gazabı

Yeni yılla birlikte beklenen İdlib fırtınası koptu. ABD’nin Suriye Kürtleri üzerinden son hamleleri ile sınırlansa da kuzeydoğuda Deyr ez Zor’u IŞİD’den kurtararak halifelik olgusunu fiziken bitiren Suriye ordusunun, dikkatini İdlib’de yaratılmış ‘El Kaideistan’a çevireceği belliydi. Doğrusu bu ya, Suriye ordusu Rusya’nın desteğiyle çok hızlı ilerledi. Ve 2015’te 59 askerin El Kaide’nin kolu Nusra Cephesi tarafından katledildiği Ebu Duhur üssüne dayanıldı. Bu durum bir dizi gelişmeyi tetikledi.

* * *

Önce 31 Aralık’ta, ardından Ortodoks Noel’inde (5-6 Ocak) 13 SİHA (silahlı insansız hava araçları) ile Rusya’nın Hmeymim ve Tartus üsleri hedef alındı. Bir kısmının etkisizleştirildiği, bir kısmının hack’lenerek ele geçirildiği, bir kısmının da hasara yol açtığı anlaşılıyor.

Rusya doğrudan Türkiye’yi suçlamasa da saldırıların Astana süreciyle İdlib’de oluşturulmuş çatışmasızlık bölgesinin içinden, yani Türkiye’nin sorumluluk alanından gelmesi işleri karıştırdı. Rus basını bazı bilgiler verse de Rusya Savunma Bakanlığı’nın ikazını 10 Ocak’ta Krasnaya Zvezda (Kızıl Yıldız) haberiyle öğrendik. Genelkurmay Başkanı Akar ve MİT Müsteşarı Fidan’a mektup yollanmıştı. 6 Ocak’ta, yani SİHA saldırısı sonrası, üstelik Ankara’nın Rusya ile İran elçilerini 9 Ocak’ta Dışişleri’ne çağırması ile Mevlüt Çavuşoğlu’nun Moskova’ya çıkışının öncesinde...

* * *

Unutmamak gerek ki, eylülde İdlib için çatışmasızlık bölgesi El Kaide’yi koruyup kollamak için yaratılmadı. Ortak açıklamada, ‘ateşkesin tesisi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün temini ve terörle mücadelenin sürdürülmesi’ vardı. Rusya’nın çizgisi en baştan radikal cihatçı grupların temizlenmesi. Astana’da bu temizliği ve ‘ılımlıların siyasi sürece katılmasını’ Türkiye üstlendi.

Hal böyleyken Ankara’nın tutumu en naifinden pek tuhaf. Hem Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarını tanıyıp hem de ülkeyi BM’de temsil eden yönetimin ordusunun sınırları kontrol etmesine itirazın izahı yok. Ankara’nın neyi istediği/ hedeflediğini netleştirmesi gerekeceği açık. Nitekim Rus Dışişleri kaynakları açıkça Ankara ile yapıcı diyaloğu korumak istediklerini ama El Kaide ile mücadeleden taviz vermeyeceklerini söyledi.

* * *

Yaşananları anlamak için ‘büyük resme’ bakmalı. O resimde başka işler var.

Moskova, üslerine saldırılarla ilgili asıl ABD’yi işaret ediyor. SİHA’larla bu düzeyde saldırı, uydu navigasyonu ve uzaktan ateşleme içeren yüksek teknoloji gerektiriyor ve bölgede buna sadece ABD ve İsrail sahip. Suriye’de Rusya ile ilişkilerini dengelemiş İsrail’in buna cesaret edebilmesi zor. Geriye rejim değişikliği ajandası için cihatçı grupları silahlandırıp kullanmış ABD kalıyor.

* * *

Peki Suriye’de Fırat’ın batısı-doğusu paylaşımı varmış gibi görünürken ABD bunu niye yapsın?

• İşlevsiz kalmış olsa da Rusya ve İran’ın dışlamamaya özen gösterdiği Cenevre sürecinin yerini almış Astana süreci ve Soçi’de ocak sonu planlanan Ulusal Diyalog Kongresi’ni engellemek.

• IŞİD olmayınca ABD’nin bölgede bulunmasının yasal zemini yokken, bu süreç Rusya’nın başlattığı sürece eklemlenmek olur.

• Mesele salt Trump yönetiminin Ankara’yı kızdırıp YPG’yi silahlandırması değil. Suriye Kürtleri ABD’nin daimi varlığını açıkça istiyor. ABD’nin tek taraflı ilan edilen Kuzey Suriye Federasyonu’nda en az 12 askeri üssü ve 5 bin askeri var.

• Trump yönetimi Suriye altyapısını tesise soyundu. Trump bizzat ‘yerel konseylerle’ ilerleme hedefi koydu, Pentagon şefi Mattis sahaya daha fazla diplomat gönderileceğini söyledi. Yakın zamanda Suriye’nin kuzeyindeki yapının tanınacağı iddiaları sökün etti.

* * *

Ama işte ABD ‘genişletilmiş’ Kürt bölgesinde sıkışmış halde. Kürtlerin ele geçirdiği petrol kaynakları ve tarım arazileri siyasi süreç için koz olsa bile Suriye-Irak-Türkiye sınırının ortasında, Lübnan büyüklüğünde bir bölgeden bahsediyoruz. Akdeniz’e çıkışta ise İdlib var. Hibrit savaş veren ABD için İdlib’de Şam kontrolü arzu edilmez.

Rusya’nın üslerini hedef alıp rejimi devirmeye yeminli gruplara tahammülü beklenmiyorsa eğer asıl soru şu: Türkiye’nin pozisyonu hakikaten ne?

Ceyda KARAN, 12 Ocak 2018