1. yüz (Toplam 1 yüz)

Damadın karışık işleri: Beton lobisi… / Zeynep GÜRCANLI

İletiGönderilme zamanı: Pzt Mar 12, 2018 10:57
gönderen Oğuz Kağan
Damadın karışık işleri: Beton lobisi…

“Damat” olmak, aileye girmek demek.

Hele “bir numaranın” ailesine girdiniz mi, önünüz açık; ülkeyi yöneten “kayınpederin” yanında gelsin siyasi makamlar, güç, hatta ekonomik çıkar.

Ortadoğu'da, Asya'da “etkin görevde” pek çok damat var. Ancak bu yazıda konu, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner.

ABD'de “emlak kralı” olarak anılan Trump'ın damadı da yine ünlü “emlakçı” ailelerden birinden geliyor. Damadın babası Charles Kushner, zenginliğini New York'taki emlak işlerine borçlu. Jared Kushner'in Trump'ın kızı Ivanka ile evliliği bir çeşit “beton lobisi ittifakı” gibi. İttifak o kadar güçlü ki, Ivanka kocası Jared uğruna din değiştirip, Yahudiliğe bile geçti.

Jared Kushner, kayınpederi başkan seçilince, aile işlerini “resmen” bırakıp, Trump'ın “danışmanlığını” üstlendi. Ortadoğu politikası konusunda son derece etkin olan Kushner'in, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasında da, İsrail'in en büyük tehdit olarak gördüğü İran'a yönelik “Arap cephesi” oluşturma çabalarında da imzası var.

Ancak damat Jared ülke işleriyle ilgilenirken, aile şirketi de boş durmuyor elbette.

Kushner şirketinin son dönemdeki en önemli işi, New York'un ünlü 5. Caddesi'ndeki 666 numaralı bina. Kushner Ailesi, son bir yıldır harıl harıl, kendisini yaklaşık 1.4 milyar dolarlık borca sokan bu binaya yatırımcı çekmeye çalışıyor. İlk gözlerini diktikleri ise saçacak bol parası olan Arap yatırımcılar.

Amerikan basının iddiasına göre, bizzat damat Kushner de bu işlerin içinde. NBC televizyonu, Trump ekibinin seçim sürecindeki Rusya bağlantılarını araştıran özel savcı Mueller'in, şimdilerde “damat” bağlantılarına el attığını haber yaptı.

Haberde, Damat Kushner'in 5. Cadde 666 numara ile ilgili olarak, Katar hanedan ailesinden eski Başbakan Hamad bin Jassim bin Jaber al Thani ile görüşmesine yer verilmiş.

Ancak bizzat Jared Kushner'in araya girmesine rağmen, yatırım yapmaya yanaşmadı. Ve ilginçtir, Kushner Ailesi ile Katar hanedanı arasındaki 666 numaralı bina görüşmeleri çöktükten kısa bir süre sonra ise Suudi Arabistan-Katar krizi çıktı. Kushner'in “danışmanlık yaptığı” Beyaz Saray da Araplararası bu kavgada tarafını Suudilerden yana koydu.

Savcı Mueller, bugünlerde Beyaz Saray'ın bu politikasında, “damat etkisinin” ne kadar olduğunu araştırıyor.

TÜRKİYE'NİN DE ADI GEÇİYOR

Trump'ın damadıyla ilgili Amerikan basınındaki haberlerde, Türkiye'nin de adı geçiyor. Haberlerde, Savcı Mueller'in gerek damat Kushner, gerekse Trump ekibinin soruşturulan diğer üyelerinin Türkiye bağlantılarını “izlemeye aldığı” ifade ediliyor. Hatta Ankara'daki FBI yetkilisinin, Mueller'in isteği üzerine, Türkiye'den bazı isimlerin bu konuda “bilgisine başvurduğu” da haberlerde yer alıyor.

Henüz Kushner'in Türkiye'de kimlerle iş tuttuğu konusunda ayrıntı yok. Bu konuda, Kushner'le omuz omuza Trump kampanyasında çalışmış, başkan olduktan sonra 20 gün kadar da “Ulusal Güvenlik Danışmanlığı” yapmış Micheal Flynn'in Türk yetkililerle yaptığı görüşmeler daha ön planda.

Yine bir başka gazete, Wall Street Journal daha önce Flynn'in 2016 Eylül'ünde New York'ta Enerji Bakanı Berat Albayrak ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile toplantı yaptığını, toplantıda Fetullah Gülen'in “ABD'den kaçırılmasının” konuşulduğunu yazmıştı. Savcı Mueller, Flynn hakkında hazırladığı iddianameye, Türkiye bağlantılarını da “suç unsuru” olarak koymuş durumda.

Önümüzdeki günlerde “beton lobisini”, Türkiye'deki bağlantılarını, bunların politikaya etkilerini daha sık konuşacağız sanki…

"DAVUTOĞLU VİZYONUNDAN" "BAHÇELİ VİZYONUNA"

AKP'nin izlediği dış politika savrulmaya devam…

AKP'nin ilk yıllarında “Davutoğlu vizyonu” revaçtaydı. Önce Başbakan Danışmanı, sonra Dışişleri Bakanı, son olarak da Başbakan olan Ahmet Davutoğlu, AKP dış politikasına yön veren en etkin isim oldu.

Bugünlerde ise dış politika, MHP ile kurulan “ittifakla” bağlantılı şekilde, adım adım “Devlet Bahçeli vizyonu” etkisi altına giriyor.

İşte size somut birkaç örnek;

*Davutoğlu döneminde Ermenistan'la yakınlaşma politikası izlendi. MHP ile kurulan ittifakın ardından bu anlaşmaların tümü resmen iptal oldu.

*Davutoğlu döneminde Suriye'de PKK terör örgütünün uzantısı olan PYD-YPG ile “temas” esastı. Hatta dönemin PYD eş başkanı Salih Müslim, bir değil birkaç defa Türkiye'ye davet edilip, kırmızı halılarla karşılandı. “İttifak”la birlikte Salih Müslim “istenmeyen kişi” oldu, kırmızı bültenle aranmaya başlandı.

*Davutoğlu döneminde Iraklı Kürtlerle işbirliği aldı yürüdü. O kadar ki, Davutoğlu, Türkmen kenti Kerkük'e bile Iraklı Kürtler'in “başkenti” Erbil'den gitti. Bahçeli o dönemde buna çok kızıp, bayram namazını Kerkük'te kılmaya karar vermişti. Gerçi Bahçeli o namazı kılamadı ama ittifak sonrasında Iraklı Kürtlerle Ankara arasındaki bağlar bir bir koptu.

*Davutoğlu döneminde, AKP hükümeti Kıbrıslı Rumlarla masaya oturdu. Başbakanlığı döneminde Davutoğlu'nun Kıbrıslı Rum lider Anastisiades ile “gizli görüşme yaptığı” Rum basınına yansıdı. Rum basını, bu görüşmenin sonucu olarak Davutoğlu'nun Kıbrıslı Rumlar'ın Ada etrafında petrol/doğalgaz aramasına “ses çıkarılmayacağı” sözünü verdiğini bile yazdı. MHP-AKP ittifakından sonra Türk donanmasının Doğu Akdeniz'de Rumlar'a gözdağı niteliğinde yapacağı tatbikatları konuşmaya başladık.

İç politikada da “Bahçeli etkisini” görmek mümkün.

Mesela:

Kendini din adamı olarak tanıtan, kıymeti kendinden menkul biri -adını anmak bile istemiyorum- çıkıp “kadınları dövebilirsiniz”, “kızları altı yaşında evlendirin” diye “fetva” vermeye kalktı, tepki MHP grup toplantısında Devlet Bahçeli'den geldi. İlginçtir; Bahçeli'nin salı konuşmasından sadece saatler sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp, söz konusu kişi hakkında “İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilemeyecek kadar aciz bunlar” dedi.

Yine Devlet Bahçeli, Maraş dondurmacısı kılıklı sözde tarihçiyi eleştirdi; Hemen arkasından Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan da ses geldi; Erdoğan, -hastalandığında bizzat hastaneye kadar gidip geçmiş olsun dediği- bu sözde tarihçinin Mehmet Akif Ersoy hakkındaki yorumlarını yerden yere vurdu.

Ankara kulislerinde, özellikle İçişleri Bakanlığı atamalarında “ülkücü etkisi” dillendirilmeye başlandı.

Her şeyin üzerine bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bozkurt işareti yapmasını ekleyin.

Dönem “kayyum” dönemi.

Ama iç-dış politikalarda “Devlet etkisi”, size de “kayyum” modasını çağrıştırmıyor mu?

Zeynep GÜRCANLI, 12 Mart 2018
zgurcanli@sozcu.com.tr