1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ortamdan istifadeyle kurnazlık yapmak / Armağan KULOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Cmt May 12, 2018 11:07
gönderen Oğuz Kağan
Ortamdan istifadeyle kurnazlık yapmak

KKTC Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin seçim atmosferine girmesini fırsat bilip, sözüm ona kurnazlıkla, geçen sene Kıbrıs müzakerelerinde, BM Genel Sekreteri Guterres'in taraflara sunduğu belgenin kabul edilmesi çağrısında bulunarak kafasının arkasındaki düşüncelerini uygulama fırsatı yaratmaya çalışmıştır.

Guterres Çerçeve Belgesi Türklerin aleyhine

Bu belgenin en ön önemli maddesi, Türkiye'nin adadaki etkin ve fiili garantisinin sona ermesini, Türk askeri sayısının 650 ile sınırlandırılmasını, adada uluslararası bir güç konuşlandırılmasını içermektedir.

Ayrıca, garantörlüğün sulandırılmasının yanında, dönüşümlü başkanlık, mülkiyetler konusu, toprak paylaşımı ve nüfus dağılımındaki Türk-Yunan dengesi de Türklerin aleyhinedir.

Bu belgenin felaket niteliğindeki "Annan Planı"ndan fazla bir farkı yoktur. Belgedeki "Müdahale hakkının geçerli kalacağı bir sistem sürdürülebilir değildir. Garanti Antlaşmalarının kapsadığı alanların yerini, iki tarafça üzerinde mutabık kalınan ve çeşitli boyutları içeren, yeterli uygulamayı izleme mekanizmaları alabilir." ifadesi, Türkiye'yi devreden çıkartmaktadır.

Akıncı, çerçeve belgenin aynen kabul edilmesi halinde umut ışığı doğabileceğini, makul bir sürede uzlaşıp, bir çıkış yolunun yeniden gündeme gelebileceğini ifade ederek, hâlâ müzakere peşinde koşmaktadır. Her yeni müzakerenin, bir önceki müzakerede verilen tavizlerin Rum tarafının kâr hanesine yazılarak "salam dilimi taktiğiyle" başladığını bile bile böyle bir çağrıda bulunmanın iyi niyet taşımadığı değerlendirilmektedir.

Bu çağrı kabul edilemez

Türkiye'nin etkin ve fiili müdahalesinden vazgeçmesini öngören, Türk ulusunun gelecek ve güvenliğini, Kıbrıs Türk tarafının eşitliğini, özgürlüğünü, mevcut topraklarını ve sosyo-ekonomik yapısını tehlikeye atan bu belgenin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu çağrı, Türk tarafının sahip olduğu her konuda taviz vermeye hazır olduğunun bir ifadesidir.

44 senedir özgür ve güvenli olarak yaşayan, 35 senedir de bağımsız bir devlete sahip olan Kıbrıs Türkünün, bu çağrıyı kabul etmesi beklenemez. Çeşitli yaklaşımlarla, özellikle genç kesimden birtakım insanların, bazı vaatlerle ve ideolojilerle kandırılmaya çalışılması bu gerçeğin üzerini örtemez.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, KKTC'nin özgürlüğü ve güvenliğinin yanında, Türkiye'nin güvenliği, menfaatleri, güvenirliği ve prestiji açısından son derece önemli olan ve "tarihi miras" olarak kabul edilen Kıbrıs konusunun tartışılmasına fırsat verecek boşluk yaratması da kabul edilemez.

Kıbrıs konusu 1974'de çözülmüş, 1983'de bitmiştir. Zaten ırkı, dili, dini, kültürü, sosyal yapısı, tarihi, hatta hiçbir şeyi birbirine benzemeyen toplumlardan müşterek bir devlet olamayacağı aşikârdır. Federasyon şartları da bizim için uygun olamayacaktır. Artık müzakereden bahsedenlerin, her kim olursa olsun, iyi niyetli olmadığı bilinmelidir.

İyi ki Rumlar direniyor. Yoksa...

Maalesef, 2004 yılında T.C. Hükümetinin AB'den müzakere tarihi alma hevesiyle, KKTC'yi teşvik etmesi ve KKTC'deki lobilerin ve Kıbrıs davasını kavrayamayanların propagandasıyla "Annan Planı" Türk kesimi tarafından kabul edilmiştir.

Kıbrıs'ın ortalama 10 yıl içinde tamamen Rumların kontrolüne geçmesine yol açacak bu planın, sabırsız davranarak her şeye bir an önce sahip olma duygusuyla Rumlar tarafından kabul edilmemesi, Türkler için bir kurtuluş olmuştur.

Hâlâ durumu kavrayamayanların veya bulanık ortamlardan istifadeye etmeye çalışanların bulunması üzüntü vericidir.

Rum lideri Anastasiadis'in bu çağrıya cevap vermeyerek, Türkiye'den Kıbrıs'taki garantörlük hakkından vazgeçeceğini doğrulamasını istemesi, yine bizim lehimize olmuştur.

Akıncı'nın Kıbrıs müzakerelerine ilişkin, "Güvenlik düzenlemeleri içerisinde Türkiye'nin dışlanacağı bir durum söz konusu olmamıştır. Böyle bir şey asla gündemde yoktur." demesi tatmin edici değildir. Artık AKEL sendromundan kurtulması gerekir.

Kıbrıs millî bir davadır. Devlet konusudur. Taviz kaldırmaz. Türk tarafı bir bütün olarak hassasiyet göstermelidir.


Armağan KULOĞLU, 12 Mayıs 2018
oakuloglu@gmail.com