1. yüz (Toplam 1 yüz)

Lübnan ve Irak seçimleri; Kahrolsun federalizm! / Prof. Dr. Sait YILMAZ

İletiGönderilme zamanı: Sal May 15, 2018 9:51
gönderen Oğuz Kağan
Lübnan ve Irak seçimleri; Kahrolsun federalizm!

2009’dan beri seçim yapılmayan Lübnan’da hükümet 2011 ve 2013’de çökmüş, başkanlık 29 ay boş kalmıştı. Lübnan seçimlerinin kazananı Batının adamı Saad Hariri ittifakına karşı Şii (Hizbullah) bloku oldu.

Irak ve Lübnan’da 6 ve 12 Mayıs’ta yapılan seçimler, IŞİD’in yenilmesi sonrası Orta Doğu’daki ilk büyük seçimlerdi. Seçim sonuçları, bölgedeki yeni trendleri ve federal yönetimlerdeki ayrışmaların büyümesini sembolize ediyor. İki ülkede de İran’ın müttefikleri seçimlerde güçlerini artırdılar. İran’ın Irak ve Lübnan’daki müttefikleri, IŞİD ve diğer cihatçı grupları yenerek iki ülkeye de istikrar getirdiğini düşünüyor. Hâlbuki bu savaşın diğer tarafında yer alan ABD, Avrupalı müttefikleri ve İsrail için baş tehdit İran’dır. Beyrut ve Bağdat’ın bölgedeki anahtar müttefiki ABD olmasına rağmen seçimlerde Batılılar için iyi sonuçlar çıkmadı. Irak’ta alınan ilk seçim sonuçlarına göre beklendiği gibi İran’ın adamı Şii lider Muqtada El-Sadr seçimleri önde götürüyor. Hem ABD’nin hem de İran’ın adamı olarak görülen ve militan Şii grupların ittifakının lideri olan Haydar El-Abadi ise onu izliyor. Irak’ta Bedr Tugayı, Lübnan’da ise Hizbullah alınan oylarla meşruiyetlerini artırdılar. İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki etkisi kendisine denize açılan stratejik bir koridor oluşturuyor ve bunu vekil silahlı güçler ile sağlıyordu.

İran şimdi Suriye’de üsler kuruyor, Lübnan ve Yemen’deki etkisini organik hale getirmeyi planlıyor. Irak ve Lübnan’daki seçimler ise İran etkisinin onayı anlamına geliyor. Orta Doğu’da son seçimlerin sonuçları ne anlamı geliyor, Türkiye için sonuçları neler? Açıklayalım.

FEDERAL LÜBNAN’I YÖNETENLER EMİRLERİ BATIDAN ALIR...

2009’dan beri seçim yapılmayan Lübnan’da hükümet 2011 ve 2013’de çökmüş, başkanlık 29 ay boş kalmıştı. Lübnan seçimlerinin kazananı Batının adamı Saad Hariri ittifakına karşı Şii (Hizbullah) bloku oldu. 128 sandalyeli Lübnan Parlamentosu’nda 64’er sandalye Hıristiyan ve Müslümanlara verilmiş durumda. Müslümanlara ait 64 sandalyenin ise 27’si Sünnilere, 27’si Şiilere, 6’sı Alevilere, 2’si Dürzilere ait. Son seçimlerde Hizbullah ve Amal Partisi 43 sandalye ile çoğunluğu ele geçirdi. Lübnan’da sivil savaşın sona erdiği 1990’dan beri ülke içi güç dengesi için mezhep esasına dayalı bir bölünme uygulanmakta. Maronit Hıristiyanlar Başkanlık, Şii Müslümanlar Parlamento sözcülüğü, Sünniler ise başbakanlık koltuğunun sahibiler. Lübnan’da 6 Mayıs’ta yapılan seçimleri, ABD ve İsrail'in uluslararası platformda terörist örgüt olarak tanımladığı Hizbullah ve müttefiklerinin oluşturduğu Direniş’e Vefa ittifakı zafer kazandı. Başbakan Saad Hariri’nin liderlik ettiği el-Mustakbel partisi ağır bir yenilgi aldı. Seçim sonrasında başkan Michel Aoun ve başbakan Saad Hariri konumlarını sürdürecek olsalar da eskisinden daha zayıf olacaklar.

Federal Lübnan’ı yönetenler emirleri Batıdan alır, halkına yalan söylemeye alışkındır. Daha geçenlerde Paris’te Macron’dan 11 milyar dolar yardım sözü aldılar. Batılılar Lübnan’da lüks villalarda akrabaları ile yaşarlar, daimi ikamet izinleri vardır. Sosyal hizmetler (en azından çöp toplamak gibi) hemen hemen hiç yoktur. Ama her yerde lüks arabalar ve pahalı yatlar görülür. Ülkede halka en yakın kesim ve doğru söyleme işi Hizbullah’a aittir. Lübnan’da yolsuzluk diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi kurumsallaşmıştır. Dışarıdan gelen paralar doğrudan Lübnan elitlerinin cebine girer. Bu yüzden, Batılıları kızdırmayı göze alamazlar. İsrail, Lübnan hava sahasını sık sık ihlal ederek, provokasyonlar yaparken ülkeden ses çıkmıyor. Hizbullah, 1980’li yıllarda İsrail’in Lübnan’ı işgali üzerine tepki olarak kuruldu. Hizbullah, Lübnan dış politikası ve savunmasına yön veriyor. Esat’ı desteklemek ve IŞİD ile mücadele etmek için Suriye’ye binlerce savaşçı gönderdiler. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Yemen’deki Hutileri açıkça destekliyor.

FEDERAL IRAK’TA TÜRKMENLERİN ADI YOK...

Irak’ta 12 Mayıs’ta yapılan seçimlere 2003 yılından beri görülen en düşük katılım (%44) oldu. Bunun nedenlerinin başında özellikle Sünni bölgeler başta olmak üzere Iraklıların seçimi adaletsiz görmesi nedeni ile boykot etmesi geliyor. Parlamentodaki 329 sandalye ve önemli konumlar (başkanlık, başbakanlık ve hükümet sözcülüğü) tıpkı Lübnan’da olduğu gibi mezhepsel olarak dağıtılmış durumda. Kürtlere başkanlık, Şiilere başbakanlık ve Sünnilere hükümet sözcülüğü verilmiş. Ayrıca parlamentodaki sandalyelerin dörtte biri kadınlara bırakılmış. Seçimlerden sonra yeni parlamento 2/3 çoğunlukla yeni başkanı seçmek zorunda. İran, Irak seçimleri sonrasında anahtar bakanlıkları elinde tutmak istiyor.

Kürtler, Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumu sonrası Kerkük ve Sincar’da kontrolü kaybetmelerinden şikâyetçiler. Irak’ta seçimleri İran yanlıları kazanmış olsa da sonuç bölünmüş bir Irak. Sünni ve Kürt gruplar bile kendi içinde bölünmüş durumda ve Batı yanlısı gruplar gittikçe zayıflıyor. 2003 sonrası Ankara’nın politikaları Türkmenlerin Barzani tarafından asimile edilmesini sağladı. Birçok Türkmen ise baskılara dayanamayıp, Irak’ın güneyine kaçtı. Seçimler ekonomik sıkıntı içindeki Irak’ın ABD ve İran ile bağlarının belirginleşmesi bakımından önemli. İki milyondan fazla yerinden edilmiş Sünni diğer önemli bir sorun.

Amerikan askerlerinin yazdığı 2005 Anayasası’na göre Irak’ın kuzeyinde kurulan Kürt bölgesinin kendi parlamentosu ve başbakanı var. Irak’ın kuzeyinde özellikle Süleymaniye, Erbil ve Dohuk’ta yakın zamanda önemli protestolar oldu. 2015’den beri devam eden ekonomik kötü gidiş, artan borçlar ve maaş kesintileri daha da doğrusu ödenmeyen maaşlar sık sık protesto ediliyor. Mart 2018’deki son protestolara Barzani güvenlik güçlerinin verdiği sert karşılık, artık Kürt liderliğinin sonunun geldiğini gösteriyor. Bağdat’tan 19 Mart’ta gelen 267 milyon dolar doğrudan maaşlara gitti ve oldukça yetersiz kaldı. Irak Kürtlerini asıl kızdıran ise yönetimin milyarlarca doları bulan yolsuzlukları ve akraba kayırmaları. Kürtler ile Bağdat yönetimi arasında petrol gelirlerinin paylaşımı ve egemenliği tartışmalı bölgeler gibi sorunlar var. Kürtler kadar nüfusu olan Irak Türkmenlerin ise ne diğer azınlıklar gibi parlamentoda sandalye hakları var ne de Irak yönetiminde bir konuma sahipler. Kerkük kentindeki Türkmenler, yoğun olarak bulundukları bölgelerde kullandıkları elektronik olarak verilen oyları Kürt partilerine kaydırıldığı için protesto gösterileri düzenledi.

SONUÇ

Önümüzde önemli gelişmeler var. Lübnan, milli gelirine oranla dünyanın en borçlu ülkelerinden birisi ve yönetimin Batılılar tarafından terörist örgüt kabul edilen Hizbullah’ın kontrolüne geçmesi daha sıkıntılı günlerin habercisi. Lübnan’da Aoun-Hariri ittifakının arkasındaki ABD ve Suudi Arabistan, yakın gelecekte Lübnan içindeki dengeleri değiştirmek için yeni ayak oyunlarına girişebilir. Yemen’deki Hutiler ise savaş bitince İsrail ile savaşında Hizbullah’a katılacaklarını açıkladılar.

Irak’ta Kerkük’ün Bağdat’ın eline geçmesi ile petrol ihracatı gelirleri yok olan hem Barzani (KDP) hem Talabani (KYP) tarafı kendi çıkar ağına dayalı yönetimlerini sürdürmesi kolay gözükmüyor. Kürt tarafında, ortaya yeni partiler ve liderler çıkıyor. Özetle KDP ve KYP hayatta kalmaya çalışıyor. Öte yandan Bağdat ise ne tartışmalı bölgeler ne de Kürt bölgesinin bağımsızlık arayışı ile ilgili bir taviz vermek niyetinde değil.

Suriye’de olduğu gibi Irak’ta Türkiye için en iyi çözüm, ülkenin bütünlüğü ve merkezi yönetimin kuvvetli olması. Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de Türkmenleri ihmal ettik ve onların Kürt ve Araplar içinde asimile olmasına göz yumuyoruz. Asıl büyük sorun ise Orta Doğu’ya yüzyıldır dayatılan Federalizm hastalığı. Federalizm, yabancıların ellerinin hep içinizde olması ve hırsız yöneticilerin başınızdan gitmemesi demek.

Prof. Dr. Sait YILMAZ, 14 Mayıs 2018