1. yüz (Toplam 1 yüz)

Ürdün domino etkisini bekliyor... / Prof. Dr. Sait YILMAZ

İletiGönderilme zamanı: Cum Haz 08, 2018 12:05
gönderen Oğuz Kağan
Ürdün domino etkisini bekliyor...

Ortadoğu’daki sorunların büyük bölümü Osmanlıyı arkadan vuran iki aile olan Suud ve Haşimi kaynaklıdır. Osmanlı’ya karşı Arap ayaklanmasını örgütleyen İngilizler; Haşimi ailesinden Mekke Şerifi’ne söz verdikleri Hicaz’ı Suud ailesine vermişler, böylece Suudi Arabistan kurulmuştu. Fransızlar da Suriye’yi alınca Haşimi ailesine Ürdün ve Irak kalmıştı. Hüseyin’in oğullarından Faysal Irak’ın başına geçmiş, Abdullah ise 500 savaşçısı ile Ürdün Nehri doğusuna gösterilmişti. Abdullah’tan İngilizlerin Filistin’de kurduğu yönetimi tanıma ve Fransızların aleyhine çalışmama sözü istendi. Faysal 1958’de Bağdat’ta askeri darbe ile devrilince Haşimilere sadece Ürdün kaldı. Arap İsyanı’nın başladığı Haziran başı her sene milli bayram olarak kutlanıyor. Kral Abdullah, 1951’de Al Aksa Cami’sinde öldürülünce yerine 16 yaşındaki oğlu Hüseyin geçti. 1999 yılında Hüseyin ölünce yerini oğlu Abdullah aldı. Bugün Haşimi hanedanı, üçüncü oğul olan II. Abdullah ile Ürdün’de devam ediyor. Suud ve Haşimi aileleri kendilerini yaratan ve onlara birer ülke tahsis eden İngilizlerin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da ABD’nin hizmetinde oldular ve halen öyledirler. Ancak, tıpkı Suudi Arabistan gibi Ürdün’de de krallık çökme tehlikesinde ve işin aslı zamandan çalıyorlar. Ürdün’de vergi yasasına yönelik protestolar sebebiyle Hani el-Mulki hükümetinin istifasının ardından son günlerde sular durulmuyor. Ürdün’deki dip dalgası rejimi yıkabilir ve Batılıların kurduğu dengeler bir kez daha alt-üst olabilir.

Batının kuklası Ürdün Krallığı...

İngiltere’de askeri eğitim alan ve Oxford ve Washington’da okuyan Kral Abdullah, Batının adamıdır. Abdullah, babasının ve diğerlerinin başına gelenlerden İngilizler ve Amerikalıların dediklerinden çıkılmayacağı dersini çıkarmıştı. Bu yüzden, yanı başında İsrail devletinin kurulmasına ve onların yaptıklarına sessiz kalmayı tercih etti. Haşimi ailesi İsrail’i korumak için tampon görevi üstlenmiştir. Eski Ürdün kralı Hüseyin, nüfusunun nerede ise %70’ini oluşturan Filistinlilere nefes aldırmadı. 1970’de, ABD, İngiltere ve İsrail’den aldığı destekle bir haftada 40 bin kadar Filistinliyi öldürdü. 11 Eylül 2001 sonrası, ABD, birçok terörle mücadele programı için Ürdün’e para aktardı. Amerikalı ve Ürdünlü ajanlar, Amman’ın dışındaki müşterek terörle mücadele merkezinde birlikte çalıştılar. CIA’nın ele geçirdiği teröristler için Ürdün’de de gizli bir hapishanesi vardı. 2003 yılında CIA Direktörü Goeorge Tenet, şöyle demişti; “Ürdün istihbaratını biz kurduk ve şimdi bizim oldu.” Ürdün, stratejik konumu ve Amerikan istihbaratına olan toleransı ile uzun süredir değerli bir üs olmaya devam ediyor. ABD, Nisan 2013’de CIA üzerinden Ürdün’deki terörist eğitim merkezinde bir program başlattı. Binlerce Kalaşnikof ve milyonlarca mühimmat CIA’nın kontrolünde İncirlik üzerinden bu merkeze gönderildi. Üç yılda eğitilen binlerce isyancı Ruslar gelene kadar güney cephede Esat’a karşı önemli başarılar sağladı.

Kral Abdullah ve Filistin Yönetimi’nin başı Mahmud Abbas Washington’un geleneksel müttefikleridir. Batının sözünden çıkmaları demek son yıllarda Filistin’in maruz kaldığı gibi yardımın kesilmesi demektir. Abbas, iktidarda kalması karşılığı İsrail’in genişlemesine göz yumdu. Abbas’a göre Trump’ın Kudüs kararı yazılı olmayan anlaşmaya ihanetti. Anlaşmaya göre ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi nihai bir karar verene kadar durumu değiştirmeyecekti. Kudüs gelişmeleri ile birlikte Abdullah ve Abbas’ın arası açıldı. Yetmedi Abdullah, Washington’a giderek Türkiye’yi şikâyet etti. Tarih Araplar için tekerrür ediyor, bir kez daha Batılılar tarafından ihanete uğruyorlar. Nitekim Suudi prensi, Abbas’a Kudüs’e ve işgal edilmiş yerlere dönmeyi unutmasını söyledi. Kudüs meselesi Batının adamları için bir sadakat testi oldu ve Abdullah da bu testten geçemezse iktidarını sonsuza kadar kaybedeceğini biliyor. Kudüs bir dönüşüm sürecine girmiş ve İsrail işgali daha da genişlemiş iken Abdullah ve Abbas gibi diğer Arap liderleri de koltuklarını korumaya devam ediyorlar.

Ürdün domino etkisini bekliyor...

Ürdün nüfusunun karışık olması nedeni ile kralın her an bir ayaklanma ile gönderilmesi kolaydır. Ürdün halkının yarısından fazlası özellikle 1967 Savaşı sonrası gelen Filistinli göçmenlerdir. Ülkenin 2018 rakamlarına göre 10.1 milyon nüfusunun 3 milyonu göçmendir. Filistinlilerin çoğu Ürdün’de çifte vatandaşlık almıştır. Ülkesindeki Filistinli göçmenler yüzünden her an bir ayaklanma tehlikesi yaşayan Abdullah, Suriyeli göçmenler son yıllarda sayıları artan Sünni aşırı İslamcılar nedeni ile de başı beladadır. Öte yandan içerideki radikalleşmenin asıl nedeni ekonominin kötüye gitmesi ve özellikle yüksek oranda işsizliktir. Ürdün’de kamu işleri ise uzun zamandır sadece krala sadık kabile ve iş elitine gidiyor yani sadakat karşılığı iş. Böylece diğerleri özellikle büyük göçmen nüfus için tek iş alanı özel sektör. Ülkede özel sektörün imkânlarının çok üstünde sayıda bir nüfus fazlası var. Diğer yandan neo-liberal politikalar yüzünden kamuda da işler azaldığından sadık kesim de sıkıntılı. Arap Baharı döneminde Abdullah durumu reform yalanı ile idare etti; Milli Diyalog Komitesi kuruldu, kabine istifa etti, bazı mali destekler verildi. Parlamento üzerinde mutlak güç sahibi olan Abdullah, kendi adamlarını ve yolsuzlukları korumakla suçlanıyor. Suriye’deki kanlı savaş Ürdünlüleri bir süredir sokağa çıkmaktan alıkoyuyordu.

Bugüne kadar kral, içerideki ve sınırın hemen dışarısındaki tarihsel güçlü rakipleri karşısında esnek bir denge göstererek durumu iyi idare etti. Bu dengenin sağlanmasında ABD ile stratejik ittifakı etkili oldu. Ancak, Trump yönetiminin diplomasiye uymayan ve öngörülemeyen ülkenin güvenlik hesaplamalarını da sallıyor. Kral Abdullah’ın en büyük şansı Trump’ın kendisini sevmesi. Bunun kanıtı ise Trump’ın bir araya geldiği ilk Arap lideri olması ve kendisini “büyük savaşçı” ilan etmesi. Ürdün, İsrail-Filistin çatışmasında ABD politikaları için önemli bir rol oynuyor. Abdullah, Kudüs’ün Müslüman kesimlerinin resmi koruyucusu kabul ediliyor. ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı bu yüzden Amman’ı alarma geçirdi. ABD için Ürdün, radikal İslam (IŞİD) ile mücadelede koalisyon ortağı, Ilımlı İslamcı kaynağı ve Arap-İsrail barışı için müttefik idi. Ancak, Trump’ın kendi öncelikleri ve özensiz politikaları Ortadoğu’da ilk savunma hattı olan Ürdün’ü daha hassas konuma itiyor. Trump yönetimi, 2017’de ABD’den 1.28 milyar dolar yardım alan Ürdün’e 2018 dış yardımını %28 kesti. Ürdün, dış yardıma ve dışarıdan gelecek petrol ve yiyeceğe bağımlı bir ülke. Kamu hizmetleri zayıf, dış yardımın azalması ve daha da kötüleşen ekonomik durum her an siyasi sistemin çökmesine ve halk ayaklanmalarına yol açabilir.

Sonuç...

Türkiye’nin Rusya ve İran’a daha da yakınlaşması üzerine Batı ve özelde NATO’nun silah ve araçlarının İncirlik yerine konuşlanacağı en iyi yer olarak Ürdün görülüyor. Ürdün, tarihsel olarak Batı’ya teslim olmuş, fakir ve Batı yardımına muhtaç bir ülke. Batılılar burada kendilerini bu ülkede emniyette hissetmekte. NATO yavaş yavaş Türkiye’den Ürdün’e taşınıyor. Halen Ürdün içinde binden fazla yabancı askeri personel var ve bu rakamın 20 bine kadar büyümesi mümkün. Yani Ürdün, Türkiye’den sonra Ortadoğu’nun yeni Balkanlaşmasının üssü olabilir. Suriye’nin güneyinde CIA ile savaşlara destek olan Ürdün, savaşı Rus tarafının kazandığının belli olması üzerine kuzey sınırının güvenliği için Rusya’ya yanaşmaya çalışıyor. Ocak 2017’de Abdullah, Moskova’yı bu amaçla ziyaret etti. O dönemden beri Suriye’de Esat ve Rusya’yı kızdırmamaya ve koordinede bulunmaya dikkat ediyorlar. Ancak, ABD’nin Suriye’yi füzelerle vurması üzerine Amman’a yönelik suçlamalar geldi. Abdullah, Suriye’de ABD ve Rusya arasında kalmış durumdadır. Ortadoğu halkları Batı emperyalizminin ülkelerindeki oyunlarını izlerken, Ürdün de domino etkisinin kendisine geleceği günü bekliyor.

Prof. Dr. Sait YILMAZ, 5 Haziran 2018