1. yüz (Toplam 1 yüz)

Birer hiç mi olacağız? / Işık KANSU

İletiGönderilme zamanı: Cmt Eki 13, 2018 13:12
gönderen Oğuz Kağan
Birer hiç mi olacağız?

İktidara ve de muhalefete bakarsanız, bizim birer hiç olmamız gerekiyor. İktidara göre, Türk olmayacağız bir kere.

“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını yapan Atatürk’ün ifadesiyle Türk olmak çok ayıp bir şey.

Asla ulusal yurttaş kimliğimizi öncelemeyeceğiz. Bundan başka her şeyimizi öne çıkarabiliriz:

Irkımızı, dinimizi, mezhebimizi, tarikatımızı, cemaatimizi, aşiretimizi, hemşeriliğimizi, gizli-açık içinde bulunduğumuz örgüt ya da cemiyet bağımızı, kulluğumuzu, köleliğimizi; özetle ortaçağdan kalma ne kadar feodal ilişki varsa, onu kimlikten sayacağız.

Yok onlar olmadı, mutlaka bir ayrılık, aykırılık bulacağız. Hiçbir şey uyduramazsak, derimizin rengi ya da cinsiyet üzerinden başkalaşacağız.

Sonra, doğru olmayacağız:

Her gün yalana, dolana, üçkâğıda başvuracağız.

Çalışkan da olmayacağız:

Yan gelip yatacağız. Rant, faiz, vurgun, artık Allah ne verdiyse, sülük gibi yaşayıp gideceğiz.

Muhalefetin sözünü dinlerseniz, entelektüel de olmayacağız.

Eskilerin münevver dedikleri, gazetemizin okurları için yaptığımız nitelemeyle “bu ülkenin aydınlık insanı” olmaktan özenle kaçınacağız.

Muhalefetin diliyle bir “bariyer” çünkü bu.

Üstün eğitim almayacağız, kendimizi yetiştirmeyeceğiz, kitap okumayacağız, sanatla ilgilenmeyeceğiz, çağı anlamaya, uygar ve ahlaklı davranmaya yanaşmayacağız.

Hele “akademik”, üstelik “elitist” bir kimlik…

Vay anam, vay…

Sakın, sakın ha!

Gücü yetene külhan, kabadayı, yetmeyene sümsük; ortalama ya da düşük zekâlı, başında takke ile badem bıyıklı, sıkma başlı, cahil, lümpen, küfürbaz, insancıl değer ve ilkelerden habersiz; oturmasını, kalkmasını, yemesini, içmesini bilmeyen, reisinin kılına bile razı, boyun eğen, sorgulamayan, sorgulatmayan, her gösterileni tıpış tıpış gidip seçen bir sürü!

Böyle bir toplum muyuz biz? Böylesi mi uygun bize?

1923’te çağlarını aşan bir devrim yapmış toplumun, 100 yıl sonra getirildiği, daha da getirileceği aşama bu mu?

Sorarım size…

Yurt kurtarıcı ve kurucuları bu yüzden mi “iki ayyaş” konumuna düşürüldü?

Kabul edecek, onaylayacak, yutkunup sindirecek miyiz?

İzmir dersi

Aziz Kocaoğlu, bir kez daha İzmir Belediye Başkanı olmayacağını açıklayarak, koltuk ile ilişkisini kesmekte zorlananlara iyi bir ders verdi.

Dahası, İzmir’de düzeyli bir demokratik yarışa da olanak tanıdı.

Karşıyaka’dan Bergama’ya, Buca’dan Seferihisar’a birçok başarılı belediye başkanı; kente daha iyi hizmet için aday olmaya hazırlanıyorlar. Yeni tasarılar ve imgelemlerle seçime hazırlanıyorlar.

Örneğin, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer; İzmir’in çok kültürlü, renkli kimliği ile kültür-sanat konusunda ülkenin lokomotifi olabileceği kanısında. Diyor ki:

“Türkiye’de müzik endüstrisi de, sinema endüstrisi de İstanbul’da sıkışmış ve atılım yapma, gelişme potansiyelleri daralmıştır. Fiziki koşulların zorluğu, trafik, otopark, lojistik vb. alanlarda giderek artan sıkıntılar, bu sektörlerin verimliliğini düşüren sonuçlar ortaya koymaktadır. İzmir her iki sektör için de uygun alanlar üreterek, daha ekonomik kaynak yaratma imkânları sunabilir.”

Işık KANSU, 13 Ekim 2018
kansu@cumhuriyet.com.tr