1. yüz (Toplam 1 yüz)

Partizanlara cevaplar!.. / Levent BULUT

İletiGönderilme zamanı: Çrş Nis 17, 2019 8:44
gönderen Oguzhan34
Yerel seçimlerin üstünden 17 gün geçti. Herkes sonuçlara kendi cephesinden bakıp yorumluyor. Kimi verdiği oya sahip çıkıyor, kimi pişman olduğunu dile getiriyor. "Keşke İmamoğlu'na oyumu verseydim" diyen birçok AKP'li ve MHP'li var etrafımda.
Kabul etmeliyiz ki Ak Parti İstanbul'da büyük bir sürpriz yaşadı. Mağlubiyeti bir türlü kabullenmiyor ve seçim sonuçlarıyla ilgili itirazlarını sürdürüyor. Yasal hakları elbette. Haklarını sonuna kadar kullanmaları normal. Ama bu itirazlar içinde bazı iddialar var ki hayret etmemek mümkün değil.
***
Mesela; İstanbul'da yaşanan 'usulsüz oy sayımı' ve 'sahte seçmen' tartışmalarını değerlendiren Ak Parti tarafından Büyükçekmece Belediye Başkan adayı Mevlüt Uysal, "Kaydı silinenlerin tamamına yakınının Ak Partili olması rastlantı olamaz" dedi. Uysal, soyadı tartışmalarına dair ise "İlk yöntem olarak Ak Parti'ye yakınlığı veya sempatisi ile bilinen kişilerin soy isimleri üzerinden hareket ettiklerini düşündük. Eğer böyle değilse, daha vahim yöntemler geliyor akla." dedi.
***
Bu iddia benim bir sohbet ortamında şahit olduğum olayı hatırlattı.
Seçimler olup bittikten iki üç gün sonra arkadaşlarla konuşurken MHP'li arkadaş, ülkücü olduğunu bildiği dostuna
"Seçimde oyunu kime verdin?" sorusunu yöneltti. Dostunun "İmamoğlu'na" cevabıyla sohbet ilginç bir hâl aldı. Aralarında şöyle bir konuşma geçti:
- Hadi ya... Dava partisi MHP dururken senin gibi ülkücü bir adam nasıl yaptı bunu?
- MHP'nin adayı var mıydı ki?
- E, Binali vardı işte! Biz onu destekledik partice. Bütün ülkücüler de partisinin desteklediğine oy verdi.
- Birincisi ülkücülük bir partinin tekelinde değil. Parti değil birey ülkücü olur. Parti ülkücülük doğrultusunda politikalar üretir ve uygular. Şu anki MHP'nin böyle bir iddiası var ya da yok, tartışmasına girmiyorum. Benim ülkücülük anlayışıma politikaları uymuyor.
Tam o sırada EYT mağduru olduğunu bildiğim fanatik AKP'li, başka bir arkadaş bodoslama söze girdi.
Gevrek gevrek güldü:
- Belediyecilik Ak Parti'nin işi. Son Başbakan, eski Meclis Başkanı Binali Bey'e neden vermedin?
Ben de merakla bekliyorum ne diyecek diye. Ülkücü arkadaş sakince sordu:
- Birinin soyadı Yıldırım, diğerinin İmamoğlu değil mi?
- Evet.
- "Hangisinin soyadı Müslümanlığı çağrıştırıyor."
Yanıt beklemeden devam etti:
- Elhamdülillah Müslümanım bu yüzden de oyum İmamoğlu'na gitti!
AKP'li arkadaş direkt error verdi! Karanlıkta gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kala kaldı.
Ak Partili birine onların argümanlarıyla cevap verince nutku tutulmuştu.
Bu arada ben de dudağımı ısırıyorum kahkaha atmamak için.
***
İşte Mevlüt Uysal'ın iddiaları bana yukarıdaki konuşmayı hatırlattı.
Şimdi düşünüyorum da "Neden Yıldırım'a vermedin?" dediğinde bu arkadaş "Soyadından dolayı İmamoğlu'na verdim" demişti. Herhâlde bu sözü gerçek sanıp tüm AKP teşkilatını ayaklandırmış olmalı. Yoksa soyadlarına bakıp AKP'li seçmenin silindiği yolunda iddiaları öne sürmeleri çok abes.
***
Neyse o gün sohbet sonunda yalnız kaldığımızda "soyadından oy verdim demek, nereden geldi aklına?" dedim.
"- Bıktım artık. Adamlara, yapılan yanlışları ne kadar anlatırsam anlatayım. Asla kabullenmiyorlar! Yanlışlarımız da var demiyorlar. Bahaneleri hep en azından alınları secdeye değiyor, oluyor. Ben de anlayacakları dilden anlattım.
Bundan sonra yok davaydı, yok "CeHaPe" zihniyeti diye gelecek olanlara hiç boşa laf anlatmaya çalışmayacağım.
Mevlana'nın son derece yerinde bir sözü var: "Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır." Onlar o kadarını anlıyorlar!" şeklinde yanıt verdi.
Doğru söze ne denir!
Bu sözün üstüne yorum yapmaya bile gerek duymadım!